Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadet Öncesi Medinede Sosyo-Ekonomik Hayat
V Sosyal Hayat
Ziraî hayattan sözetmeden önce, biraz Medine bölgesinde bu¬lunan köylerdeki kişisel yapıdan, mesleklerden ve zenaattan bah¬sedelim
Birden çok erkekle evlenme yoktu amma, birden çok kadınla evlenme âdeti bölgeye hâkimdi Evlilik adayının ekonomik imkânsızlıkları dışında, evlenilebilecek kadın sayısında bir sınır yoktu Fakat beklenmeyen şu durum da vardı: Rüştüne ermiş kadınların da evlenme aktine rıza göstermeleri şart olduğundan, öyle durumlar oluyordu ki, bir Medîneli kadın, kocasını boşama hakkım elde edebiliyordu Ne var ki böyle bir durum , kocasının is¬tediği zaman karısını boşama hürriyetine bir halel getirmiyordu Hz Peygamber (s a v )'in dedesi Abdulmuttalib'in annesinin du¬rumu buna en güzel Örnektir: Abdulmuttalib'in, büyük bir ker¬vancı ve zengin bir tüt ir olan babası Hâşim, bir seferinde Medine'de birkaç gün geçilince, ev sahibinin genç bir dul olan kızı onun hoşuna gitti Dul kadın, boşama hakkının kendisine âit olma şartım koştu [14] Balayı haftasından sonra, Hâşim Filistin'e kadar yoluna devam etti ve Gazza'da öldü Genç kadın yeniden dul kaldı; ne var ki, bu seferki kısa evlilikte hamile kalmıştı, birkaç sene son¬ra müteveffanın kardeşi Medine'ye gelecek, anesinin büyük acısı¬na rağmen çocuğu, yâni yeğenini kaçıracak ve onu Mekke'ye geti¬rerek orada yetiştirecektir
Öyle anlaşılıyor ki, çeyizin dışında, koca, karısına {sudak, mehr, ecr v s denen) bir şeref ücretini ayırt etmeksizin veriyordu ki bu, kadının emrinde oluyor, babası bile ona dokunmuyordu [15]
Medine ile ilgili mîras ve veraset hakkındaki bilgilerimiz ol¬dukça azdır Ancak Medine'de görülen bir âdet vardı ki, muhteme¬len bu âdet sadece Medine'ye hastı: Ölmüş bir adamın sadece karı¬sı ve kızı değil, küçük çocukları dahi mîras alamıyordu; mirası, sa¬dece, bir savaş esnasında eli silâh tutabilecek olan, bulûğa ermiş oğlan çocukları alabiliyordu Şayet bütün erkek çocuklar bulûğa ermemiş çocuklarsa, yeğenler ve baba soyundan gelen akrabalar bütün mîrası alır; böylece zengin olan bir aile, şayet mirasçılarla ilişkileri iyi değilse, ertesi günü parasız ve dilenci durumuna dü¬şebiliyordu [16]
Mirasın dağıtımı sırasında, taşınır ve taşınmaz mallar ara¬sında bir ayırım yapılıp yapılmadığını bilmemiz için elimizde ke¬sin veriler yoktur; muhtemelen böyle bir ayırım yoktu Medine ge¬leneği, mirasın açıkça dağıtılmasını gerektiriyor gibiydi O anda orada bulunanlara yemek veriliyor ve mîras mallarından alınmış küçük hediyeler (hâtıralar) bu kimselere dağıtılıyordu [17]
Küçük yetimler, baba akrabalarının himayesine alınıyordu
Mesleklere gelince, liste oldukça kabai'iktır: Sadece ihtisas hâline gelmiş ticaret dükkânları değil, çarşılar bile vardı Benû Kaynuka' (Yahudiler) ve Nabit çarşılarından sözedil-mektedir ki, bunların ödedikleri % 10 gümrük vergisi, Hz Ömer (r a )'m hilâfeti zamanına kadar sürecektir [18] Daha sonra, Hz Peygamber (s a v ), «çarşı işleri» için kadınları bile çalıştıracaktır [19] Muhtemelen bâzı gıda maddelerini getirip çarşıda satan kadınlar da vardı Banliyölere gelmiş olan yabancı ithalatçılarla görüşen simsarlardan (samsara) da bahsedilmektedir Bazen açık artırma ile satışlar söz konusu edilmektedir Yabancı ithalatçıla¬ra, özellikle Nabatîlere borçla para verme işlemlerinden de bahse¬dilmektedir [20]
Borçlar için rehin uygulanıyordu; bilhassa gıda maddeleri Gıda maddeleri satan satıcılardan, kasaplardan, demircilerden ve kuyumculardan sözedilmektedir Medine'deki iki büyük Arap kabilesinin başına müştereken büyük bir başkan getirilmek is¬tendiğinde, bir «tac» yapılması için Yahudi kuyumcularına sipariş verilmişti [21] O arada Hz Peygamber (s a v ) Medine'ye geldi ve kral adayının büyük üzüntüsüne rağmen, proje suya düştü
Dokumacı kadın ve erkekler, terziler, parfüm satıcıları, ma¬rangozlar da zikredilmekte ki, ormandan odun kesip yakmak için satan oduncular da ayrıca zikre değer
«Hâlen devenin karnında olan hayvanın da döllenmesine ka¬dar» (hablu'l-hablât) gibi, uzun süreli antlaşmalar da vardı
Umûmun menfaati için vakfedilmiş içme su kuyuları, meyve¬likler v s bilinmekteydi
Gerçek mahsul alınmadan önce, hurma ağaçlarından bekle¬nen mahsul satılıyordu; hattâ meyveler olgunlaşmadan Tabii bu husus, çekirgeler veya başka felâketler sebebiyle elde edilecek çok kötü bir hasad neticesinde meydana gelecek anlaşmazlıkları da beraber getiriyordu
Özellikle düğünler sırasında, profesyonel kadın berberlerinin bulunması kaçınılmazdı Saçları eksik olan kızların, saçlarını tamamlamak için kullandıkları takma saçlardan sözedilmekte¬dir [22] Muhtemelen fazla saçı olup saçları alınanlara bir ücret veri¬liyordu Hattâ ne yaptıkları hakkında yeterli bilgi verilmemekle beraber, kısırlaştırılmış kimselerden de bahsedilmektedir Bay¬ramlar sırasında, özellikle düğünlerde; damadın, gelini babasının evinden alıp kendi evine getirdiği sırada, meşalelerle gece törenleri yapılırdı Düğün gününde, davetlileri kabul edip, ziyafet veren, kızın akrabaları oluyordu Ertesi günü ise damad, arkadaşlarını ve fakirleri yemeğe davet ederdi Yemeğe davet edilmeyen asalak¬lardan bile sözedilmektedir
Sadece bayramlar sırasında (özellikle düğünlerde) görülen profesyonel şarkıcılardan değil, aynı zamanda ölümler sırasında ağlayan profesyonel ağlayıcılardan da bahsedilmektedir Bu pro¬fesyonel ağlayıcı kadınlar, gruplar hâlinde gelir; bâzıları bir müd¬det feryad edip ağlar, onlar susunca da diğerleri ağıtlarla devam ederlerdi
Meşhur bir rivayet,[23] bir düğün esnasında, çoğunluğunu kü¬çük kızların teşkil ettiği şarkıcıların, kabilenin savaşlarda cesu-râne bir şekilde ölmüş kahramanlarına âit destansı şiirler oku¬duklarını haber veriyor Bu rivayet bana, bir bakıma Almanların bayram günlerinde akrabalarının mezarlarını ziyaret etme âdetini hatırlattı Muhtemelen burada iki düşünce vardır: Birin¬cisi, ölülerin yaşamakta olduğu ve nesillerinin sevincine iştirak ettikleri düşüncesi; ikincisi de, her şey fâni olup, zevkler ebediy-yen devam etmez ve sadece iyi hareketlerimiz bizimle olur
Ve nihayet, ilkel şekilde çalışan küçük hekimlerden haber ve¬rilmektedir ki, bunlar her kabilede bulunuyordu Buna profesyo¬nel kan aldırmaları, hacamat, dağlama v s uygulamalarını da ilâve etmek gerekir Aynı şekilde küçük cerrahları da söylememiz lâzımdır; zîra erkek çocuklarının sünnet edilmesi, hattâ kız ço¬cuklarının da böyle bir operasyona (incision) tâbi tutulma uygula¬maları vardı Fakat bunun, dinî bir anlamından ziyâde, genel ve hijiyenik bir âdet olarak uygulanmasından sözedilmektedir
Şâirler ve hatipler vardı ki, bunlarda özellikle ses ve uyumlu bir ahenkle şiir söylemeye değer verilirdi [24]
|