08-02-2012
|
#9
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Kur'an Ve Sünnet 'İn Anlaşılması
Sonuç
İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur'an-ı Kerim'i önceki kitaplardan ayıran başlıca özellikleri, onun mucize olması, peyderpey indirilmiş olması ve korunmasının Allah tarafından üstlenilmiş olmasıdır
Önceki peygamberlerin mucizeleri kevnî mucizeler nevinden-dir Bu tür mucizeler, ancak olayı müşahede eden açısından mucizedirler Başka mekânlara ve başka nesillere taşınamazlar Kur'an ise, her yere ve nesilden nesile taşınabilir bir mucizedir Risaleti kıyamete kadar kalıcı ve bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamberin mucizesi bu türden bir mucize olmalıydı
Kur'an-ı Kerimin peyderpey indirilmiş olması daha iyi anlaşılmasını, inen âyetler grubunun hayatta da yaşanmasını sağlamıştır Peyderpey indirilmiş olması, korunmasıyla da yakından ilgilidir
Kur'an'ın Allah tarafından korunmuş olması, harikulade yollarla korunduğu anlamına alınmamalıdır Bilakis yüce Allah, insanları bu işe musahhar kılmıştır, inen her âyet grubu hem vahiy kâtipleri tarafından yazılıyor ve hem de birçok kimse tarafından ezberleniyordu Böylece Kur'an-ı Kerim hem yazılarak ve hem de azberlenerek nesilden nesile hiçbir değişikliğe uğramadan aktarılabilmiştir
Asr-ı Saadet müslümanları, Kur'an'ı hiçbir değişikliğe uğramadan sonraki nesillere aktarmakla yetinmemiş, her öğrendiklerini Peygamberin gözetiminde hayatlarına uygulayarak sonraki nesillere îslâmın nasıl yaşanacağı konusunda model toplum olmuşlardır Onlar, Kur'an'ı öğrenmeyi, onu anlamayı ve hayatlarına aktarmayı birlikte yürütmüşlerdir
Anlamak ve anladıklanyla amel etmek için Kur'an'ı okuyorlardı Kur'an-ı Kerim, günlük hayatlarında konuştukları bir dil ile inmişti Bu nedenle toplumun her kesimi onu anlamakta Önemli bir güçlük çekmiyordu Gerçi ümmî bir toplum idiler ve daha önce din konusunda fazla bir bilgileri yoktu Ayrıca Kür'an, insanı ilgi-lendiren her alandan sözediyordu Ancak anlayamadıklarım Pey--gamber'e sorma imkânına sahip idiler Peygamberin kendisi de Kur'an'ı onlara açıklamak ve nazarî bilgilerini hayatında yaşayarak onlara rehberlik etmekle görevli idi Nuzûl sebeplerine vakıf olmaları da âyetleri anlamalarını kolaylaştıran etkenlerdendi Anlayamadıkları hususları, Peygamber (s a v )'e soruyorlardı Onun vefatından sonra ise birbirlerine sorarak öğreniyorlardı
Kur'an-ı Kerim'i anlamaya çalışmak dinî faaliyetlerinin başında geliyordu Kur'an'ı daha iyi anlamak kişiyi toplumda önemli bir konuma yükseltiyordu İdareciler bu kişiler arasından seçiliyordu
Kur'an'ı anlama noktasında hepsi aynı düzeyde değildi Ancak kişinin üst düzeyde olmaması, Kur'an'ı anlama çabası içerisinde olmasına engel teşkil etmiyordu Yardımlaşarak birbirlerinin eksiklerini tamamlıyorlardı
Kur'an-ı Kerim âyetleri birbirini açıklamaktadır Değişik nedenlerle bir konu değişik sûrelerde ele alınmıştır Bir sûrede konunun bir yönü, diğer bir sûrede başka bir yönü ele alınmıştır Yine bir sûrede Özet olarak işlenen bir konu, diğer bir sûrede daha geniş ele alınmıştır Bu nedenle Kur'an'ı anlamak için başvurulacak ilk kaynak yine Kur'an'ın kendisidir Sahabe de kimi âyetleri veya konuyu anlamak için yine Kur'an'a başvuruyorlardı Başvu-rulan ilk kaynak Kur'an'm kendisi idi
Kuşkusuz Kur'an'ı en iyi anlayan, Peygamber (s a v )'dir Bu nedenle başvurdukları ikinci kaynak da Peygamber (s a v )'dir
Kur'an-ı Kerim, âyetleri üzerinde düşünmeyi, onu tedebbür ile okumayı emretmektedir Sonu "düşünmüyor musunuz?" "akletmiyor musunuz?" gibi ifadelerle biten birçok âyet vardır Akıl, insana verilen en büyük nimetlerdendir Bu nimetin şükrü ise, aklı kullanmak yani düşünmektir Sahabe, Kur'an'ı anlamak için kendi re'y ve ictihadlarma da başvuruyorlardı
Kur'an-ı Kerim, kendinden önceki kitaplardan; Tevrat ve İncil'den sıkça sözeder Tevrat Kur'an'da geçen kıssaların ayrıntılarına varıncaya kadar ele almaktadır Medine'ye hicret edildikten sonra müslümanlar Ehl-i Kitap ile içice yaşamaya başlamışlardır Bu nedenle müslümanlarla Ehl-i Kitap arasında kültür alış-verişinin bulunması doğaldır Ancak Ehl-i Kitap, Tevrat ve InciL'i tahrif etmişlerdir O halde bu kültür alış-verişinde müslü-manların ihtiyatlı davranmaları gerekiyordu Sahabe Kur'an'ı anlama noktasında kimi konularda Ehl-i Kitaba müracaat etmişlerse de bu ihtiyatı elden kaçırmadıklarım söylemek mümkündür Ancak sonraki müslüman nesillerin aynı şekilde davrandıklarım ne yazık ki söyleyemiyoruz Maalesef müfessirlerimizin bir çoğu hem de ayıklama yapılmaksızın Ehl-i Kitabın kültürüne başvurmuş ve bu kültürün sapmalarını kitaplarına aktarmışlardır [106]
|
|
|
|