08-02-2012
|
#6
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Atıf Hocanın Eserleri...
ATIF HOCA’NIN RÜYASI
Bu meseleyi yazmak bana en zor gelen kısmı oldu bu çalışmanın Zira, senelerdir insanların kabul ettikleri bir meselenin aksini savunmak kolay bir şey değil  İnsanlar ve özelde bizim halkımız sevdikleri kimseleri oldukları gibi sevemiyorlar nedense Hele o zat bir kanaat önderi, bir irşad eri, bir yol göstericiyse  Hayali bir takım makamlar, usturevi hadiseler, rüyalar ile o şahsı sevmek daha cazip geliyor bize  
Türkiye’de bir çok konuda olduğu gibi, İskilipli Atıf hocayı da ilk defa maşeri vicdanda (kamuoyu) seslendiren o enfes üslubuyla merhum Necip Fazıl oldu Çoğumuz Atıf hocayı onun “Son Devrin Din Mazlumları” adlı eserinden tanıdı Kendisine bir kere daha Rahmet diliyoruz Tabii, Üstad zaman ve şartlar gereği bir çok mesele de olduğu gibi bu konuda da derin araştırma imkanını bulamadı Daha çok kulaktan duydukları ile yetindi Bu kitabını eleştirel bir gözle takip edenler bana hak vereceklerdir Bir küçük misal vermek gerekirse; Din Mazlumlarında, Atıf Hocanın 1926 yılının bir sonbaharında evinden alındığı yazılıdır Halbuki Atıf efendinin idamı zaten 4 Şubat 1926’dır
Necip Fazıl’ın naklettiği bir hadise de, Atıf efendi’nin mahkemeden bir gün evvel müdafaasını yazarken, birden dalıp rüyasında Resulullah’ı(SAV) görmesi, Kainatın Fahrinin(ASM)(Alemin övüncü) : “Yanıma gelmek dururken ne diye müdafaa karalamakla meşgul oluyorsun?” buyurması üzerine, yazdığı müdafaasını yırtması hadisesidir Necip Fazıl bunu parlak ifadelerle kitabında anlatmış, çoğumuzda bunu gözyaşları içersinde okumuşuzdur
Elbette böyle bir rüyayı Atıf Hocanın görmüş olması çok güzeldir Ama görmemiş olsa da bir şey fark etmez Biz, onun, ağuşunu (kucağını) açıp kendisini bekleyen Peygamberimize kavuştuğuna, mazlumen şehid olduğuna yürekten inanıyoruz Ama tarihi gerçekler böyle bir rüya hadisesinin olmadığına bizi itiyor gibi Şimdi delillerimizi sıralayalım;
1-Bu hadisede Atıf efendinin yanında olduğu iddia edilen Tahir-ül Mevlevi Ankara’da hiçbir zaman Atıf hoca ile aynı koğuşu paylaşmadı
2-Atıf efendinin böyle bir rüya gördüğüne dair Tahir-ül Mevlevi’nin hatıratında hiçbir şey yok
3-Tahir-ül Mevlevi’nin de belirttiği gibi, Atıf efendi uzunca bir müdafaa yazmış ve bu, mahkemede okunmuştur Aşağıdaki kısımda bunu görebileceksiniz Aslında son gün müdafaa yapmayan müftü Ali Rıza efendidir (ayrıca bak: Ankara İstiklal mahkemesi Zabıtları-s: 280-281)
Tabii bir çok kaynakta bu rüya meselesinin anlatılması, hatta filimde yer alması da çok bir şey ifade etmiyor Zira hepsinin kaynağı Necip Fazıl’ın aynı eseridir
MAHKEMENİN SON GÜNÜ
Tahir-ül Mevlevi Atıf Hocanın mahkemede son gününü şöyle anlatıyordu: “Atıf efendi metin görünüyordu Suud beyin söylediğine göre gece sabaha kadar oturmuş, 8-10 tane eser-i cedid ( Eskiden imâl edilen kâğıt cinslerinden birinin adı) kağıdını doldurmak suretiyle bir müdafaanâme (savunma) yazmıştı Yazılmışını görmediğim ve mealini (anlamını) öğrenemediğim o müdafaanâmenin kıraati (okunması) epeyce uzun sürmüştü ki, o mahkemede okunurken biz merdiven altında bekliyor, mahpesimizin (hapsedilen yer) kapısı kapalı olduğu için de okunan şeyi işitemiyorduk Ali Rıza efendi müdafaanâme yazmamış, verilecek hükme razı olduğunu söylemiş Atıf efendi müdafaanâmesini bizzat okumuş ve hitamında (bitişinde) Reis beye tevdi etmiş (vermişti) ”
Muhakemeyi takip eden yazar Şevket Süreyya Aydemir mahkeme zulmüne olan tanıklığını şöyle anlatıyor: “Hükümlüler arasında sarıklı bir müderris göze çarpıyordu Müderrisin Başında fes ve sarık vardı Cübbesi ve kıyafeti temizdi Suçu, o sıralar yayınlanan şapka kanununa muhalefet etmekti Fakat bu suç, bir takım ithamlarla da karışınca mahkemeden en ağır hükmü yemişti Artık son saatlerini yaşıyordu Hocanın yüzü sakindi Metanetini muhafaza ediyordu Yalnız dudakları kımıldıyor ve galiba bir dua okuyordu Fakat eskiden kalpaklı ve şimdi hasır şapkalı zat, bu hükümle de kanmamış gibiydi Bağırıyor, çağırıyordu Acaba Hoca’yı bir tekmeyle merdivenlerden aşağıya yuvarlayacak mı diye bekledim Fakat olmadı Müderris, bu sözler üzerine kendisine değilmiş gibi bekledi Sonra sağanak geçince yürüdü Muhafızların arasında merdivenlerden indi Önümüzden geçerken gene dudakları kımıldıyordu ”
|
|
|
|