08-02-2012
|
#6
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kalın Ve İnce Çizgileriyle Kader
İnsanların Farklı Konumlarda Olması İmtihanın ve Onlara Verilen Özgürlüğün Bir Gereğidir:
Yüce Rabbimiz isteseydi, bütün insan ve cinler tevhid üzere olur, hiç kimse O’na baş kaldıramaz ve O’nu inkar edemezdi Ama O, kullarını imtihan etmek istemiş ve bu imtihanın tabii bir gereği olarak da onlara irade/dileme yetisi vermiş ve insana verdiği bu dileme gücü kadar onu sorumlu kılmıştır
Dolayısıyla insan, yapıp ettiklerinden öncelikle kendisi sorumludur İnsanın doğru yolu bulmasına yardımcı olan ana-baba-çevre ve benzerleri, sevaba nail olurlar, ama bu onun sevabından bir şey eksiltmez Aynı şekilde insanın yoldan çıkmasına önayak olan ana-baba-çevresi de günah kazanırlar, ama bu, yoldan çıkan insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz ve onu masum hale getirmez Şimdi şu ayetleri dikkatlice okuyalım: “Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şeriatlarda) sizi denemek için (böyle yaptı) Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın Hepinizin dönüşü Allah’adır Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin gerçek tarafını) O haber verecektir ”21 “Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!”22 “Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi O halde sen, inanmaları için insanlar zorlayacak mısın?”23 “Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik Fakat, ‘Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım’ diye benden kesin söz çıkmıştır ” 24 Bu ayetler, her şeyin Yüce Allah’ın izni ve iradesiyle olduğunu açıklamaktadır Evet O’nun izni olmadan hiç kimse O’na karşı gelemez, O’na karşı bir densizlik de yapamaz Ama O, şirke-küfre-batıla şartlanmış ve saplanmış olan iman ve İslâm’a layık olmayan kimseleri de zorla iman ve İslâm’a sokmaz Bu imtihanın bir gereğidir Yüce Allah’ın müşriklere, kafirlere ve münkirlere bu fırsatı tanıması, şirke-küfre ve inkara razı olduğundan değildir elbet Fakat onlar bunu istemişler, diretmişler, hak etmişler; O da onlara bu konuda fırsat tanımıştır Bu yüzden onlar, yaptıklarının sonucuna katlanacaklardır
Yüce Mevla ezelî ve ebedî ilmi ile kimin neyi hak edeceğini, kimin neye layık olduğunu bilir “Hiç yaratan yarattığını bilmez mi? Elbette O, her şeyi bilen, tüm inceliklere muttali olandır 25 Buna göre O, herkesi layık olduğu/olacağı şeye göre ve ona uygun şartlarda yaratır İslâm beldesinde doğup büyüyenlerin Müslüman olacaklarını, Müslümanlığa layık kimseler olduklarını bildiğinden O, onlara İslâm beldesinde yetişme imkanı sağladı Ötekilere ise bu imkan sağlanmadı Sağlansaydı da zaten bir şey değişmeyecekti Ama diyelim ki, Müslüman olmayan bir beldede yetişen bir kimse, Müslümanlığa layık ve yatkın biri ise, o kimse bulunduğu şartlarda da Müslüman olabilir ve onun sevabı katlanır Nitekim küfür diyarında Müslüman olan ve Müslümanlıklarını güzelleştiren pek çok insan vardır Tıpkı bunun gibi, Müslüman bir beldede yetiştiği halde İslâm’a yatkın ve layık olmayan biri de, dinin dışında bir kimse olabilmekte, küfür ve inkarda ileri giderek günahını artırabilmektedir:
Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Günümüzde yaşayan bir kişinin, Allah katındaki değeri neyse, o kişi Hz Peygamberin Saadet çağında yaşamış olsaydı yine aynı değer ve derecede olacaktı Sözgelimi günümüzde iyi bir Müslüman kimliği sergileyen kişi Saadet Çağında yaşasaydı Ebu Bekirler halkasına; günümüzde azgın bir inkarcı olan kişi de, Hz Peygamber döneminde yaşasaydı Ebu Cehiller kervanına katılırdı Bir kişi kadın olarak dinde nereye gelmişse, erkek olsaydı geleceği yer yine aynı olacaktı Fakir bir kimsenin, o şartlarda geldiği dini seviye; zengin olsaydı geleceği seviyeden farklı olmayacaktı
|
|
|