Yalnız Mesajı Göster

Süleyman Kelimesindeki Hikmet-İ Rahmaniyye

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Süleyman Kelimesindeki Hikmet-İ Rahmaniyye




SÜLEYMAN KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ RAHMANİYYE

“Bu –yani mektup– Süleyman’dandır ve o, Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyladır” [Neml Suresi, 27/30] Bazı kimseler burada, (Belkıs’ın, yanındakilere seslenişi olan “Bu mektup Süleyman’dandır” sözünü, Süleyman’ın mektubunun başı olarak düşündüklerinden) Süleyman’ın adının Allah’ın adından önde geldiğini düşündüler Ama bu böyle değildir (ve mektup gerçekte “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” şeklinde başlamaktadır) Bu kimseler, Süleyman’ın Rabbine ilişkin marifetine yaraşır olmayan bir şekilde durumu ortaya koydular Dedikleri şey hiç yakışık alır mı? Ki, Belkıs (bile) bu mektup hakkında, “Bana saygıdeğer bir mektup gönderildi” [Neml Suresi, 27/29] dedi — yani, saygı gösterilmesi gereken bir mektup Bunların, böylesi bir şey söylemeye kalkışmaları, Kisra tarafından Resulallah’ın (sav) mektubunun parçalanmış olmasıdır — ama Kisra, baştan sona okuyup içerisinde yazılanları öğrenmeksizin mektubu yırtmış değildir Ve Belkıs, eğer ki (bu kevnî varlıkta) eriştiği şeye (yani, iman ve hidayete, değişmez ayn’ının ilahi ilimdeki değişmezliğinde ezelden beri) erişmemiş olsaydı, o da aynı şekilde mektubu yırtıp atardı Dolayısıyla, mektubu yırtılıp atılmaktan koruyan, Süleyman’ın adının Allah’ın adından önce veya sonra yazılmış olması değildir
Süleyman (mektubunun başında) “bağışsal rahmet” [rahmet-i imtinan] ve “zorunlu rahmet” [rahmet-i vücub] olmak üzere iki tür rahmeti andı ve bunlar “Rahman” ve “Rahîm”dir Hak, Rahman olmaklığıyla (değişmez aynları İlahi İlim’de varetmekle, varolan her şeye) karşılıksız bir şekilde bağışta bulunurken, Rahîm olmaklığıyla da yerine getirilen yükümlülüklere karşılık olarak rahmet eder Ve “zorunlu rahmet” “bağışsal rahmet”te içerildiği içindir ki; Rahîm, Rahman’da içkindir Hak, kul tarafından yerine getirilen amellere karşılık olan rahmeti Kendi Nefsine zorunlu kıldığını söyleyerek, Kendi üzerine yazmıştır ve kul bu amelleriyle zorunlu rahmeti hak eder
Böylesi (yani, zorunlu rahmeti hak eden) kullar, kendileri yoluyla eyleyici olanın kim olduğunu bilirler Ve ameller, insanın sekiz uzvu arasında bölümlenmiştir Ve Hak Teala, Kendisi’nin bu uzuvların herbirinin huviyeti olduğunu haber vermiştir Böylece suret kula ait kalırken, bu uzuvlarda eyleyici olan Hak’tan başkası değildir Ve Hakk’ın Huviyeti, O’nun (taayyün etmiş bir) İsmi olan kulda (yani, kulun zahirî varlığında) içkin olup, kulda (bu İsim yoluyla) eyleyici olan (yine) O’ndan başkası değildir — çünkü, (bütün bir yaratılış, Hakk’ın taayyün etmiş İsimlerinden ibaret olduğundan) Hak Teala zahir olan ve “halk” denilen şeyin ta kendisidir Ve, önceden olmayıp sonradan olduğu içindir ki, “Zahir” ve “Ahir” İsimleri kula ilişkindir Ve kulun zahir olması ve kendisinden amelin ortaya çıkması O’na bağlı olduğu içindir ki, “Batın” ve “Evvel” İsimleri O’nundur Böylelikle sen halkı gördüğünde Evvel’i, Ahir’i, Zahir’i ve Batın’ı görürsün
Ve Süleyman bu marifetten uzak değildi Ve bu marifet kendisine verilen mülkün bir parçasıdır ki, kendisinden sonra hiç kimse şehadet aleminde böylesi bir mülkle zuhur etmeyecektir Süleyman’a verilen, hiç kuşkusuz Muhammed’e (sav) de verildi; ama Muhammed (sav) bu mülkle zahir olmadı Allah kendisine, geceleyin namazını bozmak için gelen İfrit’i kahretme gücünü verdiğinden, sabah olduğunda Medine’nin çocukları onunla oynasınlar diye, onu tutup mescidin direklerinden birine bağlamayı aklından geçirdi Ama (bu sırada) Süleyman’ın duasını hatırladı (ve böyle yapmaktan geri durdu) ve Allahu Teala İfrit’i zelil bir şekilde geri gönderdi Dolayısıyla Resul (sav), kendisine verilenle zahir olmadı


Alıntı Yaparak Cevapla