Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadet Öncesinde Mekke Toplumu
Üçüncü Bölüm
MEKKE'NİN SOSYAL YAPISI
I İdarî Yapı
Mekke Şehir devletinin kendine özgü bir idare tarzı vardı Bu küçük şehir devletini belli bir kral veya devlet reisinden ziyade bazı müstakil bakanlıklar idare ediyordu
Bu bakanlıkların en Önemlileri Sikâye (su işleri), Sefir-münafir (hariciye işleri), Sidane (Kabe perdedarlığı), Rifade (mali işler), Kiyâde (sancaktarlık ve askeri işler), Nedve (bir nevi bakanlar kurulu) ve Me'âkil (sigorta işleri) gibi idari müesseselerdi [58]
Aslında bu idari müesseselerin hepsi de, dolaylı veya dolaysız olarak Kabe'yle, yani dinle ilgiliydiler
Bunları kısaca değerlendirecek olursak:
1) Meselâ Sikaye bakanlığı, Kabe'ye dolayısiyle Mekke'ye gelen hacıların su ihtiyaçlarını temin ediyordu Ve çok ilginçtir; "Sular Bakanlığı" diyebileceğimiz bu bakanlık, bütün hizmetleri karşılıksız yapıyor ve bunu Allah'a karşı yerine getirilmiş birkulluk sayıyordu
2) Sefir-Münafir müessesesi, bir bakıma Mekke şehir devlerinin Hariciye Bakanlığı olup, diğer devletlerle olan ilişkilerle ilgilenirdi Cahiliye döneminde bu bakanlığı o zamanlar henüz müslüman olmamış olan Hz Ömer yürütüyordu
3) Kabe'nin örtüsü ile ilgilenen Sidane ise, başlı başına bir bakanlığı andırıyordu Bu bakanlık, her sene Hac mevsiminde değiştirilen Kabe'nin Örtüsünün yapılması için gerekli olan malzemenin alınması, örtünün dikilmesi gibi işlerle ilgileniyordu ki, Hz ibrahim'den beri varolan bu sünnet, bu gün hâlâ devam etmektedir
4) Rifade kurumu, Mekke şehir devletininmali işlerini düzenliyor, keza hacıların masraflarıyla ilgileniyordu
5) Kiyade, komutanlık demek olup, Mekke devletinin askeri işlerini deruhte eden Savunma Bakanlığı anlammdaydı Mekke4ye yapılacak bir askeri saldırıda nasıl hareket edilecek, düşmanla nasıl savaşılacak gibi kararlarla bu bakanlık ilgileniyordu ki, keza cahiliye döneminde bu bakanlığın en ileri gelenleri Ebu Süfyan ile Halid b Velid'di
6) Nedve, toplantı demektir Bunun toplantı yerine de Daru'n-Nedve deniyordu Daru'n-Nedve, Kabe'nin karşısında bulunan bir yerdeydi [59] Daru'n-Nedve'nin işleyişi hakkında Muhammed Hamidullah[60] şunları yazmaktadır
"Bilindiği gibi Daru'n-Nedve, Mekke şehir devletinin parlamentosu niteliğinde idi Mühim meseleler olunca, burada toplanılıyor ve umumi müşavere yapılıyordu Bu evin daha başka kullanma yönleri de vardı: Dışarıdan Mekke'ye bir kervan gelecek olursa, Daru'n-Nedve'de durur ve Mekkeliler gelip bunlarla konuşur, alışveriş yaparlardı
Geceleri, yabancılar olsun, Mekkeliler olsun, Daru'n-Ned-ve'de toplanırlar ve bugün kulüplerde yapıldığı gibi, orada konuşurlardı Hatta diyebilirim ki Daru'n-Nedve aynı zamanda şehrin tiyatrosu niteliğindeydi de Çünkü tarihçiler burada, bazan birisinin ayağa kalkıp hikayeler anlattıklarını nakletmektedirler Bunlar sefih masallarda Kur'an-ı Kerim bundan bahsetmektedir: "Geceleyin de hezeyanlarda bulunuyordunuz " [61]Bu ayette geçen "sâmir" geceleri masal anlatan kimse demektir, ikinci kelime olan "tehcurûn" ise, edepsizce fuhuşattan ve zevk-iselimi rencide edecek şeylerden konuşmaktır " Buluğa ermiz kızlar da Daru'n-Nedve ye götürülüp, evlilik çağına geldikleri orada ilan ediliyordu [62]
7) Me'akil, denen Sigorda müessesesi ise, Mekkelilerin sigorta bakanlığı demekti ki, bilhassa Öldürme ve öldürülmelerdi, tarafeynin durumlarını, varsa; bu sigortalardan diyetlerini ödüyordu
Genellikle ticaretle uğraşan Mekke şehir devleti, komşu devletlerle de ticari ilişkiler içerisindeydi Mekkeliler, yazın ve kışın olmak üzere ticari sefere çıkarlardı ki bu konuda Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
«(Bari) Kureyş'liler emn-ü selamete, kış ve yaz kendilerini sey-rü seferde esenliğe (ve garantiye) kavuşturduğundan dolayı, şu beytin (Kabe'nin) Rabbine kulluk yapsınlar onlar (O Rab ki) onları açlıktan (kurtarıp) doyuran, kendilerine korkudan eminlik verendir O [63]
Mekke Şehir devletinin bu komşu devletlerinden büyük olanları vardı; küçük olanları vardı  Bu devletlerin en büyükleri İran ve Bizans İmparatorluklarıydı Bu iki devlet, devamlı savaş halinde olup, birbirleriyle rekabet ediyorlardı Bu rekabetin temelinde sömürü vardı Her ikisi de sömürgelerini genişletme çabasmday-dılar Bu çabalarının altında; binlerce, belki milyonlarca insan eziliyordu O zamanın süper güçleriydi bunlar  Bunun içindir ki, Hz Muhammed (s a s ) islâm'ı ilk defa tebliğ etmeye başlayınca, muhatablarına şöyle, seslenecektir: «ha ilahe illallah, Muham-medün Resûlullah» deyin, Bizans ve İran'ın sarayları sizin olacaktır »
Demek ki bu iki devlet, insanları eziyor ve Hz Muhammed (s a s ), bu sömürüden kurtulmanın hedefini, yâni sömürü altında ezilmemenin yolunu gösteriyordu ki, o yol islâm'dı  
Uzak Doğu'da değişik hanedanlarla insanları ezmekte olan Çin imparatorluğu bir yana bırakılacak olursa, o dönem emperyalizminin Batı'daki, yani Asya, Avrupa ve Afrika'daki temsilcileri, Bizans Rum imparatorluğu ile, Iran Sasani imparatorluğu idi
Milâdi 7 yüzyılın bu iki süper devleti, menfaatleri uğruna zaman zaman çatışmakta, hatta savaşmaktaydılar
Bu iki sömürücü devletin tebaalarım teşkil eden milletler, tıpkı Firavun döneminde olduğu gibi, sindirilmiş, uydulaştmlmış ve kendilerini krallarının ya da şahlarının uğruna her an Ölüme atabilecek şekilde eğitilmiş, yâni köleleştirilmişlerdi
Dünya borsası bu iki süper devletin elinde bulunduğundan, sadece Iran ve Bizans dinarları geçerliydi ticaret pazarlarında  Uydu devletlerin hemen hepsi, bu iki efendi devletin kur ayarlamalarına tabiydiler Bu günün dolar ve ruble hegemonyalarını, o gün için Iran ve Bizans dinarları ellerinde bulunduruyorlardı
Iran ve Bizans devletlerine bağımlı durumda bulunan küçük ve de uydu devletlerden bir tanesi de Mekke şehir devletiydi; o da Iran ve Bizans paralarını kullanıyordu ticaretinde [64]
|