Prof. Dr. Sinsi
|
Davud Kelimesindeki Hikmet-İ Vücudiyye
Enes b Mâlik (ra)'den, Resûlullah (sav)'ın Cebrail'e (as) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Niçin Mikâil (as)'i hiçbir vakit gülerken görmüyorum?" Cebrail (as):
"Ateş yaratıldığı günden beri Mikâil hiç gülmemiştir ki " demiştir
İsmaîl b Abdullah b Ebû'l-Muhacir'den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "Dâvûd Peygamber, çok ağladığından dolayı kıvranıyor ve 'Bırakın beni, ağlama günü gelmeden kemiklerin yakılacağı, sakalların tutuşturulacağı gün gelmeden önce ağlayayım Bırakın beni, Allah'a asla isyan etmeyen, emrolundukları işi derhal yerine getiren güçlü meleklere benim için emir verilmeden önce ağlayayım' diyordu "[ Ibnu'l-Mübârek, ez-Zühd s 166 ]
Hasan'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allahım Peygamberi Dâvûd (as) şöyle demiştir: 'Ya Rabbi! Vücudumdaki kıllardan her birinin ikişer tane dili olsa, gece ve gündüz, bütün zamanlarda Seni zikretseler, yine de bana verdiğin bir nimetin hakkını edâ etmiş olamam '
Muğîre b Uyeyne'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah'ın Peygamberi Dâvûd (as), Allah Teâlâ'ya: "Ya Rabbi! Bu gece seni benden daha uzun süre zikreden bir kulun oldu mu?' diye sormuş Allah Teâlâ, ona vahyederek, kurbağanın ne iyi bir yaratık olduğunu bildirmiş ve, 'Ey Dâvûd ailesi, şükredin; kullarımdan şükreden azdır'[Sebe'34/13 ] âyetini indirmiştir Dâvûd (as), Ya Rabbi! Sana (layıkıyla) şükretmeye nasıl güç yetirebilirim ki! Nimeti veren, onunla rızıklandıran, sonra nimet üstüne nimet vererek artıran Sensin Nimet de Senden, şükür de Senden, nasıl olur da ben Sana şükretmeye takat getirebilirim?' dedi Rab Teâlâ o zaman 'Ey Dâvûd, şimdi beni hakkıyla tanıdın, bildin' diye cevap vermiştir
Ebû Bekir el-Ca'd'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Duyduğuma göre Dâvûd (as) şöyle demiştir: Ya Rabbi! Sırf Senin rızan için kederli birini taziye edenin mükâfaatı nedir?' Cenâb-ı Hak: 'Ona Takva elbisesi giydirmemdir' Dâvûd (as): 'Peki sadece Senin rızanı güderek bir cenazenin gömülmesine iştirak edenin mükâfaatı nedir?' Cenâb-ı Hak: 'Onun cenazesine de meleklerin tâbi olması ve ruhlar içerisinde Benim onun ruhuna rahmet etmemdir ' Dâvûd (as): 'Ya Rabbi! Yalnızca Senin rızanı taleb ederek bir yetimi ya da bir düşkünü gözeten kimsenin mükâfaatı nedir?' Cenâb-ı Hak: 'Gölgemden (Benim gözetimimden) başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde onu arşımın gölgesinde gölgelendirmemdir ' Dâvûd (as): 'Ya Rabbi! Peki Senin haşyetinden gözleri dolup taşan, ağlayan kimsenin mükâfaatı nedir?' Cenâb-ı Hak: 'En büyük korku gününde onu güvende kılmam ve yine onu cehennemin kaynar ateşinden muhafaza buyurmamdır [ İbnu'l-Mübarek, ez-Zühd, s 164 ] demiştir "
Malik şöyle demiştir: "Dâvûd (as); 'Ey Allahım! Muhabbetini bana canımdan, kulağımdan, gözümden, ehlimden ve buz gibi soğuk sudan daha sevimli kıl' demiştir "
el-Cerîrî şöyle demiştir: "Duyduğuma göre, Dâvûd (as) Cebrail'e (as); 'Ey Cebrail, en faziletli gece hangi gecedir?' diye sormuş Cebrail (as) da; 'Ey Dâvûd! Bilemiyorum Fakat şunu söyliyeyim, seher vaktinde arş titrer, sallanır' demiştir "
Ubeyd b Umeyr'den şöyle rivayette bulunulmuştur: "Davud'un (as) gözyaşlarından çevresinde bir bahçe oluşmuş Allah Teâlâ ona vahyederek: 'Ey Dâvûd, malını ,mülkünü, evlad-u iyâlini artırmamı ister misin?' demiş O da: Yâ Rabbi, (sadece) beni bağışlamanı isterim' demiştir "[ age s 163 ]
Ömer b Abdurrahman, Vehb b Münebbih'in şöyle dediğine şahit olduğunu söylemiştir: "Dâvûd (as), hata ettiği zaman gözyaşlarından (ağzına isabet edenler) hariç, yemek yememiş, içeceklerini de ancak gözyaşları ile karışık içmiştir "
Ömer b Abdurrahman, Vehb b Münebbih'in şöyle dediğine şahit olduğunu söylemiştir: "Dâvûd (as): Ya Rabbi! Ben güneşin hararetine tahammül edemiyorum; ateşinin sıcaklığına nasıl dayanırım! Ya Rabbi! Ben Senin rahmetinin sesine (gök gürlemesine) tahammül edemiyorum; azabının sesine nasıl dayanacağım?' demiştir "[ İbnü'l Mübarek ez-Zühd s 123 ]
Ömer b Abdurrahman, Dâvûd (as)'un, dualarında: "Ey Allahım! Beni (Seni) unutacak kadar fakir kılma(dığım gibi), (Sana karşı) azgınlık edecek kadar da zengin etme" dediğinin kendisine söylenildiğini haber vermiştir
Ca'fer Ebû İmrân el-Cevnî'nin şöyle dediğine şahit olduğunu haber vermiştir: "Ebû İmran: 'Sana davacıların haberi ulaştı mı? Ma'bedin duvarına tırmanıp, Davud'un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu ? âyetini okumuş ve 'Davud'un yanına gelmişler ve o da onlardan korkmuştu'[Sâd sûresi 38/21 ] dedikten sonra, Korkma, biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme, bizi dosdoğru yola götür' dediler [ Sâd sûresi 38/22 ] (Şeklindeki[Muhammed b Osman b Müsebbih eş-Şeybânî Ebû Bekir'dir Ca'd diye bilinmektedir Arab dili ve Kıraat âlimidir Bağdatlıdır Eser lerinden bazıları: Hukûku'l-lnsân, en-Nâsih ve'l-mensûh, Ma'âni'l-Kur'ân, el-Müzekker ue'l-müennes v lt 288 b 901 de vefat etmiştir [Kitabın birinci baskısından mütercimler]]devamım zikrederek şöyle demiştir ) 'Davalıların oturduğu kuma (yere) oturun' demiş ve onlar da gösterilen yere oturmuşlardır Dâvûd (as/un 'Anlatın bakalım' demesi üzerine, birisi: 'Bu kardeşimin doksandokuz koyunu var Benim ise bir tek koyunum var Böyle iken 'Onu da bana ver' dedi ve tartışmada beni yendi [ Sâd sûresi 38/23 ] dedi Dâvûd (as), bu işe şaşıp kaldı ve: Yemin olsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuş*tur Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler  [ Sâd sûresi 38/24 ] deyiverdi Diğeri ona çıkışarak: 'Ey Dâvûd! Belki sen kafası sopayla kırılacak adamsın' dedi ve kalkıp gittiler Dâvûd (as), derhal hatâsından dolayı azarlandığım anladı ve olduğu yerde secdeye kapanarak kırk gün, kırk gece farz namazlar hariç olmak üzere kafasını hiç kaldırmadı Öyle ki sonunda eli, yüzü ve dizleri yara bağladı Bir melek gelerek! 'Ey Dâvûd! Ben Rabbinin elçisi*yim, Sana, seni bağışladığım, artık kafanı kaldırmanı söylüyor' dedi Dâvûd 'Nasıl olur ya Rabbi! Sen adaletle hükmedersin, Sen Deyyan olansın ve Senin katında hiç bir zâlimin zulmü geri bırakılmaz, nasıl olur da beni bağışlarsın?' dedi O vaziyette Allahm dilediği zamana kadar bırakıldı Daha sonra bir başka melek gelerek Dâvûd (as)'a, 'Ey Dâvûd! Ben Rabbinin sana gönderdiği kişi*yim, Rabbin sana diyor ki: 'Sen ve beraberinde bir çocuk kıyamet gününde Bana geleceksiniz Bunu Bana davalaşacaksınız Ben de senin aleyhinde hükümde bulunarak, ona hakkını vereceğim Sonra da ondan hakkını bağışlamasını isteyeceğim, o da hakkını Bana verecek, Ben de onu cennetime koyacağım, tâ ki hoşnud olsun Sonrada seni bağışlayacağım' Dâvûd (as): 'Şimdi Senin gerçekten beni bağışladığını bildim, ya Rabbi' demiştir "
Abdurrahman b Bûzriye şöyle de mistir: "Zebur'da Dâvûd (as) ehlinin üç kısım oldukları bildirilmiş ve 'Müjdeler olsun günahkarların yoluna girmeyenlere, müjdeler olsun zâlimlerin emri*ne boyun eğmeyenlere ve müjdeler olsun serkeş, battal kimselerle düşüp kalkmayanlara!' denilmiştir "
Hasan, Dâvûd (as)'un; "Ya Rabbi! En güzel rızık hangisidir?' diye sorduğu, onun da: 'Elinin emeği olan, ey Dâvûd!' diye cevap verdiğini rivayet etmiştir
Atâ b es-Sâib'in, Ebû Abdullah el-Cedelî'nin şöyle dediği*ne şahit olduğu rivayet edilmiştir: "Allah Teâlâ, Davud'a (as) vahyederek, 'Ey Dâvûd! Beni sev, Beni sevenleri de sev ve Beni de kul*larıma sevdir!' demiştir Dâvûd (as), Ta Rabbi, bu nasıl olur, Seni seveceğim fakat nasıl onlara sevdireceğim?' demiş Cenâb-ı Hak; 'Beni anarsın ve beni ancak en güzel biçimde zikredersin' demiştir
Mesleme'den şöyle rivayet edilmiştir: "Dâvûd (as) Allah Teâlâ'ya: Ya Rabbi! Senin şükrüne ancak, yine Senin nimetinle erişip dururken, ben Sana nasıl şükredeceğim?' demiş, Allah Teâlâ da ona vahyederek, 'Elindeki nimetlerin benim tarafımdan verildiğini biliyor musun?' demiş O da, 'Evet, ya Rabbî, biliyorum karşılığını vermiş, bunun üzerine Allah Teâlâ: 'Ben senin bu durumundan, şükür olarak razı oluyorum' demiştir "
Ebû'l-Celed'den Allah Teâlâ'nın Dâvûd (as)la şöyle vahyettiği yolunda bir rivayette bulunulmuştur: "Ey Dâvûd! Sıdk (mertebesine erişen) kullarıma söyle, kendilerini beğenip te amellerine fazla güvenmesinler Zira kullarımdan herhangi birini hesaba çeker adaletimle muamelede bulunursam, mutlaka azabıma duçar olur Hatâ eden kullarıma da müjdele, çünkü Benim vazgeçip bağışlayamayacağım büyüklükte hiçbir günah yoktur "
Ebû'l-Celed'den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "Dâvûd (as), (bir gün) birisine emrederek insanları cemaatle namaza çağırmasını istemişti İnsanlar da Dâvûd (as)'un o gün vaz-u nasihatta bulunup dua edeceğini bilerek, hep beraber (namaz için) çıkmışlardı, Dâvûd (as) yerini alınca: 'Allahım bizleri bağışla' dedi ve çekilip gitti 'Ne oluyor size, neyiniz var?' şeklinde sordular Bunun üzerine bir kısmı: 'Allahın Peygamberi sadece dua etti, sonra da çekilip gitti ha!' dediler Diğerleri: 'Sübhanallah! Biz bu günün ibadet, dua, va'z-u nasihat ve terbiye günü olacağını zannediyorduk Demek sadece dua etti, öyle mi?' diye söylendiler Allah Teâla, Davud'a (as) vahyederek: 'Kavmine tebliğ et, çünkü onlar senin duanı azımsadılar Ben kimi bağışlarsam onun hem dünya hem de âhiret işlerini yoluna koyarım' dedi "
Hâlid b Sabit er-Rib'î, "Dâvûd (as)'un Zebur'u denilen, Zebur'un giriş kısmım buldum, orada: 'Hikmetin başı Allah korkusudur (yazılıydı )" demiştir
Ebû's-Selûl'ün şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Dâvûd (as), mescide gelir ve İsrailoğull arından en köhne halka hangisi ise onların yanma gider otururdu Sonra da, (kendini kasdederek) 'Miskinlerin ortasında bir miskin' derdi "
İbn Abbas (ra), Allah Teâla'nın Dâvûd (as)'a vahyederek: "Zâlimlere söyle Beni anmasınlar Çünki Beni ananı anmaya ahdettim Benîm onları anmam ise sadece onları lânetlememdir" dediğini rivayet etmiştir
Eyyûb el-Filistînî şöyle demiştir: "Dâvûd (as)'un Mezmûr'unda (yani Zebur'da) Allah Teâla'nın, 'Biliyor musun, kullarımdan kimleri bağışladım?' diye Davud'a (as) sorduğu, onun da: 'Kimler, ya Rabbi?' diye karşılık vermesi üzerine Allah Teâlâ'nın, 'Bir günah işlediği zaman, mafsalları çatırdayan (son derece pişman olan) kimselerdir, işte böyle olan kimseler üzerine gü*nah yazmamalarını meleklerime emrederim' buyurduğu, yazmaktadır
Urve, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Dâvûd (as), hurma yaprağından sepet imal eder, sonra onları çarşıya gönderip satarak elde ettiği para ile geçimini temin ederdi
KİTABU'Z-ZÜHD
İMAM AHMED B HANBEL
|