Yalnız Mesajı Göster

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M





PEYGAMBERLERİN MA'SUMİYETİ

Peygamberlerin Sonuncusu Hz Muhammed (sav)'in Masum Oluşu İle İlgili Mesele


Resulullah (sav), diğer Peygamberler gibi her türlü günahları ve kötülükleri işlemekten masumdur Şanı Yüce Allah'ın inayetiyle korunmuş ve Allah gözetimiyle her taraftan onu kuşatmıştır Buna göre Resulullah (sav)'den, Allah'ın emrine muhalefetin veya kendisine azabı gerektirecek bir günahı işlemenin meydana gelmesi mümkün değildir

Fakat Resulullah (sav), bazen gayret edip üstün olanın ve iyi olanın aksini yapmış ve bunun üzerine Rabbi ise onu uyarmıştır Lakin bu, günah ve masiyet cinsinden değildir Ancak bu ikaz cinsinden olanı ise, daha mükemmel ve üstün olanın aksine bir yapma tarzıdır Peygamberlerin makamının -diğer insanlara- üstün olmasına nispetle bazılarının şu sözündeki; "Ebrar'm (iyi kulların) hasenatı (iyilikleri), mukarreblerin (Allah'a en yakın olan kulların) seyyiat'ı (kötülükleri, günah ve kusurları) gibidir" tanımlamasında da görüldüğü üzere kendisine ikazı ve cezayı gerektirecek hata da olsa, üstün olanın aksinin yapılmasına itibar edilir

Resulullah (sav)'e ikaz şeklinde gelen bazı ayeti kerimeleri ortaya koyup doğru bir şekilde ve ikazdan ne kastedildiğini açıklayacağız Aynı şekilde yine dış görünüşü itibariyle, Resulullah (sav)'in, Allah'a karşı muhalefet ettiği ve masiyet işlediğini ifade eden diğer nassları da ortaya koyup bunların anlamlarının; Kur'an, Sünnet ve meşhur tefsir imamlarının görüşleri doğrultusunda açıklayacağız Buna göre deriz ki: "Yardımı, yalnızca Allah'tan dileriz" [108]



Bu Konuda İkaz Şeklinde Gelen Ayetler


Birinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz Siz geçici dünya malını arzu ediyorsunuz Halbuki Allah, ahireti (tercih etmenizi) ister Allah azizdir, hakimdir Eğer daha önceden Allah'ın geçmiş bir hühnü olmasaydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu"[109]

İkinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Hay Allah affedesice, doğru olanlar sana besbelli olup yalancıları bilmeden önce neden onlara izin verdin?"[110]

Üçüncü Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Yanına kör bir kimse geldi diye Peygamber (ondan) yüzünü asıp çevirdi (Ey Muhammedi) Ne bilirsin, belki de 0 arınacak yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti"[111]

Dördüncü Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi 0 zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (O vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni korumamış olsaydık, az da olsa onlarfm tuzak ve hüelerin)e meyledecektin Ve O zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve Ölümün de kat kat azabını tattırırdik[112]

Beşinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Ey Peygamber! Allah'tan sakın (ve takva üzere sebat et) ve kafirler ile münafıklara da itaat etme! Doğrusu Allah, Hakim'dir ve Alim'dir Rabbinden sana vahyolunana uy! Doğrusu (sana vahyeden) Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır "[113]

Altıncı Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Sana indirdiklerimiz (Kur'an ayetlerin)den şüphe ediyorsan, senden önce kitabı (Tevratı, İncili ve Zeburu) okuyanlara, (sana indirdiklerimizin doğru olup olmadıklarını) sor! Andolsun ki, Rabbinden (indirilen) hak (vahiy), sana gelmiştir Doğrusu Allah, yaptıklarınızdan haberdardır "[114]

Yedinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Eğer onların (küfürde direnip İslamı kabul etmeyişleri) sana ağır geliyorsa, kendi kendine yerin dibine doğru bir tünel veya göklere çıkacak bir merdiven dayayıp da onlara bambaşka bir mucize getirebilirsen, (hiç durma) Eğer Allah dilesey-di elbette onların hepsini, hidayeti (seçecek bir durum) üzerinde toplardı 0 halde sakın (bu gerçeği bilmeyen ve bunun far-jana varamayan) bilgisizlerden olma"[115]

Sekizinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Sabah ve akşam Rablerine; sırf O 'nun rızasını dileyerek (ihlash bir şekilde) dua edenleri (yanından) kovma! Onların hesaplarından (günahlarından) sana hiçbir şey yoktur Senin hesabından da onlara bir şey yoktur Ki onları kovarsın da, zalimlerden mi olasın!"[116]

Dokuzuncu Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"(Ey Peygamber!) Biz sana apaçık bir fetih (zafer) ihsan ettik Böylece Allah, (bu fethi sana kolaylaştırmak suretiyle) senin geçmiş ve gelecek olan günahlarım bağışlayıp ve (dinini yüceltmek ve senin vasıtanla ülkeleri fethemek suretiyle dünya ve ahirette ) sana olan nimetini tamamlayarak seni dosdoğru yola eriştirir[117]

Onuncu Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Hani sen, Allah'ın kendisine (en büyük nimeti olan İslam ile) nimet verdiği ve (kölelikten azad ederek evlatlık edinip daha sonra da onun efendisi olduğunu belirtip veli edinmekle) seninde nimetlendirdiğin kimseye (olan Zeyd b Harise)ye, eşin (Zeyneb bint Cahş)'ı tut ve Allah'tan kork (onu boşama) diyordun Allah'ın, (Zeyd onu boşayacak olursa, onu nikahlayacağın şeklinde) açığa vuracağı şeyi de içinde saklıyor ve insanlar (m, evlatlığının eski hanımını nikahladı diyeceklerinjden korkuyordun Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi Nihayet Zeyd'in onunla bir (evlilik) bağı kalmayınca, onu seninle evlendirdik Böylece evlatlıkların, eşleriyle bir (evlilik) bağı kalmayınca, onlarla evlenmek konusunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin Buna binaen Allah'ın emri yerine getirilmiştir"[118]

Resulullah(sav)'e, Bedir Esirleri Hakkında Yapılan İkaz:

Resulullah (sav)'in Allah'ın emrine muhalefet ettiği ve Allah'ın razı olmadığı bir fiili yaptığı zannedilen Resulullah (sav)'i ikaz eden birinci ayet Yüce Allah'ın;

"Hiçbir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz Siz (bu esirleri almakla) geçici dünya malını arzu ediyorsunuz Halbuki Allah, ahireti (tercih etmenizi) ister Allah, azizdir ve hakim'dir Eğer daha önceden Allah 'in geçmiş bir hükmü olmasaydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu[119] " sözüdür

Bazı kimseler, bu ayetten; Resulullah (sav) 'in bir günah işlediğini, bir suç işlediğini veya alemlerin Rabbi Allah'a bir konuda isyan ettiğini zannetmektedirler Nihayet onların zannettikleri gibi olmayan bu Bedir Esirleri meselesinde şiddetli ikaz indi Resulullah (sav)'in bu konudaki amacı, sadece Bedir Esirleri hakkında bazı sahabileriyle istişare etmekti Bunun sonucunda ise, ictihad edip sahabilerin çoğunluğunun görüşünün tercihiyle hükme bağladı Bunun üzerine Mekkeli müşriklerden olan esirlerin fidyelerini kabul etti Resulullah (sav)'in bu içtihadı; üstün olanın, iyi olanın ve tercih edilenin aksineydi Çünkü davanın ve İslam Dinin maslahatı gereği, Resulullah (sav)'in onlardan fidyeleri kabul etmemesi gerekmekteydi Aslında fidyeleri almanın aksine; küfrün gücünü zayıflatmak, müşriklerin büyüklüğünü -diğer Arap topluluklarına karşı- ö-nemsiz göstermek ve üstünlük ile zaferin özellikle de Allah'ın kulları için olduğunu onlara göstermek için esirlerin kanlarının dökülmesi ve akıtılması gerekmekteydi Zira bu savaş, müminler ile müşrikler arasında meydana gelen ilk savaştı Bundan dolayı da müminler için çok önemli bir savaştı

Burada, bu ayeti kerimelerin inişi ile ilgili Ashabı-ı Kiramın bazı rivayetlerini, "Me'sur Metodu"[120] şeklinde aktaracağız:

1 Tirmizî, Hakim en-Nisâburî ve Beyhakî, Abdullah ibn Mes'ud (rha)'dan şöyle rivayet etmiştir:

"Bedir savaşı gününün sonunda, esirler elde edilip Resulullah (sav)'in huzuruna getirilince, Resulullah (sav), Ashabını toplayıp

onlara:

- 'Bu esirler hakkında ne dersiniz?' diye sordu Bunun ü-zerine Hz Ebu Bekr (ra):

- 'Ey Allah'ın Resulü! Bunlar senin kavminden ve seninle akrabalıkları bulunan kimselerdir Onları serbest bırak ve (işledikleri suçtan dolayı) tevbe etmelerini iste! Belki Allah, tevbe ettikleri taktirde onların tevbelerini kabul eder' dedi (Hz Ebu Bekr (ra)'ın bu sözü üzerine) Hz Ömer (ra) ise:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Bunlar seni yalanladılar, seni asli yurdundan çıkardılar ve seninle savaştılar Bu bakımdan onları al ve boyunlarını vur' dedi (Bu ikisinin görüşünü dinleyen) Abdullah b, Revana (ra) ise:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Odunu bol alan bir vadiye git ve 0 vadiyi, onlar içindeyken ateşe ver' dedi

Abdullah b Revaha'nm bu sözünü işiten Hz Abbas ise ona: 'Sen, akrabalık bağını koparıp attın' dedi Resulullah (sav) bir süre sustu ve onlara hiçbir cevap vermedi Sonra da kalkıp evine gitti Bunun üzerine bazı kimseler: Resulullah (sav), Ebu Bekr (ra)'ingörüşünü uygulayacak, bazısı da;

Ömer (ra)'in görüşünü uygulayacak, diğer bir kısmı da; Abdullah b Revaha'nm görüşünü uygulayacak' dediler Daha sonra Resulullah (sa v) çıkıp:

- 'Allah, bazı kimselerin kalplerini öyle yumuşatır ki, sütten daha yumuşak olur Yine Allah, bazı kimselerin kalplerini de öyle bir katılaştırmıştır ki, taştan da daha katı olurlar'

Ey Ebu Bekr! Senin misâlin, İbrahim (as)'ın misâline benzer ki 0: 'Buna göre artık kim bana tabi olursa 0, bendendir Kimde bana karşı gelirse onu, sana (Allah'a) bırakırım Çünkü Sen, bağışlayıcısın ve merhamet edicisin' demişti Ve yine Ey Ebu Bekr! Senin misâlin, İsâ (as)'ın misâline benzer kiO:

'(Ey Allah'ım! Eğer) onlara azab edersen doğrusu onlar, senin kullarındır Eğer onları bağışlarsan da, güçlü ve hakim olan şüphesiz ancak sensin' demişti Sana gelince Ey Ömer! Senin misâlin de, Mûsâ (as)'m misâline benzer ki 0:

'Ey Rabbimiz! Onların (yani Firavun ve onun çevresinde bulunanların) mallarını yok et! Onların kalplerini (mühürleye-rek) sık Çünkü onlar, can yakıcı azab görmedikçe iman etmezler Ve yine Ey Ömer! Senin misâlin, Nûh (as)'ın misâline benzer ki 0:

'Nûh dedi ki: 'Ey Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden hiç birini bırakma' dedi (Nûh: 71/26)

Daha sonra Resulullah (sav): 'Sizler fakir kimselersiniz Sakın onlardan hiç bir kimse fidyesiz kurtulmasın, yahut ta boynu vurulsun' buyurdu Bunun üzerine Abdullah ibn Mes'ud:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Süheyl b Beyza bundan müstesna olsun Çünkü 0, İslama dil uzatmıştır' dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) sustu (Abdullah ibn Mes'ud: ) 'Başıma gökten taş yağacak korkusunu 0 gün hissettiğim kadar hiç bir gün hissetmiş değilim Nihayet Resulullah (sav):

- 'Süheyl b Beyza müstesna' diye buyurdu Bunun üzerine Şanı Yüce Allah,

'Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz' (Enfal: 8/87-88) a-yetini sonuna kadar indirdi[121]

2 Ahmed b Hanbel ile Müslim, Abdullah ibn Abbas (ranhuma)'dan şöyle rivayet etmiştir:

'Bedir Savaşı gününde alman esirler hakkında Resulullah (sav), Hz Ebu Bekr ve Hz Ömer'e danışmak üzere onlara:

- Esirler hakkındaki görüşünüz nedir?' diye sordu Hz Ebu Bekr:

- Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin (le akrabalıkları bulunan) amcanın çocukları ve kavminden olan kimselerdir Onlardan fidye almanı uygun görüyorum Zira bizim (onlardan aldığımız fidyelerle) kafirlere karşı bir kuvvet sağlanır Umulur ki Allah, bir gün onlara da İslama girmeleri için bir hidayet verir, (ve bize yardım olurlar)' dedi Bunun üzerine Resulullah (sav):

- 'Ey Hattab'ın oğlu! Bu konudaki görüşün nedir?' diye sorduHz Ömer:

- 'Allah'a yemin ederim ki, Ey Allah'ın Resulü! Ebu Bekr'in söylediği görüşü uygun görmüyorum Fakat ben, (elimize bir) imkanın geçtiğini görüyorum (Bu fırsattan istifade ederek) onların boyunlarını vuralım Akil'den dolayı HzAli'ye imkan ver, onun boynunu vursun Filan kimseden dolayı -Hz Ömer'in kendi yakını olan- bana imkan ver, onun boynunu vurayım Filanın yakınlığından dolayı filana imkan vei onun boynunu vursun Çünkü bunlar, küfrün liderleri ve ileri gelen kimseleridir' dedi(Hz Ömer devamla

'Fakat Resulullah (sav) benim söylediğim görüşü beğenmedi Ebu Bekr'in söylediği görüşü beğendi (ve esirlerden fidye aldı) Ertesi gün olunca, Resulullah (sav)'in ve Ebu Bekr'in yanma geldiğimde, onları, oturmuş ağlar bir vaziyette buldum Bunun üzerine: 'Ey Allah'ın Resulü! Seni ve arkadaşını ağlatan şeyin ne olduğunu bana anlatır mısın? Eğer ağlayacak bir durum bulursam bende ağlayayım Eğer ağlayacak bir durum bulamazsam bile sizin ağlaşmanızdan dolayı bende sizinle birlikte yine oturup ağlayayım' dedim Bunun üzerine Resulullah (sav):

- '(Esirlerden) fidye alınması ile ilgili görüşlerinden dolayı oturup arkadaşların (Ebu Bekr ile Ali)'a arz olunan şeyden dolayı ağlıyorum Onlara gelecek alan azabın, -yanındaki bir a-ğaca işaret ederek- bu ağaçtan daha yakın olduğu bana bildirildi Ve bunun üzerine Yüce Allah,

"Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz' (Enfal: 8/87-88) a-yetini sonuna kadar indirdi"[122]

Bu hadisi şerifler; Resulullah (sav)'e, esirlerden fidye alması ile ilgili öğüt verenlere (veya görüş bildirenlere) işaret etmektedir Ancak bu rivayetlerin çoğunda; ilk önce, HzEbu Bekr (ra)'m ismi geçmektedir Çünkü 0, mevki yönünden sahabilerin en büyüğü ve Resulullah (sav)'e, sahabilerin en sevgili olmasından dolayı, bu konuda görüşü alınanların ilkiydi Zira Resulullah (sav), Ashabıyla herhangi bir konuda istişare ettiğinde ilk önce onun görüşünü alırdı Şanı Yüce Allah, katından gelen bu şiddetli ikaz, (yanlış içtihadından dolayı) peygamberine ve onun sahabilerinin önde gelenlerineydi

ununla, Resulullah (sav)'e; öğretme ve ikaz kastıyla, esirlerden en mükemmel ve en güzel bir şekilde fidye alması ve bu gibi Önemli meselelerde yumuşak davranması gerektiği anlatılmak istenmektedir

Bundan dolayı Şanı Yüce Allah, İslanım üstünlüğünü ve konumunun yüceliğini istemektedir Abdullah ibn Abbas (ranhuma), Yüce Allah'ın, "Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz " (Enfal: 8/67-68) ayeti hakkında şöyle demiştir:

"Bu hüküm ancak Bedir savaşı günü olmuştu Çünkü Müslümanlar, 0 gün sayı bakımından az idi Bir müddet sonra Müslümanların sayısı çoğalıp güç ve kuvvetlen artınca, Yüce Allah, savaş sırasında ele geçirilen esirler hakkında şu ayeti kerimeyi indirmiştir:

'(Savaş sona erince) onları, ya karşılıksız ya da fidye ile salıverin' (Muhammedi 47/4) Bunun üzerine Yüce Allah, peygamberini ve müminleri, ele geçirilen esirlerin durumu hakkında serbest bırakmıştır Müminler isterlerse esirleri öldürürler, isterlerse onları köle edinirler, isterlerse de onlardan fidye alıp serbest bırakırlar demektir

Ayeti kerime; bu esirlerin, fidye karşılığında serbest bırakılması gerektiğini, Resulullah (sav)'in ashabıyla olan müşaveresinden ve içtihadından kaynaklandığına işaret etmektedir Üstelik Şanı Yüce Allah, "ictihad yoluyla" müminlerden bir hata meydana geldiğinde (bu hatalı ictihaddan dolayı) onları sorumlu tutmayacağına dair ezeli hikmeti işte böylece tahakkuk etmişti İşte esirler hakkında konu, Yüce Allah'ın şu sözüyle son bulmaktadır:

"Eğer daha önceden Allah'ın geçmiş birhükmü[123] olma-saydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu[124]



Resulullah (sav)'in, Münafıklara, Savaşa Çıkmamaları Hususunda İzin Vermesi İle İlgili Gelen ikaz:


Resulullah (sav)'e yapılan ikaz ile ilgili ikinci ayeti kerimeye gelince oda, Yüce Allah'ın şu sözüdür:

"Hay Allah affedesice, doğru olanlar sana besbelli olup yalancıları bilmeden Önce neden onlara izin verdin?"[125]

Bu ayeti kerime; Resulullah (sav)'in kendisinden, günahın meydana geldiğini göstermeyen ve Şanı Yüce Allah'ın, Resuluîlah (sav)'i, cihada çıkmaktan vazgeçen bazı münafıklara -cihada çıkmaya güç yet iremeyeceklerin e dair mazeretlerini bildirince- bu konuda onlara izin vermesinden dolayı Ona ikaz mahiyetinde gelen son noktayı göstermektedir Bunun üzerine Şanı Yüce Allah'ın katından, Resulullah (sav)'e bu ikaz inmiştir

Süfyan b Uyeyne, bu ayet ile ilgili olarak şöyle der: "(Allah'ın) şu güzel davranışına bir bakın! Peygamberini kınamadan önce (söze) direkt olarak af ile giriş yapıyor!"

Amr b Meymun ise bu ayetle ilgili olarak şöyle der: "Resulullah (sav) emrolunmadığı iki şey yapmıştır: Biri: (Tebük savaşma çıkarken münafıkların, Resulullah'a gelerek bazı gerekçeler ve nedenler göstererek cihada katılamayacaklarını söylediklerinde) münafıklara izin vermesi, diğeri ise; (Bedir savaşında ele geçirilen) esirlerden fidye alması İşte bunların üzerine Allah, -işte sizinde duyup dinlediğiniz gibi-peygamberini ikaz etmiştir"

Bazı tefsircilerin rivayet ettiğine göre; bu ayeti kerime, Resulullah (sav)'in Allah'tan izinsiz olarak yanlış bir davranışta bulunmasından dolayı bir üstünlük olarak Onu ikaz ettiğine işaret etmektedir Aynı zamanda bu ayet; Şanı Yüce Allah'ın, Hz Peygamber (sav)'e, değer verdiğini ve Onun, kendisine dua ile başlaması dolayısıyla mevkisinin yüceliğini sağlamlaştırdığını belirtmektedir Bu tıpkı, bir adamın kendisinin yanında çok kıymetli olan birisine, "Hay Allah affedesice, benim şu işimi nasıl yaptın? Allah senden razı olsun; benim bu cevabnna karşılık senin cevabın nedir? Allah sana afiyet versin, sen benim değerimi bilemedin!" demesi gibidir

Bu görüş; İmam Fahreddin er-Razî, Bagavî ve daha bir çoğunun ileri sürdüğü görüştür

Zemahşerî, "Keşşaf adlı tefsirinde, Yüce Allah'ın, "Hay Allah affedesice!neden onlara izin verdin?" (Tevbe: 9/43) ayetini açıklarken, Hz Peygamber'e karşı edebe uygun olmayan bir davranış sergilemiştir ki[126] oda şudur:

"Hay Allah affedesice" (Tevbe: 9/43) Bu söz, günah işlemeden kinayedir[127] Çünkü af ' kelimesi, günah işlemenin karşılığında kullanılan bir kelimedir Buna göre ayetin anlamı: 'Sen (cihada çıkmama hususunda münafıklara izin verdiğinden dolayı) günah işledin ve ne kötü bir davranış yaptın' şeklinde olmaktadır 'Neden onlara izin verdin?' (Tevbe: 9/43)

Bu söz de, Hz Peygamber'in bizzat kendisinin günah işlediğini üstü kapalı olarak açıklamaktadır Buna göre ayetin anlamı: 'Onlar senden (cihada çıkmama hususunda) izin istediklerinde ve bir takım gerekçelere sarılıp cihaddan kendilerini alıkoyduklarında sen onlara izin verdin ve izin hususunda da onlara karşı yumuşak davrandın' şeklinde olmaktadır 'Sana besbelli oluncaya kadar' (Tevbe: 9/43) Bu konuda mazeretini doğru söyleyen müminleri, yalan söyleyen münafıklardan ayırt etmeden neden onlara izin verdin' şeklinde olmaktadır"[128]

"Menâr" tefsirinin yazarı olan Reşid Rıza, bu konuyla ilgili olarak iyi iş yapmanın doruğunda güzel bir söz söylemiştir ki, biz bunun bir kısmını şöyle aktardık:

"Bazı tefsirciler -özellikle de Zemahşerî-, Yüce Allah'ın bu ayetinde geçen, Resulullah (sav)'i affettiğine dair açıklamada, edebe uymayan ifadeler kullandılar Halbuki bu tefsircilerin, Hz Peygamber (sav) konusundaki en büyük edebi yine -Yüce Allah'ın yaptığı tarzda- ayetten öğrenmeleri gerekmekteydi Hani Rabbi ve -terbiyecisi, bu hitaptan önce Hz Peygamber (sav)'in yapmış olduğu davranışı affettiğine dair bu konuda nasıl davranması gerektiğini haber vermiştir İşte (Yüce Allah'ın, Hz Peygambere olan) bu davranışı, büyüklüğün ve iyi davranmanın doruk noktasını göstermektedir Diğer tef-sirciîer ise -özellikle de Fahreddin er-Râzî gibi- ayetin son kısmını açıklama sırasında aşırıya kaçmışlardır Bu tefsirciler ise ayette geçen "af " kelimesinin, günah işlemeye delalet etmediğini ve Allah'ın kınadığı izin verme işinin de, esasta daha evla ve daha mükemmel olan bir hareketin aksine bir davranış olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır

Fahreddin er- Razi, bu konudaki sözünü şöyle belirtmiştir: 'Zenb' =' günah' kelimesi, Arap dilinde; 'masiyet' kelimesinin karşılığını ifade etmemektedir Günah, ancak 'zarara yahut maslahat ve menfaatin kaybolmasına yol açan her türlü davramş' anlamına gelmekledir Affedilen günah ise, ayette açıklanan; doğru olanları ortaya çıkarma ve mazeretlerinde yalancı olanları bilme maslahatının kaybolmasına yol açan bir günahtır

Hz Peygamber (sav)'in azarlandığı izin verme olayı, içtihadından dolayı olup kendisine gelen vahiyden dolayı değildir Bunun ise Peygamberlerden -Allah'ın salât ve selâmı onların hepsinin üzerine olsun- meydana gelmesi caizdir Çünkü Peygamberler, ictihad konusunda işlenecek olan hatadan korunmuş değildirler Ancak ittifak edilen masumiyete gelince ise; vahyin açıklanması ve onunla amel edilmesi doğrultusundaki tebliğe mahsus bir durumdur Buna göre peygamberin, vahyi, Rabbinden alıp tebliğ etmediğinde ve davranışıyla vahye muhalefet ettiğinde bile, onun yalan söylemesi ve günah işlemesi mümkün değildir Usûl alimleri, ictihad konusunda peygamberlerden meydana gelecek günahın caiz olma durumunu şöyle açıklamışlardır: 'Allah, Peygamberlerden, ictihadları konusunda meydana gelecek hataları kabul etmez Bilakis onlara bu konuda doğru olanı açıklar Bu konu, sağlam bir işin gerektirdiği şekilde hareket etmekten ibarettir Yüce Allah'ın, peygamberin; ilk önce affedildiğini haber vermesi, sonrada Ona doğru olanı açıklaması O'nun, peygamberine olan lütfundandtr"[129]



Resulullah (sav)'in, Mümin Bir Kimseden Yüz Çevirip Suratını Asması Üzerine Gelen İkaz:


Bu da, Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber, ondan) yüzünü asıp (müşriklere doğru) çevirdi (Ey Muhammedi) Ne bilirsin, belki de 0 arınacak yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti " (Abese: 80/1-4)

Peygamberlerden masiyetin meydana gelebileceğini ve onlar için masumiyetin vacip olmadığını iddia eden kimseler, bu ayetin zahirine sarılmaktadırlar Böyle bir iddia, ayetin doğru anlamım idrak edememekten ve anlayamamaktan kaynaklanan bir hatadır Ayetin iniş sebebi; Resulullah (sav)'in masiyet işlemediğini, yalnızca evla olana ve en mükemmel olana muhalefet ettiğini göstermektedir Resulullah (sav)'de, evla olanı ve en mükemmel olanı terkettiğinden dolayı Yüce Allah Ona, en mükemmel olanı ve en üstün olanı yani müşrikleri bırakıp bir Müslümana tebliğ etmesi gerektiğini haber vermektedir

İbn Cerîr et-Taberî, Abdullah ibn Abbas (ranhüma)'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir:

"Bir ara Resulullah (sav), müşriklerin ileri gelenlerinden olan Utbe b Rebia, Ebu Cehil b Hişam ve Abbas b Muttalib'i İslama davet ettiği bir sırada -zira onların İslama girmeleri hususunda fazlaca ilgi gösteriyor ve inanmalarını çok arzuluyordu ki- yürüyerek Resulullah (sav)'e Abdullah ibn Ümmü Mektum denilen kör bir adam geldi Resulullah (sav) ise müşriklerin ileri gelenlerini İslama davet etmekle meşguldü Abdullah ibn Ümmü Mektum, Resulullah (sav)'e, kendisi için Kur'an'dan bir ayet okumasını isteyerek:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret' der ve isteğinde ısrarlı davranır Resulullah (sav), müşriklerin ileri gelenlerine anlattığı konunun kesilmesini istemez ve ondan surat asıp yüz çevirir ve onun bu şekilde konuşmasını hoş karşılamaz Ve diğerlerine yönelerek kaldığı yerden konuşmasına devam eder Bunun üzerine Yüce, Allah 'Yanma kör bir kimse geldi diye yüzünü asıp çevirdi' (Abese: 80/1-2) ayetlerini indirir Onun hakkında bu vahyin inmesinden sonra Hz Peygamber (sav) Abdullah ibn Ümmü Mektum'a fazlaca ilgi göstermiş ve onunla konuşmaya yönelerek, 'Bir ihtiyacın var mı? Bir şey istiyor musun?' dedi

İbn Cerîr derki: "Yüce Allah, kör kimsenin adını, fazla gereksinim duymadığından dolayı, üstü kapalı olarak anmıştır Sanki burada Hz Peygamber (sav)'in, onun kör olmasından dolayı yüz çevirdiği söylememektedir Bu davranışın aksine Hz Peygamber (sa v)'in, kör olan Abdullah'a; sevgi ve şefkat göstermesi, ona (sıcak bir şekilde) yaklaşması ve ona hoş geldin demesi gerekirdi"[130]

Ayetin iniş sebebinden anlaşıldığı gibi; Resulullah (sav), Kureyş'in ileri gelenlerini İslam'a davet etmekle meşguldü Bunların peşlerinden gelenler de Müslüman olur ümidiyle, onların Müslüman olmasını çok arzuluyordu Bundan dolayı da Resulullah (sav), yanında bulunan Kureyş'in ileri gelenleriyle meşgul olduğu bir sırada, kör olan Abdullah ibn Ümmü Mektum (ra) yanma gelerek: 'Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret' dedi Resulullah (sav) ise onun bu isteğine o sırada cevap vermekten kaçındı Çünkü Resulullah (sav)'e göre; Kureyş'in ileri gelenlerine İslam'ı tebliğ etmesi, bu şahsın isteğinden daha Önemli ve daha büyüktü Bunun üzerine Yüce Allah, Hz Peygamber (sav)'i kınadı ve onun için; en üstün olanın ve en iyi olanın, kendisine gelen o kör adamın isteğine cevap vermesi gerektiğini bildirdi

Fahreddin er-Râzî ise bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Peygamberlerden günahın meydana geleceğini söyleyenler, bu ayeti delil tutarak; Yüce Allah'ın, bu yaptığından dolayı Hz Peygamber (sav)'i kınaması, o fiilin masiyet olduğunu gösterir dediler Bu iddia, gerçekten ve hakikatten uzak ve kuru bir iddiadır Biz, bunun; (önceden) tayin edilmiş bir takdiri ilahi olduğunu daha önce açıklamıştık Şu kadar var ki; Hz Peygamber (sav)'in tek tarafa ilgi göstermesi, zenginleri, fakirlere tercih ettiği zanmnı uyandırıyor Böyle bir davranış ise,

Hz- Peygamber (sav)'in kişiliğine ve yapısına uygun düşmez Bu taktirde bu davranış, ihtiyatı terk ve daha üstün olanı bırakma şeklindeki bir davranış olur ki, bu, suç ve günah anlamını taşımaz"[131]

İbn Hazm ise, -bu ayete tutunarak Peygamberlerden günahın meydana geleceğini söyleyenlere- şöyle cevap vermiştir: 'Yüce Allah'ın, 'Yanına kör bir kimse geldi diye yüzünü asıp çevirdi' (Abese: 80/1-2) ayetlerine gelince ise; 'Resulullah (sav)'in yanma Kureyş'in bazı ileri gelenleri oturmuştu Resulullah (sav)'de, onlara, İslam'ı tebliğ ediyordu Çünkü Resulullah (sav), onların Müslüman olmasını çok arzuluyordu Zira bunlar Müslüman oldukları taktirde Kureyş'ten bir çok kimsenin Müslüman olacağını ve böylece İslam Dininin, daha iyi yayılacağını biliyordu Bunu yanı sıra kendisinin yanında beklemekte olan bu kör kimsenin; kendisinden, dini konularda bir şeyler sorduğunda -ona cevap vermediği taktirde- onun çekip gitmeyeceğini bildiğinden ve ondan daha önemli iyi bir işin gitmesinden korktuğundan dolayı onunla meşgul olmadı Zira onun çekip gitmesinden korkmuyordu Çünkü o şahıs, mümin bir kimseydi Biraz daha bekleyebilirdi Görünüşteki bu tavır, din konusunda yani onların Müslüman olmalarının İslam'a daha faydalı olacağı kay-gısmdandı Kur'an'ın muzaffer olmasındaki bu gayret, sadece işin dış görünüşündeydi Allah'a daha iyi yaklaşmak gayesiyle, eğer bugün bizden birisi, Resulullah (sav)'in yaptığını yapsa elbette sevap kazanır Ama Yüce Allah, Resulullah (sav)'i; kendi katında faziletli, iyi ve takvalı olan bu kör kimsenin isteğini kabul etmesi, müşrikleri İslam'a davet etmesinden daha üstün olmasından dolayı onu kınamıştır [132]



Resululîah (sav)'in Müşriklere Meyletmesine Dair Gelen İkaz:


Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi O zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (O vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni kommamış olsaydık, az da oha onlar(ın tuzak ve hilelerinje meyledecektin Ve O zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve ölümün de kat kat azabını tattırırdik"[133]

Bu ayeti kerimeler, dış görünüşü itibariyle, Resululîah (sav)'in müşriklerle uyuşmaya dair yaklaştığını ve onlara meylettiğini göstermektedir Halbuki böyle bir şey, vahyi tebliğ etme konusunda büyük bir günahtır Zannedildiği gibi böyle bir şey, kesinlikle Resululîah (sav)'den meydana gelmemiştir Zaten bu ayetin inişi hakkında şöyle bir rivayet vardır:

"Taif de bulunan Sakif kabilesi Resululîah (sav)'e gelerek; 'Araplara karşı övünebileceğimiz üç özelliği bize vermedikçe senin dinine girmeyiz Bunlar ise zekat, cihad ve namaz olup bize farz olmayacaktır Bir de, bizim taptığımız her put, bizim için çok önemlidir Bundan dolayı taptığımız her put bizce kutsaldır Putlarımıza üç yıl daha tapmamıza dair izin ver Buna göre diğer kabilelere vermediğin bu özellikleri bize vermelisin Eğer Arap kabileleri, sana: 'Niçin onlara (putlarına tapmalarına dair) izin verdin?' derlerse, 'Yüce Allah bana böyle emretti dersin' dediler Zira bu kabile, Resululîah (sav)'den istedikleri bu özellikleri kendilerine vermesini çok arzuluyorlardı Bunun üzerine Yüce Allah,

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi 0 zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (0 vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni korumamış olsaydık, az da olsa onlar(ın tuzak ve hilelerin)e meyledecektin Ve 0 zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve ölümün de kat kat azabını tattırırdık " (İsra': 17/ 73- 74) ayetlerini indirmiştir

Görüldüğü gibi bu kabilenin temsilcileri[134], Resululîah (sav)'e bir teklif sundular Resululîah (sav)'inde bu teklifi kabul etmesini arzuladılar Ama Resululîah (sav) onların bu tekliflerini kabul etmedi Çünkü Resululîah (sav), onların batıl isteklerini kabul etmekten ve bozguncu arzularında, onlara uymaktan uzaktır

İbn Kesîr (rha) konuyla ilgili olarak şöyle der:

"Yüce Allah Resululîah (sav)'i desteklediğini, hak üzerinde sabit kıldığını, zarar verebilecek kimselerin kötülüğünden ve azgınların hilesinden koruduğunu ve uzak tuttuğunu, Onun işlerini kendisinin yönettiğini ve Ona yardımı kendisinin üstlendiğini, yarattıklarından hiç bir kimseye Onu bırakmadığını, aksine onu; velisinin, koruyucusunun, yardımcısının, destekleyicisinin, galip getiricisinin kendisi olduğunu ve Onun dinini Ona düşmanlık edenlere üstün kılacağını, Ona karşı çıkıp reddedenlere galip getireceğini, dünyanın doğusunda ve batısında Onu muzaffer kılacağını haber vermektedir"[135]






Alıntı Yaparak Cevapla