Yalnız Mesajı Göster

Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Musa Kelimesindeki Hikmet-İ Ulviyye




Musa’nın bir sandık içerisinde suya bırakılması, görünüşte helak olması iken, zahirde ve batında ölümden kurtulmasıydı, ve Musa –tıpkı nefsin cehalet ölümünden ilimle dirilmesi gibi– diri oldu Yüce Allah’ın dediği gibi, “Biz onu dirilttik” –yani ilimle dirilttik– “ve ona, kendisiyle insanların arasında yürüdüğü nur verdik” –ve bu (nur) hidayettir– “O, karanlıklar içerisinde olan kimse gibi midir?” –ve bu (karanlıklar) dalalettir– “ve o, onun (yani, dalaletin) dışına çıkamaz” [En’am Suresi, 6/122] yani, sonsuza dek hidayete eremez; çünkü gerçekte emrin (yani, ilmin) kendi içerisinde bir sonu yoktur ki, orada durabilsin Hidayet olunmaklık İnsan’ın hayret’e hidayetidir ve böylece (övülesi hayrete hidayet olunmuş) bir kimse (durabileceği bir son olmadığındandır ki), emrin(yani, ilmin) hayret olduğunu bilir Hayret (durmanın yokluğu sebebiyle olduğu içindir ki), kıpırdanma ve harekettir, ve hareket hayattır ve onun sükûnu ve ölümü yoktur — dolayısıyla (hayat olan hayret), içerisinde yokluk [adem] barındırmayan varlıktır [vücud] Ve su da (tıpkı ilim gibi) hayat verici olup, yeryüzü [arz] onunla hayat bulur Ve O’nun “kıpırdanır” sözü, yeryüzünün hareketine; O’nun “kabarır” sözü, yeryüzünün yüklenmesine; ve yine O’nun “herbir güzel çiftten bitirir” sözü, yeryüzünün –ancak kendisine benzeyeni, yani kendi gibi tabii olan şeyi– doğurmasına işaret eder [Hac Suresi, 22/5] Böylece, yeryüzünden [arz] doğan ve ondan zahir olan şey ile birlikte, yeryüzü [arz] için, ikilik [şef’iyyet] demek olan çift-olmaklık [zevciyyet] ortaya çıktı Benzer şekilde, İlahi İsimler’in hakikatlarını talep eden ve Hak’tan zahir olan alemden dolayı, Hakk’ın varlığı için, çokluk [kesret] ve İsimler’in “O şöyledir ve böyledir” diye sayılması ortaya çıktı [sabit] Böylece, (tek olan Hakk’ın varlığı) alemle birlikte iki [mesna] oldu; ve çokluğun tekliği [ahadiyetü’l-kesre] buna (yani, tek olan Hakk’ın varlığına) aykırıdır Hak Teala, gerçekte, zatından dolayı tek ayn [ahadiyyetü’l-ayn] idi; tıpkı zatından dolayı tek ayn [ahadiyetü’l-ayn] olan heyulani cevher gibi Ve heyulani cevher, zatıyla yüklendiği ve kendisinden zahir olan suretler ile çoktur [kesîr] Hak da Kendisinden zahir olan tecelli suretleriyle böyledir (yani, çoktur) Böylece Hak, akledilebilir olan tek-olmaklık [ahadiyet-i ma’kuliyyet] ile beraber, alem suretlerinin tecelli mahalli oldu Allahu Teala’nın, kullarından dilediğine özgü kılarak bildirdiği bu ilahi öğretimin ne kadar güzel olduğuna bir bak!
Firavun’un ailesi onu suda, ağacın yanında bulduğunda, Firavun ona “Musa” adını verdi Kıptîce “mu” su ve “sa” da ağaç demektir Bu şekilde, onu içinde bulunduğu şeyle adlandırdı Çünkü sandık suda ağacın yanında durmuştu Ve (Firavun) Musa’nın öldürülmesini istedi Bunun üzerine, karısı (Asiye) Musa’ya ilişkin olarak konuştu Ve Firavun’a söylediği sözde, (kendisine ilham olunan)(Aynı şekilde) suda boğulurken, Allah’ın bahşettiği iman sayesinde, Firavun’un da gözünün aydınlığı oldu Allah onun canını, içerisinde hiç kir kalmamış bir şekilde tertemiz olarak aldı, çünkü İslâm önceden olanları siler Ve ilahi rahmetten hiç kimse ümidini kesmesin diye, Allah Firavun’u, dilediğine inayet ettiğine ilişkin bir ayet kıldı Çünkü Allah’ın rahmetinden ancak kafirler ümit keser Eğer Firavun ümit kesenlerden olsaydı, imana gelmezdi Böylece Musa, Firavun’un karısının kendisi hakkında söylediği gibi oldu, ki şöyle demişti: “O benim ve senin için göz aydınlığıdır, onu öldürme! Yakında bize faydası dokunur” [Kasas Suresi, 28/9] Ve böyle de oldu Her ne kadar, o sırada, Firavun’un mülkünü ve ailesini kendi elleriyle yıkıma uğratacak olan nebi olduğunu bilmiyor da olsalar, Allah onlara Musa ile fayda verdi
Allah, Musa’yı Firavun’dan koruduğunda, Musa’nın annesi, (oğlunun öldürülmediği haberini alınca) kalbindeki üzüntüden kurtulmuş olarak sabahladı Daha sonra, Allahu Teala kendi annesinin memelerine yönelmesi için, ona süt-nineleri haram kıldı Böylece, annesinin sevincini eksiksiz kılmak için, Musa’yı annesine emzirtti Şeriat ilmi de böyledir (Musa’nın ancak annnesinin memesinden süt emerek beslenmesi gibi, her nebinin ümmeti de ancak kendi şeriatlarının ilmiyle ruhlarını beslerler ve diğer nebilerin şeriatları o ümmete haram kılınmıştır) Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Sizden herbiriniz için Biz bir şeriat ve minhac getirdik” [Mâide Suresi, 5/48] — ve buradaki “min-hace” sözü, geldiği kaynağı anıştırır bir şekilde “ondan geldi” demektir Tıpkı bir ağaç dalının ancak köküyle beslenmesi gibi, bu kaynak onun (yani, bir nebinin ümmetinden olan kulun) gıdası oldu Böylece, bir şeriatta yasaklanan şey, diğer bir şeriatta helal kılındı — yani, surette helal kılındı Bununla demek istediğim, (helal kılınan) o şeyin işin aslına bakılırsa, geçmişteki (haram kılınmış olan) şeyle aynı olmadığıdır, çünkü o, yeni bir yaratılıştır ve tekrar yoktur Bundandır ki biz sana tenbih ettik Buna, Musa’nın süt emmesinin yasaklamasıyla işaret edilmiştir Çünkü, onun annesi gerçekte onu emzirendir, onu doğuran değil Doğuran anne onu emaneten taşıdı, böylece çocuk ondan doğdu ve istemsiz olarak annesinin hayız kanıyla beslendi Bu, çocuğu üzerine minnet etmesin diye böyledir Çünkü eğer çocuk bu kanla beslenmeseydi ve bu kan, kendisinden çıkmasaydı, onu öldürür ve hastalanmasına neden olurdu Böylece, bu kan ile beslenmekle, cenin’in annesi üzerinde minneti sözkonusudur Çünkü çocuk, bu kanla beslenmekle, annede kaldığında ve dışarı atılmadığında veya cenin tarafından besin olarak alınmadığında, annesine gelebilecek olan zarardan korudu Halbuki emzirenin durumu farklıdır, çünkü süt vermekle çocuğun hayatını ve varlığını sürdürmesini dilemiştir Kendisini doğurandan başka bir kadının, onu doğuran üzerinde bir üstünlüğü olmasın ve çocuğunun eğitimiyle gözü aydın olsun, kucağında onun büyümesine şahid olsun da üzülmesin diyedir ki Allah, Musa’nın emzirilmesini, kendisini doğuran anneye vermiştir
Ve Allah Musa’yı (kendi beşer olmaklığı olan) sandığın sıkıntısından kurtardı Musa, her ne kadar tabiatın dışına çıkmadıysa da, Allahu Teala’nın ilahi ilimden kendisine verdiği şeyle tabiat karanlığını yırttı Ve Allah, başına getirdiği [mübtela] şeye kendi nefsinde gösterdiği sabır gerçeklensin diye, onu birçok ortamlarda sınadı
Allahu Teala’nın Musa’nın başına getirdiği [mübtela] ilk şey, Allah’ın verdiği ilhamla ve onun sırrında verdiği güçle [tevfik] –kendisi bunun böyle olduğunun bilincinde olmaksızın– Kıbtî’yi öldürmesidir Ama, Rabbinin emri gelinceye kadar beklememiş olmakla birlikte, onu öldürmüş olmaktan sıkıntı duymadı Çünkü nebi, kendisine bildirilinceye kadar, (yaptığının) bilincinde olmadığından dolayı, batında masumdur Ve işte bundandır ki, Hızır ona çocuğun öldürülmesini gösterdi Musa çocuğun öldürülmesini doğru bulmadı ve kendisinin Kıbtî’yi öldürmüş olduğunu hatırlamadı

Alıntı Yaparak Cevapla