Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Rasulullahın Davranışlarının Bağlay
3 Bu Konuda Yapılmış Çalışmala
Allah Rasûlü'nün söz, fiil ve tavırlarının, vahye bağlılık ve bağlayıcılık açısından tasnife tabi tutulması daha O'nun hayatında başlamıştır Kendileri ashabını sık sık ikaz ettiği ve «ben beşerim, vahiy gelmediğinde reyimle de hükmederim, dünya işlerini siz daha iyi bilirsiniz» gibi sözler söylediği için ashab, O'nun davranışlarını, vahye bağlılık bakımından ayırıma tabi tutar ve tereddüt ettikleri zaman kendisinden «vahiy mi, rey mi?» diye sorar-lar ve buna göre hareket ederlerdi Nitekim Hz Peygamber, düşman Gatafan kabilesinin şerrinden bir müddet emin olabilmek için Medine hurmasının üçte birini onlara haraç vererek sulh and-laşması yapmak istemişti, sahabe bunun vahye değil, re'ye dayandığını anladıkları için karşı çıktılar Peygamberimiz de teşebbüsünden vazgeçti [22] Bedir'de mevzilenme ve Bedir esirlerine yapılacak muamele konusunda ashabın davranışlarını daha Önce zikretmiştik Yine Rasûlullah (s a v ), baş münafık Abdullah b Übey'in cenaze namazını kaldırmaya teşebbüs etmiş, Hz Ömer buna karşı çıkmıştı, gelen vahiy Hz Ömer'in görüşünü tasdik etmiştir [23] Rasûl-i Ekrem Efendimizin emirleri de sahabe tarafından —karineler değerlendirilerek— farklı anlaşılmış ve uygulanmıştır; yerine göre O'nun bir emri ile canlarını feda eden sahabe, yerine göre de emrin teşvik ve tavsiye mahiyetinde olduğunu anlayarak buna göre davranmışlardır; nitekim Rasûlullah (s a v ), kafirlere benzememeleri için ağaran saç ve sakallarını boyamalarını emredince kimisi boyamış, kimileri de[24] boyamamıştı Berire isimli cariye Hz Aişe tarafından azad edilip hürriyetine kavuşturulunca selahiyetini kullanarak kocasını boşamıştı Köle olan kocası eşini sevdiği için Hz Peygamber'e başvurmuş, karısını kara-rından döndürmesini istemiş, O da Berire'ye, kocasına dönmesini söylemişti Berire, «bana bunu emrediyor musunuz ey Allah'ın Elçisi», diye sormuş, Efendimiz'in «hayır, aracılık (şefaat) ediyorum» demesi üzerine Berire kocasına dönmemiş ve bu davranışı kimse tarafından kınanmamıştır [25] Sahabeden Cabir b Abdullah'ın babası birçok kimseye borçlu olarak vefat edince Cabir, Rasûlullah'a gelerek alacaklıların birer parça tenzilatta bulunmaları hususunda aracılığını rica etmişti, Hz Peygamber alacaklılardan biraz indirim yapmalarını istedi, fakat onlar bunu kabul etmediler ve alacaklarının tam olarak Ödenmesinde ısrar ettiler,21/a bunu da kimse kınamadı Sahabenin bu anlayış ve davranışı sonraki nesillere de intikal etmiş, Fıkıh ve Usulül-Fıkıh ilimlerini tedvin eden ilk müctehidler, Hz Peygamber'in fiil ve emirlerinin bağlayıcı olup olmadığı konularım tartışmışlar ve çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir Bu hayırlı çalışmalara rağmen Şihabud-din Ahmed b îdris el-Karafi'ye (v 684/1285) kadar, Hz Peygamberin davranışlarının bağlayıcılık bakımından ilmî tasnifi yapılmamıştır Karafî el-Ihkâm22 ve el-Furuk (36 fark) isimli eserlerinde Peygamberimizin beşeriyet dışında kalan davranışlarını «tebliğ, fetva, kaza ve imamet (devlet başkanlığı)» olarak dörde ayırmış ve bunları bağlayıcılık bakımından incelemiştir Tunuslu müceddid alim Muhammed et-Tahir b Aşûr bu tasnifi daha da geliştirerek onikiye çıkarmıştır [26]
İkinci Bölüm
HZ PEYGAMBERİN ÇEŞİTLİ SIFATLARINDAN KAYNAKLANAN DAVRANIŞLARI
Hz Peygamberin sıfat ve davranışlarında hakim olan peygamberlik ve örneklik vasfıdır; bu sebeple sayısız ayet ve hadiste O'iia uyulması, itaat edilmesi, örnek alınması, sünnetine dört elle sarılmması istenmiştir Ancak yukarıda sunulan birçok örnek O'nun, başka sıfat ve Özelliklere de sahip olduğunu, bunlara dayalı ve bunlardan kaynaklanan birçok davranışının da bulunduğunu ortaya koymuştur Bu sebeple gerek İslâm'ın yorumcuları ve gerekse uygulayıcılar hadislerin hangi sıfattan kaynaklandığını ve bu bakımdan bütün müslümanlar için bağlayıcı olup olmadığını araştırmak ve gözonüne almak durumundadırlar Bu konuda inceleme ve araştırma yapanlar mezkur sıfat ve durumları onikiye kadar çıkarmışlardır:
1 Dini davaları tebliğ etmek ve tamamlamak (teşrî)
2 Fetva vermek (ifta),
3 Davaları hükme bağlamak (kaza),
4 Devlet başkanlığı (imamet, imaret)
5 Daha iyiye teşvik (irşad)
6 Arabulmak, anlaştırma (sulh)
7 Danışmada bulunana yol göstermek (istişarî rey)
8 Öğüt vermek (nasihat),
9 ikmal ve takva eğitimi vermek
10 ince ve yüce gerçekleri öğretmek,
11 Eğiterek sakındırmak (te'dib),
12 Başkalarına yol göstermekle ilgisi bulunmayan beşerî, tabiî davranışlarda bulunmak [27]
1 Dini Tebliğ Etmek Ve Tamamlamak
Rasûl, kendisine gelen vahyi hem uygulamak, hem de tebliğ etmekle görevli insan demek olduğuna göre O'nun önde gelen vazifesi tebliğdir ve davranışlarının çoğu tebliğ mahiyetindedir Peygamber, sözlü vahyin gelmediği konularda da yine Allah'ın irşadı ile (sözlü olmayan bir nevi vahiy ile), dini tamamlayan bilgi ve hükümler getirir Rasûl-i Ekrem (s a v ) şu hadislerinde bu sıfat ve selahiyetlerini anlatmaktadır: «Gafil olmayın! Bana Kur'ân verildiği gibi, onun yanında, onun kadar daha (bilgi ve hüküm) verilmiştir! Bilin ki yakın bir gelecekte karnı tok, koltuğuna gömülmüş biri çıkıp şöyle diyecektir: Siz şu Kur'ân'dan ayrılmayın, onda helal bulduğunuzu helal, haram bulduğunuzu da haram bilin  »[28]" Peygamberimizin bu sıfatına bağlı fiil ve sözlerini diğerlerinden ayırmak için bazı ipuçları vardır; Meselâ veda hutbesini okurken herkes duysun diye uygun aralıklarla yüksek sesli tebliğ-çiler koymuştur, «burada bulunanlar, bulunmayanlara duyur-sun» demiştir, veda haccını ifa ederken «yaptıklarıma bakarak hac ibadetim öğrenin» buyurmuştur [29]
|