Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Rasulullahın Davranışlarının Bağlay
11 Eğiterek Sakındırmak (Tedib)
Bağlayıcı, farz ve zaruri olmadığı halde iyi, güzel, uygun olan davranış ve ibadetleri teşvikte heyecanlı ve itici ifadeler kullanıldığı gibi, bunların zıddı söz konusu olduğu zaman da caydırıcı, alı-koyucu, engelleyici ifadeler kullanılmıştır Eğitimde bu üslub ve ifade hala geçirliliğini korumaktadır Müctehid bu ifadelerden hangilerinin kesin olduğunu, hangilerinin böyle olmadığını diğer delil ve karineleri değerlendirerek ayırmak mecburiyetindedir
Mesela Peygamberimiz, namazı evlerinde kılıp cemaate gelmeyenler hakkında şöyle buyurmuşlardır: «Hayatım elinde olana yemin olsun, içimden öyle geçiyor ki, emredeyim odun toplansın, onra söyleyeyim ezan okunsun, sonra birisine emredeyim cemaate imam olsun, sonra ben onlardan ayrılıp evlerinde kalan adamların yanlarına varayım ve onlar içende iken evlerini yakayım Allah'a yemin ederim ki onların her biri yağlı bir kemik, yahut iyisinden iki ayak (paça) bulacağını bilse hemen yatsı namazına gelirdi!»[53] Şüphe yok ki Allah Rasulü, cemaate gelmeyenlerin evlerini yakacak değildir, ayrıca «yağlı kemik  » gibi sözleri nadiren söylemektedir; burada maksat, cemaatle namazın önemini anlatmak ve cemaate gelmeme âdetini ortadan kaldırmak, müslüman-larm cemaat sevabından ve bereketinden istifade etmelerini sağlamaktır
Peygamberimiz yine bu maksatla «şöyle şöyle yapmayan iman etmiş olmaz» ifadesini çeşitli konular için kullanmıştır Bunlardan birinde şöyle buyurur: «Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz!» «Kim, ya Rasûlallah?» diye sorarlar, devam eder «Komşusu, kötülüklerinden güvende olmayan kimse »[54] Bu nevi kusurların kişiyi imandan çıkarmadığı kesin deliller ile bilinmektedir; bu ifadenin yöneldiği maksat sakındırır v ve bu gibi davranışların müminlere yakışmadığını etkili bir şekii de ortaya koymaktır [55]
12 Örneklik İle İlgisi Olmayan Tabiî, Beşeri Davranışları
Peygamberimiz bir insan olduğu, her insanda bulunan normal vasıfları, ihtiyaç ve temayülleri bulunduğu için bunlara bağlı davranışlarda bulunması da tabiidir Günah ve yasak çerçevesine girmemek şarüyle gerek dini hayatında ve gerekse dünya işlerinde, günlük hayatında bu kabil davranışlarda bulunmuş, ümmetini de bu konularda serbest bırakmıştır Yeme, içme, yatma, yürüme, binme şekli, bu konulardaki zevk ve tercihi burada örnek olarak zikredilebilir Tamamen müâbet ilmin, tekniğin ve teknolojinin konusu olan dünya işleri de böyledir; O'nun bu konulardaki sözleri şahsi görüş, zan ve tecrübesine dayanmaktadır, ümmeti için bağlayıcı değildir
Bedir savaşında mevzilenme yeri ile ilgili görüşü ve tavsiye üzerine yer değiştirmesi, hurma ağaçlarının tozlaştırılması konusundaki reyi ve bunun sonucu ile ilgili örneklere daha önce yer verilmişti Namazda secdeye giderken Rasûlullah (s a v ) genellikle önce dizlerini, sonra ellerini yere koymuş ve böyle yapılmasını bu-yurmuştur [56] Malik ve Evzaî gibi bazı müctehidlerin önce ellerin konması gerektiği şeklindeki görüşlerine, «Peygamberimiz yaşlandığı zaman, önce dizlerim yere koymakta güçlük çektiği için böyle yapmıştır, sünnet olan önce dizleri koymaktır» şeklinde cevap verilmiştir, işte bu önce ellerin konması, ibadet içinde de olsa beşeriyet icabı bir davranıştır
Peygamberimiz veda haccmda,veda tavafından önceki gün, Mekke ile Mina arasındaki Abtah düzlüğünde konaklamış, burada öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmış, biraz istirahat etmiş, sabaha karşı halkı uyandırmış ve veda tavafı için Mekke'ye gelmiştir îbn Ömer bu düzlükte konaklama, namaz ve istirahatı sünnet (tebliğ tasarrufu) olarak yorumlamış, ve ömrü boyu buna riayet etmiştir Hz Aişe ise şöyle demektedir: «Bu konaklama sünnet değildir, Peygamberimiz bunu halka kolaylık olsun (burası müsait olduğu için rahatça toplamp hazırlıklarını yaparak veda tavafına gidebilsinler) diye yapmıştır, isteyen burada konaklar, istemeyen konaklamaz »[57]
Sabah namazından sonra sağ yanı üzerine yatıp istirahat etmesi de aynı şekilde farklı değerlendirilmiş bazıları bunu sünnet telakki ederken bazıları beşerî, tabii bir olay olarak yorumlamışlardır Hz Meymune'nin evinde Rasûlullah (s a v )'in sofrasına kızartışmış çöl keleri konmuştu, yemek üzere elini uzattığı sırada bunun keler olduğunu söylediler ve elini geri çekti, «bu haram mıdır?» diye sorulunca «hayır, fakat bu bizim memleketimizde yoktur, ondan hoşlanmıyorum » dedi Hadisi rivayet eden Halid b Velid diyor ki: «Bunun üzerine Rasûlullah'm gözü önünde keleri önüme çekip yedim »[58] Halid b Velid'in bu davranışı, Hz Peygam-berin keleri yememesini bundan hoşlanmamasına, keler eti yemeye alışmadığı için bunu sevmemesine bağlamasına dayanmaktadır Helal olan bir şeyi sevip sevmemek beşerî, tabii bir zevk ve tercih meselesidir [59]
|