Yalnız Mesajı Göster

'''İslam Tarihi'''

Eski 08-02-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

'''İslam Tarihi'''







İslâmiyetin Mekke'de Açıklanışından Sonra Müslüman Olanlardan Bazıları






1- Peygamberimiz (as)in halası Hz Safiyye,[836]


2- Peygamberimiz (as)ın halası Hz Âtike,[837]


3- Peygamberimiz (as)ın amcası Hz Abbas,


4- Hz Abbas'ın zevcesi Ümmü Fadl Hatun,


5- Hz Abbas'ın âzadlısı Ebu Râfi1,


6- Amr b Abese,


7- Ebu Zerri'l-Gıfârî


Ebu Râfi’ der ki:


"Ben, Abbas b Abdulmuttalib'in kölesi idim İslâmiyet ev halkı içinde şayi olup, Abbas Müslüman oldu Ümmü Fadl da Müslüman oldu Ben de Müslüman oldum


Abbas; kavminden korkar ve onlara aykırı davranır görünmek istemez, Müslümanlığını gizlerdi Çünkü, kendisi servet sahibi olup, serveti de kavminin üzerinde (veresiyede) dağınık bir halde bulunuyordu"[838]



Amr b Abese'nin Müslüman Oluşu






Amr b Abese der ki:


"Ben, Cahiliye devrinde, kavmimin putlarına tapmaktan yüz çevirmiştim Tapılan putların boş olduğunu[839] görüyor,[840] insanların, puflara taptıkları için, dalâletten başka birşey üzerinde bulun*madıklarını anlıyordum [841]


Onlar birtakım taşlara tapıyorlardı ki, taş insana ne zarar, ne de yarar verebilirdi[842]


Putlara tapmanın boşluğu, içime doğmuştu[843]


Teymâ halkından,[844] Kitab Ehli olan bir zâta rastladım[845] Ona:


'Ben; bir yere konup da yanlarında put bulunmayınca, içlerinden birisi giderek dört taş getiren, onlar*dan üçü ile tenceresine ocak çatan ve yakışıklı olan dördüncüsüne tapan, oradan göç edileceği zaman da onu orada bırakan, her konduğu yerde bulduğu daha yakışıklısına tapan kabile halkından bir kim*seyim!


İnsana ne yarar, ne de zarar veremeyen birşeyi put edinmenin bâtıl ve boş olduğunu sanıyorum


Sen, beni bundan daha hayırlısına kılavuzlasana!1 dedim[846]


O da:


'Mekke'den bir zât zuhur edecek, kavminin tapageldikleri putlardan yüz çevirip, halkı onlardan başkasına davet edecektir


Sen onu gördüğün, duyduğun zaman, ona hemen tâbi ol!


Çünkü, o, dinin üstününü getirecektir!' dedi


Artık, o günden beri, Mekke'den her gelenin yanına vanp 'Mekke'de, olan biten birşey var mı?' diye sorardım


'Birşey yok!' denilince,[847] ev halkımın yanına dönerdim


Ev halkım, yola uzak değil, yakındı


Mekke'den, deve üzerinde gelen kimselerin önlerine gerilip:


'Mekke'de, hadiselerden bir hadise var mı?' diye sordukça:


'Yok!' derlerdi


Ben, yine, bir gün yola oturmuştum


Deve üzerinde bir kimse çıkageldi Ona:


'Nereden geliyorsun?' diye sordum


'Mekke'den geliyorum' dedi Ona:


'Orada, yeni bir haber var mı?' diye sordum


'Evet, var![848] Mekke'de birzâtzuhur etti Kavminin putlarından yüz çevirip, halkı onlardan başkası*na iman ve ibadete davet ediyor!1 dedi


Hemen, ev halkımın yanına döndüm[849] Devemin üzerine atlayıp Mekke'ye geldim[850]


Mekke'de, herzaman gelişimde indiğim yere indim


Onun nerede olduğunu sordum[851]


Bir de ne göreyim? Resûlullah (as) gizlenmiş!


Kavmi ise, ona karşı çok cüretli ve şiddetli davran m akta I ar [852]


Bana:


'Geceleyin, tavaf ettiği sıradan başka bir zamanda, onunla görüşmeye kadir olamazsın!' denildi


Bunun üzerine, Kabe'nin önünde yatıp uyudum


Kendisini, ancak tehlil sesiyle tanıyabildim Hemen yanına vardım, kendisine selam verdim [853]


'Sen, nesin?' dedim


'Ben, peygamberim' buyurdu


'Peygamber, ne demek?1 dedim


'Resûlullah demektir1 buyurdu


'Seni kim gönderdi?' diye sordum


'Yüce Allah gönderdi' buyurdu


'Seni ne ile gönderdi?' diye sordum


'Bir olan Allah'a eş, ortak koşmaksızın ibadet etmek,


Putları kırıp atmak,


Akrabaya yardım etmek,[854]


Kan dökmemek,


Yol güvenliğini sağlamak, vazifesiyle gönderdi' buyurdu


'Sen ne güzel şeylerle gönderilmişsin!


Ben sana iman, ve senin getirdiklerini tasdik ediyorum ![855]


Uzat elini, bey'at edeyim sana!' dedim


Elini uzattı Kendisine, İslâmiyet üzerine, bey'at ettim[856]


'Senin yanında, bu hususta sana yardımcı kimler var?' diye sordum


'Bir hür ile bir köle' buyurdu[857]


O sırada, yanında, Ebu Bekir b Ebi Kuhâfe ile Ebu Bekir'in azadlı kölesi Bilal bulunuyordu[858]


'Sana ben de tâbi oluyorum!' dedim[859]


'Yanında kalayım mı? Yoksa, ev halkımın yanına döneyim mi? Ne buyurursun?' diye sordum[860]


'Sen, şu gününde, bunu yapamazsın[861] Benim yanımda kalamazsın![862]


Benim durumumu,[863] Allahtan getirip tebliğ ettiğim şeylere karşı[864] İnsanların[865] tutumunu,[866] nasıl katı ve kötü[867] davrandıklarını görmüyor musun?!


Sen şimdi ev halkının yanına dön! Onların yanında otur!


Benim gideceğim yere gittiğimi işittiğin zaman, yanıma gel! Bana tâbi ol!' buyurdu


Bunun üzerine, dönüp ev halkımın yanına gittim"[868]


Allah ondan razı olsun![869]




Ebu Zerri'l-Gıfârî'nin Müslüman Oluşu






Ebu Zerri'l-Gıfârî; Amr b Abese ile, bir anadan doğma kardeş idiler[870]


Kendisi, Cahiliye devrinde, putlara tapmazdı[871]


"Ben kavmimin tapageldikleri putlardan yüz çevirmiştim!" dediği zaman, Abdullah b Abbas:


"Senin taptığın ne idi?" diye sormuştu


Ebu Zerri'l-Gıfârî:


"Hiçbir şey değildi!" demiştir[872]


Mekke halkından bir adam, bir gün Ebu Zerri'l-Gıfârîye:


"Mekke'de bir zât, senin dediğin gibi 'Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilah yoktur1 diyor ve kendisinin peygamber olduğunu söylüyor" diye haber vermişti Ebu Zerri'l-Gıfârî:


"O, kimlerdendir?" diye sorunca, Mekkeli adam:


"Kureyş'tendir!" demişti[873]


Ebu Zerri'l-Gıfârî der ki:


"Ben Gıfâr kabilesinden bir adamdım


'Mekke'de bir zât zuhur etmiş, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş' diye, bize bir haber erişince[874] Yüce Allah daha o zaman kalbime İslâmiyet sevgisini düşürdü[875] Kardeşim Üneys'e:


'Hayvanına bin! Şu vadiye doğru git!


Kendisine gökten haber geldiğini söyleyen[876] o zât ile konuş![877]


Kendisinin söyledikleri şeyleri dinle![878]


Kendisi hakkında benim için bilgi edin![879] Haberi bana getir!' dedim[880]


Kardeşim[881] Üneys, Mekke'ye kadar[882] gitti[883]


Onunla buluştu[884]


Kendisinin söylediklerini dinledikten sonra, dönüp[885] yanıma geldi[886] Ona:


'Ne yaptın?[887] Ne haber var sende?' diye sordum[888]


'Mekke'de, senin dininde bir zâta rastladım ki, kendisini Allah'ın gönderdiğini söylüyor' dedi


'Halk, onun hakkında ne söylüyor?' diye sordum


'Şair, kâhin, sihirbaz diyorlar!' dedi


Üneys, şair kişilerdendi O:


'Ben, doğrusu, kâhinlerin sözünü dinledim Onun söylediği, kâhinlerin sözü değil!


Onun sözünü şiirin her çeşidine de tatbik ettim[889] Vallahi,[890] benden sonra[891] ona şiir demeye kimsenin dili varamaz!


Vallahi, o muhakkak sadıktır


Onlar ise, muhakkak yalancıdırlar![892]


Vallahi, ben öyle bir zât gördüm ki; hayrı ,[893] iyiliği, ahlâkîfaziletleri[894] emrediyor, serden, kötülük*ten de sakındınyor[895]


Onu ahlâkî faziletleri emrederken ve öyle bir söz söylerken gördüm ki, o söz sihir değildir1 dedi[896]


Vallahi, ben kardeşim Üneys'ten daha üstün bir şair duymadım![897]


Kardeşime:


'Sen bana bu hususta arzu ettiğim, gönlüme şifa verir, müşkillerimi giderir bir haber getimnedin![898]


Kendim gidip onu görürüm' dedim Üneys:


'Olur! Fakat, sen Mekke halkından sakıma ol!


Çünkü, onlar ona karşı son derecede kin besliyorlar Hep surat asıp duruyorlar' dedi[899]


Hemen, azık dağarcığımı, su tulumumu yüklendim[900] Elime bir asâ alıp yola düştüm, Mekke'ye ulaştım


Resûlullah'ı şahsen tanımıyor, başkasından sormayı da uygun bulmuyor, Mescid-i Haram'da bulunuyor ve Zemzem suyundan içip duruyordum [901]


O sırada, yanıma Ali b Ebi Talib uğradı ve:


'Şu adam herhalde garîbdir, sanırım1 dedi Ona:


'Evet! Garibim' dedim Bana:


'Öyle ise, kalk, benimle birlikte bizim eve git!' dedi


Onunla birlikte gittim


Ne o bana birşey sordu, ne de ben ona birşey haber verdim


Sabaha çıkınca, Resûlullah'ı sormak için, kuşluk vakti Mescid-i Haram'a gittim


Fakat, hiç kimse onun hakkında bana bir haber vermedi


Yine, Ali bana uğradı da:


'Bu adam için, daha yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi?!' dedi Ben:


'Hayır!' dedim Ali:


'Öyle ise, gel, benimle birlikte bizim eve git!' dedi


Evlerine varınca, bana:


'Senin işin nedir? Sen bu şehre ne için geldin?1 diye sordu


Ona:


'Gizli tutacağına[902] ve işim hakkında bana kılavuzluk edeceğine[903] söz verirsen, sana haber verir*im' dedim


'Öyle yaparım1 deyince:


'Bize erişen habere göre; burada bir zât çıkmış, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş![904] Onunla konuşması,[905] ondan işittiklerini ezberleyip bana haberini getirmesi için,[906] kardeşimi gönder*miştim[907] Kardeşim bana gönlüme şifa verecek bir haber getirmedi[908] Kardeşimin getirdiği haber gönlüme şifa vermediği için,[909] onunla kendim buluşup konuşmak üzere[910] geldim'[911] dedim


Bunun üzerine, Ali bana:


'Sen, geldiğine isabet ettin, akıllılık etfin![912]


Bu zât Allah'ın resûlüdür, hak peygamberdir![913]


Sabahladığın vakit, sen beni takip et!


Ben senin için korkulacak bir şey görürsem[914], ya ayakkkabımı düzeltiyormuşumgibi duvara doğru yönelir dururum;[915] ya da, döküyormuşum gibi yaparım[916]


Sen, durup beni bekleme, git![917]


Ben geçip gidersem, sen arkamdan gel ve benim girdiğim yere sen de gir!' dedi[918]


O, gitti, ben de gittim


Nihayet, o, Peygamber (as)ın huzuruna girdi


Ben de kendisiyle birlikte girdim[919]


'Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah!' diyerek onu ilk kez İslâm selâmı ile ben selamladım[920] Bana:


'Sen, kimsin?' diye sordu


'Gıfâr oğullarından bir adamım' dedim[921] Kendisine:


'Yâ Muhammedi Sen insanları nelere davet ediyorsun?' diye sordum


Resûlullah:


'Bir olan ve hiçbir şerîki olmayan Allah'a imana ve putları gidermeye ve benim de Resûlullah olduğu*ma şehadet etmeye davet ediyorum' buyurdu[922]


'Bana İslâmiyeti (nasıl Müslüman olunacağını) bildir!' dedim


Bildirince, hemen oracıkta Müslüman oldum[923]


'Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh=Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür1 diy*erek şehadet getirdim[924]


Resûlullah (as)ın yüzünde sevinç belirdiğini gördüm[925]


Resûlullah (as):


'Ey Ebu Zer! Sen şimdi bu işi Mekkelilenden gizli tut, memleketine dön, git!' buyurdu[926]


'Yâ Rasûlallah! Ben dinimi açıklamak istiyorum' dedim[927]


Resûlullah (as):


'Ben senin hakkında Mekkelilenden endişe ediyorum![928] Öldürülürsün, diye korkuyorum' buyur-du[929]


'Yâ Rasûlallah! Ben öldürüleceğimi bilsem de, bunu muhakkak yapacağım' dedim Resûlullah (as), sustu[930]


'Seni hak dinle peygamber gönderen,[931] varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a[932] yemin ederim ki,[933] Mescid-i Haram'da,[934] onların arasında bunu[935] İslâmiyeti[936] bağıracağım![937] İslâmiyeti haykırarak açıklamadıkça yurduma dönüp gitmeyeceğim' diyerek,[938] Kureyşlilerin Mescid-i Haram'da halkalandıkları, konuştukları sırada[939] Mescid-i Haram'a varıp yüksek sesle:[940]


'Ey Kureyş cemaatı![941] Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh=Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve resûlüdür!' diyerek bağırdım[942] Müşrikler:


'Adam sapıttı! Adam sapıttı ![943] Kalkınız yürüyünüz şu Sâbiî'nin üzerine!'diyerek silkinip kalkıverdil-er, beni öldüresiye[944] dövdüler, yere serdiler[945]


O sırada, Abbas b Abdulmuttalib yetişip üzerime kapandı ve onlara:


'Yazıklara olsun size! Siz Gıfâr kabilesinden bir adamı öldürüyorsunuz da,[946] onun Gıfâr kabilesin*den olduğunu ve tüccarlarınızın Şam'a giden yolunun bunların yurdundan geçtiğini bilmiyorsunuz!?[947] Ey Kuneyş cemaatı! Sizler tüccarsınız! Ticaret yolunuz da Gıfâr yurdunun üzerindedir! Yoksa, siz ticaret yolunuzun kesilmesini mi istiyorsunuz?'[948] diyerek çıkışınca, üzerimden çekildiler,[949] başımdan dağıldılar[950]


Ertesi günü, sabahleyin, yine, Mescid-i Haram'a vardım


Dünkü söylediğimin aynını tekrar söyledim


Onlarda:


'Kalkınız, yürüyünüz şu Sabiı'nin üzerine!' diyerek kalkıverdiler


Dünkü gibi, yine, öldüresiye[951] dövdüler ve yere serdiler


O sırada, yine Abbas yetişip, onlara dün söyledikleri gibi söyleyince, bıraktıIar[952] Beni öldürdük*lerini sandılar


Kalkıp Resûlullah (as)ın yanına vardım


Resûlullah (as), halimi görünce:


'Ben seni men etmemiş miydim?' buyurdu


'Yâ Rasûlallah! Bu, kalbimde bir istekti Ben de onu yerine getirdim1 dedim


Bir müddet, Resûlullah (as)ın yanında bulundum[953]


'Ey Allah'ın Peygamberi! Sen ne yapmamı bana emredersin?[954] Yâ Rasûlallah! İstediğini bana emret!' dedim [955]


Resûlullah (as):


'Emrim sana gelince, onu kavmine haber ver, tebliğ et![956]


Ortaya çıkışımızın haberi sana eriştiği zaman, yanıma gel!' buyurdular"[957]


Bunun üzerine, Ebu Zerri'l-Gıfârî:


"Yâ Rasûlallah! Şimdi ben ev halkımın yanına döneceğim!


Senin savaşla memur olacağın zamana kadar bekleyecek, o zaman, gelip yanına katılacağım!" dedi Peygamberimiz (as), ona:


"İyi edersin, hemen dön, git!" buyurdu[958]


Allah ondan razı olsun![959]




Peygamberimiz (as)ın Tevhid Akidesini Yaymaya Koyuluşu





Peygamberimiz (as)ın amcası Ebu Talib; zengin olmamasına rağmen, Kureyşîlerin seyyi-di, ulu kişisi ve şereflisi idi


Kendisinin sözü dinlenir, emirlerine karşı gelmekten çekinilirdi[960]


Ebu Talib Amca, babası Abdulmuttalib'in vasiyyeti üzerine, Peygamberimiz (as)ı sekiz yaşında iken yanına alıp, onu kendi çocuklarından ziyade üzerine titreyerek büyütmüş;[961] ve yirmibeş yaşında bulunduğu sırada da Hz Hatice ile evlendirmek suretiyle, ona karşı babalık ve hâmilik vazifesini gereği gibi yerine getirmişti[962]


Yüce Allah'ın buyruğunu yerine getirmek için yardım istediği sırada da,[963] Abdulmuttalib oğulları arasında, yalnız o, Peygamberimiz (as)a:


"Etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım!" diyerek, İslâm dâvasında da kendisi*ni destekleyeceğine kesin söz vermiş bulunuyordu[964]


Ebu Talib Amca Peygamberimiz (as)ın üzerine böyle olanca şefkatiyle eğildiği ve yanıbaşına dikilerek onu koruduğu zaman, Peygamberimiz (as), Yüce Allah'ın "Şimdi, sen, ne ile emrolunuyorsan apaçık bildir! Müşriklere aldırış etme!" buyruğuna uyarak,[965] vazifesini açıkça yer*ine getirmeye;[966] gecede gündüzde, açıkta gizlide, halkı tevhid akidesine davete koyuldu


Kendisini bundan ne bir döndürücü döndürebildi, ne bir engelleyici engelleyebildi


Hac mevsimlerinde; halkın toplu bulundukları yerleri durmadan dolaşarak, rastladığı herkesi,-hür köle, zayıf kavi, zengin fakir-ayırt etmeden, Allah'ın birliğine inanmaya davet ve teşvik etti[967]


Peygamberimiz (as) müşriklerin tapmakta oldukları puflarını yermeye başladığı[968] ve put*lara taparak küfür ve dalâlet üzerinde ölüp gitmiş olan baba ve atalarının da[969] Cehenneme atıldık*larını,[970] helak olduklarını[971] açıkladığı zaman, Kureyş müşrikleri Peygamberimiz (as)a suratlarını astılar[972]


Peygamberimiz (as)ı ve söylediklerini, red ve inkâr ettiler


Peygamberimiz (as)a karşı koymak ve düşmanlık beslemek hususunda birieştiler[973]


Fakat, Peygamberimiz (as)ın amcası Ebu Talib'in kendi dinlerine bağlılıkta devamı,[974] onun aralarındaki saygınlığı,[975] kendisini Peygamberimiz (as) üzerindeki koruyucu ve kol-layıcılığı, onların Peygamberimiz (as)ın üzerine yürüyüvermelerini engellemekte idi[976]

Alıntı Yaparak Cevapla