Yalnız Mesajı Göster

İmam-İ Azam Ebu Hanife

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ Azam Ebu Hanife




İMAM-I AZAM EBU HANİFE Muzaffer Taşyürek
Bazı kavramların günümüzde sıkça kullanılıyor olması, o kavramın insanlığın gündemine yeni girdiği izlenimini verir Oysa genellikle hiç de böyle böyle değildir Modern zamanların icadı olduğunu sandığımız nice kavramlar asırlardır insanlığın gündeminde olagelmiştir ve öyle şahsiyetler yaşamıştır ki, o kavram onun şahsında zirveleşmiştir İşte hukuk da böyle bir kavram Ve İmam-ı Azam Rh A, şahsında hukukun zirveleştiği bir şahsiyet İslâm fıkhının bu güzide alimini bir de bu yönüyle tanımaya ne dersiniz? Adı Numan b Sabit Künyesi Ebu Hanife Lakabı İmam-ı Azam Kûfe’de 699 senesinde doğmuş Doğduğu dönem İslâm tarihinin hicranlı sayfalarından Bir türlü dinmek bilmeyen siyasi ve sosyal çalkantılar yaşanıyor


Numan b Sabit, Kur’an ilimleri, hadis, nahiv, edebiyat, şiir, kelâm gibi ilimlerde tahsilini tamamladığında henüz çocuk yaştadır Ömrünün elliiki yılı Emeviler, onsekiz yılı da Abbasiler zamanına denk geliyor Ömer b Abdülaziz’in kutlu devrini görmüş Nihayet Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur zamanında çeşitli acılar ve işkenceler altında 767 senesinde şehit olmuştur Bid’atlar karşısında bir kale İmam-ı Azam Ebu Hanife Rh A, sadece akaid ve fıkıhta değil; aynı zamanda devrindeki siyasî çekişme ve baskılara karşı tavrıyla da öne çıkmış bir imamdır Zulme boyun eğmeyecek derecede yüksek bir şahsiyeti vardı Zamanında meydana gelen siyasi çekişmeler ve çalkantılar karşısında, ilminin ve kemâlatının gereği yiğitçe tavırlar sergilemiş, fikirlerini ve düşüncelerini muarızlarına karşı çekinmeden savunmuştur İmam-ı Azam RhA’in zühdü, takvası ve ilmî otoritesi yanında, insanları etkileyen bir başka yönü de mantık ve kıyastaki gücüydü Süratli anlama ve analiz etme kabiliyeti ile çözülmez sanılan meselelere çözümler getiren İmam, döneminin alimlerine parmak ısırtıyordu Kelâm ilminin zirveye ulaştığı Basra’ya en az yirmi defa gidip-gelerek oradaki Mutezile, Haricî ve diğer bid’at ehli gruplara karşı Sünnet-i Muhammedî yolunu savunmuş, akıllara takılan suallere cevaplar vermiş, müminleri şaşırtan akımlara karşı mücadele etmişti Devrin büyük alimi Hammad RhA’in ders halkasına katılarak İslâm Hukuku’nda derinleşen İmam, bu hocasından yaklaşık yirmi yıl ders alır Kırk yaşlarında zorlu bir eğitim devresi geçirmiş olarak hocasının vefatıyla boşalan kürsüsünün vârisi olmuştur Yaklaşık otuz yıl boyunca bu kürsüden verdiği derslerle, sonraları kendi adına izafeten “Hanefîlik” adı verilecek olan fıkıh ekolünün temellerini oluşturmuş, sekizyüz öğrenci yetiştirmiş, binlerce hukukî sorunu çözmüştür Bu süre içinde devlet makamlarından uzak durmayı hayat tarzı haline getiren İmam, resmi makamların dini şekillendirme ve egemenliklerine araç olarak kullanmalarına fırsat vermemiştir Alan değil, veren el Hayatını, kimsenin minneti altında kalmadan, ticaretle uğraşarak, alnının akı ve elinin emeği ile kazanan Ebu Hanife, bu tavrı ile “alan el” olmaktan ziyade “veren el” durumuna gelmiş, yüzlerce öğrencisine madden yardımcı olarak ilmin izzetini korumuştur Bu maddî varlığı sayesinde, alimlerin ilmini yönetimlerine ve iktidarlarına araç ve destek olarak kullanmak isteyen devrin iktidar sahiplerinin maaş ve yardımlarına ihtiyaç duymamıştır Böylece idarecilerin alimleri adeta satın alıp, yönetimlerinin birer memuru haline getirerek hakikatleri çarpıtmalarına, nefsanî uygulama ve zulümlerine kılıflar aramalarına asla araç olmamıştır O’nun bu tavrı sadece kişisel bir tercih de değildir Mesela, birçok konuda kendisinden farklı görüşlere sahip ünlü muhaddis İbrahim b Uyeyne’yi borcunu ödeyerek hapisten kurtarmıştır Bu olay şöyle gelişmiştir: İbrahim b Uyeyne, dörtbin dirhem borcunu ödeyemediği için hapse mahkum olunca, arkadaşları Uyeyne’yi kurtarmak için aralarında para toplamaya başlarlar Yardım etmesi için Ebu Hanife’ye geldiklerinde, İmam toplanan paraların sahiplerine iade edilmesini isteyerek bütün borcu kendisi öder

Alıntı Yaparak Cevapla