Prof. Dr. Sinsi
|
Tunceli Müftülüğü Hutbeleri
Hazırlayan: Feyzullah YILMAZ PÜLÜMÜR İLÇE VAİZİ İLİ : TUNCELİ TARİH : 04 06 2010 وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنِ ٱللَّغْوِ مُّعْرِضُونَ ZAMANI DOĞRU KULLANMA BİLİNCİ Muhterem Müslümanlar! Zaman ve ömür, Allah’ın insana bahşettiği en önemli sermayedir İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu bu sermaye ile kazanacağını düşündüğümüzde vaktin değeri bir o kadar daha artmaktadır Yüce Rabbimiz Müminûn suresinin ilk ayetlerinde kurtuluşa eren Mü’minlerin özelliklerini sayarken “onlar boş ve lüzumsuz şeylerden uzak duranlardır ” buyurmaktadır Bu ayetten de anlaşılacağı üzere olgun bir müslümanın boş ve lüzumsuz şeylere harcayacak vakti yoktur Sevgili Peygamberimiz de “iki nimet vardır ki insanların çoğu onun kıymetini anlama konusunda gafildirler O iki şey, sıhhat ve boş vakittir ” buyurarak zamanı doğru kullanma ve boşa vakit geçirmeme konusunda bizleri uyarmaktadır Muhterem Müslümanlar! Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz, emri gereğince kendimize şu soruları sorup, iç dünyamızda cevap vermeye çalışmalıyız: 1- Ömrümü nerede geçirdim? 2- Özellikle gençliğimi nerede tükettim? 3- Hangi ilimleri öğrenip, onlarla ne şekilde amel ettim? 4- Sahip olduğum servet ve malı nereden kazanıp nereye harcadım ? Aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki; geçmiş zaman gitmiştir ve artık geri gelmeyecektir Gelecek zaman ise ne getirir bilinmez O halde yapılması gereken en doğru şey, içinde bulunduğumuz şu saatleri en güzel şekilde değerlendirmektir “Bugün kalsın yarın yaparım” diyenler bilmeli ki, yarın da aynı şeyi söyleyecektir Aziz Mü’minler! O halde zaman bilinci oluşturma ve zamanı doğru kullanma adına, vaktimizi en iyi değerlendirerek büyük başarılar elde edebiliriz Her gün bir ayet veya bir hadis öğrenebilir, ailemizle Rabbimizin kitabından veya Peygamberimizin sözlerinden oluşan kısa bir sohbet yapabiliriz Bütün bu faaliyetin günlük on on beş dakikamıza sığabileceğini hatırladığımızda uzun vadede küçümsenemeyecek bir bilgi birikimine sahip olabiliriz Nitekim Allah Resulü: “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır ” buyurmaktadır Hutbemi Hz peygamber (sav)’in bir hadisi şerifiyle bitirmek istiyorum: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz; Ölüm gelmeden evvel hayatınızın, hastalanmadan önce sıhhatinizin, fakirlikten önce zenginliğinizin, meşguliyetten evvel boş vaktinizin, ihtiyarlıktan evvel gençliğinizin değerini biliniz
Hazırlayan: Feyzullah YILMAZ PÜLÜMÜR İLÇE VAİZİ İLİ : TUNCELİ TARİH : 11 06 2010 وَتُوبُو الي اللهِ جَمِيعاً ايها المُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ÜÇ AYLAR VE REGAİB KANDİLİ Muhterem Müslümanlar! Rahmet, bereket ve mağfiretin bol olduğu üç aylara yaklaşmış bulunmaktayız Bu mübarek aylar, imandan gelen bir aşk ve iştiyakla ibadet hayatımızın daha canlı tutulduğu, ulvi duygularımızın coştuğu, kalbimizin daha hızlı çarptığı, feyz ve bereketin doruğa çıktığı bir ilahi mevsimdir Recep ayında Regaib ve Miraç; Şaban ayında Berat; Ramazan ayında ise Kadir gecesi gibi mübarek geceler bulunmaktadır ki bu kandil geceleri üç ayların önemini daha da artırmaktadır Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s a s) bu aylarda daha çok ibadet eder ve “Allah’ım Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek kıl, bizi Ramazana kavuştur ” diye dua ederdi Muhterem Cemaat! Bu aylar duaların Allah’a arz edilmesi, yapılan ibadetlere verilen sevabın katlanması, pişmanlık gözyaşlarıyla günahların silinmesi bakımından büyük bir fırsat olmasının yanı sıra bu günler aynı zamanda kendimizi hesaba çekme ve değerlendirme bakımından da çok önemlidir Binanaleyh bu günler ve geceler vesilesiyle; Allah’ı seviyoruz diyoruz ama gerçekten O’na karşı kulluk vazifemizi yerine getirebiliyor muyuz? Peygamberimizi seviyoruz diyoruz ama onun sünnetini, ahlakını yaşama gayreti gösteriyor muyuz? Kitabımız Kur’an’dır dediğimiz halde şükrünü yeterince eda edebiliyor muyuz? gibi soruların cevaplarını düşünerek kendimizi test edebiliriz Zira Yüce Rabbimizin ikram ettiği bu dünya hayatını ibadet ve taatla değerlendirmeyenlerin pişman olacaklarını ve yarın mahşer gününde “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım ” diyeceklerini yüce kitabımız bize haber vermektedir Değerli Kardeşlerim! Malum olduğu üzere üç ayların ilki Recep ayıdır Önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece Regaip Kandilidir Allah’ın sonsuz rahmet ve kereminin bolca sağanak sağanak yağdığı bu gecede, Müslümanlar huzur ve mutluluğun manevi lezzetini tadacaktır Zira bu gecede Cenab-ı Hakk’ın rahmet ve mağfiret kapısına yönelenlere; tükenmez hazineler, paha biçilmez değerde hediyeler verilir Bir hadis-i kutside Yüce Rabbimiz: “Yok mu benden af dileyen? Affedeyim Yok mu benden bolluk isteyen? Bolluk vereyim Yok mu tövbe eden? Tövbesini kabul edeyim Yok mu hatasından pişman olan? Onu bağışlayayım ” Buyuruyor Aziz Cemaat! O halde idrak edeceğimiz Regaip Kandili vesilesiyle ruhumuzu karartan, bizi hak yoldan uzaklaştıran kötü duygu ve düşüncelerimizi kalplerimizden atalım Allah ve Resulünü bize unutturan şeyleri bir tarafa bırakalım İbadetin zevkinden bizi mahrum eden nefsin fena isteklerini frenleyelim Gönül deryamızı karanlıklara gömen; haset, kin, düşmanlık, haksızlık ve zulüm çamuruna bulaşmaktan sakınalım Aramızdaki dargınlıkları ve küskünlükleri kaldıralım Dünyamızı saran düşmanlıklara karşı birbirimize sevgiyle saygıyla ve iyiliklerle yaklaşalım Birlik ve beraberlik içinde olalım ve Allah’ın rahmeti ve bereketinden faydalanalım Bu vesileyle mübarek Regaib Kandilinizi tebrik ediyor ve Hutbemi bir ayet mealiyle bitirmek istiyorum “…Ey iman edenler, hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz ”
Hazırlayan: Abdurrazak POLAT Merkez Yunus Emre Camii Müezzin-Kayyım İLİ : TUNCELİ TARİH : 18 06 2010 ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ÇEVRE BİLİNCİ Muhterem Müminler! Allah(cc) kainatı olağanüstü bir düzen ve ahenk içinde yaratmıştır Bu gerçeği yüce Mevlamız bizlere şöyle ilan ediyor: “O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?” Bu âyet göstermektedir ki yaşadığımız çevre yani hava, su, toprak, bitki, ağaç, hayvan kısaca canlı cansız her şey bir uyum içerisinde yaratılmıştır Aziz Cemaat! Bugün insanlığın en öncelikli sorunlarından biri, çevre problemleri başlığı altında toplayabileceğimiz sorunlardır Küresel ısınma, su kaynaklarının azalması, hava kirliliği, kuraklık, ormanlarımızın azalması sebebiyle meydana gelen erozyonlar, çölleşen dünya, nesli kesilen hayvanlar, ekolojik dengenin bozulmasından dolayı baş gösteren hastalıklar hep çevremizin yani bizim problemlerimizdir Ancak şunu unutmayalım ki bugün yaşanan bu problemlerin sebebi bizleriz Cenabı Allah bu gerçeği şöyle ifade etmiştir “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır ” Değerli Kardeşlerim! Şunu asla unutmayalım ki bizler, Alemlere rahmet bir Peygamberin ümmetiyiz O Peygamber ki, sadece insanlara, hayvanlara ve bitkilere değil; cansız varlıklara bile merhamet ederdi Sevgili Peygamberimiz (sav) savaş anında dahi ordusuna; ağaçlara, bitkilere, hayvanlara yani tabiata zarar vermemeyi emretmiştir Muhterem Müminler! “Kıyamet kopuyor olsa da elinizdeki fidanı dikin”, “akan suda abdest alıyorsan bile suyu dikkatli kullan; çünkü ihtiyacından fazlası israftır” anlayışını getiren bir dinin mensupları olan bizler, yeryüzündeki en duyarlı çevreciler olmalıyız İçinde yaşadığımız dünya insanlığın birlikte seyahat ettikleri bir gemi gibidir Çevremize verdiğimiz her zarar ise, bu geminin altında açılan bir yaradır Rabbimizin bildirdiği şu ayete dikkatlerinizi çekerek hutbemi sonlandırıyorum “Yıldız, bitki ve ağaç secde ederler Göğü Allah yükseltti ve nizamı (yani dengeyi) O koydu Sakın bu dengeyi bozmayın!”
Hazırlayan: Lokman ARSLAN Pertek İlçe Müftüsü İLİ : TUNCELİ TARİH : 25 06 2010 KUR’AN EĞİTİMİ ve ÖĞRETMENİN ÖNEMİ Muhterem Müslümanlar! Bugünün küçükleri, yarının büyükleri olan çocuklarımız, geleceğimize yön verecek ciğerparelerimiz ve çok değerli varlıklarımızdır Gözlerimizin aydınlığı olan yavrularımız, Rabbimizin bizlere birer lutfu ve emaneti olup, tertemiz bir yaratılışla dünyaya gelirler Özelde kendimiz ve ailemiz; genelde ise ülkemiz ve insanlık için iyi bir gelecek bırakmanın en önemli hizmet ayaklarından birisi de, çocuklarımıza iyi bir eğitim ve terbiye vermektir İyi bir eğitim ve terbiye, çocuğun bedenen ve ruhen sağlıklı olarak topluma kazandırılması demektir Nesillerimizin sağlıklı, kültürlü, şuurlu ve faziletli olarak yetiştirilmeleri hususunda en büyük görev başta ebeveynler olmak üzere eğitimcilere ve din görevlilerine düşmektedir Yüce Rabbimiz, çocuklarımızla ilgilenmemiz hususunda şöyle buyurmaktadır: “Ey Müminler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır ” Bu ayetle ilgili olarak Hz Ömer (r a ), Sevgili Peygamberimize: “Yâ Rasulallah! Kendimizi ateşten koruruz Ancak çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?” diye sormuş, Allah Rasûlu (s a s ) de şöyle buyurmuştur: “Allah’ın sizi sakındırdığı şeylerden onları sakındırır ve Allah’ın size yapılmasını emrettiği şeyleri onlara emrederseniz ve bu şekilde onları korumuş olursunuz ” Aziz Müminler! Çocuğumuzun eğitimi denince tek yönlü düşünülmemeli; onun beşerî ihtiyaçlarının yanında ruhî donanımlara da ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır Nitekim Peygamber efendimiz (s a v) bu konuda “ Bir ebeveyn çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz” buyurmuştur Çocuğumuzun fiziksel ihtiyaçları için imkanlarımızı nasıl seferber ediyorsak, aynı şekilde onun iki kanatlı kuş misali hedefine varabilmesi için de yeterli manevî desteği sağlamamız gerekmektedir Yavrularımızın manevî ve ruhî eğitimi, yani inanç ve ahlak yönünden gelişimi hiç şüphesiz, sağlam bir dînî eğitimle mümkündür Değerli Mü’minler! Kur’an-ı Kerim’den ibadetini yapacak kadar ayet ve sure okuyup ezberlemek, her Müslümanın üzerine farzdır Yüce Allah (c c ): “Ey Muhammed! Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku ” buyurmuştur Sevgili Peygamberimiz (s a v) de: “Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir ” buyurarak Kur’an’ı Kerim okuyanların ve getirdiği evrensel mesajlarını öğrenenlerin önemine dikkat çekmiştir Bir diğer hadis-i şerifte ise: “Kur’an okuyunuz Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir ” buyurmuşlardır Saygıdeğer Kardeşlerim! Gençlerimizin din konusundaki ihtiyacını, hurafelerden uzak, sahih dini bilgi ile karşılamayı; onları itikat, ibadet, siyer ve ahlak konularında aydınlatmayı amaç edinen Diyanet İşleri Başkanlığı, okullar kapanıp çocuklarımız tatile girdikten sonra her sene olduğu gibi bu sene de “Yaz Kur'an Kursları” planlamış, çocuklarımızın anlayabileceği tarzda eserler hazırlatarak yaz kurslarında okuyacak olan öğrencilerimizin hizmetine sunmuştur Bu kurslarda başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere temel dini bilgiler üzerinde durulmakta, iman esasları ile bazı sureler, dualar ve ibadetler öğretilmekte, vatan ve millet sevgisi çocuklarımızın anlayacağı şekilde verilmektedir Böylece çocuklarımızın camilerin manevi havasının yanında Kur’an’ı Kerim’in berrak ve aydınlık dünyası ile tanışmaları sağlanmakta; vatanına, milletline, devletine ve bayrağına bağlı nesiller yetiştirilmektedir Anne, babalar ve din görevlileri olarak bizler yaz tatili süresince kurslarımıza katılan çocuklarımızla yakınen ilgilenmeli ve gerekli özeni göstermeliyiz Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s a v )’in konuyla ilgili Hadis-i Şerifi ile bitiriyorum: “Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse, harap bir ev gibidir ”
Hazırlayan: Hasan DOĞANGÜR Çemişgezek Gülbahçe Ky İmam- Hatibi İL : TUNCELİ TARİH: 01 10 2010 الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَدًاۙ وَاَن CAMİLERİMİZİN KAZANDIRDIKLARI Muhterem Müslümanlar! İslâm birleştirici, bütünleştirici ve toplumsal dayanışmayı sağlayıcı bir dindir Toplumların dayanışma içinde bulunmaları; birlik ve beraberliklerini sağlayabilmeleri, güçlü olmaları dışarıdan gelecek, yıkıcı tehlikelere karşı kendilerini koruyabilmeleri açısından oldukça önem arz eder Parçaları bir araya toplayan, bir şeyin bir kısmını diğer kısmına katan, uzlaştıran ve barıştıran anlamlarına gelen cami; toplumda ortak bir şuurun oluşmasına önemli katkılar sağlayan bir müessesedir Cami, toplumun her kesiminden insanın herhangi bir ayırıma gitmeden bir araya geldikleri, kaynaştıkları, aynı heyecanları yaşadıkları, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının doruk noktasına ulaştığı kutsal bir mekândır Bu yüzden İslâm'da cami özel bir konuma sahiptir Hz Peygamber'den günümüze kadar bu yönünü hep muhafaza etmiştir Aziz cemaat! Camiler dinî ve millî kültürümüzden ayrı düşünemeyeceğimiz değerlerimizin başında gelir Camilerimiz, çok çeşitli fonksiyonları ifa etmesi bakımından önemli müesseselerdir Camilerimiz mabet olarak görev yapmanın yanında, âdeta halkın birer eğitim ve öğretim yüksekokulu olarak da görev yapmaktadır Camilerde, müminlere her türlü kötülüklerden uzak durmalarının yanında; her türlü iyilik ve güzellikler, insan sevgisi, vatan, ezan, Kur'an sevgisi, ana-babaya, öğretmene, ulu'l-emre  İtaat anlatılır! Camiler, zengin-fakir, köylü-şehirli, amir-memur, resmi-sivil, yaşlı-genç, siyah-beyaz, yerli-yabancı  herkesi bünyesinde toplayan mekânlardır Bir ülkenin, Müslüman ülkesi olmasının mührü ve tapu senetleri gibidir Camiler; aynı safta omuz omuza, diz dize namaz kıldığımız mabetlerimizdir Üzüntülerimizi giderdiğimiz, moralimizi müspet anlamda düzelttiğimiz, birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik duygularımızı, hoşgörü anlayışımızı güçlendirdiğimiz ve pekiştirdiğimiz yerlerdir Birbirimize merhamet etmeyi, acıları paylaşmayı, kimsesiz-yoksul, dul ve yetimlere yardım etme duygularını kazandığımız mabetlerdir Kâmil manada insan olmanın yollarını ve esaslarını, camilerimizde yapılan telkin ve nasihatlerden öğrenmekteyiz Kıymetli kardeşlerim! Camilerin birçok toplumsal fonksiyonu vardır Dini eğitim ve öğretimi tamamlayan merkez gibi değişik amaçlar için kullanılmışsa da onun asıl fonksiyonu Müslümanların toplu ibadet yapmalarını sağlamaktır Kur’an-ı kerimde cin süresinin 18 ayeti kerimesinde “şüphesiz mescitler, Allah’ındır O halde Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin ”(1) Buyrularak camilerde Allah’ı anmanın gerekliliğini vurgulamaktadır Bununla birlikte tarihte; Camiler sadece ibadet ve dini eğitim ve öğretimin yapıldığı yerler değil, eğitim ve kültür faaliyetlerini tamamlayan ve alanda önemli bir unsur olan Kütüphane geleneğinin yaşatıldığı önemli mekânlardı Namaz vakitleri arasında boş vakti olan cemaat için bu kütüphaneler çok faydalı olmuştur Ayrıca camilerimizin dini ve milli kimliğin oluşmasında önemli yeri vardır Hutbemi Peygambermizin bir hadisi şerifle bitirmek istiyorum: Hz Peygamber; “Şüphesiz bedende bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa bütün beden de bozuk olur, bilin ki o da kalptir”(2) şeklindeki meşhur hadisiyle ortaya koyduğu kalbin, insandaki merkezi konumu ne ise, bireysel ve toplumsal yaşamımız bakımından camilerimizin konumu da öyle olmalıdır
Hazırlayan: Hayrullah VERGİ Görevi : Yeşilyazı Köyü İmam-Hatibi Ovacık / TUNCELİ (1)Cin suresi 72/18 (2)Buhari İL : TUNCELİ TARİH : 08 10 2010 17 / İsra - 9 KUR’AN-I KERİMİ OKUMANIN FAZİLETİ Muhterem Cemaat! Fazilet; bir şeyin taşıdığı seçkin ve kıymetli özellikler sebebiyle başka bir şeye üstün olmasıdır Fazilet hayırlı olan ve övülen bir özelliktir Noksanlığın karşıtı olup kemâli/olgunluğu ifade eder Yüce Rabbimizin (c c) biz insanlara ihsan ettiği faziletlerden biri de Kur’an-ı Kerim’i okumak ve anlamaktır Dünya ve Ahret selâmetine kavuşturan, gönüllerimizi feyiz ve bereketiyle coşturan, ebedî hayatın yolculuğunda sağlam rehberimiz olan Kur’ân-ı Kerîm’in okunmasının insana vereceği saadet ve kazandıracağı mertebe değişik Âyetler’de ifade edilmiş, Efendimiz (s a v)’in bir çok Hadis-i Şerif’inde de sık sık üzerinde durulmuştur Ve biz inanan insanların yapması gereken bir görev haline gelmiştir Evet, hepimizin bildiği gibi Mushaftaki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci sûre olan ve Kur’ân-ı Kerîm’in indirilen ilk Âyetler’i olan Alak Suresi’nin ilk beş Âyeti’nde Yüce Rabbimiz “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır Oku! Ka¬lemle (yazmayı) öğreten rabbin sonsuz kerem sahibidir 0, insana bilme¬diklerini öğretti ” Buyurmaktadır Mekke’de bulunan Nur dağının Hira mağarasında Hz Peygamberimiz (s a v)’e indirilen ilk Âyetlerin “Oku!” emri ile başlaması ve bu emrin aynı surenin üçüncü ayetinde tekrar edilmesi okumanın ve ilmin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunun, hem de Kur’an okumanın çok önemli ve faziletli bir görev olduğunun delilidir Kur'an'ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini, onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır Âyet’te Hz Peygamber'e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine in¬dirilen vahiy olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması ge¬reken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması da istenmektedir Kuşku yok ki yaratanı tanımak, bilimin de dinin de temelini teşkil eder Bu sebeple "Yaratan rabbinin adıyla oku" buyurularak Hz Peygamber'in okuma faaliyetine veya her¬hangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbin adıyla başlaması ve O'ndan yardım istemesi emredilmiştir Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Al¬lah'ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir Değerli Müminler! Bir Müslüman’ın en önemli görevlerinden birisi de, Kur’an-ı Kerim-i okumak ve okutmaktır Zira Kur’an-ı Kerim’den ibadetini yapacak kadar ayet ve sure okuyup ezberlemek, her Müslüman’ın üzerine farzdır Yüce Allah (c c ) “Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku Onun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur O’ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın” “Ey insanlar işte size rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur’an geldi” buyurmaktadır Diğer yandan, Kuran öğretimi; hem öğrenen hem öğreten için ayrı ayrı bir fazilet kaynağıdır İnsanlar arasında ilk Kur’an Öğretmeni olan sevgili peygamberimiz, Kur’an öğretimine çok önem verirdi O, sahabeden çok sayıda güzel okuyucular yetiştirmiştir Her konuda olduğu gibi Kuran öğretiminde de örnek alacağımız kişi Efendimiz (S A V)dir Zira O (s a v ): “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve onu başkalarına öğretenlerinizdir ” “ Kur’ânı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahyi getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir Kur’ânı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır ” “Allah şu Kur’an ile bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da alçaltır” “Kur’an okuyunuz Çünkü Kur’an kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir ” “Evladına Kuran öğretene kıyamet günü cennette taç giydirilir ” buyurarak Kur’an-ı Kerimi öğrenmeyi ve öğretmeyi bizlere tavsiye etmiştir Aziz Cemaat! İslam toplumu Kur’ân-ı Kerîm’in okunup okutulmasında elinden gelen gayreti göstermiş ve bu kutlu faaliyet için birçok eğitim ve öğretim müessesi inşa etmiştir Hz Peygamberin döneminde Ashâb-ı Suffe, sonraki asırlarda medreseler,günümüzde de Kur’ân Kursları… Muhterem Mü’minler! Kur’an’ın indirilişinin 1400 yılıdönümü münasebetiyle Diyanet İşleri başkanlığımız 2010 yılını Kur’an Yılı ilan etmiştir Bu vesileyle bu yıl Kur’an’la yeniden bütünleşme ve kaynaşma yılımız olsun Eğer bilmiyorsak, Kur’an okumasını öğrenelim, çocuklarımıza da öğretelim Gönüllerimizi harabeye çevirmeyelim Kur’an’ın bize ne dediğini anlamak ve yaşantımızı yeniden inşa etmek için de Kur’an Meali ve Tefsirlerini okuyalım Evimizde eşimiz ve çocuklarımızla birlikte yani ailecek, belirli bir zaman dilimini ‘Kur’an Saati’ olarak değerlendirelim Hanelerimizi ve gönüllerimizi Kur’an’la bereketlendirelim Hatim, mukabele ve Kur’an ziyafeti gibi merasimlere katılalım Kur’an konulu ilmî toplantılarda yerimizi alalım Yüce Rabbimiz bize Kur’an’ı dünyada arkadaş, kabirde yoldaş, Kıyamet gününde şefaatçi, Sıratta nur, cennette dost, cehenneme perde ve hayırlara sevkedici bir rehber kılsın Hutbemi başta okuduğum 17 İsra Suresi’nin 9 Âyeti’nin meali ile bitiriyorum: “Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler ” ******************************************** Hazırlayan:
Salih Zeki ÖZKAN Örenceler Ky İmam-Hatibi Çemişgezek / TUNCELİ İL: TUNCELİ TARİH: 17 12 2010 اِنَّ هذاَ القُرْآنَ يَهْدي لِلَّتِي هى اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ المُؤْمِنينَ الَّذِينَ يَعْمَلوُنَ الصَّالِحَاتِ انَّ لَهُمْ اَجْرًا كَبِيرًا KUR’ÂN’IN FERT VE TOPLUM HAYATINA ETKİLERİ Muhterem Müminler! Her insan bilmelidir ki, bütün mutlulukların ve yüceliklerin kaynağı İslam; İslamın temel kaynağı ise Kur’an’dır Kur’an-ı Kerimi hem sözle hem de yaşayarak insanlığa tebliğ eden Rasulü Zişan’dır İslamı bir hayat nizamı olarak kabul eden, gönlünü Rasülüllah (s a v)’e açan, şahsiyetini Kur’an’la dokuyan her insan, mümindir, müslümandır Kur’an-ı Kerim Müslümanın dilinde, gönlünde, hareketlerinde, bir sancaktır Müslümanın hayatı Kur’an’la dolu bir hayattır İlk Müslümanlar, Kur’an-ı Kerimi namazda okumak; içindekilerle amel etmek ve Allah’ın rızasını kazanmak için öğrenmişler ve öğretmişlerdir Onlar Kur’an’la yaşamışlar ve Kur’an’la o derece bütünleşmişlerdir ki geceleri Medine-i Münevvere sokaklarından geçenler evlerden yükselen Kuran sesleriyle huzur bulmuşlardır Böylece, evlerini Kuran mektebi haline getiren, çoluğuyla-çoçuğuyla cıvıl cıvıl Kuran okuyan Sahabiler, bir “Kur’an Toplumu” meydana getirmişler ve bu toplum huzur dolmuş, sevgi dolmuş, kardeşlik ve insanlık dolmuştur Yukarıda okuduğum ayeti kerimede Yüce Rabbimiz Kur’an’ın misyonunu bize şöyle anlatmaktadır: “Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan Müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler ” Bundan da anlaşılıyor ki inananlar Onunla hidayete erer yolunu şaşırmaz; Onun nuruyla görür, karanlıkta kalmaz; Onun bilgisiyle kemale ulaşır cahil olmaz; Onun adaletiyle düzelir, zalim olmaz; Onun sevgisiyle dolar, kimseye kötülük yapamaz, onunla görür, onunla yürür Değerli Kardeşlerim! Kur’an toplumunda, zulüm yoktur Diktatörlük yoktur, baskı yoktur, zayıfın, fakirin, kimsesizin ezilmesi yoktur Kur’an toplumunda kundaktaki çocuğunu duvar dibine bırakıp kaçan
|