Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Yoluna Davet Usulü
DAVETTE FITRATA UYGUN DAVRANMAK
Davette iyi niyet yetmez,ilim,usül,sabır ve fıtrata uygun muamele gerekir
İslam’ın her daveti insan içindir Dolayısıyla her insanın yaratılışı (fıtrat) farklı farklıdır Her insanın Allah ile muhabbeti ve münasebeti taşıdığı yaratılışına göre farklılık arz eder
İnsanların kâbiliyetleri değişik olduğu için; onları Hakk yoluna dâvet de farklı şekil ve derecelerde olmaktadır Bu hâli, Allah’u Teala:
"(Ey Muhammed!) [b]Rabbinin yoluna, 'Hikmet'le, güzel öğütle [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn27][b]davet et Onlarla en güzel şekilde mücadele et;” emri ilahiyesiyletebliğdeki metodu belirtmiştir
[color="RoyalBlue"]Hikmetle dâvet, ilâhî dâvette bir rütbedir Öğüt ve güzel mücâdele de aynı şekilde özel bir usül ve dâvet şeklidir Hikmetle Hakk yoluna dâvet edilecek kimse, nasihatle çağrılmaz Onun dâveti, ancak hikmetle güzel olur Mürşid-i Kâmil, kimin nasıl irşâd edileceğini, kimin ebrâr, kimin mukarrebun usûl ve üslûbunda terbiye edilmesi gerektiğini bilir
Zira insanların bir kısmı, donuk tabiatlı, katı kalpli kimselerdir Bunlar ancak Cehennem korkusuyla ve uyarıcı öğüt ve nasihatlerle yumuşayabilirler Bazıları ise; temiz bir yaratılışa sâhip, kalpleriyle nefisleri birbirine uyum ve yakınlık içinde olan kimselerdir Nefsi kalbine galip gelen kimse, nasihat ve vaazla, kalbi nefsine hâkim olan kimse de, hikmetle hakka çağrılır
Öğütle dâvete ebrâr (iyiler) uyar, bu dâvette Cennetle müjdelemek ve Cehennemle korkutmak esastır
Hikmetle dâvete mukarrebûn (kurbiyyet makamına ulaşmış sâlihler) icâbet eder Onlar bu dâvetle, kurbiyyet makâmının lütuflarına, tertemiz mârifet ilmine ve tevhidin inceliklerine çağrılırlar Onlar da, ilâhî müşâhedeleri ve rabbânî marifetleri bulduklarında, ruhları, kalpleri ve nefisleriyle icâbet ederler Böylece; kendilerine söylenen emirlere uymaları, dâveti nefisleriyle kabul ettiklerini göstermektedir [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn30]
[color="RoyalBlue"]Peygamber Efendimiz (s a v) yaşayışı, davranışı ve sözleriyle davet faaliyetinde metodun önemini vurgulamış, bu konuda en güzel ve en geçerli örnekleri vermiştir Çevreye davet için görevli olarak gönderdiği ashâbına: "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz " "Halkın seviyesine ininiz " [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn32] gibi tavsiyelerde bulunarak uygulanacak bazı metotları onlara göstermiştir
Elbette günümüzde İslâm davetini üstlenen Müslümanlar da davet faaliyetlerini usûlüne uygun bir şekilde yürütmek ve bu konuda Hz Peygamber'in tatbik ve tavsiye ettiği metotları örnek ve rehber edinmek mecbûriyetindedirler
[color="RoyalBlue"]Çünkü Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki Resulullah’ta sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü umar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir imtisal numûnesi vardır "
[color="RoyalBlue"]Peygamber Efendimiz(s a v)de: "Size iki şey bırakıyorum; onlara sarılırsanız asla dalâlete düşmezsiniz: Allah'ın Kitabı ve Resûlünün Sünneti " "Şayet Nebînizin Sünnetini terk ederseniz sapıtırsınız " [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn35] buyurarak Müslümanların genel davranış ve uygulamalarında sarılacakları kaynağı göstermiştir
İşte belirtilen bu metotlarla irşad görevine soyunanlar,gerek davranış gerekse yaşantılarında Allah ve Resulünün metotlarını hiç yılmadan sabırla,ilmi hakikatlere dayanan bir hitabetle davet ederlerse işte bu davranış Kur’an ve sünnete uygun bir tebliğ olur
İRŞADA ZARAR VEREN ZÜMRELER
Davet faaliyeti, Müslümanların kaçınılmaz görev ve sorumluluklarından birini oluşturmaktadır Gücü, bilgisi ve bulunduğu konum nispetinde ayrı ayrı her Müslüman, üzerine düşeni kadarıyla davet vazifesini yerine getirmekten mesûldür Kur'ân âyetlerinde tebliğ, Müslümanların temel vasıflarından birisi olarak yer alır Meselâ Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız " [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn36]
[color="RoyalBlue"]Bu görevin mutlak gerekliliği, şu âyette kullanılan emir kipinden, açık bir şekilde anlaşılmaktadır: "Sizden öyle bir cemâat bulunsun ki (onlar herkesi) hayra davet etsin, iyiliği emredip kötülükten sakındırsın "
[color="RoyalBlue"]Hz Peygamber (s a v) Efendimiz de: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu, imanın en zayıfıdır " buyurarak davet görevinin imanla ilişkili bir husus olduğunu belirtmiştir İslâm'a davetin önem ve gerekliliğini açıkça ortaya koyan bir başka husus da, âyetler ve hadislerde bu görevi terk edenlerin acı âkıbet ve cezalarının belirtilmiş olmasıdır Allah'ın âyetlerini ve doğruyu tebliğ etmeyenler, Allah'ın ve lânet etme şanına erenlerin lânetine uğrarlar:
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler ” [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn39]
[color="RoyalBlue"]Peygamber Efendimiz(s a v) de şöyle buyurur: "İsrâil oğulları arasında zulüm yaygınlaştığı zaman onlardan biri, diğerini bir günah işlerken görür ve önce o işten sakındırırdı Fakat ertesi günü,o adamla oturup kalkabilmek,yiyip içebilmek (menfaat sağlamak) için gördüğü kötülükten sakındırmazdı Bunun üzerine Cenâb-ı Hak onları birbirine düşürdü ve haklarında: “İsrâil oğulları’ndan olup da küfredenlere Davud’un da,Meryem oğlu İsa'nın da diliyle lânet olunmuştur Bunun sebebi,isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi Onlar, işledikleri herhangi bir fenalıktan birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı Yapmakta devam ettikleri(o hâl)ne kötü idi! “ âyetlerini indirdi Evet,siz de, ya zalime engel olursunuz ve onu hakka çekersiniz; ya da bu durum sizin başınıza da gelir " [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn41]
İşte bu sorumluluğu hisseden Müslümanlar davet yoluna gitmişler ve tebliğ vazifelerini yapmaya yeltenmişlerdir Her ne kadar buraya kadar duygu ve düşünceleri doğruysa da dinden bahsedip dine zarar verenler de çoktur Bunların başında şunlar gelir
Cahiller,söylediklerine ters hareket ederler Dini dünya menfaatlerine alet yapanlar,Münafıklar,Dindar gözüküp dini yıkanlar,Sert ve kaba davrananlar
Bu tür sıfatlara sahip olanlar Allah’a ulaşamayacağı gibi, başkasını hiç ulaştıramaz
[color="RoyalBlue"]Ömer b Abdülaziz(rah )’in belirttiği gibi, ilimsiz amel ve davet yapan kimsenin bozduğu, ıslah ettiğinden daha çoktur ”
Büyük arif Ebû Hafs el-Haddâd (k s)hak yolunda ilimsiz bir yere varılamayacağını ve cahile uyulamayacağını şu veciz ifadeyle dile getirir:
[color="RoyalBlue"]“Biz işlerini, sözlerini ve hallerini Kur’an ve sünnet terâzisinde ölçmeyen kimseyi, Allah yolunun erlerinden saymayız!”
Velilerin sultanı Cüneyt el-Bağdâdî (k s), bu konuda şu temel prensibi ortaya koyar:
[color="RoyalBlue"]“Bizim yolumuz Kur’an ve sünnete bağlı ve her şeyi ile onlarla kuşatılmıştır Manevi terbiyesinden önce gerektiği kadar Kur’an’ı ezberlemeyen ve lazım olan sünneti yazıp öğrenmeyen kimseye bu yolda tâbi olunmaz ”
Bu tür insanlar her ne kadar niyetlerinin güzel olması ve sorumluluk duygusuyla muhabbetten davet yolunu seçmişlerse de, ilim birikimleri bulunmadığından davet edeyim derken dini hassasiyetlerden insanları soğutması ve uzaklaştırması muhtemeldir Bu zümreye düşen ilmi birikimlerle donanmalarıdır
Davet emrini dünyevi çıkarlar doğrultusunda kullanarak,dinin emir ve yasaklarını çıkarları eksenlerinde değerlendirenler,bu çıkarcı davranışları yüzünden sorumlu olacaklardır
[color="RoyalBlue"]Halbuki Allah Teala Resulullah (s a v)'e: "(Ey Muhammedi Onlara “Bu (tebliğime ve uyarılarıma) karşılık sizden bir ücret istemiyorum” buyurarak davette dünyevi gailelerin olmayacağını belirtmiştir
İslâm’a davet eden, boş çekişmelerden ve münakaşalardan uzak durur Hele din konusunda kimseyle çekişmeye girmez Sürekli bir biçimde Hakk’ı hatırlatır, Allah’a çağırır, O’nun dinini yaşamanın güzelliklerini anlatır Karanlığı kötüleme yerine sürekli aydınlığı (nur’u) sunar
Davetçi, davet ettiği şeyi öncelikli olarak kendisi yaşar, yaşayışıyla örnek olur Tıpkı Hz Peygamber gibi anlattıklarının en doğru olduğunu hayatıyla ortaya koyar Davetçinin davetindeetkili olabilmesi söyledikleriyle önce kendisinin amel etmesine bağlıdır Aksi halde irşâddan olumlu sonuç alınamayacağı ayette şöyle ifade edilir:
[color="RoyalBlue"]"Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi, niçin söyleyip duruyorsunuz"
İnsanlar çoğu zaman davet edilen şeyi davetçinin şahsıyla özleştirirler Bu nedenle davetçinin yaşayışı İslâm üzere olmalıdır
"Ey Musa ve Hârun! İkiniz de Firavun'a gidin Çünkü o çok azdı Öğüt alacağını veya korkacağını umarak ona yumuşak sözler söyleyin" [url=http://www konakdersleri com/admin/editor/fckeditor html?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn47] emri ilahiyesi gereğince davet edenlerin kaba saba konuşmalarından sakınmalarını,
" (Ey habibim!) [b]Allah'ın rahmeti sebebiyle onlara yumuşak davrandın Eğer sen sert ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz insanlar, etrafından dağılır giderlerdi ” Ayeti kerimesi de bu yumuşak davranışın nasıl semere verdiğini belirtmektedir
Davette en önemli unsurlardan biri de sabırlı olmaktır Genelde davetteki en büyük handikap davetçi yapmış olduğu davetin akabinde hemen tesirin hasıl olmasını bekler Bu tesir eğer istediği gibi çabuk olmazsa küsme,darılma ve tebliğden vazgeçme gibi nefsi hisler hasıl olur ki,bu davranış Kur’an ve sünnetle bağdaşmaz Halbuki Peygamber Efendimiz(s a v)’ın saadetli hayatında ki davetler incelendiğinde göstermiş olduğu sabır ve tekrar tekrar davet de ısrar etmesi mü’minlere örnek teşkil edecek bir davranıştır
Unutulmamalıdır ki,İslâm’a, Hakka, hidâyete ve güzelliklere davet işi, yalnızca peygambere ait bir görev değildir İman edenler, güçleri nispetinde bu davet işine katılırlar Zaten Müslüman kendi dininin temsilcisidir O hem İslâm’ı yaşamaktan, hem de onu başkalarına en güzel bir şekilde ulaştırmaktan sorumludur
ALLAH DOSTLARININ İRŞADDAKİ ETKİLERİ
Rasulullah (s a v) Allah’u Teala’nın Resulü ve halifesi olarak, erkek-kadın bütün insanların Peygamberi ve rehberidir
O’na vâris olan kamil mürşitler, Rabbanî alimler de bütün beşeriyetin irşat ve ıslahı için görevlidirler Bu büyükler, hiçbir ayırım yapmadan herkese ve her kesime ilâhi daveti, iman, ihlas, takva ve güzel ahlakı tebliğ etmekle memurdurlar
Zira,manevi irşat kıyamete kadar sürecektir Çünkü, Rasulullah (s a v) Efendimizin peygamberliği devam etmektedir O’nun Allah’a davet, kalpleri tezkiye, nefisleri terbiye ve gönülleri ilâhi aşk ile doldurup ahirete yöneltme işini, derecelerine göre vârisleri (velileri) yürütmektedir
Yeryüzünde din ile yükümlü olan insan bulunduğu sürece irşat da devam edecektir
Bu işi üstlenen kamil müminler, takvada imam olabilme sıfatına ulaşmış salih zatlardır
Onlar, Kur’an-ı Hakim’de, “sabikun-mukarrebun” sınıfında tanıtılmışlardır
[color="RoyalBlue"]Büyük arif İmam Sühreverdi (k s):“Allah dostları yanında rütbelerin en yükseği irşat makamıdır Çünkü bu makama çıkan kimse, kulları Allah’a davette ve onları terbiye işinde Hz Peygamber (s a v)’e vekillik yapmaktır ”
[color="RoyalBlue"]Hz Ali(k v)yakin makamına ulaşmış,Allah’ın dinine davet ve irşat için görevlendirdiği kulları şöyle anlatır:“Yeryüzü ilâhî hükümleri ayakta tutanlardan boş kalmaz Bu kimseler ya halkın arasında bilinip tanınır veya Allah’u Teala’nın mânevî delil ve hüccetlerini korumak için gizli kalırlar Bunların nerede bulunduğunu Allah bilir Çünkü onların sayıları az, kıymetleri ise çok yüksektir Zatları gizli, fakat hâl ve hatıraları gönüllerdedir Allah’u Teala hüküm ve hüccetlerini onlarla korur Ta ki onları, kendilerinden sonra gelenlere emanet eder ve kendileri gibi olanların kalbelerine nakşeder Bu şekilde ilim tam manasıyla içlerine sirayet eder Sonuçta ruhî yakîne ulaşırlar; mülayim kimselerin sert gördükleri dahi onlar için yumuşak olur Gafillerin ürktüğü şeylerle onlar ünsiyet/muhabbet ederler Bedenleriyle dünyada bulunurken, ruhlarıyla alî makamlarda seyrederler İşte bunlar, Allah’u Teala’nın, kulları içinden seçtiği dostları, yeryüzünde dinine davet ve irşat için görevlendirdiği kullarıdır ”
Tarih boyunca İslam aleminde bu sıfatlarla donatılmış Sadat-ı Kiram en güzel irşadı yapmıştır Onlar İslam’ı dil ve halleri ile anlattıklarından gönüllere girmişlerdir
Allah Teala’nın insanlığı eğitmek için gönderdiği peygamberlerin varisi olan rabbanî alimler, bizleri eğitilmeye çağırıyor Onlar her devirde olduğu gibi bugün de yaşantılarıyla, sözleriyle insanı insan olarak yaşatabilmek için çalışıyorlar İnsanlığı hakka, adalete, barışa ve güzelliklere davet ediyorlar Kalpleri geçici sevgilerden, baki olana bağlıyorlar Onların ders verdiği o mübarek terbiye okullarında kıyamete kadar bu vazife devam edecektir
Sadat-ı Kiram, insanları kendisi gibi (salih bir hâlde) olmaya davet eder, ta ki insanlar da onun gibi salih olsunlar Ona baktıklarında, onun zühd hâlinden dolayı dünyaya karşı onlar da zühd ehli olsunlar isterler
[color="RoyalBlue"]Bu konuda Zünnûn el-Mısri(k s) şöyle demiştir: “Sana diliyle söz edenle değil ilmi (ve hâliyle) konuşanla otur ” Hasan-ı Basrî(rah) ise ondan önce şunları söylemiştir: “İnsanlara fiilin ile vaaz et(örnek ol), sadece sözünle vaaz etme ”
Kamil mürşit ilâhi emir ve mesajları devrinin insanlarına tebliğ ederken, zamanın şartlarına göre yeni içtihatlar yapıp farklı usuller belirleyebilir Müçtehitler fıkıh sahasında içtihat yetkisine sahip oldukları gibi, kamil mürşitler de ahlak ve terbiye alanında içtihada söz sahibidirler
Onlar öyledirler ki, Allah’u Teala’nın özel himaye ve desteğinde hareket eder O’nunla konuşur, O’nunla görür, O’nunla tutar, O’nunla anlar
Allah’u Teala, yeryüzünde onların adını ve irşadını yayar
Onları yer ehlinin emniyeti, gök ehlinin nazar yeri kılar Artık onlar gönüllerin reyhanı, Allah’ın has dostu, nazargah-ı ilâhi, Rabbanî sırların madeni olup yeryüzünde kulları Yüce Allah’a sevk ederler
Allah’u Teala, onların vasıtasıyla kullarını terbiye eder Onların nazarıyla ölü kalpleri diriltir Halkı kendi yoluna çevirir Onlarla ilâhi hukuku ayakta tutar
Sözleri, kalpleri Allah’a bağlar Görülmeleri nefislere şifa verir Teveccüh edip yönelmeleri kalpten kötü arzuları yok eder Yakınlıkları çirkin huyları temizler
Onlar,bahar gibi nur saçar Yaz gibi manevî meyveleri devşirirler
Onlar,kendilerine sığınılan bir sığınak,bir şeyler bulunması ümit edilen maden kaynağıdır
Onlar,Hak ile batlın arasını ayırt eden sıddık, hak adamı, dost, arif, ilhama mazhar, Allah’ın yeryüzündeki şahitleridirler
İşte onlar bu halleriyle,hikmetle davet eden,dertlerin şifası,manevî hastalıkların tâbibi Muhammed Mustafa(s a v)’in varisi olurlar
Onların bu özellikleri yanında ,davet ve tebliğ edileceği insanların fıtratını, onların tatbik edileceği zaman ve mekanın şartlarını bilmenin de gereği vardır Zira elindeki tohumu nereye ne zaman ekeceğini bilmeyen bir çiftçi tohumu zayi eder
Bu özellikleri ile donanan Allah dostları,Allah Resulüne vekaleten bu vazifeyi sürdürmeye devam etmektedirler ve kıyamete kadar da devam edeceklerdir Bu davetin iki tarafı vardır Bir tarafta yaratılışı gereğince eşrefi mahluk olan insanoğlu diğer tarafta ise hakka,hakikate,huzur ve barışa, kısaca insan olmaya davet eden kutlu elçiler  
[color="RoyalBlue"]-Bakara suresi ayet-30
[color="RoyalBlue"]-Tîn suresi ayet-4
[color="RoyalBlue"]-Fâtır suresi ayet-24
[color="RoyalBlue"]-M Saki Erol,Hayat Dengemiz,238-241
[color="RoyalBlue"]-Maide suresi ayet-67
[color="RoyalBlue"]-A'raf suresi ayet-62,68,79,93;Ahkaf suresi ayet-23
[color="RoyalBlue"]-Maide suresi ayet-99;Bu konu ile ilgili olarak Bkz Âl-î İmran-20;Maide-92;Rad-40;Nahl-35,82; Nûr-54; Ankebût-18;Yâsîn-17;Şuara-48;Teğabün-12
[color="RoyalBlue"]-Hicr suresi ayet-94,99
[color="RoyalBlue"]-Şuara suresi ayet-214
[color="RoyalBlue"]-İbn Kayyım,Zâdü'l-Mead,I,34
[color="RoyalBlue"]-Enam suresi ayet-50;Ahkaf suresi ayet-9
[color="RoyalBlue"]-Fahreddin er-Razi bu ayet ile ilgili olarak şöyle der:"Bu ayet Hz Peygamber(s a v)'in ve diğer Peygamber- lerin, ancak vahiy ile hareket ettiğini gös*terir Bu ayet, Hz Peygamber (s a v)'in ve diğer Peygamberlerin kendiliğinden hiçbir hüküm vermediğine ve içtihad etmediğine aksine bütün hükümlerin vahiyden sadır olduğunu gösterir Bu husus, "O, kendi nevasından söz söylemez O kendisine ilka edilen bir vahiyden başkası değildir " (Necm suresi ayet-3-4) ayetleriyle de kuvvet kazanmaktadır " Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb,IX,442
[color="RoyalBlue"]-Furkan suresi ayet-57
[color="RoyalBlue"]-Sâd suresi ayet-86
[color="RoyalBlue"]-Beyyine suresi ayet-5
[color="RoyalBlue"]-Enbiyâ suresi ayet-25
[color="RoyalBlue"]-Sad suresi ayet-86
[color="RoyalBlue"]-Nahl suresi ayet-125
[color="RoyalBlue"]-Yûsuf suresi ayet-108
[color="RoyalBlue"]-Ahmed b Hanbel Müsned I,26;İbn Mace, Mukaddime, 6 (43)
[color="RoyalBlue"]-Taha suresi ayet-131
[color="RoyalBlue"]-Sabuni,Peygamberler Tarihî, 59
[color="RoyalBlue"]-Mü'minun suresi ayet-23
[color="RoyalBlue"]-Hud suresi ayet-50
[color="RoyalBlue"]-Hud suresi ayet-61
[color="RoyalBlue"]-Fahreddin er-Razi, bu kelimeyle ilgili olarak şöyle der: "Buradaki hikmet, kesin inancı ifade eden kafi delil ki,işte bu ayeti kerimede de,'hikmet'adıyla adlandı*rılmıştır Bu, derecelerin en kıymetlisi ve makamlarında en yücesidir İşte bu, Al*lah'ın,”Kime de hikmet verilirse, muhakkak ki ona çok hayır verilmiştir ” Bakara suresi ayet-269 ayetinde bahsettiği delildir " Fahreddin er-Razi, Tefsiri Kebîr,XIV,377
[color="RoyalBlue"]-Güzel öğüt ise zanni ipuçları ve iknai delilerdir ki, bunlarda ayeti kerimede"Güzel Öğüt" olarakbelirtilmiş- lerdir Fahreddin er-Razi,Tefsiri Kebîr,XIV,378
[color="RoyalBlue"]-Nahl suresi ayet-125
[color="RoyalBlue"]-Sühreverdi,Gerçek Tasavvuf,125-126
[color="RoyalBlue"]-Sühreverdi,Gerçek Tasavvuf,51-52
[color="RoyalBlue"]-Buhârî, Cihad, 164
[color="RoyalBlue"]-Ebû Davud, Edeb, 20
[color="RoyalBlue"]-Ahzab suresi ayet-21
[color="RoyalBlue"]-Muvatta',Kader,3
[color="RoyalBlue"]-İbn Mace, Mesâcid, 14
[color="RoyalBlue"]-Al-i İmran suresi ayet-110
[color="RoyalBlue"]-Al-i İmran suresi ayet-104
[color="RoyalBlue"]-Müslim, İman, 78
[color="RoyalBlue"]-Bakara suresi ayet-159
[color="RoyalBlue"]-Maide suresi ayet-78-79
[color="RoyalBlue"]-İbn Mâce, Fiten, 20; Tirmizî, Tefsîru Sûrati'l-Mâide, 7
[color="RoyalBlue"]-Söz için bkz: İbnu Abdilberr, Câmiu Beyâni’l-İlm, I, 33
[color="RoyalBlue"]-Câmî, Nefahâtü’l-Üns, 185;İbnu Kayyım,Medâricu’s-Salikîn,II 484
[color="RoyalBlue"]-Kuşeyri Risâle,I,118;Subkî,Tabakâtu’ş-Şâfiyye,II,36
[color="RoyalBlue"]-Sâd suresi ayet-86
[color="RoyalBlue"]-Saff suresi ayet-2
[color="RoyalBlue"]-Taha suresi ayet-43-44
[color="RoyalBlue"]-Al-i İmran suresi ayet-159
[color="RoyalBlue"]-Sühreverdi,Gerçek Tasavvuf,102
[color="RoyalBlue"]-el-Mekki,Kutu’l-Kulub,II,100
[color="RoyalBlue"]-el-Mekki,Kutu’l-Kulub,II,267-268
|