Yalnız Mesajı Göster

Asr-İ Saadet Öncesinde Mekke Toplumu

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Asr-İ Saadet Öncesinde Mekke Toplumu




II Şirk İnancının Temelleri

Şirk, Allah'ın en sevmediği insan hareketi Allah'ın yanında başka güçler tanımak, Allah'a inanmak ve fakat O'nu inkâr edenlerin hükümlerini inanarak kabul etmek ve onlara bile bile uymak «Allah'a inandık» deyip, put heykelleri önünde saygıya durmak, secde etmek, eğilmek, onlar etrafında dönmek; o heykellerden medet ummak, onları ilham kaynağı saymak; güç ve ilhamlarını Allah'tan değil, o put heykellerinden aldıklarını söy-lemek Allah'ın emrettiği yolda değil, put heykellerinden veya Firavun gibi, Nemrut gibi putlaştırılmış şahıslardan umdukları ilhamın izinde olmak
işte Mekke şehir devletinde yaşayan insanların Allah'a ortak koşması böyleydi Şirk buydu Yâni onlar Allah'ı inkâr etmiyor, hatta O'nun evi Kabe etrafında dolaşarak O'na ibâdet ettiklerini sanıyor ve fakat put heykellerine de aynı şekilde saygı gösteriyorlardı ki işte şirk buydu!
Onların bu mânâsız din tatbikatı hakkında Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
«Onların Beyt (Kabe) huzurundaki ibâdetleri, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildi»[48]
Mekkeliler, Kabe etrafında el çırparak, ıslık çalarak Allah'a kulluk yaptıklarına inanıyorlardı Halbuki aynı Mekkeliler, kendi elleriyle yapmış oldukları put heykellerinin önüne bazı hediyeler koyarak onları da memnun etmeye çalışır, onlara saygı duyarlardı ki, Allah'ın yasakladığı şey budur Yoksa istisnasız olarak bütün Araplar, Kabe'yi Allah'ın evi olarak tanıyor, senede en az bir defa onu ziyaret etmeye gidiyorlardı
Mekkeliler ise, günde en az bir defa, Kabe'yi ziyaret ederlerdi Ayrıca, herhangi bir Mekkeli, seyahata çıkınca veya seyahattan dönünce, yahut önemli bir işe başlayınca, Kabe'yi tavaf ediyor ve orada bulunan put heykellerine de saygı gösteriyordu
Kısaca Mekeliler, bütün işlerine, put heykellerine saygıya durarak başlıyorlardı
Bayramları, devletin ileri gelenlerinin put heykellerine saygı göstermeleriyle başlıyor, devletin en önemli işleri görüşülmeden, heykellere saygıya duruyorlardı
Ülkenin milli şairi seçildiğinde, nasıl bunun alamet-i farikası olan nişanını aldıktan sonra put heykeline gidip saygıya duruyorsa; ticarî ya da siyasî bütün kuruluşlar, önemli toplantılarından önce put heykellerine gidip saygıya durur, ondan sonra işlerine bakarlardı
Adetâ put heykeli Önünde saygıya durmadan, bir şey icra edilmezdi Mekke'nin şirk düzeninde
Nitekim Hz Muhammed (sas) doğduğunda, dedesi Abdul-muttalib, Allah'a şükretmek için onu Kabe'nin içindeki Hubel putunun yanma götürüp, şiirler söyleyerek hamdediyor ki, onun bu hareketi Hubeli hamdetme ameliyesine karıştırdığı için şirkti[49] Abdulmuttalib şöyle diyordu:
Bana böyle güzel bir oğlan veren Allah'a hamdolsun; Beşikte, büyük çocuklara efendilik yapan bu çocuğu,
En güzel erkâna sahip olan bu evde (Kabe'de) korurum Tâ ki onu gençlerin lideri ve yükseklere ulaşanı olarak göreyim! Onu her türlü kötülükten, gözleri keskin kıskançlardan korurum[50]
Hz Muhammed (sas)'in peygamber olarak görevlendirildiği bu dönemde, islâm'ın en azılı düşmanlarına dahi bakacak olsak, meselâ Ebu Cehil ve Utbe b Rebi'a gibi müşriklerin, Allah'ı tanıdıklarını, O'nun evi olan Kabe'yi tavaf ettiklerim, hatta O'nun adına «Vallahi» diyerek yemin ettiklerini görürüz O halde, Allah'ı bu şekilde tanımalarına rağmen, neden onlara peygamber gönderildi?
Allah'ın son peygamberini, Mekkeli insanlara göndermesinin sebebi, bu insanların, Allah yanında başka güçler, ideolojiler, otoriteler, kanun koyucuları tanımalarıydı Oysa ki Allah, tek kanun koyucunun kendisi olduğunu belirtiyor:
«Hüküm ve iktidar, ancak ve ancak Allah'ındır»[51]
Bu şekilde şirkle karışık bir dine sahib olan Mekke'nin dinî merkezini, yukarıda gördüğümüz gibi, Allah'ın evi olan Kabe teşkil ediyordu Daha doğrusu, Allah'ın evi olan Kabe, put inançları ve bunların temsilcileri tarafından işgal edilmiş bir vaziyette idi Onun içindir ki, senenin belli mevsimlerinde, Arabistan'ın çeşitli yerlerinden insanlar gelir, Kabe'yi ziyaret ederlerdi
içinde ve dışında 360 tane put heykeli bulunmasına rağmen, Kabe'nin adı yine Beytu'llah, yani Allah'ın evi idi ve etrafında dönülerek tavaf yapılır, ibâdet edilirdi Yâni, Allah'a ve put heykellerine müştereken kulluk yapılırdı ki işte bu şirkti
Günümüzde, en çok birbirine karıştırılan kavramlardan iki tanesi de, şirk ve putperestliktir
Bunlardan putperestlik, politeizm dediğimiz çok tanrılı inanç sistemidir ki bu inanç sisteminde, müte'âl (aşkın) mânada bir Tanrı inancı yoktur Putperestlikte, tanrı sayısı, tesir ve güçlerine inanıldığı nisbette artmaktadır Kısaca, biz müslümanlarm inandığı manada bir Allah inancı yoktur putperestlikte
Şirk'te ise durum tamamen farklıdır Aslında Mekkelüer Allah'ı biliyor, O'na inanıyorlardı Hatta, inanmakla yetinmiyor, O'nun evi Kabe etrafında tavaf ediyor, O'nun adına kurbanlar kesiyorlardı, islâm Öncesi Mekkelilerin, "Vallahi" diyerek, Allah adına yemin etmeleri, Mekke'nin inanç sistemi içerisinde, gayet tabiî olan bir hadiseydi
Fakat atalarından tevarüs ettikleri inançlarıyla bu şekilde Allah'ı tanıyan Mekkeliler, bazı insan ve ideolojileri, sistemleri ve düşünceleri, heykeller şeklinde putlaştırarak, yâni ilâhlaştırarak, onlarda güç ve kudret olduğuna inanarak, yaşama ilhamlarını onlardan alarak, bu pratiklerinde, icabında Allah'ı terk ediyor veya hiç olmazsa, ilahlaştırdıkları ve bu ilahları heykeller şeklinde somutlaştırdıkları sistem ve ideolojileri, bu ideolojilerin, bu ilkelerin kurucuları olan bazı insanları Allah'a ve O'nun çeşitli sfatlarıyla izah edilen gücüne ortak ediyorlardı ki, şirk budur Ve şirk, cahiliyye'nin en belirgin vasfıdır
Allahu Teâlâ'ya ilk defa isyan eden Şeytanın durumunu tekrar hatırlayacak olursak, şirk'i daha güzel anlarız
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Allah Adem (as)'ı yaratıp ona hilâfet'i verdikten sonra, bir lütuf olmak üzere, bütün meleklerin kendisine secde etmelerini emretti[52] Bütün melekler secde ettikleri halde, Şeytan gurura kapıldı, nefsine uydu ve Allah'a karşı gelerek, "ben Adem'e secde etmem!» dedi Şeytan, Allah'ın varlığını bildiği için O'nu inkâr etmiyor Peki Şeytan Allah'ın varlığına inandığı halde nasıl kâfir oluyor? işte mesele buradadır!
Kur1 an'da da hadise anlatıldığı gibi, Şeytan, Adem (as)'a secde etmeyince, Allah ona neden secde etmediğini soruyor O ise, itaat edeceği yerde, mantık yürütmeye başladı:
"Ben ondan (Adem'den) daha üstünüm! (Çünkü) beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın"[53]
Görüldüğü gibi, Şeytamn bu hareketiyle kâfir olması, onun Allah'ı inkâr etmesinden dolayı olmuyor Zaten o da böyle bir inkâra gitmiyor O halde onun küfrü, Allah'ın koyduğu hükmü kabul etmemekle oluyor Başka bir deyişle, Allah'ın kanunu yerine kendi mantığım ortaya koyuyor; kanun koymada, kanun yapmada, kendisini, Allah'a rağmen otorite görmeye başlıyor, işte şirk budur
Günümüzde bile Allah'ın varlığını kabul etmiyen çok az insan vardır Ne varki bu inanç sistemi vahye dayalı olmadığı için, yeterli olmuyor Salt bir Allah inancı, tevhidi yaşamaya yetmiyor Allah'ın varlığını kabul ettiklerini söyleyen milyonlarca insan, Allah'ın gönderdiği peygamberlerin getirdikleri şeriata uymadıklarından, daha doğrusu onu kabul etmediklerinden, tıpkı şeytanın Allah'a karşı mantık yürütmesi gibi, "Biz Allah'a inanırız, fakat peygamber'in getirdiğine inanmayız, kabul etmeyiz ve kanun olarak uygulamayız" derler ve "kendi kanunlarımızı kendimiz yaparız! Hakimiyet kayıtsız, şartsız insanlarındır,[54] her türlü ilâhî kanuna karşıyız; din'le, ne devlet olur, ne de insanlar idare edilir!" "Kahrolsun şeriat deriz, fakat cenazelerimizi şeriatın merkezleri olan camilerden kaldırırız Yani laik'iz hem müslüman!" şeklinde mantık yürütürler ki, modern şirk budur! [55]

III Hums

Mekkeliler, kendilerine bir ayrıcalık tanımak üzere Hums denen bir müessese kurmuşlardı Buna göre o zamana kadar cari olan Hacc erkânından bazılarını -sadece Mekkeliler için- iptal ediyorlardı Meselâ bu ayrıcalığın kendilerine verdiği imtiyazı kullanan bazı Mekkeliler, artık Arafat'a gitmez olmuşlardı[56]
îşte, yukarıda gördüğümüz gibi, Mekke Devletinde karmaşık bir din anlayışı hakimdi Bu karmaşaya rağmen, hiç kimse diğerinin dinine, hatta dinsizliğine karışmıyordu îsteyen, dilediği gibi bir pratik uyguluyordu dinî hayatında Dinsizlik anlamında, her türlü dinî pratik serbestti Mekke devletinde
Fakat, ne zaman birisi çıkıp gerçek dinden sözediyor, o zaman diğer bütürvsahte dinler ve bu dinlerin müntesipleri ona karşı birleşiyor, onunla mücadele ediyorlar Tıpkı günümüzde olduğu gibi [57]



Alıntı Yaparak Cevapla