Prof. Dr. Sinsi
|
'''İslam Tarihi'''
Dinlerinden Döndürülmek İçin Mekke'de İşkencelere Uğratılan Sahabilerden Bazıları
Dinlerinden döndürülmek için Kureyş müşrikleri tarafından türlü işkencelere uğratılan; ateşle dağlanan, kırbaçla dövülen sahabiler vardı [151]
Osman b Maz'un'un Müslüman arkadaşları ve ev halkı da, dinlerinden döndürülmek için türlü işkencelere uğratılmakta idiler [152]
Habeş ülkesinden Mekke'ye döndüğü zaman, Seleme b Hişam [153] amcası[154] ve kardeşi tarafından[155] hapsedildi [156]
Kardeşi Ebu Cehil onu dövdü, aç ve susuz bıraktı [157]
Abdullah b Süheyl; Habeş ülkesinden Mekke'ye dönünce, babası Süheyl b Amr, onu Müslümanlıktan döndürmek için sımsıkı bağlayıp yanında tuttu,[158] hapsetti
Hişam b Âs da, Habeş ülkesinden dönünce, yakalanıp Mekke'de hapsedildi [159]
Müslümanlardan yedisinin Mekke'de tutuklulukları, uzun müddet devam etti [160]
Habeş Ülkesine İkinci Hicret
Kureyş müşrikleri Habeş ülkesinden Mekke'ye dönen Muhacir Müslümanların Habeş Necaşî'si tarafından çok iyi korunduğunu işitip,[161] onlardan yakaladıklarını en ağır işkencelere uğratmaya başladıkları zaman, Peygamberimiz (a s ) onların Habeş ülkesine ikinci kez hicret etmelerine, gitmelerine izin verdi [162]
Hz Cafer b Ebi Talib de, Peygamberimiz (a s )a başvurup "Hiç kimseden korkmaksızın Allah'a ibadet edebileceğim bir yere gitmeme izin ver" dedi, ve kendisine izin verildi [163]
Bunun üzerine, içlerinde Hz Cafer'in de bulunduğu bir Müslüman topluluğu; dinlerinden döndürülmek tehlikesinden korunmak için, Habeş ülkesine firar ve hicret ettiler [164]
Habeş ülkesine yapılan bu ikinci hicret de, yine, nübüvvetin beşinci yılında idi [165]
Habeş ülkesinden Mekke'ye gelip de müşriklerin işkencelerine uğrayınca geri dönen Muhacirlerin yanına, Mekke'deki Müslümanlardan katılanlar olduğu gibi; sonradan, fırsat buldukça, kafile kafile Habeş yolunu tutanlar da olmuş ve orada toplanmışlardır
Bu ikinci hicrete katılmış olanların isimleri gruplar halinde şöyle sıralanmıştır:
1- Hz Cafer b Ebi Talib,
2- Hz Cafer'in zevcesi Esma binti Umeys Hatun,
3- Hz Osman b Affan,
4- Hz Osman'ın zevcesi Hz Rukayye,
5- Amr b Saîd,
6- Amr b Saîd'in zevcesi Hz Fâtıma Hatun,
7- Halidb Saîd,
8- Halid b Saîd'in zevcesi Ümeyne (Hümeyne) Hatun,
9- Abdullah b Cahş,
10- Ubeydullah b Cahş,
11- Ubeydullah b Cahş'ın zevcesi Hz Ümmü Habibe,
12- Kaysb Abdullah,
13- Kays b Abdullah'ın zevcesi Bereke Hatun,
14- Muaykıb b Ebi Fâtıma,
15- Ebu Huzeyfe b Utbe,
16- Ebu Mûse'l-Eş'arî*
17- Utbe b Gazvan,
18- Zübeyr b Avvam,
19- Esved b Nevfel,
20- Yezid b Zem'a,
21- Amr b Ümeyye,
22- Tuleyb b Umeyr,
23- Mus'ab b Umeyr,
24- Suveybıt b Sa'd,
25- Cehm b Kays,
26- Amr b Cehm,
27- Huzeyme b Cehm,
28- Ebu'r-Rûm b Umeyr,
29- Firas b Nadr,
30- Abdurrahman b Avf,
31- Âmir b Ebi Vakkas,
32- Muttalibb Ezher,
33- Muttalib b Ezher'in zevcesi Remle Hatun,
34- Abdullah b Mes'ud,
35- Utbe b Mes'ud,
36- Mikdad b Amr,
37- Haris b Halid,
38- Haris b Halid'in zevcesi Reyta Hatun,
39- Amr b Osman,
40- Ebu Seleme Abdullah b Abdulesed,
41- Ebu Seleme'nin zevcesi Hz Ümmü Seleme,
42- Şemmas b Osman,
43- Hebbarb Süfyan,
44- Abdullah b Süfyan,
45- Hişam (Hâşim) b Ebu Huzeyfe,
46- Seleme b Hişam,
47- Ayyaş b Ebi Rebia,
48- Muattib b Avf,
49- Osman b Maz'un,
50- Sâib b Osman,
51- Kudâme b Maz'un,
52- Abdullah b Maz'un
53- Hâtıb b Haris,
54- Hâtıb b Hâris'in zevcesi Fatma Hatun,
55- Muhammed b Hâtıb,
56- Haris b Hâtıb,
57- Hattabb Haris,
58- Hattab b Hâris'in zevcesi Fükeyhe Hatun,
59- Süfyan b Ma'mer,
60- Süfyan b Ma'mer'in zevcesi Hasene Hatun,
61- Câbir b Süfyan,
62- Cünâde b Süfyan,
63- Şurahbil b Hasene,
64- Osman b Rebia,
65- Huneys b Huzafe,
66- Abdullah b Haris,
67- Hişam b Âs,
68- Kays b Huzâfe,
69- Ebu Kays b Haris,
70- Abdullah b Huzâfe,
71- Haris b Haris,
72- Ma'mer b Haris,
73- Bişrb Haris,
74- Saîd b Haris,
75- Sâib b Haris,
76- Umeyr (İmran) b Riab,
77- Mahmiyye b Cez',
78- Ma'mer b Abdullah,
79- Urve b Ebi Üsâse,
80- Adiyy b Nadle,
81- Numan b Adiyy,
82- Âmir b Rebia,
83- Âmir b Rebia'nın zevcesi Leylâ Hatun,
84- Ebu Sebre b Ebi Rühm,
85- Ebu Sebre'nin zevcesi Ümmü Külsûm Hatun,
86- Abdullah b Mahreme,
87- Abdullah b Süheyl,
88- Salîtb Amr,
89- Sekran b Amr,
90- Sekran b Amfin zevcesi Hz Şevde,
91- Malik b Zem'a,
92- Malik b Zem'a'nın zevcesi Âmire Hatun,
93- Hâtıb b Amr,
94- Sa'd b Havle,
95- Ebu Ubeyde b Cerrah,
96- Süheyl b Beyzâ,
97- Amr b Ebi Şerh,
98- lyaz b Züheyr,
99- Osman b Abdi Ganm,
100- Saîd b Abdi Kays,
101- Haris b Abdi Kays [166]
Hicret Edeceği Sırada Leylâ Hatuna Hz Ömer'in Rastlayışı
Leylâ Hatun der ki:
"Habeş ülkesine doğru gitmeye hazırlandığımız sırada, (kocam) Âmir, bazı ihtiyaçlarımızı sağlamak üzere yanımdan ayrılıp (çarşıya) gitmişti
Ömer b Hattab, beni görünce, gelip başucuma dikildi
Kendisi o zaman müşrikti, daha Müslüman olmamıştı
Bize karşı çok sert ve katı davranırdı Kendisinden hep eza ve cefa çeker dururduk Bana:
'Ey Ümmü Abdullah [Ey Abdullah'ın annesi]! Demek, buradan gidiş var ha?' dedi Ben de:
'Evet! Vallahi, artık Allah'ın yerlerinden bir yere çıkıp gideceğiz
Siz bizi işkencelere uğrattınız ve ezdiniz!
Allah bize bir kurtuluş ve çıkış yolu açıncaya kadar, oralarda kalacağız1 dedim
Bana:
'Allah size yoldaş olsun!' dedi
Kendisinden o güne kadar hiç görmediğim bir yumuşaklık ve yufka yüreklilik gördüm
Sonra dönüp gitti Sanırım ki, bizim gidişimiz ona üzüntü vermişti
O sırada, Âmir işini bitirip yanıma gelince, kendisine:
'Ey Abdullah'ın babası! Biraz önce Ömer'in bize karşı gösterdiği yumuşaklığı ve yufka yürekliliği, gideceğimize duyduğu üzüntüyü bir görmeliydin!1 dedim Amir
'Sen onun Müslüman olacağını mı umuyorsun?!' dedi Ben:
'Evet! Umuyorum' deyince, Âmir:
'Şunu iyi bil ki; sen Hattab'ın eşeğinin Müslüman olduğunu görünceye kadar, o kişi Müslüman olmaz!' dedi
Ömer'den o zamana kadar görülegelen sertlik ve Müslümanlığa karşı kaskatı yüreklilik, kendisinden böylece ümit kestirmişti "[167]
Kureyş Müşriklerinin Muhacirleri Geri Çevirmeleri İçin Necaşî'ye Elçiler ve Hediyeler Göndermeleri
Kureyş müşrikleri Resûlullah (a s )ın ashabının Habeş ülkesinde emniyet ve sükûnete kavuşmuş ve orada yurt yuva edinip yerleşmiş olduğunu görünce, aralarında toplantı yaptılar
Onların; eski dinlerine döndürülmek üzere, yerleşmiş oldukları yerlerinden çıkarılmaları ve kendi*lerine geri çevrilmeleri için, Kureyşlilerden, gözü özü pek iki adamı, Abdullah b Ebi Rebia ile Amr b Âs'ı Necaşîye göndermeyi kararlaştırdılar
Necaşî ve kumandanları için topladıkları hediyeleri de, iki elçi ile birlikte yolladılar [168]
Ebu Talib; Kureyşflerin bu kararlarını ve Necaşi elçi ile hediyeler gönderdiklerini öğrenince, Muhacirleri müşriklerden korumaya teşvik için söyleyip Necaşîye gönderdiği beyitlerde şöyle dedi:
"Keşke, Cafer ile Amr'ın ve akrabadan düşmanların, uzaklarda, gurbette nasıl ve ne halde olduk*larını bir bilseydim
Acaba Necaşî'nin ihsanları Cafer ile arkadaşlarına ulaştı mı?
Yoksa bir arabozucu buna engel mi oldu ki?
Dilerim: Lanet ve nefret ettirici haller zât-ı devletinden sâdır olmasın!
Hiç şüphesiz, sen asaletli ve cömert bir zâtsın!
Senin himayende olanlar sıkıntı çekmezler
Muhakkak ki, Allah sana geniş bir saltanat ve pek çok iyilikler vermiştir
Sen yaşadıkça, Allah'ın bu bağışları sende kalacaktır
Sen çok cömertsin, bol bağışlısın!
Senin bağışlarından dostlarda, düşmanlar da yararlanırlar!" [169]
Peygamberimiz (a s )ın zevcesi Hz Ümmü Seleme demiştir ki:
"Biz, Habeş ülkesine ayak bastığımızdan itibaren, Necaşi'de, en hayırlı bir komşuluk ve koruyucu*luk gördük
Dinimiz hakkında güvenlik içinde bulunduk
Hiç eziyet edilmeksizin ve hoşlanmayacağımız hiçbir şey işitmeksizin, Yüce Allah'a ibadet ettik
Kureyş müşrikleri, bu durumumuzu haber alınca, aralarında görüşme, konuşma yaptılar Bizi geri çevirmesini istemek üzere, içlerinden, özü gözü pek iki kişiyi Necaşi'ye göndermeyi ve ona Mekke eşyasından, nâdir, kıymetli gördükleri şeylerden hediyeler sunmayı kararlaştırdılar
Necaşî'ye, Mekke'den götürülecek şeylerin en hoşa gideni, beğenileni ise meşin olanlardı
Bunun için, Kureyş müşrikleri, bol miktarda Mekke meşini topladılar
Necaşî'nin kumandanlarından her birine ayrı ayrı hazırladıktan sonra, Abdullah b Ebi Rebia ile Amr b Âs'ı, hediyelerle birlikte yolladılar
Yollarken de, emirlerini yerine getirmelerini onlara emrettiler ve:
'Muhacirler hakkında Necaşî ile konuşmadan önce, her kumandana hediyelerini verin! Sonra da, Necaşî'ye hediyesini sunun ve kendisinden, yanındaki Muhacirlerle hiç konuşmadan, onları size teslim etmesini isteyin!' dediler
Bu iki adam, Necaşî'nin yanına geldiler
O sırada, biz, Necaşî'nin katında, hayırlı bir yurtta, hayırlı bir koruyucu yanında idik
Mekke'den gelen iki Kureyşî, Necaşî ile konuşmadan önce, bütün kumandanların hediyelerini verdiler Hediye verilmeyen kumandan kalmadı
Onların her birine hediyelerini verirken de:
'Bizden, birtakım aklı ermez gençler gelip hükümdarın ülkesine sığındılar
Onlar kendi kavimlerinin dininden ayrıldılar, sizin dininize de girmediler
Kavimlerinin eşrafı, onları kendilerine geri çevirmesi için, bizi sizin hükümdara yolladılar
Biz onlar hakkında hükümdarla konuştuğumuzda, onları bize teslim etmesini ve onların söyleye*cekleri sözlere kulak asmamasını hükümdara tavsiye edin!
Çünkü, kendi kavimleri onları daha iyi bilirler ve kusurlarını daha iyi anlarlar1 dediler
Kumandanların hepsi, Kureyş elçilerine 'Olur' dediler
Bundan sonra, elçiler, Necaşîye hediyelerini sundular
Necaşî hediyeleri kabul ettikten sonra, elçiler
'Ey hükümdar! Bizden birtakım aklı ermez gençler senin ülkene gelip sığındılar
Onlar kavimlerinin dininden ayrıldılar, senin dinine de girmediler
Onlar bizim de bilmediğimiz, senin de bilmediğin bir din icad ettiler, ortaya çıkardılar
Onların babalarından, amcalarından ve yakın akrabasından olan kavimlerinin eşrafı, onları kendi*lerini geri çevirmeniz için, bizi sana yolladılar
Çünkü, onlar bunları başkalarından daha iyi bilirler, kusurlarını, kabahatlarını başkalarından daha iyi anlarlar1 dediler
Abdullah b Ebi Rebia ile Amr b Âs'ın en çok korktukları, istemedikleri şey, Necaşî'nin Muhacirleri çağırıp dinlemesi idi
Hükümdarın yanında bulunan kumandanları, ona:
'Ey hükümdar! Bu iki adam doğru söylüyorlar
Kavimleri onları daha iyi bilirler ve kusurlarını daha iyi anlarlar
Sen onları bu iki adama teslim et, ülkelerine ve kavimlerine geri güttürsünler!' dediler
Necaşî kızdı ve:
'Hayır! Vallahi, ben onları bu iki adama hemen teslim edivermem! Gelip ülkeme konmuş, beni başkalarına tercih ederek bana sığınmış olan bir cemaata kötülük yapılmaz!
Onları yanıma çağırıp, şu iki adamın söyledikleri şeyler hakkında onlara sorular sorarım
Eğer onlar şu iki adamın dedikleri gibi iseler, kendilerini bu iki adama teslim eder, kavimlerine geri çeviririm
Şayet onlar bu iki adamın söyledikleri gibi değillerse, kendilerini bunlara karşı korur ve himayemde kaldıkları müddetçe de en güzel şekilde korur ve kollarım' dedi
Sonra da, haber salıp Resûlullah (a s )ın ashabını yanına çağırttı
Necaşî'nin davetçisi gelince, Muhacirler toplandılar, sonra da birbirlerine:
'Şimdi bu adamın [Necaşî'nin] yanına gittiğiniz zaman ona ne söyleyeceksiniz?' dediler ve yine bir*birlerine:
'Vallahi, biz ancak bildiklerimizi, Peygamberimiz (a s )ın bize emrettiklerini söyleriz Ne ola*caksa olsun!' dediler "[170]
Habeş Necaşî'sinin Sorularını Hz Cafer'in Cevaplayışı
Ümmü Seleme Validemiz anlatıyor ki:
"Muhacirler Necaşî'nin yanına vardıkları zaman, Necaşî, daha önceden kendi din adamlarını da yanına çağırmıştı Onlar, Necaşî'nin çevresinde mushaflarını yaymış, açmış bulunuyorlardı Necaşî, Muhacirlere:
'Siz, ne benim dinime, ne de şu milletlerden hiçbirinin dinine girmediğinize göre, sizin kavimleriniz*den ayrılarak tutmuş olduğunuz bu din nasıl bir dindir?' diye sordu
Muhacirler adına, Cafer b Ebi Talib:
'Ey hükümdar!' dedi
'Biz Cahiliye halkından bir kavim idik
Putlara tapardık
Ölmüş hayvan eti yerdik
Bütün kötülükleri yapardık
Akrabalarımızla ilgilerimizi keser, akraba hakkı gözetmezdik
Komşularımızı unutur, komşuluk vazifelerini yerine getirmezdik
İçimizden güçlü olan, güçsüz, zayıf olanı yerdi
Yüce Allah bize kendimizden, soyunu sopunu, doğruluğunu, eminliğini, iffet ve nezahetini bildiğimiz Resûlü gönderinceye kadar, biz hep bu kötü durum ve tutumda idik
O peygamber, bizi, bizim ve babalarımızın Allahtan başka tapageldiğimiz, taştan, ağaçtan, altın ve gümüşten yapılmış putları bırakarak Allah'ın birliğine inanmaya ve yalnız O'na ibadet etmeye davet etti Yine o peygamber:
Doğru söylemeyi,
Emaneti sahibine vermeyi,
Akraba haklarını gözetmeyi,
Komşulara iyi davranmayı,
Haramlardan uzak,
Kan dökmekten geri durmamızı bize emretti
Yine o, bizi her türlü çirkin, yüz kızarcı söz ve işlerden,
Yalan söylemekten,
Yetim malı yemekten,
İffetli kadınlara dil uzatmak ve iftira etmekten de men ve nehy etti
Ayrıca:
Hiçbir şeyi kendisine eş ve ortak tutmaksızın, yalnız Allah'a ibadet etmemizi,
Namaz kılmamızı,
Zekât vermemizi,
Oruç tutmamızı da bize emretti
Biz onu doğruladık ve ona iman ettik
Allah tarafından getirdiği şeylere göre, ona tâbi olduk
Bir ve Tek olan Allah'a ibadet ettik, O'na hiçbir şeyi şirk koşmadık
O'nun bize haram kıldığını haram, helâl kıldığını helâl olarak kabul ettik
Bunun üzerine, kavmimiz bize düşman kesildi
Bizi dinimizden döndürmek, Yüce Allah'a ibadetten vazgeçirip puflara taptırmak, öteden beri helâlleştirip serbestçe işleyegeldiğimiz kötülükleri tekrar işletmek için, bizi işkenceden işkenceye uğrat*tılar
Onlar bize böylece galebe çalıp zulmettikleri, bizimle dinimiz arasına gerildikleri ve tazyiklerini art*tırdıkları zaman, biz senin ülkene çıkmak, sığınmak zorunda kaldık
Seni başkalarına tercih ile, senin korurluğun ve komşuluğunda bulunmayı arzu ettik
Ey hükümdar! Biz senin yanında hiçbir zulme uğramayacağımızı umuyoruz!'
Necaşî:
'Allah tarafından peygamberinizin getirip sizlere bildirdiği şeylerden, senin yanında birşey var mı?' diye sordu Cafer
'Evet! Var' dedi
Necaşî:
'Onu bana oku!' dedi
Cafer, Meryem sûresinin baş tarafından, Yahya ve İsa (a s )ların doğumları ile ilgili âyetleri [1-35] okuyunca, vallahi Necaşî o kadar ağladı ki, (akan gözyaşlarından) sakalı ıslandı
Necaşî'nin din adamları da, okunan âyetleri dinledikleri zaman, ağladılar ve hatta onların mushafları da gözyaşlarından ıslandı
Bundan sonra, Necaşî, Mekke'den gelen iki Kureyşîye:
'Bu (dinlediğim şey), İsa'ya gelmiş olanla muhakkak aynı yerden çıkıyordur! Siz ikiniz, gidin artık! Hayır! Vallahi ben onları size ne teslim ederim, ne de onlara dokunulur!' dedi "
İki elçi, Necaşî'nin yanından dışarı çıktıkları zaman, Amr b Âs:
"Vallahi, ben yarın Necaşî'nin yanına gidip onlar hakkında söyleyeceğim şeyle onların köklerini kazıtacağım!" dedi
Abdullah b Ebi Rebia ise:
"Sen böyle birşey yapma! Onlar bize muhalif olsalar da, aramızda onlarla akrabalık var!" dedi
Amr b Âs:
"Vallahi, Necaşî'ye, bunların İsa b Meryem'in bir kul olduğunu iddia ettiklerini haber vereceğim!" dedi
Ertesi gün, Necaşî'nin yanına gidip:
"Ey hükümdar! Onlar İsa b Meryem hakkında çok büyük, ağır bir söz söylüyorlar! Onları çağır da, onun hakkında ne söylediklerini onlara bir sor" dedi
Bunun üzerine, Necaşî, bu hususu sormak için onları tekrar yanına çağırdı
Muhacirler toplandılar Birbirlerine:
"Necaşî size İsa b Meryem hakkında sorduğunda, ne söyleyeceksiniz?" diye sordular ve:
"Vallahi, onun hakkında Allah'ın dediklerini ve Peygamberimizin bize bildirdiklerini söyleriz İşin sonu ne olursa olsun!" dediler
Muhacirler Necaşî'nin yanına vardıkları zaman, Necaşî onlara:
"Söyleyin bakalım; Meryem oğlu İsa hakkında ne söylüyorsunuz?" diye sordu
Cafer b Ebi Talib, ona:
"Biz, onun hakkında, Peygamberimizin bildirdiklerini söylüyoruz O, diyor ki:
'İsa Allah'ın kulu, resûlü, Ruh'u ve O'nun dünyadan ve erden geçerek Allah'a bağlanmış bir kız olan Meryem'e ilka eylediği Kelimesidir'" deyince, Necaşî, elini yere uzatıp oradan bir çöp aldıktan sonra:
"Vallahi, İsa b Meryem de, senin söylediğinden başka birşey değildir! Arada, şu çöp kadar bile fark yoktur!" dedi
Necaşî bunu söylediği zaman, çevresindeki kumandanlar homurdanmaya başladılar Necaşî, kumandanlara:
"Vallahi, siz homurdansanız da, gerçek olan budur!" dedi Muhacirlere de:
"Gidiniz! Sizler, benim ülkemde, tamamıyla emniyet içindesiniz!
Size söven, dil uzatan kimse cezalandırılacaktır!
Size söven, dil uzatan kimse cezalandırılacaktır!
Size söven, dil uzatan kimse cezalandırılacaktır!
Ben, sizden birinize, bir dağ altın karşılığında bile, eziyet etmek istemem!
Getirdikleri hediyeleri de şu iki adama geri verin! Benim onlara ihtiyacım yok!
Vallahi, Allah bana saltanatımı geri verdiği zaman benden rüşvet almadı ki, ben bu hususta rüşvet alayım!" dedi
Bunun üzerine, Amr b Âs ile Abdullah b Ebi Rebia, getirdikleri hediyeleri geri verilerek, suçlanmış ve reddedilmiş bir halde Necaşî'nin yanından çıkıp gittiler
Muhacirler de, Necaşî'nin ülkesinde, en iyi yurtta ve en iyi koruyucunun yanında kaldılar [171]
|