Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Kur'an Ve Sünnet 'İn Anlaşılması
İkinci Bölüm
ASR-I SAADETTE SÜNNETİN ANLAŞILMASI
1- Sünnet Kavramı Ve Kapsamı
Arap dilinde takip edilen yol anlamına gelen "sünnet" dinî terminolojide Peygamber (s a v )'in söz, davranış ve ikrarları için kullanılır Bir kişiye nisbet edildiğinde, mesela "falanın sünneti" denildiğinde o kimsenin takip ettiği yol, âdet ve davranışları kastedilir
Peygamber'in ikrarlarına da sünnet denilmesi, onun yanlış ve hatalı söz ve davranışlara karşı sessiz kalmamasından dolayıdır Söylenen söz ve yapılan davranışta bir hata ve yanlışlık varsa Peygamber mutlaka onun doğrusuna dikkat çeker, huzurunda söylenen söz veya yapılan davranışa sessiz kalmışsa o söz ve dav-ranışı ikrar ediyor demektir, işte bu nedenle ikrarları da sünneti çerçevesinde kabul edilmiştir
Kur'an-ı Kerim inanç prensiplerinin yanında ibadet, ahlâk, hukuk, ve benzeri sosyal kurumlarla ilgili emir ve yasakları da içermektedir Sosyal kurumlarla ilgili emir ve yasaklar hayatın pratiğiyle ilgili hususlardır Kur'an'da nazarî olarak anlatılan bu bilgiler çoğu zaman Peygamber (s a v ) tarafından pratiğe aktarılıyordu Mesela namaz kılınması Kur'an'da emredilmekte bu arada namazın rükünleri olan rükû, sucûd, kıraat gibi hususlar zikredilmekle birlikte nasıl pratiğe aktarılacakları anlatılmamaktadır Peygamber (s a v ) namaz kılarak müslümanlara rehberlik etmiş, «Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece namaz kılın»[107] buyurmuştur
Yine Kur'an'da kapalı olarak yani mücmel ve mutlak olarak zikredilen kimi hususlar Peygamber (s a v ) tarafından açıklanmıştır
İnsanlar arasında Kur'an-ı Kerimin tefsirine en ehil olan, hiç şüphesiz Kur'an'ın kendisine indirildiği Peygamber (s a v )'dir
işte bu gibi nedenlerle sünnetin dindeki önemi büyüktür Nitekim yüce Allah Peygamber'i hem tebliğ[108] ve hem de tebyin (açıklama) ile görevlendirmiştir Bir âyette şöyle Duyurulmaktadır:
«İnsanlara kendilerine indirileni açıklaman için sana bu Kur'an'ı indirdik,» [109]
Tebliğ, Kur'an ayetlerinin indirildikleri lafızlarla insanlara ulaştırılması, tebyin ise, bu lafızlardan insanlara kapalı gelen kelime ve cümlelerin açıklanması yani tefsir edilmesidir Sünnetin, temel bir kaynak olduğu şu hadisede de açık bir şekilde ortaya konmaktadır:
Peygamber (s a v ) Muaz b Cebel'i Yemen'e gönderdiğinde ona ne ile hükmedeceğini soruyor Muaz: Allah'ın Kitabı ile hükmederim, diyor Peygamber: Ya karşılaştığın olayla ilgili Allah'ın Kitabında birşey bulamazsan ne yaparsın, diye soruyor Muaz: Rasûlünün sünnetiyle hükmederim, diyor Peygamber: Ya Râsûlünün sünnetinde de bulamazsan ne ile hükmedersin, diye soruyor Muaz: Kendi re'yimle ictihad ederim, karşılığını veriyor
Olayı nakleden Muaz diyor ki: Aramızda bu konuşma geçtikten sonra Peygamber (s a v ) eliyle göğsüme dokundu ve: "Allah'ın elçisinin elçisini, kendi elçisinin rızasına muvaffak kılan Allah'a şükürler olsun" buyurdu [110]
Peygamber (s a v )'in Kur'an'ı açıklamaları vahye mi dayalıydı, kendi içtihadıyla mıydı, yoksa bir kısmı vahiy, bir kısmı içtihadıyla mıydı? konusunu tartışmanın pratikte bir yararı yoktur Çünkü Peygamber (s a v )'in açıklamalarında bir hata sözkonusu olmuşsa vahiy tarafından uyarılmış ve içtihadı tashih edilmişti Buna göre ictihadları da vahiy tarafından hükmen onaylanmıştır Çünkü Kur'an'da Peygamber (s a v ) müslümanlara örnek olarak gösterilmektedir [111] Hatalı davramş ya da içtihadın örnek olarak gösterilmesi düşünülemez Kur'an-ı Kerim incelenecek olursa peygamberler dışında hiçbir fert bütün söz ve davranışlarıyla örnek gösterilmiş değildir Çünkü diğer fertler hata ettiklerinde vahiy inip onların ictihadlarım düzeltmemektedir
Ayrıca Kur'an-ı Kerim'in birçok âyetinde Peygambere itaat ve ona tabi olunması emredilmektedir Bu âyetlerden birkaç tanesi şöyledir:
«Kim Peygamber'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur »[112]
«Ey iman edenler Allah'a itaat edin Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Peygamber'e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha iyidir » [113]
Kur'an-ı Kerim belli bir dönem için gönderilmiş değildir Bu nedenle Peygamber'e itaat, anlaşmazlık durumunda çözüm için anlaşmazlığı ona götürmek sadece Peygamberin hayatı ile ilgili bir mesele olarak düşünülemez Onun vefatından sonra da ona itaat ve anlaşmazlığı ona götürme sözkonusudur Vefatından sonra ona itaat ve anlaşmazlığı ona götürmek ancak sünnetine itaat ve anlaşmazlığı sünnetine götürmekle mümkündür Müfessirle-rimiz de ona itaati, sünnetine itaat şeklinde anlamışlardır [114]
Yüce Allah yine şöyle buyurmaktadır:
«Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin »[115]
«Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem tayin edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabullen-medikçe iman etmiş olmazlar »[116]
«De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir De ki: Allah'a ve Resulüne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez »[117]
Sahabe Kesûlullah'ın yakınında olmaya, İslâm'ın uygulamasını ve ibadetini ondan görerek öğrenmeye özen gösteriyor ve sonra da öğrendiklerini gidip akraba ve çevrelerine öğretiyorlardı, Buhârî, Malik b el-Huveyrisî'nin şöyle dediğini nakleder: Kavmimden beş-on kişi ile beraber Peygamber (s a v )'in yanına gelmiştim Yanında yirmi gün kaldık Peygamber (s a v ) şefkat ve merhamet sahibi idi Çoluk çocuğumuzu özlediğimizi görünce bi-ze: "Haydin ailelerinizin yanına dönünüz Yanlarında bulununuz Onlara dini Öğretiniz Beni nasıl namaz kılar gördünüzse Öylece namaz kılınız Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun En yaşlınız da size imam olsun" buyurdu [118]
Bu ve benzeri diğer rivayetlerden [119]Asr-ı Saadette sahabenin, Rasûlullah (s a v )'in sünetini birbirlerine aktardıklarını öğreniyoruz
Peygamber (s a v ) Allah'tan gelen vahiyleri pratik hayata aktarıyor ve ihtiyaç duyulan hususlarda açıklamalarda bulunuyordu Meydana gelen olayları ve din konusunda kendisine yöneltilen soruları, o ana kadar Kur'an'dan inen âyetler ışığında çözüme bağlıyor ve cevaplandırıyordu Şayet konuyla ilgili henüz bir vahiy inmemişse, inmesini bekliyordu Müslümanlar da Peygamberin açılamalarını ve verdiği hükümleri kabul ile karşılıyorlardı Bununla birlikte ihtiyaç duyduklarında Peygamber'den gelen emir ve önerilerin vahiy eseri olup olmadığını tahkik etmek istedikleri de olmuştur Bu konuda kendisine başvurdukları yine Peygamberin kendisi idi Bedir savaşındaki şu olayı misal olarak zikredebiliriz:
Peygamber (s a v ) Bedir'de islâm ordusunu bir yere mevzi-lendirnıek istedi Sahabî Hubab b Munzir, savaş stratejisi bakımından orayı uygun görmediğinden Peygambere: "Burayı mı seçtiniz? Burası Allah'ın konaklayın deyip ötesine ve berisine geçe-miyeceğimiz bir konaklama yeri midir, yoksa kendi görüşünüz ve savaş taktiği gereği midir? diye sordu
Peygamber (s a v ): Hayır, bu kendi görüşüm ve savaş taktiğidir, dedi Bunun üzerine Hubâb, orasının uygun olmadığım söyledi ve başka bir yer önerdi Peygamber (s a v ), onun önerdiği yeri uygun gördü [120]
Hurma aşılama olayında olduğu gibi Peygamber (s a v )'in dünya işlerine dair isabetsiz görüşleri olmuştur ve görüşünün isabetsizliği ortaya çıktıktan sonra bu görüşünden vazgeçmiştir
Hurma aşılama olayında Peygamber (s a v ) hurma aşılayan birkaç kimseye rasthyor Bunlar ne yapıyorlar? diye soruyor Aşı yapıyorlar; erkeği dişiye ekleyince aşılanıyor, dediler Peygamber: Yapiftasalar daha iyi olur, dedi Bunun üzerine hurmaları aşılayanlar, onları aşılamaktan vazgeçtiler Ancak o sene iyi bir mahsul almadılar Durumu Peygamber (s a v )'e bildirince: "Dünya işlerinizi siz daha iyi bilirsiniz Ben de bir beşerim Size dininize dair bir şey emrettiğimde, onu alın Kendi görüşüm olarak birşey söylediğimde ise, ben de bir beşerim [121]
Bu konuyu ele alan Aliyyu'1-Karî bu rivayetten şu sonucu çıkarıyor: Burada dinî hükümlerle ve âhiret halleriyle ilgisi bulunmayan dünyaya ait meselelerde peygamberlerin ismet sıfatına sahip bulunmadıklarına dair bir uyarı vardır [122]
Maamafıh sahabeden kimisi de, Peygamberi her hususta Örnek alır niçin şöyle ya da böyle dediğine veya davrandığına bakmaksızın onun yaptığı gibi yapardı Hz Ömer'in oğlu Abdullah'ın bu konuda son derece titiz olduğu bilinmektedir Öyle ki, Mekke ile Medine arasında yolculuk ederken, Peygamber (s a v ) bir ağacın altında oturup dinlenmişse, o da orada oturup dinlenirdi Ancak bu anlamda yani mubah konularda peygamberi örnek almanın fert bazında kaldığım ve yaygın olmadığını belirtmek gerekir [123]
|