Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadet Öncesinde Mekke Toplumu
İkinci Bölüm
MEKKE DEVLETİNİN DİNÎ YAPISI
Hz ibrahim'in oğlu Hz ismail'den sonra, yukarıda dediğimiz gibi, zaman zaman savaşlara sahne olan Mekke şehri, Hz Mu-hammed (s a s )'in doğumuna gelinceye kadar çok el değiştirmiş; dinî ve sosyal yapısında, oraya hakim olan güçlerin arzuları doğrultusunda bir çok değişikliğe uğramıştır
Bazan Mekke'yi herhangi bir Arap kabilesinin idare etmesine karşı, oranın otoritesini ele geçiren ve insanları idare eden müstakil ailelerin de olduğunu yine tarih kitaplarından öğreniyoruz
Hz Muhammed (s a s )'in doğumu sırasında ise, daha öncekilere ve hatta daha sonrakilere nazaran çok değişik bir idare tarzı uygulanan Mekke'de, ne krallık, yâni monarşi, ne de bugün anladığımız mânâda bir demokrasi vardı
Aslında, o günün Mekke'sini anlatmaya çalışırken bugünün kavramlarını kullandığımızda zorluk çekiyoruz Çünkü o günkü Mekke Şehir devletinin, bugünkü dünyamızda hiç bir modelini bulamıyoruz Bütün sistem ve rejimler içiçeydi adetâ
işte, Hz Muhammed (s a s ), böyle bir idari sistem arzeden Mekke Devletinde doğup, kendisine Peygamberlik verildikten sonra, ilk mücadelesini de ada verdiği için, bu Devletin dinî ve sosyal yapısını, Hz Muhammed (s a s )'in islâm'ı tebliğ şartları açısından bilmemiz gerekir [32]
I Mekke Devletinin Dinî Anlayışı
Hz Adem (a s )'la beraber, islâm dini de yeryüzüne gelmiş ve Allah'ın emriyle bina edilen Kabe'de O'na kulluk yapılmaya başlanmıştır Adem (a s )'dan sonra dini unutan insanlığa, Allah, lüt-fundan yeni peygamberler göndermiştir Fakat zalim ve cahil olan insan tekrar Allah'ı unutmuştur Böylece Allah onlara son peygamberi de Mekke'de göndermiştir Yukarıda Hz Adem (s a )'m ilk insan ve ilk peygamber olarak Mekke'ye gönderildiğini söyledik Allah, son peygamberini de oradan seçti Ne garip tesadüf? insanlığın başlangıcı ve sonu Mekke'de başlıyor Orada başlıyor, çünkü ilk insan oraya indi; orada bitecek, çünkü son peygamber oradan çıkmıştır
Bu son Peygamberden sonra da, peygamber gönderilmeyeceğini, Allah şöyle buyuruyor:
«Muhammed, adamlarınızdan hiç birinin babası değildir Fakat Allah'ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur Allah her şeyi hakkıyla bilendir » [33]
islâm, Allah'ın insanlar için seçmiş olduğu tek din ve tek nizamdır [34] ki, onun ilk çağrısı Adem (a s )'la Mekke'de başlamış ve son çağrısı da yine Mekke'de Hz Muhammed (s a s ) vasıtasiyle yapılmıştır Bu emri tebliğle görevlendirilmiş olan Hz Muhammed (s a s ), Mekke'de doğmuş, Islâmi tebliğinde de ilk muhatapları Mekkeliler olmuştur
Mekkeliler, ibrahim (a s )'dan sonra Allah'a gerektiği gibi kulluk etmeyi unutmuşlar, kendi elleriyle yaptıkları put heykellerine veya resimlerine tapar olmuşlardır
Muhtemelen Hz ibrahim, Mekke'ye geldiği zaman dahi, orada putlara tapıldığı emareleri görülmüş ve onun için Rabbine şöyle yalvarmıştı:
«İbrahim: Rabbim, demişti, bu şehri emniyetli kıl Beni de oğullarımı da putlara tapmaktan uzak tut Rabbim, çünkü onlar insanlardan bir çoğunu baştan çıkardılar»[35]
Put deyince, sadece taşlardan yontulmuş ya da bronzdan dökülmüş heykelleri anlamairiak gerekir Çünkü bunları salt heykel diye kabul edersek pufun veya putların mahiyeti anlaşılmaz
O halde put nedir? Put, insanlara zoıia kabul ettirilmek istenen ideolojilerin, dimağlardan silinmemesi, devamlı olarak onunla karşı karşıya kalınması ve bu ideolojileri sahiplenen imtiyazlı grubun, bu putlar vasıtasiyle elde ettikleri menfaatlann, makamların kaybolmaması içindir
Dolayısiyle her put heykeli, belli bir insanın düşüncelerini simgeler Put heykeline gösterilen saygı, putun temsil ettiği kimsenin düşüncelerine olan bağlılığın göstergesidir Böyle algılanmayacak olursa; insanların bir demir parçası olan heykel Önünde saygıya durmaları ne ifâde eder? Kendi gururuna o kadar düşkün olan insan, cansız taş ve demirden yapılmış heykellere kulluk edip, saygıya durur mu?
Kendilerine saygıya durulan put heykellerinin zararları olmasaydı, Hz İbrahim; "çünkü o put heykelleri (esnam) insanlardan bir çoğunu baştan çıkardılar!" demezdi
Herkesten fazla Hz İbrahim biliyordu ki put heykellerinin insanlara ne bir faydaları ne de zararları vardır Nitekim Onun, bu konuda kendi kavmiyle yapmış olduğu tartışma çok ilginçtir Aynı zamanda, bu tartışma o kadar önemlidir ki, Allah'ın kitabında yer alıyor:
«İbrahim, babasına ve kavmine: "Siz nelere kulluk ediyorsunuz? Onlar da, "Put heykellerine (esnam) kulluk ediyor ve devamlı olarak onların izinde gidiyoruz " (İbrahim): "Peki siz onlara (saygıya durup) yakardığınızda sizi duyuyorlar mı? Size bir faydaları, ya da zararları dokunuyor mu? Onlar da, "hayır biz, babalarımızı böyle yaparlarken gördük" dediler (İbrahim): "Siz ve geçmiş atalarınızın, nelere kutluk ettiğinizi, şimdi gördünüz mü?»[36]
Hz İbrahim, onlarla bu şekilde konuşarak, heykellerin bir işe yaramadığını göstermek istiyordu O zaman da insanın aklına; "kendilerinden ne bir fayda, ne de bir zarar gelmiyecekse, Hz ibrahim bu put heykellerini neden kırdı?» suali geliyor  
Aslında Hz İbrahim, bu heykellerin şahsında, onların rejimleriyle, iktidarlarıyle mücâdele etmek istiyordu Çünkü onlar, mutlu bir azınlık için, insanları ezen rejimlerini, resmî dinleri olan puta tapıcılıkla özdeşletirmişlerdi Daha doğrusu bu anlamdaki din, Marx'm deyimiyle toplumları sömürmek için insanlara içirilen bir afyondu  Yâni batıl da olsa bu din, Devletin çıkarları için vardı  Dolayısiyle Hz İbrahim'in kırdığı heykeller, Devletin ideolojisini temsil ediyordu, işte heykeller (esnam), bu anlamda insanlara zarar veriyordu, onları baştan çıkarıyordu  
Böyle değilse, Hz İbrahim, hiç bir yararı veya zararı olmayan heykelleri kırarak neden başını derde soksun?
Fakat o, ateşe atılma pahasına, rejimlerinin simgeleri olan Leykelleri kırıyor ve onlarla alay etmek için de, "bu heykelleri en büyük olan falan heykel - ibrahim onu kırmayarak baltasını onun 'oynuna asmıştı [37]kırdı" demişti  
Bazı akıl ve vicdan sahipleri, gerçekleri görüp kabul ettiler, Latta kendi kendilerine zalim olduklarını itiraf ettiler [38] Fakat levletin adamları, rejimlerini tehlikede görünce müdâhale ettiler -e tekrar halkı kandırarak Hz ibrahim aleyhine, onları rejimin aflarına çekip yaygara kopardılar:
"Onu yakın ve ilâhlarınıza yardım edin!"[39]
Nitekim dediklerim yaptılar ve onlara "Hâlâ Allah'ı bırakıp la size hiçbir şeyle ne fayda, ne de zarar veremeyecek olan put heykellerine mi kulluk yapacaksınız?"[40] diyen Hz İbrahim'i ateşe atalar
Bu heykeller bir zihniyeti temsil etmiyor idiyseler, Nemrut'un askerleri taş parçaları için neden Hz ibrahim'i ateşe atsın-ardı? Nitekim günümüzde bile, dünyanın çeşitli yerlerinde; Özelikle despot idareleri ve dikta rejimleri yüzünden geri kalmış ülke-erde, heykel kıranları en ağır şekilde cezalandırmaktadırlar  heykel kırmayı Önlemek için de, halkları aç olsalar bile, büyük nasraflarla kırılmayacak cinsten heykeller yaptırmakta ve bu leykelleri büyük merasimlerle halkın hizmetine -ibâdetine deme-nek için- açmaktadırlar
Nemrut devletinin adamları, Hz ibrahim'i ateşe attılar amna; Allah kâfirlerin oyununu bozdu ve ateşe; "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selâmet ol!"[41] emrini vererek Hz ibrahim'i korudu  
işte Babilonya'daki putperestlik bu şekildeydi ki, islâm öncesi Mekke döneminin putperestliği de aşağı yukarı böyleydi Ne var ki Mekkeliler, sayısız put heykelleri yanında, Allah inancına da sahiptiler  
Sakinlerinin ekseriyeti bu şekilde putperest olan Mekke'de, çok az sayıda hıristiyan; ve belki de tek-tük yahudi vardı
Bunun dışında, kendilerine hanif denen bazı insanlar da vardı ki, bunlar putlara tapmayan ve Allah inancına sahip kimselerdi Bu hanifler, Hz ibrahim'in dininden olduklarını iddia eder ve o dini ararlardı
Kur'an-ı Kerim de Hz ibrahim'den hanif diye bahsetmektedir:
«İbrahim ne yahudi, ne de bir hıristiyandı Fakat o, Allah'ı bir tanıyan «Hanif», dosdoğru bir müslümandı Müşriklerden de değildi O »[42]
Hanif denen bu kimselerin en tanınmışları; Ubeydullah b Cahş, Osman b Huveyris, Zeyd b Amr, gibileridir Varaka b Nev-fel'in de hanif olduğu rivayet ediliyorsa da, Ibn Hişam onun, hayatının sonlarına doğru hıristiyanlığı din olarak seçtiğini kaydediyor [43]
Bu haniflerin dışında kalanlar, yukarıda dediğimiz gibi, Mekke devletinin çoğunluğunu teşkil eden putperestler, yâni müşriklerdi
Hz ibrahim ve oğlu ismail tarafından yeniden inşa edilen Kabe kendi topraklarında bulunmasına rağmen Mekkeliler, zamanla puta tapar olmuşlar ve her kabile birer put sahibi oluvermişti Araplar bu putlara kurbanlar keser, onlardan yardım umarlardı ki; bu putların en meşhurları Hubel, Uzza, Lat, Menat gibilerdi Fakat Mekke'nin bu putperestleri, taptıkları putların yanında, bir Allah kavramına da inanıyorlardı Kur'an-ı Kerim bu konuda şöyle demektedir:
«(Sen habibim, onlara) deki: «Kimindir o yer ve ondaki (bütün yaratıklar)^ biliyor musunuz?» «Allah'ındır» diyecekler » O halde iyiden iyiye düşünüp de ibret almaz mısınız?» de (Yine) de ki: «Kim o yedi göğün Rabbi ve büyük arşın sahibi?» (Yine onlar) «Allah'ındır» diyecekler Sen de şöyle de: «Öyledir de (Allah'tan başkasına kulluk yapmaktan) sakınmaz mısınız?» De ki: Herşe-yin «Mülkü (tasarrufu) elinde bulunan kimdir ki, daima o himaye ediyor, kendisi asla himayeye muhtaç olmuyor? (haydi söyleyin) biliyorsanız» (Buna karşı da yine hepsi Allah'ındır diyecekler ) De ki: «O halde nasıl olupta böyle büyüleniyorsunuz?»[44]
Mekke'liler, Allah inancıyla beraber taptıkları bu put heykellerinin bir kısmını Kabe'ye, diğerlerini de başka yerlere yerleştirmişlerdi Meselâ: Meşhur Hubel putu Kabe'nin içindeki bir kuyunun yanma yerleştirilmişti Görülüyor ki islâm'ın geldiği dönemde Allah'ın Evi (Kabe) ile put heykelleri içiçedir Kabe, adeta put heykelleri ve resimlerle donatılmıştı Hem Kabe'ye Allah'ın evi diyorlar, hem de Allah'ın evini put heykelleriyle, resimleriyle dolduruyorlar di
Tarihçimiz Ezraki'nin rivayetine göre [45] Kabe'nin içinde ve dışında tam 360 tane put heykeli bulunuyordu Bunların en büyüğü Hubel adındaki puttu Mekke'liler, önemli bir işe başlamadan, yolculuktan dönünce veya çıkınca, Mekke Şehir devletine ait tören ve merasimlerden önce Kabe'nin içindeki Hubel Putunun heykelini ziyaret eder, o puta bağlılıklarının ifâdesi olarak saygı gösterirlerdi [46]
Mekke Şehir devletinin putperestliği, o kadar değişikti ki; yukarıda zikrettiğimiz gibi, hem Allah'ı tanıyorlar, hem de put heykellerine tapıyorladı tşte bu şirkti, yani putları Allah'a ortak koşmaktı [47]
|