Yalnız Mesajı Göster

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye




Abdal’ın Ebu Medyen’e bu söyledikleri, aynı meseleyle ilgilidir
Ve Resulallah (sav) bu zaaf ve acz makamında, kendisine yönelik ilahi emir doğrultusunda şöyle buyurdu: “Ben, bana ve size ne yapılacağını bilmem Ben ancak bana vahyolunana uyarım” [Ahkaf Suresi, 46/9] Dolayısıyla Resul (sav), kendisine ne vahyolunmuşsa, onun hükmüne uyar ve onun için, ilahi hükme uymaktan başkası sözkonusu değildir Ona açıkça tasarrufta bulunması vahyolunursa, tasarrufta bulunur Ve eğer tasarruftan sakındırılırsa, tasarrufta bulunmaktan kaçınır Ve eğer tasarrufta bulunma konusunda serbest bırakılırsa –marifet’i eksik olmadıkça– tasarrufta bulunmamayı yeğler
Ebu Suud bin Şiblî Bağdadî, müridlerine şöyle dedi: “Onbeş yıl oluyor ki, Allahu Teala bana tasarruf verdi ve ben incelik göstererek tasarrufta bulunmadım” Burada, naz sözkonusudur Ama biz, tasarrufu incelik göstermek için bırakmadık, bizim tasarrufta bulunmayışımız, ancak marifetin kusursuzluğundan dolayıdır; çünkü marifet tasarrufta bulunma işini tercihe bırakmaz Dolayısıyla arif olan kişi, himmetiyle alemde tasarrufta bulunduğunda bunu, kişisel tercihiyle değil, ilahi emirle ve zorunda kalarak yapar Ve hiç kuşkumuz yoktur ki, risaletin (insanlar tarafından) kabulü gerektiğinden dolayı, elbetteki risalet makamı tasarrufu talep eder İmdi, (resulün bu tasarrufu) Allah’ın dininin zahir olması için, ümmeti ve kavminin doğruluğunda şüphe duymayacakları bir şeyle (yani, bir mucizeyle) zahir olur Ne var ki, bu durum (Batın isminin mazharı olan) evliya için böyle değildir
Resul de tasarrufu zahiren talep etmez Çünkü kavmine karşı merhametlidir Dolayısıyla (ilahi) delilin onlara apaçık kılınmasında –bu, onların helak olmasına neden olacağından– aşırıya gitmeyi istemez Böylelikle, onların helak nedenleri olan delilin ortaya çıkmasında aşırıya gitmek istemeyişiyle, onların yaşamlarını sürdürmelerini sağlar
Resul, mucize bir topluluğa apaçık kılındığında bazı kimselerin bu mucizeye inanacaklarını ve bazı kimselerin de –bildikleri halde– bu mucizeyi inkar edeceklerini; gördükleri mucizeyi, zulüm, büyüklenme ve çekememezlik nedeniyle açıktan açığa doğrulamayacaklarını ve (bu inkarcılardan) bir kısmının bu mucizenin sihir ve büyü olduğunu söyleyeceğini bilir Resul, bunu gördüğü ve ancak Allahu Teala’nın, kalbini iman nuruyla aydınlattığı kimsenin mümin olduğunu ve bir kimse iman denilen bu nur ile bakmadıkça, mucizenin bir yarar sağlamadığını gördüğü içindir ki –mucizenin, orada bulunanların kalplerindeki etkisi genel olmadığından– himmetini, mucize göstermekten alıkoydu Nitekim, Allahu Teala, resullerin en kâmil olanı, yaratılmışların en bilgili ve hal itibarıyla en sadık olanı (yani, Resulallah Efendimiz) için şöyle buyurdu: “Sen sevdiğin kimseye hidayet edecek değilsin; dilediğine hidayet edecek olan Allah’tır” [Kasas Suresi, 28/56] Ve eğer himmetin etkisi genel olsaydı; kendisinden daha kâmil ve himmet itibarıyla kendisinden daha üstün ve yüce bir kimse bulunmayan Resulallah’ın (sav) himmeti (bu şekilde genel bir) etkide bulunurdu Ne var ki, Resulallah’ın himmeti amcası Ebu Talib’e etkide bulunmadı ve yukarıda andığımız ayet, Ebu Talib’e ilişkin olarak indi Bundandır ki Allahu Teala Resul (sav) hakkında şöyle buyurdu: “Onun görevi ancak bildirmektir” [Mâide Suresi, 5/99] Ve Allahu Teala yine şöyle buyurdu: “Onlara hidayet etmek senin işin değildir; Allah’tır dilediğine hidayet eden” [Bakara Suresi, 2/272] Ve Allahu Teala, Kasas Suresi’nde şunu ekledi: “Allah hidayet olunanları bilir” [Kasas Suresi, 28/56] — yani, Allahu Teala, değişmez aynları [ayan-ı sabite] yoluyla yokluk hallerinde hidayet olunmalarına ilişkin ilmi Kendisine verenleri bilir
Bu, ilmin malum’a tabi olduğunu kanıtlar Dolayısıyla, ayn’ının değişmezliğindeki [sübut] yokluk halinde mümin olan bir kimse, varlık halinde de aynı suret üzre zahir olur Ve Allahu Teala, onun böyle olduğunu (yani, mümin olduğunu) ondan (yani, onun bu bilgiyi O’na vermesi yoluyla) bildi Bundandır ki, “Allah hidayet olunanları bilir” [Kasas Suresi, 28/56] buyurdu Ve yine Allahu Teala şöyle buyurdu: “Benim indimde söz değişmez” [Kaf Suresi, 50/29] — çünkü Benim sözüm yaratmış olduklarıma ilişkin ilmimle sınırlıdırVe Ben kullarıma asla zulmedici değilim” [Kaf Suresi, 50/29] — yani, Ben onları şaki kılan küfrü kendi üzerlerine takdir edip de sonradan, onların güç yetiremeyecekleri bir şeyi kendilerinden istiyor değilim; Biz onlara ancak (değişmez aynlarındaki onlara ilişkin) ilmimiz kadarınca muamele ettik; eğer ortada bir zulüm sözkonusuysa, zalim olanlar ancak kendileridir Dolayısıyla, Allahu Teala onlara zulmetmiş değildir: “Onlar kendilerine zulmediyorlar” [Bakara Suresi, 2/57] — ve Biz, Zatımız onlara ne söylemekliğimizi verdiyse onu söyledik; ve Zatımız, Bize malumdur ve böylelikle onlara şunu mu yoksa bunu mu söyleyeceğimizi biliriz; Biz ancak söylemekliğimize ilişkin olarak neyi biliyorsak onu söyleriz; söz Bizden, işittikleri söze uymak veya uymamak ise onlardandır
Her şey Bizden ve her şey onlardandır
Ve ilmin alınması da Bizden ve onlardandır
Bizden olmasalar bile
Hiç kuşkusuz Biz onlardanız
Öyleyse ey dostum, marifetin özü olan bu Lut kelimesindeki melkî hikmeti iyi anla!
Şimdi sır sana açıldı ve iş açıklığa kavuştu:
“Tek” denilenin, çiftin içerisinde yer almasıdır bu

Ahmet Baydar


Alıntı Yaparak Cevapla