Yalnız Mesajı Göster

Huşû Duyanların Namazları İle İlgili Hikâyeler

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Huşû Duyanların Namazları İle İlgili Hikâyeler




Huşû Duyanların Namazları ile İlgili Hikâyeler

Korkunun, imanın semeresi ve Allah'ın celâlinden hâsıl olan yakînin neticesi olduğunu bilmek gerekir Kime iman ile yakîn ihsân edilmişse, o gerek namazda, gerekse de namazın dışında daima; hatta tek başına hicran zâviyesinde ve def-i hacet için tuvalette iken dahi korkar
Çünkü Allah'ın kuluna daima muttali olduğunu bilmek, O'nun celâlini anlamak ve kendi nefsinin kusurlarını idrâk etmek korkuyu gerektirmektedir İşte bütün bu bilgilerden korku doğar Bu bilgiler, sadece namaza mahsus değildir Bu sırra binaen rivayet edildiğine göre selef-i sâlihînden bir zat Allah'tan utanıp korktuğu için kırk sene başını kaldırıp göklere bakmamıştır
Rebî b Hayseme başını ziyadesiyle önüne eğdiği ve gözlerini kapattığı için, bazı kimseler onun kör olduğunu zannederlerdi Rebî yirmi yıl boyunca İbn Mes'ud'un evine gidip gelmiştir İbn Mes'ud'un cariyesi, Rebî'yi gördüğü zaman efendisine koşar ve 'Kör dostun geldi' derdi İbn Mes'ud da câriyesinin bu sözüne gülerdi Cariye kapıyı çalan Rebî'yi daima başı eğik ve gözü kapalı olarak görürdü İbn Mes'ud, Rebî'ye her baktığında 'Ey Rasûlüm! İtaatkâr ve mütevazi olanları cennetle müjdele!' (Hac/34) ayetini okuyarak 'Allah'a "yemin ederim ki eğer Allah Rasûlü seni görseydi, sevinirdi' derdi Başka bir rivayette 'Seni severdi', diğer bir rivayette 'Gülerdi' şeklinde gelmiştir
Rebî, birgün İbn Mes'ud'la birlikte demirciler çarşısından geçiyordu, Demirci körüklerinin üfürdüğü, kıvılcımlar saçan ateşi görünce içten gelen bir nâra atarak düşüp bayıldı İbn Mes'ud (ra) namaz zamanına kadar onun başucunda oturdu Fakat Rebî bir türlü ayılmadı İbn Mes'ud daha sonra onu sırtlayarak evine götürdü, fakat o ertesi gün aynı saata kadar ayılmadı ve bu arada beş vakit namazı da kaçırdı Onun başı ucunda oturan İbn Mes'ud (ra) 'Allah'a yemin ederim ki işte korku diye buna denir' buyurmuştur
Rebî şöyle demiştir: 'Hangi namaza durmuşsam, mutlaka kendi diyeceklerimi ve bana denilecek olanları düşünmüş ve bu sahada tefekküre dalmışımdır'
Bu tür kimselerden biri de Amr b Abdullah'tır98 Bu zat namaza durduğu zaman, kızı arasıra def çalar; kadınlar da ev dahilinde istedikleri gibi, yüksek sesle konuşurlardı Fakat o bunları ne duyar ve ne de konuştuklarını anlardı Günün birinde kendisine 'Namaz dahilinde nefsin sana birşey söylüyor mu?' diye soruldu 'Evet; bana, Allah'ın huzurunda bulunduğumu ve yarın iki evden (cennet ve cehennemden) birine gideceğimi söylüyor' cevabını verdi
Yine birgün kendisine şöyle sorulmuştu: 'Bizim namaz içinde hissettiğimiz dünya hadiselerini duyuyor musunuz?' Buna şöyle cevap verdi: 'Bedenime mızrakların saplanması, bana sizin namaz içinde hissettiğiniz dünya hâdiselerini duymaktan daha sevimli gelir'
Amr hazretleri şöyle der: 'Eğer Allah ile kul arasındaki perde gözlerimin önünden kalksaydı, yakînimden zerre kadar artma olmayacaktı'
Müslim b Yesar da bu kimselerdendi Basra câmiînde namaz kılarken, câmi duvarının yıkılmasından haberi olmadığını daha önce söylemiştik
Böyle kimselerden birinde, önlenmesi ancak hastalığa yakalanan parçanın kesilmesiyle mümkün olabilecek bir hastalık belirdi Ancak o sözkonusu parçanın kesilmesine razı olmadı Kendisini tanıyanlardan biri tedbir olarak şöyle dedi: 'Namaza durduğu zaman başına gelenlerden haberi olmaz Bu nedenle, onu namazda iken ameliyat edin' Bunun üzerine, kesilmesi gereken beden parçası kendisi namazda iken yerinden alındı ve böylece tedâvisi yapıldı
Seleften biri şöyle demiştir: 'Namaz, âhiret hâdiselerindendir Bu bakımdan namaza girdiğin zaman, dünyadan çıkmış olursun'
Seleften birine 'Namazda iken, dünya hâdiselerinden birşey düşünür müsün?' diye sorulduğunda şöyle cevap: vermiştir: 'Ne namazda, ne de dışında böyle birşey düşünmem'
Yine bir zâta 'Namazda birşey hatırlar mısın?' diye sorulduğunda, 'Bence namazdan daha sevimli birşey yoktur ki onu hatırlayayım' buyurmuştur
Ebu Derdâ (ra) şöyle buyurur: Kılmaya başlamadan önce her türlü ihtiyacını görüp, namaza sade bir kalple başlamayı başarmak, kişinin fakih olmasına delâlet eder'
Seleften bazıları, vesvese korkusundan, namazlarını acele kılarlardı
Rivayet ediliyor ki, Ammar b Yâsir (ra) bir keresinde namazını acele olarak kıldı Orada bulunanlardan biri 'Ey Ebu Yekzan! Namazını çok acele kılmadın mı?' diye sordu O da cevaben şöyle buyurdu: 'Namazın hududlarından herhangi birine riayet etmediğimi ve herhangi bir unsurunu eksik yaptığımı gördün mü?' Adam görmediğini söyleyince de şöyle dedi: 'Şeytanın unutkanlığını acele olarak geçeyim diye namazı bu şekilde kıldım'
Çünkü Hz Peygamber şöyle buyurmuştu:
Kul, namaz kılar; fakat kendisi için, bu namazın yarısı, üçte biri, dörtte biri, beşte biri, altıda biri ve hatta onda birisi dahi yazılmaz
Ammar b Yâsir sözlerine şöyle devam etti: "Kişi namazından neyi, ne kadarını anlarsa, kendisi için o kadarı yazılır, buyurulmuştur"
Ashabdan Hz Talha, Hz Zübeyr ve bir grup, namazlarını herkesten daha acele ve hafif olarak edâ ederlerdi Böylece şeytanın vesvesesinden bir an evvel kurtulmayı temin ettiklerini söylerlerdi
Hz Ömer birgün minberde şöyle buyurmuştur: 'Kişi, sakalı İslâmiyet'te bembeyaz kesildiği halde, Allah Teâlâ için kâmil ve tam bir namaz kılmamış olabilir' Sahabîlerden biri 'Bu nasıl olur?' diye sorunca da şöyle buyurmuştur: 'Bununla namazda gereken huşû, tevâzu ve Allah Teâlâ'nın huzuruna yönelmeyi tamamlamadığını söylemek istiyorum'
Ebu Âliye'ye" 'Onlar ki, namazlarından gafildirler' (Mâûn/5) ayetinin kimin hakkında nâzil olduğu sorulunca, 'Namazında kaç rek'at kıldığını bilmeyen kimseler hakkında nâzil olmuştur' cevabını vermiştir
Hasan Basrî (ra) bu ayetin, namaz vaktini unutmak suretiyle, vakitten çıkaran kimse hakkında nâzil olduğunu söylemiştir
Seleften biri şöyle demiştir: 'Bu ayet-i celîle, namazını vaktinde kıldığı zaman sevinmeyen, vaktinde kılmadığı zaman da üzülmeyen; ta'cilinde hayır görmediği gibi, tehirinde de günâh telâkki etmeyen kimse hakkında nâzil olmuştur'
Bilmelisin ki, kişinin kıldığı namazın bir kısmı aleyhinde ve bir kısmı da lehinde yazılmaktadır Nitekim hadîsler de bu keyfiyete delâlet etmektedirler; her ne kadar fakihler 'Bir namaz ya doğru olur veya olmaz; bir kısmı doğru, bir kısmı da eğri olmak suretiyle parçalanmayı kabul etmez' deseler de Fakat fakihlerin de biraz önce söylediğimiz gibi hükmü doğrudur (Çünkü zâhire göre verilen bir hükümdür) Birçok hadîs, bizim söylediğimiz bu mânâya da delâlet etmektedir'Farzların eksikliği nâfilelerle giderilir'100 diye bir hadîs-i şerif vârid olmuştur
Bir hadîs-i şerifte Hz İsâ Allah Teâlâ'dan farz ibadetlerle kulum azabımdan kurtuldu Nâfile ibadetlerle de kulum bana yaklaştı' sözlerini naklettiği haber verilmektedir
Hz Peygamber de Allah Teâlâ'nın 'Kulum, benim azabımdan, ancak kendisine farz kıldığım ibâdetleri edâ etmek suretiyle kurtulur'101 buyurduğunu nakleder
Hz Peygamber, bir namazda okuduğu sûrenin bir ayetini atlar Namazı bitirdikten sonra arkasındaki cemaata: 'Ben ne okudum?' diye sorar Cemaat susar Bunun üzerine aynı suali Übey b Ka'b'a sorar Übey 'Filân sureyi okuyup, falân ayetini terkettin Bu ayetin neshedilip edilmediğini bilmiyoruz' deyince Hz Peygamber 'Sen bu işin ehlisin ey Übey?' buyurduktan sonra diğerlerine dönerek şöyle der: "Namaza gelip de saflarını tamamlayarak duran ve peygamberleri aralarında bulunan sizlere ne oluyor ki, Allah'ın Kitabı'ndaki size hangi sûrenin okunduğunu bilmiyorsunuz? İyi bilin ki, İsrâiloğulları da sizin yaptığınız gibi yapmıştı Allah Teâlâ peygamberlerine 'Kavmine söyle! Bedenleriyle huzuruma geliyor ve dillerini bana veriyorlar; fakat kalpleriyle benden uzaklaşıyorlar Yaptıklarının bâtıl olduğunu bilsinler, diye vahyetmiştir"102
Bu hadîs-i şerîf Fâtiha'dan sonra imamın okuduğu zammı sûrenin dinlenip anlaşılmasının, cemaat için bu zammı sûrenin bedeli olduğuna delâlet eder
Seleften biri şöyle der: Kişi kendisini Allah'a yaklaştırdığı inancıyla secdeye varır Oysa secdede yaptığı günâhlar, bulunduğu şehrin sâkinlerine taksim edilmiş olsaydı hepsi helâk olurdu' Bu sözü dinleyenlerden biri 'Bu iş nasıl oluyor?' diye sorunca, o zât şöyle karşılığını verir:
Kendisi Allah huzurunda secdeye varmaktadır Kalbi ise, nefsin hevasına kulak veriyor ve kendisini kaplamış olan bâtılı görüyor'
İşte namazlarında huşû duyanların özellikleri bunlardır!
Bu anlattıklarımız, daha önce vermiş olduğumuz hükümlerle birleştikleri zaman, namazda huşû ve kalp huzurunun esas olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır Yine gafletle kılınan namazın mücerred hareketlerinin âhirette pek az fayda verici olduğu da sarahaten anlaşılmaktadır En doğrusunu Allah bilir Allah'tan bizi muvaffak kılmasını niyaz ederiz!
98) Zübeyr b Avvam'ın torunu vc Abdullah b Zübeyr'in oğludur
99) Adı Refi b Mehram'dır Riyâhî kabilesine mensup olup Basralıdır
Resûlullah'ın vefatından iki sene sonra müslüman olmuş ve H 90 senesinde vefat etmiştir
100) Sünen shipleri ve Hâkim, (Ebu Hüreyre'den); Hâkim senedinin sahih olduğunu söylemiştir
101) İmam Irâkî, böyle bir hadîse rastlamadığını kaydeder Ebu Tâlib el Mekkî ise Kut'ul-Kulûb adlı eserinde bu hadîsi değişik bir ibare ile rivayet etmektedir
102) Muhammed b Nasr, Kitab 'us-Salât, (mürsel olarak); Deylemî, (Übey b Ka'b'dan); Nesâî, (Abdurrahman b Ebzî'deıı sahih olarak)


İmam Gazali


Alıntı Yaparak Cevapla