Prof. Dr. Sinsi
|
Asr-İ Seadette Türkler
 ve KÜRŞAD İHTİLALİ
Esir edilen Göktürk ileri gelenleri Çin'e esir olarak götürülür Tarihe Kürşad İhtilali olarak geçen ayaklanma, bu yıkılmadan hemen sonra Çin'de esir edilen Türk prensleri tarafından organize edilmiştir Çinliler her zaman yaptıkları asimilasyonu esir türklerin üzerinde uygulamak ister Ancak bir süre sonra buna karşı çıkan Kürşad ve 39 arkadaşı ihtilal planı yaparlar Çin İmparatoru'nun geçeceği güzergahı tespit ederler Ancak ihtilal günü müthiş bir yağmur yağar Çin İmparatoru sarayından çıkmaz Planı ertelemek isterler Ancak Kürşad, Çinlilerin durumu haber almalarından korkarak planı ertelemez Belirlenen saatte sarayı basarlar Yüzlerce Çinli, bir avuç türkün eğri kılıçları altında can verirler İmparator kıl payı hayatını kurtarabilir Başarılı olamadıklarını anlayan Kürşad, arkadaşlarıyla birlikte kaçarsa da bir süre sonra etrafları çevrilir Teslim olmayı kabul etmeyince de oklanarak öldürülürler
Göktürk Devleti'nin yıkılmasını, Oğuz Türklerinin Asya steplerinden tasfiye edilmesi takip etmiştir Belki de Sevgili Peygamberimiz, gelecekte İslama hizmet edecek koca bir milletin atalarının zor durumda kalmalarına mübarek gönülleri elvermemiş, incinmişlerdi Nitekim ilk müslüman türkler Göktürk boyları içinden çıkmıştır Dahası ilk müslüman Türk devleti Karahanlılar, Göktürk Devletinin bir uzantısıdırlar İslamiyetin etrafında çelik bir duvar örerek özünün dejenere olmasını önleyen İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidi, İmam-ı Buhari, Bahaeddin-i Buhari vb alimlerin ve talebelerinin kökeni araştırıldığında yine Türk oldukları görülür Yine kurulan hemen tüm Müslüman Türk devletlerinin köklerinde Göktürklerin izleri görülür
TÜRK ELİ'ne DOĞRU
Sevgili Peygamberimizin vefatlarından sonra yeryüzüne dağılan eshabı kiramın önemli bir kısmı, genellikle kökenleri nere ise o bölgelere gidip yerleşirler Bu dağılma, Efendimizin emri üzerine gerçekleşir Efendimiz eshabına, yeryüzüne dağılmalarını, yerleştikleri yerlerde evlenmelerini ve özellikle gençlere sahip çıkmalarını emretmişlerdir Bu sebeple eshabı kiram, gençlerle karşılaşınca; "Merhaba ey Sevgili Peygamberimizin bize emanet ettikleri" diye latife ederlerdi Horasan'a düzenlenen seferlerin sadece birinde, ordu içerisinde 300 eshabın bulunduğu nakledilmektedir ki bunların büyük çoğunluğu Türkistan'a yerleşmişlerdir Bunlardan en ilginci Türklerin Arslan Baba adını verdikleri bir sahabedir ki, asıl ismi unutulmuştur
Hazret-i Hüseyin, Kerbela'da ablukaya alındığında Kufeli Şiilerin ihanetini görünce Emevi komutanı Ubeydullah b Ziyad'dan, kendisini bırakmasını ister ve Horasan'a gidip orada İslamiyete hizmet etmeyi istediğini bildirir Hazreti Hüseyin tekrar Medine veya Mekke değil de Horasan'a gitmek istemesinin sebebi de Efendimizin bu bölge halkıyla ilgili eshabına çok önemli işaretler verdiklerini göstermektedir Eshabdan bu bölgeye giden en ünlü isim, Büreyde b Husayb'dır Kabri, Merv şehrindedir Kırgızistan'a yaptığımız bir gezide Kırgızlar, Oş bölgesinde bir mevkiyi göstererek, "Sevgili Peygamberimizin arkadaşlarına ait bazı kabirler burada idi, ancak zamanla kaybolmuş" dediklerine şahit olmuştuk
Horasan'a yerleşen eshabı kiramın rahle-i tedrisinden geçen türkler müthiş bir ivme kazanırlar Birkaç kuşak sonra bütün İslam dünyasına kan kusturan Şii devletçiklerini teker teker düşürerek vefa borçlarını ödemeye başlarlar Asya kendilerine dar gelir Birbiri ardınca cihan devletleri kurarak Batının en batısındaki Kızıl Elma'ya doğru koşarlar Osmanlılar döneminde ise her bakımdan zirveye erişirler
Eshabı Kiram Türkistana giderken, Türkistan'dan da Medine'ye gelenler olmuştur Mesela Ozanların Piri diye tanınan Korkut Ata, Medine'ye gelerek Hazreti Ebubekr ile görüşerek müslüman olmuştur (14)
TÜRKLERE İLİŞMEYİN
Sevgili Peygamberimizin, Türklerle sıcak temasa geçilmemesini emrettiklerini bizzat eshabı kiramın uygulamasında da görebilmekteyiz Hazreti Ömer döneminde yıkılan Sasanilerin de kışkırtmasıyla bazı Türk boyları İslam topraklarına hücum ederler Bunlar, Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra desteksiz kalan Batı Göktürk Devleti bünyesinde yaşayan küçük devletçiklerdir Bunlara karşılık vermek için Türkistan içlerine akın yapan İslam orduları komutanı Ahnef b Kays, zafer kazandıklarını ve harekata devam etmek istediklerini bildirir Hazreti Ömer, bu isteği kesin bir dille reddeder ve "Keşke onlarla aramızda ateşten bir deniz olsaydı""Anan sana matem tutsun Harekatı derhal durdur Onlara neden ilişiyorsun Vallahi Rasulullah'tan işittim ki, Türkler yavsan otu biten yerlere kadar hakim olacaklardır " diyerek ileri harekata izin vermez Yerine eshabdan Büreyde b Husayb'i komutan olarak tayin eder İslamın, organize olarak en güçlü olduğu ve peşpeşe dünyanın iki süper gücüne bir arslan gibi atıldıkları bir dönemde, dağınık türklerden korktukları için böyle bir harekata izin verilmediğini düşünmek mümkün değildir Hazreti Ömer gibi birisini ancak Efendimizin emri durdurabilirdi Benzeri bir başka olay Hazret-i Muaviye döneminde yaşanmıştır Horasan valisi Abdurrahman b Semüre'ye bağlı İslam ordusunun bir kısmı, Türklerin hücumuna karşılık vermek için Ubeydullah b Ziyad komutasında Türkistan içlerine akınlar yaparlar Buhara ve çevresini ele geçirirler Abdurrahman bunu hoş karşılamaz (15) Ubeydullah da direkt Halife'ye yazarak kazandığı zaferi bildirir Övgü ve taltif beklerken, Hazret-i Muaviye'nin sert bir cevabıyla karşılaşır;
TÜRK HAKANI'nın KIZI
Efendimiz, peygamberlikle şereflendiklerinde İran Sasani İmparatorluğunun başında kisra olarak Nuşirevan vardır Bu zat adaletiyle ün yapmıştır Sadece İranlılar değil komşu ülke insanları dahi onun adaletine hayran kalmışlardı Nuşirevan, o yıllarda hayli güçlü olan Göktürk Hakanı'nın kızıyla evlenmiştir Bu evlilikten peşpeşe üç kız dünyaya gelir ki, İslam tarihinin en önemli şahıslarından olurlar Hazreti Ömer döneminde yıkılan Sasani İmparatorluğu'na mensup önemli kişiler esir olarak Medine'ye getirilir Aralarında Nuşirevan'ın kızları da vardır Anneleri Türk Hakanı'nın kızı, Babaları da İran kisrası olan bu nazenin kızlara Hazreti Ömer kıyamaz Eshabı kiramdan üç ünlü zatın çocuklarıyla evlendirir (16) Bunlardan Şehr Bânû Ğazele, Hazreti Ali'nin oğlu Hazreti Hüseyn ile evlendirilir Bundan Zeynel Abidin hazretleri dünyaya gelir (17) Birisi Hazreti Ömer'in oğlu Salim (veya Asım) ile evlendirilir Bunun kızından da Emevi halifelerinden Ömer b Abdülaziz dünyaya gelir ki; adaleti ile ün yaptığı için ikinci Ömer diye anılır Üçüncü kız Hazreti Ebubekr'in oğlu Muhammed ile evlendirilir Bu evlilikten Kasım b Muhammed hazretleri doğar (18)
SONSÖZ
Biz kaynaklardan ulaşabildiklerimizi sizlere aktarabiliyoruz Ancak bunların çok sınırlı olduğunu da hemen ifade etmek durumundayız Bu konuda asıl hizmet verecekler, konuya profesyonel olarak eğilebilecek türk tarihçileri ve hadisi şerif uzmanları olacaktır şüphesiz Bizim yaptığımız bir kibrit yakmaktan öte değildir Ehil eller harekete geçerlerse tarihimizde karanlık kalmış noktalar aydınlanmış olacaktır
ASR-I SEADETTETÜRKLER
DİPNOTLAR
1 Eski insanları toptan putperest görmek isteyenler buna bir de yer tanrısı ilave etmişlerdir Eski Türklerde yer tanrısı, dağ tanrısı gibi putperest bir zihniyet yoktu Zaten bu, onlardaki tek tanrı inancıyla ve yaratıcının sıfatlarıyla çelişmektedir Eski insanların toptan putperet oldukları, daha sonra tek tanrıcılığa ulaşıldığı fikri, "tek tanrıcılığa Tevrat ile ulaşıldı" iddiasında bulunan batılı bilim adamlarının tezidir
2 Şecere-i Terakime; Ebul Ğazi Bahadır Han, s 239, Haz Z K Ölmez, Ankara-1996
3 Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye; s 1157, 72 Baskı, İstanbul-1997
4 Türk Dünyası Tarihi, II Baskı, s 36, Nevzat Kösoğlu, İstanbul-1991
5 Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre; S Başer, s 1, Ankara-1990
6 Amasya Târihi; II/56-61
7 Cahiliye dönemi şairlerine ait şiirler, 1900-1940 yılları arasında batılı müsteşriklerce derlenip çeşitli dillerde yayınlanmıştır Çoğunlukla Polonya'nın Leipzig şehrinde basılmışlardır
8 Dilleri anlaşılmazdan kasıt, yörede kimse tarafından bilinemeyen bir dildir Arabistan'da Arapçanın değişik versiyonlarının dışında, Farsça, Habeşçe, Koptça, Rumca ve İbranice konuşulmaktadır Bu dil, bunlarla da akraba değildir
9 İslam Tarihi; Medine dönemi, M Asım Köksal
10 Mu'cemu'l Buldân'da çadırın, Hendeğin kazılı bulunduğu köşelerden biri olan Seyhân mevkiinin Zübab tepesinde kurulduğu kayıtlıdır O günün hatırasına burada Zübab Camii inşa edilmiştir
11 Sahihi Müslim; Muhtasar; I/293, I/631, İstanbul-1984
12 Büğdüz'ün anlamı, Hizmet eden demektir
13 Bu tarihten itibaren asyanın en kuvvetli devleti olan Çin'in önü yıllar sonra yine Türklerin yardımıyla İslam ordusu tarafından Talas'ta kesilebilmişti
14 Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre; S Başer, s 77, Ankara-1990
15 Abdurrahman b Semüre eshabdandır Türklerle sıcak temasa geçilmemesiyle ilgili Efendimizin emirlerini muhtemelen biliyordu Ubeydullah b Ziyad sahabi değildir
16 Tarih ve Medeniyet; 57/59, Nûşirevân, Doç Dr Ahmet Şimşirgil
17 Kerbela Faciasında Hazreti Hüseyn ve bütün çocukları şehid edilir Bu sırada Zeynel Abidin'e, çok hasta bir çocuk olduğundan nasılsa ölür zannıyla ilişilmez Seyyid adı verilen Efendimizin soyu bununla devam eder Bu nedenle ona, Seyyidlerin Nuh'u adı verilir Zeynelabidin hazretleri faciadan hemen sonra Şam'a götürülür Burada doktorlar adeta seferber edilerek tedavi ettirilir
18 Kasım b Muhammed hazretleri tasavvufta 33 altun halka olarak bilinen tarikat zincirinin 4 südür (Muhammed aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekr, Selman-ı Fârisî, Kasım b Muhammed  ) Küçücük yaşında iken Selman-ı Farisi hazretlerinin yanında yetişir
                                        
ASR-I SEADETTEN PORTRELER
EBU BEKRE: (   -671) Asıl adı Nüfeyy b Mesruh'tur Babası Mesruh, meşhur Taifli tabib Haris b Kalede'nin kölesidir Annesi Sümeyye, İran Kisrası Nuşirevan tarafından kendisine ziyarete gelen Yemen Meliki Ebu'l Hayr'a cariye olarak hediye edilir İran kisrasının bir İranlıyı köle veya cariye yapması mümkün değildir Eğer Çinli veya Moğol olsaydı, Arabistan'da az görülür bir sima olacağından kaynaklara mutlaka geçerdi Bu nedenle Sümeyye'nin Türk olduğu düşünülebilir Sümeyye ismi, muhtemelen araplarca verilmiş bir isimdir Nitekim asıl ismi kaynaklarda Bâmıh (Pamuk) olarak geçer
Ebu'l Hayr, Yemen'e dönerken Taif'e uğradığında hastalanınca Haris b Kalede tarafından tedavi edilir (Haris, aynı zamanda Efendimizin azılı düşmanlarından Nadr b Haris'in babasıdır ) Ebu'l Hayr bu nedenle Sümeyye'yi Haris'e hediye eder Haris te kölesi Mesruh ile evlendirir Mesruh ta İran'dan getirilmiştir İşte bu evlilikten Ebu Bekre doğar
Kızkardeşi Ezde de eshabdandır 8 H/630'de Taif kuşatmasında teslim olan esir ve kölelerin azad edileceği haberi üzerine kaleden kaçan 23 kişiden biridir Kaleden aşağıya kuyu çıkrığı (Bekre) ile indiği için Efendimiz kendisine Ebu Bekre diye iltifat eder Bu isimle tanınır
Ehl-i beytin hizmetlilerinden olur Sevgili Peygamberimizden 132 hadis-i şerif nakletmiştir Efendimizin vefatlarından sonra bir süre Bahreyn'de oturur 51/671 veya 52/672'de Basra'da vefat eder Namazını eshabdan Medine'deki kardeşliği Ebu Berze el Eslemi kıldırmıştır
Asrı Seadet döneminde iki Sümeyye vardır Birisi, Ammar b Yasir hazretlerinin annesi ve ilk hanım şehid Sümeyye, diğeri de Ebu Bekre'nin annesi Sümeyye'dir Asrı Seadet dönemini iyi araştırmayanlar bu iki ismi karıştırırlar M Hamidullah ta bunlardan birisidir Bunun etkisinde kalan günümüz ilim adamlarından bazıları da aynı yanlışı tekrar edip durmaktadırlar
SALİM: (605-633) Aslen Horasanlıdır Asıl ismi bilinmemektedir Salim ismi ona Arabistan'da verilmiş bir isimdir Kaynaklarda "Salim mevla Ebi Huzeyfe / Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim" ismiyle anılır Henüz küçük bir çocukken İran'ın İstahar bölgesinden köle olarak Mekke'ye getirilir Bu bilgiye bakarak onun İranlı olduğu söylenir Ancak Arabistan'da İranlılara Farisi lakabı takılıyordu Eğer Salim de bunlardan birisi olsaydı Farisi lakabıyla anılırdı Aynen Selmân-ı Farisi gibi 
Salim, eshabdan Ebu Huzeyfe b Utbe'nin hanımı tarafından satın alınıp büyütülür Çok zeki, akıllı ve terbiyesi çok kolay karakteriyle tanınır Daha sonra da azad edilir Sadakati ve dirayeti sebebiyle Ebu Huzeyfe tarafından oğul ilan edilir Yine Ebu Huzeyfe, kardeşinin kızı Fatıma (Hind) bnt Velid ile evlendirir Hazreti Salim, Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını ezbere bilen ve en iyi okuyanlardandır Bu özellikleri sebebiyle, Sevgili Peygamberimizin övgülerini ve hayır dualarını almıştır Hicrette, Mekke'den ayrılan ve Hazret-i Ömer gibi ileri gelenlerinin de bulunduğu Muhacirlere imâm olur
Bedr dahil bütün savaşlara katılır Sevgili Peygamberimizin, "Kur'an-ı kerim'i şu dört kişiden öğreniniz" diyerek övdüklerinden birisidir Hz Ebû Bekir zamanında Müseylemet'ül Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme gazâsında Muhâcirlerin sancaktarıdır Sâlim'in sancağı taşıması dolayısıyla tehlikeye hedef olacağını gören Eshâb; "Senin başına bir zarar gelmesinden korkarız" deyince; "Eğer ben sancağı taşımayacak olursam Kur'ân-ı Kerîm ehlinin en bedbahtı olurum" cevabını verir Mürtedler, sancağı düşürebilmek için Salim'e çok şiddetli hücumlar yaparlar Sâlim, en şiddetli kılıç darbeleri altında bile "Ve mâ Muhammedün illâ resûl  / Muhammed aleyhisselam ancak Allah'ın resulüdür" (Al-i imrân; 144) âyet-i kerîmesini okumaktadır Bu sırada ağır yaralanıp düşer Yanına koşan Eshâb-ı kirâm, onun hala bu âyeti okuduğunu işittiler Şehid olunca Ebû Huzeyfe ile birlikte defnedilir
İlim ve irfânı Eshâb-ı kirâm tarafından kabûl ve tasdik edilmekle beraber Hz Ömer'in, özel bir muhabbeti ve hürmeti vardır "Eğer sağ olsaydı Salim'i halife olarak yerime bırakmak isterdim" demiştir Bir gün Sevgili Peygamberimizin yanında Sâlim'in ismi zikredilir Efendimiz şöyle buyururlar; "Muhakkak ki Sâlim, Allahü teâlâyı çok sever Eğer Allahü teâlâdan korkusu olmasaydı yine sevgisinden dolayı Allahü teâlâya isyân etmez, günâh işlemezdi " Sevgili Peygamberimiz yine bir gün şöyle buyururlar; "Kıyâmet günü birçok kimseler Tihâme dağı gibi sevâblarla gelirler Allahü teâlâ onların amellerini boşa çıkarır ve onları şiddetli bir şekilde Cehenneme atar Bu dehşetli durumdan ürperen Sâlim atılır; "Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah; biz o kavmi nasıl tanıyacağız? Seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben onlardan olmaktan çok korkuyorum " Bunun üzerine Efendimiz şöyle cevap verirler; "Ey Sâlim onlar namaz kılarlar, oruç tutarlar, fakat kendilerine harâmdan bir şey teklif edildiği zaman Allahü teâlâdan hiç korkmadan o harâmı işlerler Allahü teâlâ da onların amellerini, ibâdetlerini kabûl etmez "
HABBAB B ERET: Mekke'de yaşayan azadlı kölelerdendi Aslen Kufe'liydi (Muhtemelen Sasaniler tarafından Doğu Roma sınır boylarına yerleştirilen Türk boylarına mensuptu ) Kılıç yapmakta usta bir demirciydi Ümmü Enmar isimli bir kadının himayesinde yaşıyordu Sevgili Peygamberimiz Habbab'ın dükkanına sıkça uğrar kendisiyle sohbet ederdi
Hicreten önce Hazret-i Ebubekr'in eliyle müslüman oldu Müslüman olduğu için çok işkence gördü Sırtındaki feci işkence izlerini ömür boyunca taşıdı Efendimizin pek çok hayır dualarını aldı
Hazret-i Ömer'in kızkardeşi Fatıma bnt Hattab ile kocası Said b Zeyd'in Kur'an öğretmeni oldu
Medine'ye Hicret etti Bedr Savaşına katıldı Bu savaşta Efendimize, islam ordugahına en yakın kuyu hariç bütün kuyuların kapatılması tavsiyesinde bulundu Bu tavsiye aynen uygulandı Bundan sonra bütün savaşlarda bulundu
Hazret-i Ebû Bekir devrinde, yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda ve Suriye'nin fethinde bulundu
657’de Kûfe şehrinde vefât etti
ŞEHR B BAZAN: Aslen Hemedanlıdır Babası Bazan İran Sasani imparatorluğunun Yemen Genel valisiydi İran Kisrası'nın emri üzerine Medine'ye Efendimizi yakalamaya giden özel ekipte bulundu Sonra babasıyla birlikte müslüman oldu Oğlu Amir b Şehr de eshabdandır Efendimiz tarafından tayin edilen ilk validir Babası vefat edince Efendimizin emriyle vali olur Yalancı peygamber Esvedu'l Ansi tarafından şehid edilmiştir
Şehr, Yemen'de Ebnalar denilen topluluktandır Bunlar, İran'dan gelenlerle yerli hanımların evlenmesi sonucu ortaya çıkmış bir nesildir Atalarının İran'dan gelmesi de ilginçtir Habeşistan'ın Yemen valisi Yeksum b Ebrehe'nin yaptığı zulümler karşısında Yemenliler İran'dan yardım isterler Ancak Kisra Nuşirevan, "Yemen'in çok uzak olduğunu, ordusunu böyle bir tehlikeye atamayacağını" söyleyerek önce reddeder Ancak sonradan aklına cazip bir fikir gelir Hapishanlerdeki idam mahkumlarının Yemen'e gönderilmesini emreder Böylece İran, yığınla suçlu insandan kurtulacaktır Dahası, eğer başarırlarsa Yemen, İran'a bağlı olacaktır İşte bu insanlar MS 575'ten itibaren Yemen'e hakim olurlar Yerli kadınlarla evlenerek melez bir neslin temelini atarlarlar Yöre insanlarının Ebna ismini verdikleri bu nesil, kültürel olarak tamamen araplaşır İşte Şehr'in babası Bazan bu insanlardan birisidir Yemen'e gönderilen mahkumların arasında çok sayıda türk bulunması kuvvetle muhtemeldir İşte bu insanların tamamı, asrı saadette islamla şereflenmişlerdir
BÜREYDE B HUSAYB: (   -63/682) Eslemoğullarının Sehm kolundandır Hicret sırasında Sevgili Peygamberimizin başına konulan muazzam ödülü alabilmek için 70 kişilik bir süvari birliğiyle peşlerine düşer Mekke ve Medine arasındaki Amim bölgesinde Efendimizle karşılaşır Fakat Efendimizi şahsen tanımadığı için farkedemez Büreyde, Efendimizin tatlı dili ve güler yüzünü görüp hayran kalır Arkadaşlarıyla oracıkta müslüman olurlar Yatsı namazını birlikte kılarlar Bu sırada Meryem suresinin ilk ayetlerini bizzat Efendimizden öğrenir Sabah olunca başındaki beyaz sarığı çözerek mızrağına bağlar ve "izin verirseniz önünüzde ilk bayraktarınız olayım" diyerek Eslem arazisinden çıkana kadar refakat eder Böylece İslamın ilk bayraktarı olur Efendimiz, Büreyde'nin bu samimiyetine karşılık ona şu müjdeyi verir; "Sen, Zülkarneyn aleyhisselamın inşa ettirdiği bir şehre gideceksin ve kıyamet gününde doğu ülkesinin nuru ve rehberi olacaksın "
Uhud'tan itibaren Efendimizin bütün savaşlarına katılır Hayber'in fethinde surlarda açılan gedikten içeri ilk dalan sahabedir Efendimiz vefatlarına yakın hazırladıkları Üsame komutasındaki Suriye Ordusunun sancaktarıdır
Sevgili Peygamberimizin katipliğini de yapan Büreyde, Süleymoğullarına yazılan mektubu kaleme almıştır Kendisinden 164 hadisi şerif nakledilmiştir Süleyman ve Abdullah isimli iki oğlu bilinmektedir
Efendimiz bir konak yerinde bazı eşyaları Büreyde'nin sırtına yüklerler ve ez Zâmile / yük devesi diye latife ederler Büreyde, bu hatırasını sık sık anlatır ve şerefle naklederek; "At sırtında düşmana saldırmaktan daha güzel bir hayat şekli yoktur" derdi
Hazret-i Ömer döneminde ordu komutanı olarak görev yapar Basra şehri kurulunca buraya yerleşir Hazret-i Osman döneminde Horasan'ın fethine katılır Yezid b Muaviye döneminde 62/681 şehid düşer Horasan bölgesinde en son vefat eden sahabidir Merv şehrinde defnedilir Türkmenistan sınırları içerisinde bulunan kabri, bugün de Türkler tarafından daima ziyaret edilmektedir Ziyaretine gidenler Onu, doğunun Eyüp Sultanı olarak isimlendirirler
ABDURRAHMAN B EBZA: (70/670) Eshabı kiramdandır Huzaa kabilesinin azadlılarındandır Babası Ebza da eshabdandır Aslen Kufe'lidir Mekke'de doğdu Kur'an-ı Kerim ve fıkıh konularında derin bilgisi vardır Hazret-i Ömer'in Mekke valisi Nafi' b Abdilharis, halifeyle görüşmek için şehir dışına çıktığında bunu vekil olarak bırakır 658'de Hazreti Ali tarafından Horasan valisi olarak tayin edilir Hayatının ileri dönemlerinde Kufe'ye yerleşir ve burada vefat eder Said ve Abdullah isimli iki oğlu bilinmektedir
ABDURRAHMAN B SEMÜRE: (670) Eshabı kiramdandır Babası Semüre b Habib'dir Künyesi Ebu Said'dir Asıl ismi kaynaklarda; Abdi Külal, Abdi Kelül, Abdi Kabe olarak ta geçer Müslüman olunca Efendimiz tarafından ismi Abdurrahman olarak değiştirilir Kureyşin azadlılarındandır Mekke'nin fethinden önce müslüman olur Mute Savaşı'na ve Tebuk Seferine katılır Hazret-i Osman zamanında idari kademede görev alır Irak ve Horasan'da bulunur Basra genel Valisi Abdullah b Amir tarafından Sistan valiliğine tayin edilir Doğuya düzenlediği seferlerde, Hindistan yakınlarındaki Zerenc ve Kiş arasındaki yerleri ve Ruhhac ile Zemindaver arasındaki bölgeleri ele geçirip putları yerle bir eder Daha sonra Basra'ya yerleşir ve burada vefat eder Namazını Ziyad b Ebih kıldırdı (Ziyad'ın annesi, Sümeyye de türk kökenlidir Ebu Bekre ile anne bir kardeştir
Son derece cesur ve mütevazi bir komutandır Kendisinden 14 hadis-i şerif nakledilmiştir "Sakın kimseden idarecilik isteme Eğer isteğin üzerine emirlik verilirse, istediğinle başbaşa bırakılırsın Eğer sen istemeden verilirse Allahü tealadan yardım görürsün" hadis-i şerifinin hem muhatabı, hem de nakledicisidir
|