08-02-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Öyle Çok Pazarlık Ettim Ki Seninle Ey Rabbim!
İtirafımdır:
Bencilliğimi de sırtıma alıp rükûlarda eritemedim
Bedenim eğilirken huzurunda, “emrolunduğum gibi dosdoğru olma”nın ağırlığını sırtıma almayı erteledim
“Sırası değil!”di; “hele dur; sonra da olur!”du
En Sevgili’ni bir gecede ihtiyarlatan emri üzerime alınmadım
Sen dileseydin,
çocuğumun cılız nabızlarının eşliğinde,
loş ve neşesiz bir yoğun bakım odasında,
gözümü de gönlümü de,
umutsuzca,çaresizce, ürpertiyle, korkuyla bir monitörün
ekranına kilitleyebilirdin
Dileseydin, yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip,
küçücük bir duvar kıpırtısının gölgesinde, mini mini bir
sarsıntının beklentisi içinde saçlarıma aklar düşürebilirdin
İçten pazarlık mı denir buna?
Sen bilirsin Seninle ettiğim pazarlığı
Kendime sakladığım ve hatta kendimden de sakladığım sır bu
Dilime bile değdirmekten korktuğum, ağzıma almaktan utandığım öyle bir sır işte
Fısıldaması bile acı veriyor ya…
Meselâ, uzayınca Fatiha, uzayınca sûre, heceler sanki özgürlüğe giden yolu taşlar gibi kestikçe, “bitmez şimdi bu namaz!” dediğim çok oldu
Ama içimden
Kimseler duymadı
Bir Sen duydun beni ey Rabb’im
Sırrımı bir Sen bildin
Kendimi lüzumsuz hissederken seccadenin üzerinde,dudağım anlamına yetişemediğim kelimeler için oynarken, Sen beni söylediğimden fazlasıyla duydun, söyleyemediğimi de, dile getiremediğimi de bildin
Ruhumu alıp uzaklara gittiğim halde,
bir bedenimi bıraktığım halde huzurunda,
kovmadın beni,
yakınlığında tuttun
|
|
|