Yalnız Mesajı Göster

'''İslam Tarihi'''

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

'''İslam Tarihi'''






Peygamberimiz (as)dan Önce Kimlere ve Ne İçin Muhammed İsmini Koydukları






Tabiîn bilginlerinin büyüklerinden Saîd b Müseyyeb der ki:


"Araplar, kendilerinden, Muhammed isminde bir peygamber gönderileceğini, Kitab Ehli olan [Yahudi ve Hıristiyan]larla kâhinlerden işitmişlerdi Bunu işiten Araplardan bazıları peygamber olması ümidiyle oğullarına Muhammed ismini vermişlerdi:


1) Benî Temimlerden Süfyan b Mücaşi', Şam'a gidip bir rahibin evine inmişti Süfyan, kendisinin Mudarlardan olduğunu söyleyince, rahip:


"Araplar içinde bir peygamber gönderilecek, kendisine Muhammed denilecektir!" dedi[45] Bunun üzerine, Süfyan, doğan oğluna Muhammed ismini verdi[46] Muhammed b Süfyan, büyüyünce, Hıristiyan papazı oldu[47]


2) Benî Süleymlerin Zekvan oğullarından[48] Muhammed b Huzâî'ye,[49] Muhammed ismi, peygam*ber olması ümidiyle verilmiştir


Ebrehe bu Muhammed b Huzâî'yi Yemen'e götürmüş, o da orada Ebrehe'yle birlikte bulunmuş ve Hıristiyanlık dininde ölmüş;[50] Ebrehe'nin emriyle, Kabe yerine, San'a'daki Kulleys kilisesine hac*cetmeleri için propaganda yaparken, Huzeyl'lerden Urve b Hıyad tarafından bir okla vurulup öldürülmüştür[51]


Benî Süleymlerden Muhammedü'l-Cüşemî'ye,


Muhammedü'l-Useydî'ye,


Muhammedü'l-Fukaymî'ye,[52]


Muhammed b Berrü'l-Kinanî'ye,


Muhammed b Humran b Malikü'l-Cu'fî'ye,


Benî Cahcabalardan Muhammed b Ukbetü'l-Cülahu'l-Evsî'ye[53]


Muhammed b Hırmazü't-Temim'e,[54]


10) Evsîlerden Muhammed b Meslemetü'l-Ensarî'ye[55] hep, peygamber olması maksat ve ümidiyle Muhammed ismi konulmuştur[56]




Peygamberimiz (as)ın Babası Hz Abdullah'ın Vefatı






Peygamberimiz (as)ın babası Hz Abdullah, Hz Amine ile evlendikten kısa bir müddet sonra,[57] Kureyşlilerin ticaret malları yüklü kafilelerinden bir kafileye katılarak Şam'a, Gazze'ye gitmişti Satacaklarını satıp alacaklarını aldıktan sonra, oradan geri dönüldüğü sırada,[58] yolda hastalandı Medine'ye gelince,[59] arkadaşlarına:


"Ben, burada dayılarım Adiyy b Neccar oğullarının yanında biraz kalayım" dedi ve hasta olarak onların yanında bir ay kaldı


Kafile arkadaşları, yollarına devam edip Mekke'ye geldiler


Abdulmuttalib, onlardan, oğlunun nerede kaldığını sordu Onlar da, "Onu gerimizde, dayıları Adiyy b Neccar oğullarının yanında bıraktık Kendisi hastadır" dediler


Bunun üzerine, Abdulmuttalib, büyük oğlu Hâris'i acele Medine'ye yolladı Haris Medine'ye vardığı zaman, Hz Abdullah'ı vefat etmiş ve Adiyy b Neccarlardan Nâbiga'nın evine gömülmüş buldu


Hz Abdullah'ın kabri Nâbiga'nın evinin içine girilince sol tarafa düşen küçük evindedir


Dayıları; Abdullah'ın nasıl hastalandığını, olanca çabalarına rağmen kendisini kurtaramadıklarını ve Nâbiga'nın evine gömdüklerini Hâris'e anlattılar


Haris, acele Mekke'ye dönüp babasına acı haberi verince, Abdulmuttalib de, Abdulmuttalib'in bütün oğulları ve kızları da son derece ağladılar[60]


Hz Abdullah, vefat ettiği zaman 25 yaşında idi[61]


Peygamberimiz (as) da, daha annesinden doğmamıştı[62]




Hz Âmine'nin Hz Abdullah Hakkındaki Mersiyesi






Hz Amine, kocası Hz Abdullah için söylediği mersiyede şöyle dedi:


"Artık, Mekke'nin Batha tarafı, Hâşim oğullarından boşaldı


O, ölümün davetine uyarak, evinden örtüler ve kefenler içinde çıkıp kabre gitti!


Fakat, ölüm insanlar arasında Hâşim oğlu gibi bir yiğit bulup onun boşluğunu dolduramazl


Bütün dostları ve arkadaşları, onun tabutunu taşımak için üşüşmekte ve elden ele almakta idiler


Ne yazık ki, ecel hiç beklenmedik bir zamanda onu alıp götürdü!


Halbuki, o, cömert ve çok merhametli bir insandı "[63]




Hz Abdullah'ın Terikesi






Hz Abdullah'ın, miras olarak bıraktığı;


Ümmü Eymen (Bereke) adında bir köle kadın,


Beş adet deve,


Birkaç davar,[64]


Bir adet kılıç,


Bir miktar gümüş paradan ibaretti[65]




Peygamberimiz (as)ın Doğumu, Doğum Tarihi ve Doğum Yeri






Peygamberimiz (as); Fil yılında, Rebiülevvel ayının 12 Pazartesi günü,[66] tanyeri ağarırken,[67] Şı'b'daki evlerinde doğdu[68]


Riyaziyecilere göre; doğum tarihi şemsî aylardan Nisan ayının yirmisine rastlamış,[69] Mısırlı Mahmud Felekî Paşa da, bunun Milâdî 571 yılı 20 Nisan Pazartesi gününe rastladığını hesapla doğrulamıştır[70]


Peygamberimiz (as)ın doğduğu ev: Şı'b'da, Hâşim'den Abdulmuttalib'e kalan, ondan da Peygamberimiz (as)ın babası Hz Abdullah'ın hissesine düşen ev olup, "Mevlid Sokağı" diye anılan Ebu Talib Şı'b'ı caddesinde, Leyl sokağında idi[71]


Peygamberimiz (as)ın doğumu gecesinde, Abdurrahman b Avf'ın annesi Şifa Hatun da hazır bulunup ebelik etmiştir[72]


Peygamberimiz (as)dan üç yaş büyük olan amcası Hz Abbas da; Hz Âmine'nin bir oğlan çocuğu doğurduğu haber verilince, annesinin sabahleyin kendisini elinden tutup oraya götürdüğünü, Peygamber (as)ın evlerinin ortasında yattığı yerde döşeğine ayağıyla vurduğunu hâlâ görür gibi olduğunu ve orada bulunan kadınların kendisini onun üzerine çekip "Öp kardeşini!" dediklerini bildirir[73]




Doğum Gecesinde Vuku Bulan Önemli Hadiselerden Bazıları






1 Hz Aişe'den rivayet edildiğine göre;



Mekke'de, ticaretle uğraşan bir Yahudi Peygamberimiz (as)ın doğduğu gece, doğuşuna alâmet olan yıldızın doğduğunu görmüş, katıldığı Kureyş meclislerinden bir mecliste:


"Ey Kureyş cemaatı! İçinizden, bu gece çocuğu doğan oldu mu?" diye sormuştur


"Vallahi, bilmiyoruz!" dediler


Bunun üzerine, Yahudi:


"Ey Kureyş cemaatı! Size söylediğim şeyi ezberleyiniz! Bu gece, bu âhir zaman ümmetinin peygam*beri doğmuştur! Onun iki küreği arasında, üzerinde tüyler bulunan kırmızımtırak bir ben de vardır!" dedi


Meclistekiler, Yahudi'nin sözlerinden hayrette kalarak meclisten dağıldılar Onlardan her biri, evler*ine varınca, Yahudi'nin söylediklerini ailelerine haber verdiler


Bazılarına, aileleri:


"Abdullah b Abdulmuttalib'in bir oğlu doğdu Kendisine, Muhammed ismini verdiler" dediler


Onlar, o günden sonra, Yahudi'nin evine gidip:


"Bizim içimizde bir çocuk doğduğunu duydun mu, öğrendin mi?" dediler[74]


Yahudi: "Ben size onun doğduğunu haber verdi ktien sonra mı, yoksa önce mi doğdu?" diye sordu


"Önce doğdu!" dediler[75]


Dileği üzerine, kendisini Hz Âmine'nin evine götürdüler


Yahudi, Hz Âmine'den, oğlunu yanına çıkarmasını istedi; çıkarıldı


Peygamberimiz (as)ın arkasındaki peygamberlik hâtemini görünce, Yahudi bayıldı Ayıldığı zaman, kendisine "Yazıklar olsun sana! Ne oldu sana?" dediler


Yahudi:


"Vallahi, artık İsrail oğullarından peygamberlik gitti![76] Ellerinden Kitap da gitti! Bu, İsrail oğullarının öldürüleceklerine ve bilginlerinin de itibarlarının kalmayacağına verilmiş bir hükümdür! Araplar, peygam*berlikle, büyük bir izzet ve şerefe erecekler![77] Ey Kureyş cemaatı! Sevininiz! Vallahi, siz; haberi doğu*dan batıya kadar ulaşacak bir atilim ve yenme gücüyle güçleneceksiniz!" dedi[78]


2 Medineli Müslümanlardan şair Hassan b Sabit der ki:



"Ben, yedi sekiz yaşlarında, duyduklarımı kavrayabilecek, boylu boslu bir çocuktum


Bir gün, Yesrib'de (Medine'de) bir Yahudi'nin köşk üzerinden en yüksek sesle:


'Ey Yahudi cemaatı!' diyerek bağırdığını işittim


Yahudiler, etrafına toplanınca, ona:


'Allah cezanı versin! Ne oldu sana?' dediler


O da:


'Ahmed'in doğumunda doğacak olan yıldızı, bu gece doğdu!1 dedi"[79]


İbn İshak:


"Hassan b Sâbit'in torunu Saîd b Abdurrahman'a:


'Resûlullah (as) Medine'ye geldiği zaman Hassan b Sabit kaç yaşında idi?' diye sordum


Saîd:


'Hassan, altmış yaşında idi Resûlullah (as) da, elli üç yaşında iken Medine'ye geldi' dedi


Demek ki, Hassan, o Yahudinin söylediğini yedi yaşında iken işitmiş" demiştir[80]


Hz Âmine'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz (as)a, ne hamileliği sırasında, ne de onu dünyaya getirirken hiçbir zahmet çekmemiş ve o doğarken de, doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden onunla birlikte çıktığını görmüştür[81]


Peygamberimiz (as), doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini yere dayamış, başını semaya kaldırmış olarak doğmuştur[82]


Muhammed (as) doğunca, geleneğe göre sabaha kadar üzerine kapatılan çanağın yarılarak, yarığından kendisinin gözlerini semaya diktiği görülmüştür[83]


"Doğrusu, biz bunun gibi bir çocuk görmedik!" denilmiştir[84]


Şeytan; hayatında koparacağı dört çığlıktan birisini, bu kutlu doğum gecesinde koparmıştır[85]


İran başkadısı ve din adamı Mubezan, rüyasında; birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları

önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştür


Save gölünün suyu çekilmiştir


Semave vadisini su basmıştır


Kisra'nın sarayından 14 şerefe yıkılmıştır


İranlıların 1000 yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşgedeleri sönüvermiştir![86]




Peygamberimiz (as)ın Kâbe'ye Götürülüp Dua Edilişi






Hz Amine; Peygamberimiz (as)ı dünyaya getirdiği zaman, Peygamberimiz (as)ın dedesi Abdulmuttalib'e:


"Bir oğlan torunun doğdu[87] Gel de, gör onu!" diye haber saldı[88]


Abdulmuttalib, o sırada Kabe'nin yanında, Hicr'de, oğlu, ve kavminden bazı kimselerle birlikte otu*ruyordu


Müjdeci, ona:


"Âmine bir oğlan çocuğu doğurdu!" diye haber verince Abdulmuttalib çok sevindi ve hemen ayağa kalkıp yanındakilere birlikte Hz Âmine'yi görmeye geldi [89]


Torununa baktı[90]


Hz Âmine hamile iken düşünde gördüğü şeyleri; kendisine neler söylendiğini ve koyacağı isim hakkında ne emir verildiğini Abdulmuttalib'e anlattı [91]


Abdulmuttalib torununu bir kumaş parçasına sarılmış olduğu halde[92] kucağına alıp Kabe'ye girdi


Orada, Allah'a dua ve ihsanından dolayı şükranını arz ettikten sonra, onu annesine gönderdi[93]


Oğlu Ebu Talib'e de:


"Bu, benim sana, yanında bulundurup üzerine kanat gereceğin emanetimdir Muhakkak, bu oğlu*mun hal ve şânı yüce olacaktır!" dedi[94]




Peygamberimiz (as)ın Hz Âmine ve Süveybe Hatun Tarafından Kısa Bir Müddet Emzirilişi






Peygamberimiz (as)ı; önce annesi Hz Amine,[95] üç gün veya yedi gün emzirdi[96]


Bundan sonra, Süveybe Hatun, oğlu Mesruh ile birlikte, günlerce emzirdi[97]


Süveybe Hatun, daha önce Hz Hamza'yı, sonra da, Peygamberimiz (as)la birlikte, Ebu Seleme b Abdulesed'i de emzirmişti


Bunun için, Hz Hamza ile Ebu Seleme, Peygamberimiz (as)ın süt kardeşi idiler[98]


Peygamberimiz (as); Mekke'de iken, Süveybe Hatuna harçlık verir, Hz Hatice de ona ikramda bulunurdu


Süveybe Hatun; Ebu Leheb'in cariyesi idi


Hz Hatice onu azad etmek, kölelikten kurtarmak için Ebu Leheb'den satın almak istemişse de, Ebu Leheb yanaşmamıştı


Peygamberimiz (as) Medine'ye hicret ettiği zaman, Ebu Leheb onu kendiliğinden azad etmişti


Peygamberimiz (as), Süveybe Hatuna Medine'den de harçlık ve elbise gönderirdi


Hicretin yedinci yılında, Hayber seferinden dönerken, onun vefat etmiş olduğunu haber alınca "Oğlu Mesruh ne yapıyor?" diye sormuş; "Annesinden önce, o da vefat etti!" denilmişti


Bunun üzerine, Peygamberimiz (as) "Onların akrabalarından sağ kalan kim var?" diye sor*muş; "Hiçbir kimse yok!" demişlerdir[99]




Peygamberimiz (as)ın Doğumundan Dolayı Halka Ziyafet Çekilişi






Peygamberimiz (as)ın doğumunun yedinci günü, dedesi Abdulmuttalib[100] develer, davarlar kestirerek Mekke halkına üç kez yemek yedirmesini, oğlu Ebu Talib'e emretti


Ayrıca, Mekke mahallelerinden her mahallede develer kesilerek bırakıldı


Onlardan insanların, kurtarın, kuşların yararlanmalarına engel olunmadı[101]


Kureyşliler, ziyafetten sonra:


"Ey Abdulmuttalib! Doğumu sebebiyle bize ikramda bulunduğun bu oğluna ne isim taktın?" diye sor*dular


Abdulmuttalib:


"Muhammed ismini taktım!" dedi


Kureyşliler:


"Ne için, aile halkının, atalarının isimlerinden birini takmaya özen göstermedin de, Muhammed ismi*ni taktın?" diye sordular


Abdulmuttalib:


"Gökte Allah'ın, yerde de halkın onu övmelerini istedim!" dedi[102]




Yeni Doğan Çocukların Sütannelere Verilmesi Âdeti






Yeni doğan çocuklarını sütannelerine vermek, Kureyş ve diğer Arap eşrafının âdetleri idi


Bu da; kadınların kocalarıyla daha rahat meşgul olmalarını ve çocukların da[103] kırda yaşayan Araplar içinde,[104] özellikle havasının güzelliği, rutubetinin azlığı ve suyunun tatlılığı ile tanınan yerlerde yaşayan şerefli kabileler arasında[105] sağlam vücutlu, sıkı etli, cesaretli yetişmelerini ve düzgün ve pürüzsüz konuşmayı öğrenmelerini sağlamak içindi


Emevî halifelerinden Abdulmelik b Mervan:


"Velid'i sevmek, bize zarar verdi!" derdi


Velid; annesinin yanından ayrılmadığı için, konuşurken hep gramer hatası yapardı


Kardeşi Süleyman ise, çok düzgün ve pürüzsüz konuşurdu Çünkü, Süleyman ve öteki kardeşleri, kırda otururlardı


Arapça'yı açık, pürüzsüz ve düzgün konuşmayı orada öğrenmişlerdi[106]


Umumiyetle Araplar için tek lügat vardı Benî Sa'd b Bekr'lerin ise lügatları yedi idi


Benî Sa'd b Bekr b Hevazin'ler; Arap kabileleri içinde, dil bakımından en fesahatli olanı, en açık, en düzgün ve en pürüzsüz konuşanı idi[107]


Benî Sa'd b Bekr kabilesi; Arap kabileleri arasında cömertlikleri ve şereflilikleri ile de tanınmış bir kabile idi[108]


Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden sütannesi olanlar, her yıl, iki kez, yaz ve güz mevsimlerinde Mekke'ye gelerek, yeni doğan çocukları-ücretle emzirmek üzere-alıp yurtlarına götürür*lerdi[109]




Sütannesi Halime Hatunun Peygamberimiz (as)ı Emzirişi ve Büyütüşü






Peygamberimiz (as)ı; Süveybe Hatundan sonra, Benî Sa'd b Bekrkabilesinden sütannesi Halime Hatun götürüp emzindi[110]


Halime Hatun; Kays b Aylan'lardan Ebu Züeyb Abdullah b Hâris'in kızı [111] ve Sa'd b Bekr b Hevazin'lerden Haris b Abduluzza'nın da zevcesi idi


Peygamberimiz (as)ın bu sütanne ve babadan kardeşleri de, Abdullah b Haris, Üneyse binti Haris ve Şeyma binti Haris idi


Halime Hatun; yanında, kocası ve memedeki küçük oğlu ve Benî Sa'd b Bekr kadınlarından dal[112] on kadın olduğu halde,[113] emdirilecek oğlan çocuğu arayıp bulmak üzere, yurtlarından yola çıktılar[114] Mekke'ye geldiler [115]


Halime Hatun der ki:


"İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında, hiçbir şeyimiz kalmamıştı


Ben, kır merkebimin üzerinde idim


Yanımızda yaşlı bir devemiz de bulunuyordu


Vallahi, o bize bir damla bile süt vermiyordu


Fakat, biz, bir yağmura kavuşmayı, darlıktan kurtulmayı umup duruyorduk


Üzerinde bulunduğum arık ve zayıf merkebimin yürüyüşünün ağırlığı, arkadaşların canını sıkacak dereceye varmıştı


Nihayet, Mekke'ye varıp, emzirilecek oğlan çocukları aramaya başladık


İçimizde hiçbir kadın yoktu ki, o ona arz ve teklif edilsin de, 'Yetimdir!' denilince onu almaktan kaçın*mış olmasın!


Çünkü, bizler, emzireceğimiz çocuğun babasından bahşişe kavuşmayı umuyor, ve onun [Peygamber (as)ın] hakkında da:


'Yetimdir Annesi ve dedesi, bize ne ihsan yapabilecek?' diyorduk


Bunun için, hepimiz, onu emzirmek üzere almak istememiştik


Benimle gelmiş olan kadınlardan, emzirilecek çocuk almayan, benden başka, kalmamıştı"[116]


O sırada, Abdulmuttalib, Peygamberimiz (as) için sütannesi arayıp duruyordu[117]


Halime Hatun der ki:


"Abdulmuttalib, benimle karşılaşınca:


'Sen, kimsin?' diye sordu


'Ben, Benî Sa'd'lardan bir kadınım!' dedim


'İsmin nedir?' diye sordu


'Halime' dedim


Abdulmuttalib gülümsedi:


'Ne güzel! Ne güzel! Sa'd ve hilm iki güzel haslettir ki, dünyanın hayrı da, ebediyetin izzet ve şere*fi de bunlardadır


Ey Halime! Benim yanımda yetim bir çocuk vardır ki, onu Benî Sa'd kadınlarına teklif ettim


'Biz, götüreceğimiz çocuklardan yararlanmayı, onların babalarından ikram görmeyi umuyoruz' diy*erek, almaya yanaşmadılar


Onu emzirmeyi, sen üzerine alır mısın?


Belki onun yüzünden saadete, mutluluğa erersin' dedi


Ben de:


'Bana biraz müsaade et de, kocama bir danışayım' dedim


Hemen, kocamın yanına dönüp durumu ona haber verdim [118] ve:


'Mekke'de, bu yetim çocuktan başka, emzirilecek çocuk yoktur! O çocuğu almamızı uygun görür müsün?


Ben yurdumuza eli boş dönmemizi hoş bulmuyorum[119]


Vallahi, ben, arkadaşlarım arasında, emzirilecek bir çocuk almadan geri dönmeyi istemiyorum


Vallahi, o yetime gideceğim Ben de onu alacağım!' dedim


Kocam:


'Bunu yapmanda bir sakınca yok Belki, Allah onun yüzünden bereket ve bolluk ihsan eder[120]


Ey Halime![121] Git, al onu!'dedi[122]


Döndüğüm zaman, Abdulmuttalib'i oturmuş, beni bekliyor bir halde buldum


Kendisine: 'Haydi, çocuğu getir!' deyince, yüzünde sevinç belirdi ve beni hemen Âmine'nin evine götürdü


Âmine, bana 'Hoş geldin! Safa geldin!' dedi Beni Muhammed (as)ın bulunduğu odaya koydu[123]


Odaya girdiğim zaman, o, sütten daha ak bir yün kumaşa sarılmış, kendisinin altına da yeşil ipek*ten bir sergi serilmişti


Sırtüstü yatırılmış, mışıl mışıl uyuyor, kendisinden misk kokusu geliyordu!


Sevimliliğine ve yüzünün güzelliğine hayran oldum


Kendisini uykudan uyandırmaya kıyamadım


Ellerimi göğsünün üstüne yavaşça koyduğum zaman, gülümsedi ve bana bakmak için gözlerini açtı


Hemen, iki gözünün arasından öptüm ve kucağıma aldım'"[124]


Hz Âmine:


"Bana, üç gece: 'Oğlunu, Benî Sa'd b Bekr'lerde Ebu'z-Züeyb ailesi içinde emzireceksin!' denildi" dedi


Halime Hatun:


"İşte, bu kucağımdaki çocuğun sütbabası Ebu'z-Züeyb'dir O benim babamdır" dedi


Hz Âmine gerek hamilelik, gerek doğum sırasında gördüklerini haber verip "Oğlumu iyi koru!" diy*erek Halime Hatuna sıkı sıkı tenbihatta bulundu


Halime Hatunun içi son derecede ferahladı, işittiği şeyler kendisini sevindirdi[125]

Alıntı Yaparak Cevapla