Yalnız Mesajı Göster

Asr-İ Saadette Kur'an Ve Sünnet 'İn Anlaşılması

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Asr-İ Saadette Kur'an Ve Sünnet 'İn Anlaşılması




4- Kur'an'ı Anlama Çabaları

Asr-ı Saadet müslümanlarınm Kur'an'ı okuyup ezberlemeye gösterdikleri bu özeni, aynı zamanda onu anlama, üzerinde düşünme ve onunla amel etmeye de gösteriyorlardı
Kur'an'ı anlamaya çalışmak ve üzerinde düşünmek yüce Allah tarafından istenen bir husustur:
«Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi?»[28]
«Sana bu mübarek Kitabı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik»[29]
Peygamber (sav) Kur'an'ı okurken onunla âdeta karşılıklı iletişime geçiyordu Rahmet âyeti okuduğunda durup Allah'tan rahmet diliyor, azap içeren bir âyet okuduğunda da yüce Allah'a, kendisini o azaptan korusun diye dua ediyordu[30] Âlimler, Peygamber (sav)'in bu tarz okuyuşunu ve bu konudaki tavsiyelerini gözönünde bulundurarak, Kur'an'ı okurken bu şekilde davranmanın sünnet olduğunu söylemişlerdir[31] Kur'an'ı anlamadan ve üzerinde düşünmeden onu bu şekilde okumanın mümkün olamayacağı açıktır
Kur'an'ı anlamaya ve âyetleri üzerinde düşünmeye o kadar Önem verilmiştir ki bazı âlimler Kur'an'ı tarif ederken: "Üzerinde düşünülüp ibret almak için indirilmiş Arapça sözlerdir" demişlerdir[32]
Tabiînin ileri gelenlerinden Ebû Abdurrahman es-Sülemî (öl 74/693) şöyle demektedir: "Osman b Affan, Abdullah b Mes'ud ve Kur'an-ı Kerim'i bize öğreten diğerleri, Peygamber'den on âyet öğrendiklerinde o âyetlerdeki ilim ve ameli bellemeden başka âyetlere geçmediklerini anlatırlardı Diyorlardı ki: Kur'an'ı, ilim ve ameli birlikte öğrendik[33]
Hz Ömer'in oğlu Abdullah'ın sekiz yılda Bakara sûresini ezberlediği nakledilmektedir[34]
Bu rivayetler Kur'an okurken onların günümüzde olduğu gibi okuyup geçmediklerini, üzerinde düşüne düşüne ve içlerine sindi-re sindire okuduklarını göstermektedir Hatta sahabenin, muhakemeleri henüz gelişmemiş ve Kur'anda anlatılanları anlayamayacak yaştaki çocuklarına Kur'an'ı okutmadıkları ifade edilmektedir[35]
işte bu hususları gözönünde bulunduran bazı âlimler, Kur'an'ı anlayıp üzerinde düşünmeden onu okumayı hoş karşıla-mamışlardır[36]Hasanu'l-Basrî'nin, (öl 110/728) anlamını bilmeyen çocuk ve kölelerin Kur'an'ı okumalarından şikâyet ettiği ve bu şikâyetim dile getirirken şu âyeti okuduğu rivayet edilmektedir:[37]
«Sana bu mübarek Kitabı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik»[38]
Yine Tabiînden Said b Cübeyr (öl 95/713): "Kur'an'ı okuyup sonra da onu tefsir etmeyen kişi, kör -veya bedevi- gibidir" demiştir[39]
Hz Ömer hakkında nakledilen şu rivayet dikkat çekicidir:
Hz Ömer'in hilafeti döneminde Basra valisi Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Hz Ömer'e bir mektup göndererek Basra'da o yıl Kur'an'ı ezberleme işiyle uğraşanların çokluğundan sözeder ve beytu'l-maldan bunlara yardım gönderilmesini ister Vali ertesi sene aynı istekte bulunur ve Kur'an hıfzıyîa uğraşanların kat kat arttığını haber verir
Hz Ömer'in ona verdiği cevap şöyledir:
"Onları kendi halleriyle başbaşa bırak Korkarım ki insanlar, kendilerini Kur'an'ı ezberleme işine kaptırır ve onu anlama işini ihmal ederler"[40]
Kur'an âyetleri üzerinde düşünmeden kısa bir müddet içerisinde Kur'an'ın hatme dilmesini selef hoş karşılamamiştır Buharı ve Müslim'in de naklettikleri Peygamber (sav) ile Abdullah b Amr arasında geçen şu konuşma buna ışık tutmaktadır:
— Peygamber (sav) bana, Kur'an'ı bir ayda hatmet, dedi
— Kendimde bundan daha fazlasına güç buluyorum, dedim
— O halde on günde hatmet, dedi
— Kendimde bundan da daha fazlasına güç buluyorum, karşılığım verdim
Bunun üzerine şöyle dedi:
— Yedi günde hatmet, daha az bir müddette hatmetme[41]
Rivayet edildiğine göre biri Abdullah b Abbas'a (öl 68/687)
gelerek, okuyuşunun çok süratli olduğunu ve Kur'an-ı Kerimi üç günde hatmettiğini söylemiştir Bunun üzerine Abdullah b Ab-bas kendisine şöyle demiştir: "Bakara sûresini bir gecede okuyup onun üzerinde düşünmek ve onu tertil ile okumak, dediğin şekilde okumaktan daha güzeldir"[42]
Kimi rivayetlerde sahabeden bazısının Kur'an-ı Kerimi bir günde sekiz defa, bazısının dört defa, bazısının üç, bazısının iki ve bazısının bir defa hatmettikleri[43] ifade ediliyorsa da bunun hem Peygamber (sav)'in tavsiyesiyle bağdaşmadığı ve zaman olarak da mümkün olmadığı açıktır
Abdullah b Ömer (öl 73/692) ve Muaz b Cebel (öl 18/639), Kur'an-ı Kerimi üç günden az bir müddet içerisinde hatmeden kişinin, okuduğundan bir şey anlamadığını söylemişlerdir[44]
Bu arada ashabın Kur'an'a mutlak bir bağlılıkla bağlı olduklarını, gelen emirlere anında itaat ettiklerini de belirtmek gerekir Bu konuda pek çok misal zikretmek mümkündür Ancak konuyu uzatmamak için bir misali zikretmekle yetineceğiz:
Enes b Malik şöyle diyor: Peygamber (sav) daha önce Kudüs'e doğru namaz kılıyordu Bilahare «(Ey Muhammed), biz senin yüzünün göğe doğru çeuirilip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz Elbette seni, hoşlandığın bir kıbleye döndüreceğiz (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram'a çevir»[45] âyeti indi Bu âyet indikten sonra biri, Selemeoğullarının yurdundan geçiyordu Onlar sabah namazına durmuş rukûda idiler Namazın bir rekâtım kılmışlardı O geçen kişi, kıblenin değiştiğine dair onlara seslendi Rukûda oldukları halde Kabe'ye doğru yöneldiler[46] içkinin kesin olarak yasaklanması ve diğer emir ve nehiyler-le ilgili âyetler indiğinde de aynı hassasiyeti göstermişlerdir
Kur'an âyetleri üzerinde düşünmek ve onları anlamaya çalışmak hususunda herhangi bir kültür düzeyi aranmıyordu, Kur'an okuyan herkes, onu anlamak ve onunla amel etmek için çalışıyordu Ancak herkesin böyle bir çaba içerisinde olması, hepsinin onu aynı düzeyde anladıkları anlamına gelmez Anlamım bilmedikle-ri kelime veya terkipleri Peygamber (sav) hayatta iken ona, onun vefatından sonra ise birbirlerine soruyorlardı
Kur'an'ı Kerim onların konuştukları bir dil ile inmişti Ancak Kur'an'ı aynı düzeyde anlamaları için, onun, konuştukları dil ile inmiş olması yeterli değildir Çünkü Kur'an âyetleri birbirlerini açıklamaktadır Kur'an'la iştigali daha fazla olan, onu anlama konusunda diğerinden daha fazla imkâna sahiptir
Ayrıca Kur'an'm bazı müşkilleri var ki muhakeme, hafıza ve değerlendirme gücünü gerektirir Elbetteki insanların bu tür yetenekleri aynı seviyede değildir Ayrıca şu veya bu sebepten dolayı bir kelimenin ya da bir cümlenin anlamım bilmezken diğeri onun anlamım biliyordu Meselâ Hz Ömer minberde âyetini[47] okumuş ve kelimesinin anlamını biliyoruz ama şu ne anlama geliyor, demiş, sonra da kendi kendine: "Ya Ömer, ne diye zorlanıyorsun (anlamım bilmiyorsan, oku ve geç)" demiştir[48]
Yine Ibnu Abbas'in ifadesinin ne anlama geldiğini bilmediği ve bu ifadede geçen kelimesinin anlamını bir bedevi Araptan öğrendiği nakledilmektedir[49] Ruharî'nin naklettiğine göre Adiy b Hatim; âyetinden[50] ne kastedildiğini
anlayamamış ve yastığının altına siyah ve beyaz iplik koyarak gece kalkıp bu ipliklere bakarak vakti tesbit etmeye çalışmış, bu şekilde vakti tesbit edemeyince de gidip durumu Peygamber (sav)e anlatmıştır Peygamber (sav), âyetten ne kastedildiğini kendisine anlattıktan sonra bu ayetin inceliğini kavrıyamamış ol-duğunu da kendisine söylemiştir[51]
Yine rivayet edildiğine göre hilafeti döneminde Hz Ömer, Kudame b Maz'un'u (öl 36/656) Bahreny'e vali tayin etmişti, el-Carud isminde biri gelip Kudame'nin içki içerek sarhoş olduğunu Hz Ömer'e haber vermiştir Hz Ömer, el-Carud'dan şahit göstermesini isteyince, o da Ebu Hüreyre'yi şahit göstermiştir Bunun üzerine Hz Ömer, Kudame'ye, kendisini kamçılatacağım söylemiştir O zaman Kudame, "Allah'a yemin ederim ki, dedikleri gibi içki içmiş olsam bile beni cezalandıramazsın" karşılığını vermiştir Hz Ömer, niçin diye zorunca Kudame şöyle demiştir: Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor: «îman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp, iman ettikleri, sonra yine sakınıp iyilik ettikleri takdirde yediklerinden ötürü günah yoktur»[52] Ben, iman edip iyi işler yapan sonra sakınıp iman eden, yine sakınıp iyilik edenlerdenim; Peygamber (sav)'le birlikte,Bedir, Uhud, Hendek ve diğer savaşlara katıldım
Kudame'nin bu sözleri üzerine Hz Ömer; Buna cevap verecek yok mu? demiştir Bu çağrısına îbnu Abbas karşılık vermiş ve şöyle demiştir: Sözkonusu âyet geçmişte -içki ya saklanmadan önce-içmiş olanlar için mazeret, sonra içeceklerin aleyhine hüccettir Çünkü yüce Allah: «Ey inananlar, içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir»[53] buyurmaktadır[54]
Başka bir rivayete göre Hz Ömer'in kendisi Kudame'nin bu yanlış anlamasını düzeltmiş ve: Ey Kudeme, sen âyeti yanlış yorumluyorsun Ancak Allah'ın yasakladığından uzak durduğun takdirde "hakkıyla sakınan biri" olursun, elemiştir[55]
Bu nakillerden de anlaşıldığı gibi sah tbenin Kuj'an'f anlama düzeyleri birbirlerinden farklıydı Ancak anlama düzeyi düşük olan da Ku'ran'ı anlamaya çalışıyordu ve kimse ona, niçin Kur'an'ı anlamak için uğraşıyorsun? Bu işten vazgeç, seviyen buna müsait değildir, demiyordu
Dikkat çeken diğer bir husus ise, yanlış anlayanların hatalarım kabullenmeye hazır olmalarıdır Bu, onların dine olan bağlılık ve samimiyetlerinin, ayrıca birbirlerine olan güvenlerinin göstergesidir [56]

Alıntı Yaparak Cevapla