Yalnız Mesajı Göster

İsa Kelimesindeki Hikmet-İ Nebviyye

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsa Kelimesindeki Hikmet-İ Nebviyye




İSA KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ NEBVİYYE

Meryem’in suyundan veya
Balçıktan yapılmış beşer suretindeki Cebrail’in soluğundan
“Siccin” olarak adlandırdığın tabiattan,
Ruh, o tertemiz olanda (yani, Meryem’de), oluşa geldi [color="LightBlue"]
Bundandır ki, onda (bedeninde) tayin olunan ikameti uzadı
Bin yıldan fazla bir zaman kadar
O ancak Allah’tan bir ruhtur
Yüce ve aşağı olanda etkide bulunmasını sağlayan
Rabbine olan nisbeti doğrulansın diye
Ölüleri diriltti ve çamurdan kuş inşa etti
Allah onun cismini temizledi ve ruhunu tenzih etti
Ve tekvinde onu Kendine benzer kıldı
Bil ki, ruhların kendilerine özgü olan niteliği, ilişkilendikleri bir şeyin canlılık kazanarak, hayatın, ilişkilendikleri bu şeyden yayılmasıdır Ve işte Samirî, bundandır ki, resulün –ki o Cebrail’dir ve o da Ruh’tur– izinden bir avuç kadar aldı Çünkü Samirî (Musa’dan öğrendiğince) işin ne olduğunu (yani, Cebrail’in ruh olduğunu ve ruhun dokunduğu yerde hayatın akmaya başladığını) biliyordu İmdi, onun Cebrail olduğunu anlayınca, üzerine dokunduğu şeyde hayatın akmaya başladığını bildi Böylece resulün izinden bir parça alarak, bunu buzağıya koydu Ve buzağı böğürmeye başladı Çünkü buzağının çıkardığı ses, böğürmedir Eğer, aldığı parçayı, başka bir surete yerleştirseydi, (bir-olan-ruh, mahallin gereğince zahir olduğundan) o suretten ancak o suretin kendisine özgü olan ses çıkardı ve bu sesin ismi de o surete nisbet olunurdu — tıpkı, homurdanmanın deveye, gümürdemenin koça, melemenin koyuna ve konuşmanın insana nisbet olunması gibi
İmdi, hayatın, şeylere yayınmış olan kadarına “lâhut” (yani, İlahi Tabiat) adı verilir Ve “nâsut” (yani, İnsan Tabiatı) bu ruhun, kendisiyle kaim olduğu mahaldir ve nâsut’a ruh ile kaim olmasından dolayı (mecaz olarak) “ruh” denilir
Cebrail’in ta kendisi olan Ruhü’l-Emin Meryem’e kusursuz bir insan suretinde göründüğünde, Meryem onu kendisiyle birleşmek isteyen bir beşer sanarak –bunun izin verilmeyen bir şey olduğunu bildiğinden– kendisini bu adamdan kurtarması için bütün varlığıyla Allah’a sığındı Böylelikle, eksiksiz bir şekilde Allah’ın huzurunda olmaklığa erişti, yani manevî ruha Eğer Cebrail, bu durumda bulunan Meryem’e o anda üfleyecek olsaydı, İsa –annesinin o anki halinden dolayı– yaratılışının çirkinliğine kimsenin tahammül edemeyeceği bir kimse olarak ortaya çıkardı Ve Cebrail Meryem’e, “Ben yalnızca Rabbinin elçisiyim; sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için geldim” [Meryem Suresi, 19/19] dediğinde, Meryem’in sıkıntısı geçti ve göğsü genişledi İşte o anda Cebrail, İsa’yı ona üfledi Cebrail, Allah’ın Kelimesi’ni Meryem’e aktardı — tıpkı Resul’ün (sav) Allah’ın Kelamı’nı kendi ümmetine aktarması gibi: “O, Allah’ın, Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur” [Nisa Suresi, 4/171]
(Bu üflemenin ardından) Meryem’de şehvet yayıldı Dolayısıyla da İsa’nın bedeni Meryem’deki gerçek sudan [mâ-i muhakkak] ve Cebrail’deki –nefesinin neminde yayınmış olan– vehmî sudan [mâ-i mütevehhem] yaratıldı Çünkü, canlı olan bedenin nefesi, bir miktar su içermesinden dolayı nemlidir Böyle olunca, İsa’nın bedeni, vehmî sudan ve gerçek sudan yaratıldı [tekevvün] Ve bu insan türünde tekvin’in bildik şekilde olabilmesi için, (İsa’nın yaratılışı) annesinden ve Cebrail’in insan suretinde görünmesinden [temessül] dolayı insan suretinde oldu
Ve İsa, ölüye hayat verdi, çünkü İsa İlahi Ruh’tur Ve hayat verme Allah’a ve üfleme İsa’ya aitti — tıpkı üflemenin Cebrail’e ve Kelime’nin Allah’a ait olması gibi İmdi, İsa’nın ölüleri diriltmesi –bu dirilme onun üflemesiyle zahir olduğundan dolayı– gerçek bir diriltmeydi Ve ölüleri diriltmesinin kendisinden olduğu bir vehimdi — diriltme Allah’tandı Böyle olunca İsa, üzerine halk olunduğu kendi hakikatından dolayı –ki İsa’nın vehmî su ve gerçek sudan yaratıldığını söylemiştik– gerçek diriltmeyle [ihyâ-yı muhakkak] vehmî diriltmeyi [ihyâ-yı mütevehhem] kendinde topladı Bir yönden bakıldığında, diriltme ona gerçekleme [color="LightBlue"] yoluyla, ve bir diğer yönden bakıldığında da vehim [tevehhüm] yoluyla nisbet olunur “Ölüleri diriltirim” [Âl-i İmran Suresi, 3/49] — bu, gerçekleme [color="LightBlue"] yoluyladır Ve, bundan önce, “O balçığa üflerim de, Allah’ın izniyle, o bir kuş olur” [Âl-i İmran Suresi, 3/49] — bu da, vehim yoluyla diriltmedir Yukarıda anılan ayette, “Allah’ın izniyle” olan şey, “kuşun olmasıdır,” “üflemek” değil Ama “Allah’ın izniyle” olanın “üfleme” olması da olasıdır — (ki bu durumda, İsa’nın balçıktan yapmış olduğu şey) duyumsal cismanî sureti dolayısıyla kuş olur (yoksa hakiki ruhani sureti dolayısıyla değil)
Ve aynı şekilde, “Benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun” [Mâide Suresi, 5/110] ayetinde de durum böyledir ve İsa’ya ve Allah’ın iznine ve Kur’an’da buna benzer olarak “İznimle” ve “Allah’ın izniyle” biçiminde sözü edilenin iznine nisbet olunan ne varsa hepsi böyledir (yani, bunlar, hakikat ve vehim yönünden söylenmiştir) Eğer, “Allah’ın izniyle” olan şey “üflemek” ise, o halde üfleyenin üflemesine izin verilmiştir (yani, izin verilen üflemenin kendisidir), böylelikle (Allah’ın izniyle olan) bu üfleme yoluyla kuş yaratılır [color="LightBlue"] Eğer “Allah’ın izniyle” olan “üfleme” değilse, o halde, kuşun yaratılması Allah’ın izniyle olmuştur — ki bu durumda “Allah’ın izniyle” olan, “kuşun olması”dır Ve hiç kuşkusuz, emirde (yani, İsa’nın yaratılışına yönelik İlahi Emir’de) vehim [tevehhüm] ve gerçek [color="LightBlue"] olmasaydı, bu suret (yani, kuşa üflenmesi ve kuşun yaratılması sureti), bu iki yönü kabul etmezdi — ama İsa’nın oluşumunun bunu vermesinden dolayıdır ki, bu iki yöne (yani, vehim ve gerçeğe) sahiptir
Ve İsa, öylesine bir alçakgönüllülük ile ortaya çıktı ki, cizyeyi alçakgönüllü bir şekilde ödemelerini, kendilerine bir tokat atılacak olursa, öbür yanaklarını çevirmelerini, tokat atan kimseye karşı gelmemelerini ve kısas talep etmemelerini ümmetine bir şeriat kıldı Bu alçakgönüllülük, ona annesi yönündendir Çünkü kadında aşağıdalık [süfl] söz konusudur ve kadın, hükmen ve duyumsal olarak erkeğin altında olmasından dolayı alçakgönüllüdür
Öte yandan ise, kendisinde bulunan hayat verme ve iyileştirme yetisi, beşer suretindeki Cebrail’in üflemesi yönündendir Eğer Cebrail, beşer suretinde gelmeyip; ister hayvan, ister bitki veya cansız olsun, başka bir unsursal varoluş suretinde gelmiş olsaydı, İsa’nın –Cebrail’in geldiği bu surete bürünmedikçe ve bu surette zahir olmadıkça– ölüleri diriltmesi söz konusu olmazdı Eğer Cebrail –kendi tabiatının ötesine geçmeksizin, ki geçmesi sözkonusu değildir– unsurlar ve erkânla ilişiği olmayan kendi nuranî suretinde gelmiş olsaydı, İsa, annesi yönünden olan unsursal beşer suretinde zahir olduğunda değil, ancak bu nuranî tabiat suretinde zahir olduğunda ölüleri diriltebilirdi



Alıntı Yaparak Cevapla