Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Saadette Mizah
ASR-I SAADETTE MİZAH
Yrd Doç Dr Akif Köten
(Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Bursa)
Akif Köten 1951 yılında Samsun'un Ladik ilçesinde doğdu 1969 yılında Çorum t H L nden, 1973 yılında İzmir Yüksek îslam Enstitüsünden mezun oldu 1977-1982 yılları arasında Bursa Yüksek îslâm Enstitüsünde Hadis Asistanlığı ve öğretim üyeliği yaptı 1982 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis öğretim görevliliği yaptı 1983 yılında "Kadı îyaz'ın Hayatı, Eserleri ve Hadis Şerh Metodu" konusunda tez vererek doktor oldu 1992 yılında yardımcı doçent oldu Halen aynı fakültede Hadis anabilim dalında öğretim üyeliği görevine devam etmektedir Eserleri:
- Hz Peygamber'in Devlet Başkanlığı
- Hz Peygamber Döneminde Şaka ve Bazı Şakacı Sahabiler [1]
Birinci Bölüm
MİZAH KAVRAMI
I Mizaha Olan İhtiyaç Ve Mizahın Faydaları
Melekler veya hayvanlar gibi tek yönlü bir varlık olmayan insanın hem melekî, hem de hayvanı yönleri vardır Bunun için özellikleri, ihtiyaçları, tatmin yolları , çok değişik ve komplikedir Mülevven mizacının tabiî bir sonucu olarak insanın, devamlı bir hal üzerind e kalması veya uzun bir süre aynı hali sürdürmesi 'mümkün değildir Onun tabii özelliklerinden biri de yorulma, bıkma, usanma  dır Bu durumlarda insan, Önceden yaptıklarının zıddını veya daha değişik şeyleri yapmak suretiyle dinlenir, hal değiştirir Mesela, bedenen yorulup sıkıldığı zaman istirahat ederek dinlenmesi ne kadar normal ise, ciddi işlerde yorulup sıkıldığı zaman mizah yapması, şakalaşması, birşeyler terennüm etmesi de o kadar tabii ve ihtiyacıdır Dinlenen kişi tekrar çalışma gücüne eriştiği gibi, ruhen bunalan insan da bazan yaptığı veya kendisine yapılan mizahla rahatlamış olarak görevlerim yapma gücüne erişir
Rasûlullah'm (s a v ) meclisinde duyduğu dinî hazzı dışarıda devam ettiremediği için, imanında zaaf olduğunu zannederek Hz Peygamber'e gelen ve bu hareketiyle münafıklaştığını zanneden Hanzala'ya Peygamber Efendimiz'in cevabı şöyle olmuştu: «insan bir zaman böyle, bir zaman da şöyle olabilir » Bu hâdise bize gösteriyor ki, Hanzala gibi vahiy kâtibi ve gayretli bir sahabi dahi, Hz Peygamberin yanında hissettiği duygulan, hayatın dağdağası içinde zaman zaman unutabiliyor ve kendisini dünyevi meşgalelere kaptırabiliyor Demek ki insandaki bu hal değişikliği normaldir Fakat aslolan, insanın bu hale takılıp kalmaması ve dinî duyguları hepten unutmaması dır Günün değişik zamanlarında namazın beş defa tekrar edilmesinin hikmetlerinden biri de, günlük meşgalelere dalan insanoğluna dinî duyguyu bu sıklıkla hatırlatması olsa gerektir
Sahabe, Hz Peygamber'in sohbetlerine büyük bir aşkla katılıyor ve O'nu (s a v ) pür dikkat dinliyordu [2] Bu meclislerin verdiği üstün manevi haz ve sahabenin iştiyakına rağmen Hz Peygamber, onları usandırmamak için ancak fasılalarla ve belirli zamanlarda va'zu nasihatta bulunuyordu [3] Rasûlullah'm (s a v ) bu uygulaması da insanların, kalben ve zihnen yorulmalarının, usanmalarının gayet tabii olduğunu göstermektedir
Gittikçe ağırlaşan hayat şartlarıyla maddeten ve manen daha büyük sıkıntılara maruz kalan insanların, bu sıkıntılardan biraz olsun kurtulmasında ve rahatlamış olarak ciddi işlere tekrar dönebilmesinde mizah, espiri, şakalaşma  gibi tabii davranışların müsbet etkisi olacağı kanaatindeyiz «Zaman zaman kalpleri dinlendiriniz »[4] hadisi de herhalde bunu ifade etmektedir Buharî senedi hasen olarak değerlendiren bu hadise, yukarıda geçen Hanzala hadisini şahid göstermektedir [5]
Usanan yorulan zihinleri rahatlatma hususunda, Hz Ali'nin tavsiyesi de şöyledir: «Bedenler yorulduğu gibi gönüller de yorulur, usanır Kalplerinizi dinlendirin; ona ulaşacak hikmet yollarını arayın Nefis oyun ister, oyalanmaya meyyaldir, yanlış şeyleri yapmak ister, tembelliğe yatkındır, rahatı arzular, çalışmaktan nefret eder  eğer nefsini çok arzularsan yıpratırsın, başıboş bırakırsan hepten rezil edersin»[6] Hz Ali'nin bu tesbit ve tavsiyesi de gösteriyor ki, nefsi arzularından tamamen uzaklaştırmak onu öldürür; zaten bu mümkün değildir, isteklerinin tamamım yapmak ise, onu kontrolden çıkarır ve sefih bir hale sokar Öyleyse onu zaman zaman dinlendirmek, eğlendirmek, neşelendirmek  lazım-dırki, bu şevkle insan, tekrar aslî görevlerini yerine getirebilsin
İnsan tabiatında mevcut olan mizah duygusu, bu rahatlamayı sağlayan yollardan biridir Aşırı, kırıcı ve haram yollarla yapılmadığı zaman mubah olan ve zaman zaman Hz Peygamber'in yapmış olması cihetiyle de sünnet olan mizahı, mekârim-i ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini beyan eden Rasûlullah (s a v )'m tamamen terketmesi zaten düşünülemezdi Ne var ki, günümüzde çizilen ve gerçek Islâmî bilgiler yerine gelenekten kaynaklanan bir müslüman tipi var ki, buna göre müslüman; asık suratlı, her zaman ciddi, gülmeyen, güldürmeyen, eğlenmeyen bir kimsedir İslâm'ı iyi bilmeyen cahil-dindar müslümanlar ile, islâm hakkındaki bilgileri gayet sığ ve yanlış olan günümüz aydınlarının zihin-lerindeki müslüman tipi, maalesef böyledir Halbuki Hz Peygamber ve ashabının günlük hayatlarına baktığımızda durumun hiç de böyle olmadığı, yeri geldikçe mizah, espri, şaka, gülme, güldürme, eğlence  gibi davranışların en güzel bir şekilde icra edildiği görülecektir
Fıtratın gereği olan davranışların, ferd ve toplum üzerinde müsbet etkileri olacağı tabiidir En azından bu davranışlar, bir ihtiyacı giderdiği için insanları rahatlatmaktadır Mizah da böyledir Yerinde ve ölçülü yapılan bir şaka, muhatabı da aynı şekilde rahatlatır ve taraflar arasında sevgi iletişimi meydana getireceğinden sosyal bünyenin sağlamlaşmasına da katkıda bulunur «Allah (c c )'ın rahmetiyle sen onlara karşı yumuşak davrandın Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi  »[7] ayeti, sert ve asık suratlı olmanın meydana getireceği sosyal çözülmeyi açıkça belirttiği gibi, yumuşaklık, güler yüzlük  vb şeylerin de toplayıcı özelliklerini dile getirmektedir
Hz Peygamber'in müminin mümine tebessümünü îslâmî Toplumun çimento görevindeki dinamiği olan sadakanın çeşitlerinden biri olarak sayması[8] da, tebessümü doğuran faktörlerden biri olan mizahın sosyal yapıya müsbet etkisini göstermektedir Bazı sosyal-psikolojik tecrübî araştırmalar, mizah duygusuna sahip olmayı, en fazla sevilen kişilik özelliklerinin başta gelenlerinden birisi olduğunu ortaya koymaktadır [9]
Mizahın eğitime de büyük bir katkısı vardır Çünkü mizahla anlatım öğrenmeyi, terbiyede takib edilecek böyle bir yol da eğitimi kolaylaştırır Kabiliyetleri varsa, eğitim-öğretimle meşgul olanların buna ehemmiyet vermesi gerekir Hz Peygamber'in sünnetinde, bilhassa çocuklara karşı davranışında bunun pek çok örneklerini görmekteyiz [10]
|