Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Kur'an Ve Sünnet 'İn Anlaşılması
9-Sahabe Ve Mevzu Hadis
Peygamber (s a v ) kendi ağzından hadis uyduranları şiddetle kınamıştır Bu konuda pek çok hadis vardır Bunlar arasında "kim benim ağzımdan bilerek hadis uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın" hadisi mütevatir olup altmıştan fazla sahabî tarafından rivayet edilmiştir [169]
Peygamber (s a v )'in, kendi ağzından,hadis uydurulmasını kınamasına dair hadislerinin çokluğunu, o 'dönemde bu işi yapanların çokluğuna yormamak gerekir Herşeyden Önce bu kınama bir peygamber tarafından yapılmaktadır Ayrıca önceki peygamberlere yalan isnadları da ortadadır Bu konuda vahyin kendisini uyarmış olmasına da gerek yoktur
Vasat bir akla sahip olan bir kişi bile peygamberlere yalan is-nad edildiğini ve edilebileceğini bilir
Sahabe, hadis uydurmacılığı konusunda çok hassas idiler Öyle ki, acaba bir kelimeyi unutmuş muyum diye yahut kelimeleri takdim te'hir ederim diye bizzat duyduğu hadisi nakletmekten endişe edenleri vardı
Hadis uydurmamn ne zaman başladığı konusunu araştıranlar şöyle bir vak'a naklederler: Kim olduğu bilinmeyen bir şahıs, Hz Peygamberin elbisesine benzeyen bir elbise giyerek, Medine'ye iki mil mesafede bulunan Benû Leys kabilesine gelir ve Hz Peygamber'in kendisim salahiyetli bir memur olarak gönderdiğini söyler Bu adam, cahiliye devrinde bu kabileden bir kadınla evlenmek istediği halde talebi reddedilmiştir Bu sebeple mezkûr hileye başvurur ve doğruca o kadının evine veya kendisine gösterilen yere yerleşir Bu tayin işinden şüphelenen kabile halkı, durumu tahkik etmek üzere içlerinden birini Peygambere gönderirler Bu habere pek öfkelenen Hz Peygamber "yalan söylemiş Allah düşmanı!" diyerek ashaptan birini veya Hz Ebu Bekir ile Hz Ömer'i vazifelendirir Onu diri olarak yakaladıkları takdirde öldürmelerini, ölü olarak buldukları takdirde ise ateşte yakmalarını emreder Kabileye varıldığında sahtekârın, gece dışarı çıktığı bir sırada yılan sokmasıyla öldüğü anlaşılır Emrin ifasını müteakip Medine'ye dönüldüğü zaman, Hz Peygamber: "Kim bilerek benim ağzımdan bir yalan uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurur [170]
Elbetteki Peygamber'in döneminde onun muarızları; münafık ve mürtedler vardı ve bunların hadis uydurmacılığına kalkışmaları düşünülebilir Ancak bunun önü de bir bakıma tıkalı idi Çünkü hem sahabe her verilen haberi rastgele kabul eden muhakemesi zayıf bir toplum değildi ve hem de Peygamber (s a v ) hayatta olduğu için bizzat kendisi bunu yalanlayacaktı Ayrıca münafıkların birtakım tasavvurları, onlar henüz bu tasavvurlarını fiile dökmeden vahiy tarafından deşifre edilmişti Bu durum onları bu yola başvurmaktan engelleyen önemli bir husustu
Hz Peygamber döneminde zikrettiğimiz hadise dışında hadis uydurulduğuna dair elimizde bir delil mevcut değildir Sahabe arasında böyle bir durumla itham edilen de yoktur Ancak Hz Osman'ın şehit edilmesinden sonra batıl fırkalar ortaya çıkmış ve halkı davalarının doğruluğuna inandırmak ve taraftar kazanmak için hadis uydurma cihetine gitmişlerdir Ayrıca işlerine gelmeyen kimi sahih hadisleri uydurma olmakla karalamaya çalışmışlardır
itiraf etmek gerekir ki muhaddislerin takdire şayan çabalarına rağmen sonraki nesillerin kültürlerinin oluşmasında uydurma hadislerin etkisi büyük olmuştur Her ne kadar muhaddisler, ümmeti uyarmak ve onları uydurma hadislerden uzak tutmak için mevzu hadisleri deflemiş ve ravîlerle ilgili değerli eserler telif etmişlerse de çoğu zaman yazdıkları kendi eserlerinde kalmıştır
Belli bir dönemden sonra tabiri caizse çeyrek âlimler ümmet üzerinde daha etkili olmaya başlamış ve islâm kültürüne yön verir hale gelmişlerdir
Genelde Ehl-i Sünnet dışı fırkaların hatalarım tenkit etmek kolaydır Çoğu zaman bu tenkitlerin haklılığı da araştırılmadan kabul görebilir Ancak iş Ehl-i Sünnet olarak bilinen birini tenkide gelince durum değişir Tenkit eden haklı da olsa kimi çevrelerin karalamasından kurtulamaz Esrarengiz yorumlarla tenkit edilen temize çıkarılır ve tenkit eden kişi karalanır Halbuki Ehl-i Sünnet anlayışına göre en büyük müctehid bile masum değildir Hata yapmış olması, onu müctehid olmaktan çıkarmaz ve yine büyük bir müctehid olarak kendisine saygı duyulur
Ehl-i Sünnet içerisinde eserlerinde mevzu hadislere en çok yer verenler tasavvuf ehlidir Aralarında muhaddislerin takip ettikleri yolu beğenmeyen ve rüya ile keşf yolunu tercih edenler az değildir Hatta mevzu hadisleri caiz görenleri bile vardır Muta-savvuf ve müfessir ismail Hakkı Bursevî, müfessirlerden Zamahşerî, Kadi Beydavî ve Ebu's-Suûd'un sûre sonlarında o sûrenin faziletiyle ilgili naklettikleri mevzu hadisler konusunda şöyle demektedir:
Bu hadisler hakkında âlimler çok şey söylemişlerdir Kimi onları kabul etmekte ve kimi, imam Sağanı ve benzerlerinin mevzu oldukları iddialarına dayanarak onları reddetmişlerdir Bu fakir kula görünen o ki: Bu hadisler ya sahihtir ya zayıftır veya uydurulmuş yalan mahsulü hadislerdir Eğer sahih iseler, haklarında söylenecek bir şey yoktur demektir Eğer senedleri zayıf ise, muhaddisler sadece tergib ve terhib (iyi amalleri işlemeyi teşvik ve kötülerinden sakındırma) konusunda onlarla amel edilebileceğine dair ittifak etmişlerdir Eğer uydurma iseler, Hakim ve başkaları şöyle bir olay zikrederler: Zahidlerden biri, Kur'an-ı Kerim ve sûrelerinin faziletine dair hadis uydurmaya koyulmuş Bunu niçin yapıyorsun, denildiğinde de şöyle demiştir: Baktım ki insanlar Kur'an'dan uzaklaşıyorlar, onları Kur'an'a teşvik etmek istedim Kendisine: Ama Peygamber (s a v ) "Kim benim ağzımdan bilerek yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurmuştur, dediklerinde şu karşılığı vermiştir: Ama ben onun aleyhine değil, lehine yalan uydurdum Nitekim "et-Tergib ve't-Terhib"in şerhi "Fethu'l-Karîb"te de öyle deniliyor:
Zahid kişi bu sözleriyle şunu kastediyor: Peygamberin aleyhine yalan uydurmak, Islâmm temellerinin yıkılışına, şeriat ve hükümlerin ifsadına götürür Halbuki lehine yalan söylemek böyle değildir Lehine yalan söylemek,şeriatına tabi olmayı ve izinden gitmeyi teşviktir Nitekim îzzuddin b Abdisselam şöyle demektedir: Söylenen sözler, maksatlara ulaşmak için birer araçtırlar, îyi maksada hem doğru sözle ve hem de yalan sözle ulaşmak mümkün ise yalan söylemek haramdır Ama yalan sözle ona ulaşi-lacaksa, yalan söylemek caizdir Ayrıca varılmak istenen maksat mubah ise, yalan söylemek mubah, varılmak istenen maksat va-cib ise, bu takdirde yalan söylemek vacib olur [171]
Müfessirimiz bu sonuca vardıktan sonra ravilerin masum olmadıklarını, insanın unutma ve yanılma ile malul olduğunu, bu sebeple muhaddislerin sahih dedikleri bir çok hadisin haddizatında sahih olmadığım, Ibnu Arabî gibi büyük velilerin keşf yoluyla hadislerin değerini tesbit ettiklerini anlatır [172]
Bursevî'nin, uydurma hadisin naklini caiz gören sözlerini eleştiri konusu yapan Yusuf el-Kardavî'nin şu sözlerine katılmamak mümkün değildir:
Kendisini Allah'ın Kitabım tefsir edenler zümresinden sayan ve bazılarının fakîh ve usulcü diye takdim ettikleri bu zatın böyle şeyler söylemesine şaşmamak mümkün değildir Muhakkik âlimler için ilmin ABCsi sayılan hususları bilmeyen bu zatın ne fikhı olabilir!
Sûfî eğilimli bu şeyh, Allah'ın bizler için dini tamamladığını ve nimetini kemaliyle verdiğini bilmiyor Artık bizim dinimizi tamamlayacak; sanki Allah'ın hatalarını düzeltiyor ve eksiklerini tamamlıyormuş gibi bir tavır içerisine giren birine ihtiyacımız yoktur Sanki Muhammed (s a v )'e minnet edercesine: Uydurduğum hadislerle eksiklerini tamamlamak ve açık kalmış yönlerini doldurmak için senin lehine yalan uyduruyorum, diyor
tmam tbnu Abdisselam'm sözlerine gelince, başka bir konuyla ilgili olarak söylenmiştir Savaş, müslümanları barıştırma ve zalim biri tarafından kovalanan suçsuz birini kurtarma gibi konularla ilgilidir
Kaldı ki Ibnu Abdisselam'm sözleri, bu iddiayı reddetmektedir Çünkü o, hem doğru ve hem de yalan sözle ulaşılması mümkün olan iyi bir maksada ulaşmak için yalan söylemek haramdır, diyor Diyoruz ki: Uydurma hadislerin teşvik ettikleri iyi davranışların tamamına ve bu tür hadislerin sakındırmak istediği kötülüklerin hepsine sahih ve hasen hadislerle ulaşmak mümkündür Sahih ve hasen hadislerin bu konuda yeterli olduklarında şüphe yoktur O halde tergib ve terhib için de yalan söylemek kesinlikle haramdır ve büyük günahların en büyüklerindendir [173]
Kasdın yamsıra rüya ve keşf gibi iddialarla ya da bilgisizlik veya gevşek davranmaktan dolayı kültürümüze birçok mevzu hadis girmiştir Bunların ayıklanması dinî bir görevdir [174]
|