Yalnız Mesajı Göster

'''İslam Tarihi'''

Eski 08-02-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

'''İslam Tarihi'''




Peygamberimiz (as)ın Her Türlü Kötülüklerden Korunarak Büyütülüşü






Peygamberimiz (as), amcası Ebu Talib'in şefkatli kanadı altında güzelce büyüyüp gidiyordu[511]


Ebu Talib bu koruyuculuğunu ve kollayıcılığını hayatının sonuna kadar devam ettirdi[512]


Yüce Allah; Peygamberimiz (as)ı, Ebu Talib'in yanında bulundurup[513] peygamberlikle


şereflendireceği için, onu Cahiliye devrinin kötülüklerinden hiçbirine bulaştırmadı[514]


1 Suyutî'nin Ebu Nuaym ve İbn Asâkir'den nakline göre, Hz Ali der ki: "Muhammed (as)a, bir gün:


'Sen, hiç puta taptın mı? ' diye soruldu


'Hayır!' buyurdu


'Sen, hiç içki içtin mi?' diye sordular


'Hayır! Ben, daha Kitab ve imanın ne olduğunu bilmezken bile, Kureyşîlerin küfür üzerinde bulun*duklarını bilmekten uzak kalmamı sırrıdır' buyurdu"[515]


Peygamberimiz (as), kendisini çocukluğu sırasında Yüce Allah'ın nasıl koruduğunu şöyle anlatır:


"Öyle bir zamanımı biliyorum ki; Kureyş çocuklarıyla birlikte, bir oyun oynamak üzere, bir yerden bir yere taş taşıyorduk


Her birimiz, fotasını sıyırıp boynuna dolamış, taşı onun üzerinde taşıyordu


Ben de, onlarla birlikte böyle yapıp gelir giderken, kendisini görmediğim birisi bana ağrıtıcı bir yum*ruk indirip:


'Bağla fotanı beline!' dedi


Ben de, hemen, fotamı belime bağladım


Arkadaşlarımın arasında, yalnız ben, fotalı olduğum halde boynumda taş taşıdım"[516]


2 Cabir b Abdullah'ın rivayetine göre, Peygamberimiz (as), Kureyş ile birlikte, Kabe için

taş taşıyordu Fotası da üzerinde idi


Peygamberimiz (as)ın amcası HzAbbas:


"Kardeşimin oğlu! Şu fotanı çözsen, omuzlarının üzerine alsan da, taşıyacağın taşla gitsene!" demişti


Peygamberimiz (as), fotasını çözüp omuzlarının üzerine koyar koymaz, yere, baygın düştü!


İşte ondan sonra, kendisi hiçbir vakit çıplak görülmemiştir[517]


Peygamberimiz (as), oniki yaşında bir çocuk iken[518] Rahip Bahîra'nın Kureyş müşrik*lerinin Lât ve Uzzâ putları adına yemin edip durduklarına bakarak, Peygamberimiz (as)a da "Lâtve Uzzâ hakkı için, sorularıma cevap ver!" dediği zaman, "Lât ve Uzzâ adına yemin vererek bana birşey sorma! Vallahi, ben, bunlardan nefret ettiğim kadar, hiçbir şeyden nefret etmem!" demiştir[519]


Peygamberimiz (as)ın dadısı Ümmü Eymen der ki:


"Kureyş müşrikleri, tazim için, Buvâne putunun yanında, yılda bir gün toplanırlar, geceye kadar onun yanında saç kestirmek, iti kafa girmek, kurban kesmek suretiyle tören yaparlardı


Ebu Talib de, Kureyş kavmi ile birlikte bu bayram için hazırlanmış ve Resûlullah (as)ın da bu bayramda kavminin yanında bulunmak üzere hazırlanmasını söylemişti


Resûlullah (as) bundan kaçınınca, Ebu Talib'in de, Resûlullah'ın âmelerinin (halalarının) da Resûlullah'a son derece kızdıklarını gördüm


Halaları:


'İlahlarımızdan yüz çevirmek demek olan bu davranışından dolayı, senin bir felakete uğramandan korkuyoruz!' diyerek o kadar ısrar ettiler, o kadar üzerine düştüler ki, Resûlullah (as) yanlarına düşüp gitmek zorunda kaldı


Allah'ın dilediği kadar bir müddet orada gaip olup görünmedi


Sonra, korkudan benzi sararmış bir halde dönüp yanımıza geldi


Halaları:


'Senin başına ne felaket geldi?' diye sordular O da:


'Bana cin dokunmasından korkuyorum!' dedi


Halaları:


'Allah, seni şeytanla mübtelâ kılmaz! Sende, iyi haslet ve meziyetler var


Söyle bakalım, görmüş olduğun şey nedir?' dediler


Resûlullah:


'Ben, bu putun yanına yaklaşınca, beyaz ve uzun boylu bir adam peyda olup, bana 'Ey Muhammedi Gerine dön! Sakın ona el sürme!1 diyerek bağırıyordu!' dedi


Artık, kendisine peygamberlik gelinceye kadar, onların bayramına ve törenine katılmadı "[520]


5 Hz Ali'nin, Peygamberimiz (as)dan bizzat işitip bildirdiğine göre, Peygamberimiz (as) buyurmuşlardır ki:


"Ben, Cahiliye devri insanlarının işledikleri birşeyi işlemeye iki kere teşebbüs etmiş isem de, Yüce Allah, işlemek istediğim şeyle benim arama girip, beni ondan alıkoydu


Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim !"[521]


İki kere yapmaya teşebbüs edip alıkonulduğum şey de şu idi:


"Bir gece, Mekke'nin yukarı taraflarında, Kureyş'ten bir veya birkaç gençle birlikte kendi koyun*larımızı otlatıyordum


Arkadaşıma:


'Eğer koyunuma bakarsan, ben de, diğer gençler gibi, Mekke'ye gidip gece konuşmalarına katılayım' dedim


Arkadaşım:


'Olur İstediğini, yap!' dedi


Ben, bu arzumu yerine getirmek üzere, yola çıktım


Mekke evlerinden ilk evin yanına vardığım zaman, defler, düdüklerle ıslık çalındığını işittim


'Nedir bu?' diye sordum


'Filan erkek, filanca kadınla evleniyor!' dediler


Hemen, oturup onlara bakmaya başladım


Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı, uyuyakaldım


Beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!


Hemen, dönüp arkadaşımın yanına geldim


'Ne yaptın?' diye sordu


'Hiçbir şey yapmadım!' dedim Sonra da, başımdan geçeni ona anlattım


Başka bir gece, yine, arkadaşıma aynı şekilde ricada bulundum O da:


'Olur Dilediğini, yap!' dedi


Yola çıkıp Mekke'ye geldiğimde, şu geçen gece Mekke'ye geldiğim zaman işittiğimin aynısını işit*tim


Hemen, oraya çöküp bakmaya başladım


Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı


Vallahi, beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!


Uyanınca, hemen, arkadaşımın yanına döndüm Başımdan geçeni ona anlattım


Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim "[522]


6 Kureyş müşriklerinin, pufları olan Lâtve Uzzâ'ya geceleri taptıktan sonra yatmayı âdet edindik*leri sıralarda, Peygamberimiz (as)ın, zevcesi Hz Hatice'ye "Ey Hatice! Vallahi, ben hiçbir zaman Lâfa tapmam! Vallahi, ben hiçbir zaman Uzzâ'ya tapmam!" dediğini ve Hz Hatice'nin de "Boş ver Uzzâya Muzzâya!" diye karşılık verdiğini komşusunun işitmiş olduğu rivayet edilir[523]


İbn İshak (85-151 Hicrî) der ki:


Resûlullah (as); erlik çağına erinceye kadar, mertlik ve insanlıkça, kavminin en üstünü; ahlâkça en güzeli; soy sop itibarıyla en şereflisi; komşuluk haklarını en çok gözeteni; akıl ve uslulukça en büyüğü; doğruluk ve doğru sözlülükte en başta geleni; eminlik ve güvenilirlikte en büyüğü; kötülük*ten, insanları alçaltan huylardan da, insanların en uzak bulunanı idi


Yüce Allah, bütün iyi haslet ve meziyetleri onda toplamıştı


Bunun için; kendisi, kavmi arasında 'el-Emîn' adıyla anılırdı "[524]




Peygamberimiz (as)ın Hılfu'l-fudûl'e Girişi ve Hılfu'l-fudûl'ün İcraatından Bazı Örnekler






Peygamberimiz (as)in yirmi yaşlarında iken[525] amcalarıyla birlikte katıldığı[526] son Ficar kavgasından dönüldükten sonra,[527] Haram aylardan Zilkade ayında idi ki,[528] Yemenli Zübeyd kabilesinden bir adamın satmak üzere Mekke'ye getirdiği bir yük metaını Kureyş eşrafından Âs b Vâil satın almış, parasını ödemeye yanaşmamıştı[529]


Âs b Vâil adamın metaını kendisine geri vermesi isteğine de yanaşmayınca,[530] adamcağız:


Abduddar, Manzum, Cuman, Sehm ve Adiyy b Ka'b oğulları gibi, Mekke'nin nüfuzlu ailelerinin ileri gelenlerine başvurup Âs b Vâil 'deki alacağını ödettirmeleri için kendisine yardım etmelerini istemişti Fakat, bunlar adamcağıza yardımcı olacakları yerde, Âs b Vâil'i kayırmışlar, adamcağızı da azarlamışlardı


İşin kötüye gittiğini gören[531] ve çaresizlik içinde kalan adam[532] güneşin doğmak üzere olduğu ve Kureyş ileri gelenlerinin de Kabe'nin çevresinde küme küme oturdukları bir sırada, Ebu Kubeys dağına çıkarak "Ey Fihr hanedanı!" diye bağıra bağıra okuduğu şiirinde, uğradığı zulmü ve haksızlığı açıklayıp yardım dileğinde bulununca;[533] orada hemen kalkıp temaslara başlamak suretiyle ilk harekete geçen ve bu yolda daha başkalarını da harekete geçiren zât, Peygamberimiz (as)ın amcası Zübeyr b Abdulmuttalib oldu[534]


Kureyş kabilelerinden:


Hâşim b Abdi Menaf,


Muttalib b Abdi Menaf,


Zühre b Kilab,


Teym b Mürre,


Haris b Fihr oğulları, Darü'n-Nedve'de toplandılar


Durumu aralarında konuştular, ne şekilde hareket edileceğini sözbirliğiyle belirlediler[535]


Bu hususta andlaşmaya, birbirlerini davet ettiler


Yaşlılığı dolayısıyla[536] Abdullah b Cüd'an'ın evinde toplandılar[537]


Abdullah b Cüd'an, yemek yaptırıp onlara yedirdi[538]


"Mekkelilerden ve Mekkeliler dışında, Mekke'ye girecek olan sair insanlardan, Mekke'de zulme ve haksızlığa uğramış bir kimse bırakmamak;[539] mazlumun hakkı geri alınıncaya kadar zalime karşı mazlumla birlikte hareket etmek" üzere ahidleştiler ve akidleştiler[540]


Denizlerin bir kıl parçasını ıslatacak kadar suyu bulundukça, Hira ve Sebîr dağı yerlerinde durduğu ve üzerlerinde dağ tekeleri yayıldığı müddetçe, ahid ve akidlerine bağlı kalacaklarına and içtiler[541]


Geçmiş zamanlarda, Cürhüm kabilesinden:


Fadl b Fadâle,


Fadl bVedâa,[542]


Fadl b Haris,[543] veya Fudayl b Hâris[544] isimlerinde, eşraftan üç kişinin biraraya gelip:


Zalime karşı mazluma yardım etmek;[545] zayıfın hakkını güçlüden, yabancının hakkını yerliden almak; adaleti aralarında hâkim kılmak üzere, andlaşmışlardı[546]


Kureyşliler, şekil ve mahiyeti itibarıyla eskisine pek benzeyen bu yeni teşebbüse de; "Fadl adlı kişi*lerin andı" anlamına gelen "Hılfü'l-fudûl" adını verdiler[547]


Hılfü'l-fudûl'ün ilk işi; Âs b Vâil'e giderek Zübeydî'nin malını Âs b Vâil'den çekip almak ve Zübeydîye teslim etmek oldu


O sırada; Has'am kabilesinden bir adam, umre veya hac yapmak maksadıyla, kızını yanına alarak Mekke'ye gelmişti


Has'amî'nin Katul diye anılan kızı, herkesin kadınından güzeldi


Mekke eşrafından Nübeyh b Haccac; onu, görür görmez, babasının elinden zorla alıp kaçırdı


Has'amî:


"Bu adamı bulup benim yanıma getirecek bir kimse yok mu?" diyerek feryad etti durdu


Kendisine:


"Git de, derdini Hılfü'l-fudûl'e anlat!" denildi


Bunun üzerine, Has'amî, hemen Kabe'nin yanına dikilip:


"Yâ Hılfe'l-fudûl! Yetiş imdadıma!" diyerek bağırmaya başlayınca, kılıçlarını sıyırıp her taraftan boyunlarını uzatarak Has'a-mî'nin yanına yetişenler:


"İşte, sana yardıma geldik Ne oldu sana?" diye sormaya başladılar


Has'amî:


"Nübeyh, kızım hakkında bana zulmetti: kızımı elimden zorla çekip aldı!" dedi


Hılfü'l-fudûl ashabı, hemen Has'amî'yiyanlarına alarak Nübeyh'in evine gittiler, kapısının önüne dik*ildiler


Nübeyh yanlarına çıkınca, kendisine:


"Yazıklar olsun sana! Sen de biliyorsun ki, biz, bu hususta akid yapmışızdır! Haydi, tez getir kadını!" dediler


Nübeyh:


"Emrinizi yerine getireyim! Fakat, bir gece olsun, ondan yararlanmama müsaade ediniz!" dedi


HıIfü'l-fudûl ashabı:


"Hayır! Vallahi, sana süt sağım zamanı kadar bile müsaade edilemez!" dediler Bunun üzerine, Nübeyh, kadını çıkarıp babasına teslim etmek zorunda kaldı[548]


Peygamberimiz (as), amcalarıyla birlikte bulunup[549] Abdullah b Cüd'an'ın evinde yapıldığını bildirdiği Hılfü'l-fudûl hakkında,[550] "Ona İslâmiyet devrinde bile davet edilsem, icabet eder*im" buyurmuştur[551]



Alıntı Yaparak Cevapla