08-02-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Namaz Aşıkları
Efendimiz Teheccüde Ayrı Bir Önem Veriyordu
Allah Resulü, gecenin karanlık örtüsünü gündüz üzerine çektiği ve herkesin köşesine çekildiği tenha zamanlarda kalkar, Mahbub-u Hakiki'ye teveccüh eder, kulluğunu acz ve fakr lisanıyla dile getirirdi Mazhar olduğu nimetler karşısında, "Seni Hakkıyla takdir etmekten bir beşer olarak âcizim, ey Sübhan" hisleriyle iki büklüm olur ve karanlık saatleri namazın aydınlığıyla nurlandırırdı "Allah her peygambere bir arzu ve istek vermiştir Bana verilen arzu da gece kalkıp namaz kılmaktır "buyuran kul Peygamber, namaza hususiyle de gece namazına olan iştiyakını böyle dile getirirdi
Hz Aişe Annemiz (radıyallahu anhâ) bir müşahedesini şöyle aktarıyor: "Bir gece uyandığımda Allah Resûlü'nün yanımda olmadığını fark ettim El yordamıyla etrafı yoklarken elim O'nun mübarek ayağına temas etti Secdeye varmış, iki büklüm olmuştu Sessizce dinlemeye koyuldum Rabbi Rahimine şöyle niyaz ediyordu: "Allahım! Gazabından rızana; ikâbmdan af ve mağfiretine sığınırım Allahım! Başkasına değil, Senden yine Sana sığınır ve iltica ederim Senin zatını sena ettiğin gibi Sen'i sena etmekten âciz olduğumu itiraf ederim "
Bazen secdesini öyle uzatırdı ki annemiz onun ruhunu teslim ettiği endişesine kapılırdı Bazı zamanlar da küçücük hücre-i saadetinde secde etmek için başını koyacak yer bulamaz annemizin ayaklarını hafifçe iterek kendine yer açmaya çalışırdı Mekânı dardı ama gönlü ve vicdanı bütün insanları kucaklayabilecek kadar engin ve genişti Dar mekânlar ve karanlık zamanlardan Rabbinin huzuruna yürüyor; şartlar ne kadar olumsuz olsa da kulluğuna mâni olmuyordu
Yine bir seferinde Aişe annemizden müsaade alarak namaza durmuştu Ağlıyor ve gözyaşlarıyla mübarek sakalını yıkıyordu Secdeye vardığında hâlâ ağlıyor, ağlıyordu O kadar ki gözyaşlarından yer ıslanmıştı Neden sonra Hz Bilal geldi ve sabah namazı için seslendi Hz Bilal, Allah Resûlü'nü ağlamaklı bir halde bulunca dili kalbinin rikkatine tercüman oldu ve "Ey Allah'ın Resulü! Allah senin olmuş ve olacak günahlarına meydan vermediği halde seni ağlatan şey nedir?" diye sordu
Hz Peygamber onun bu suali üzerine, "Bilal! Şükreden bir kul olmayayım mı? Hem nasıl ağlamayayım? Allah Teâlâ bu gece bana 'Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip sürelerinin uzayıp kısalmasında düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır ' âyetini inzal etti " dedi Sonra da sözünü şöyle tamamladı: "Yazıklar olsun bu âyeti çeneleri arasında çiğneyip de bunun hakkında düşünmeyenlere!"
Gecelerin namazla ihya edilmesine o kadar ehemmiyet verirdi ki bir defasında Abdullah İbn Amr İbn Âs'ı: "Abdullah! Sakın gece namazını (teheccüdü) düzenli kılıyorken sonra kılmayı bırakan falan şahıs gibi olma!" diyerek ikaz etmişti Yıllarca Resûlullah'ın yanında kalan ve O'na hizmet eden Hz Enes'e Efendimiz'in gece ibadeti sorulduğunda, "Onu geceleyin namaz kılarken göreceğimizi hiç ummazken namazda görürdük " cevabını vermişti
Peygamber Efendimiz risalede görevlendirilen son elçi idi Bu vazife ancak peygamberlerin ve Efendimizin omuzlayabileceği kadar ağır bir yüktü Böylesine ağır bir yükü omuzlamak için Cenâb-ı Hak, Allah Resûlü'ne daha işin başında şu önemli tavsiyeleri yapmıştı: "Ey örtüsüne bürünen Resulüm! Geceleyin kalk da az bir kısmı hariç geceyi ibadetle geçir Duruma göre gecenin yarısında veya bundan biraz daha atçında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir Kur'ân'ı tertıl ile düşünerek oku Biz sana pek ağır bir söz vahyedeceğiz- Muhakkak ki geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve Kur'ân okuyuşu bakımından daha düzgün, daha sağlam bir tilavet sağlar Çünkü gündüz seni meşgul edecek yığınla iş vardır Rabbinin yüce adını zikret, fânilere bel bağlamaktan kurtul ve bütün gönlünle yalnız O'na yönel "
Efendimiz Cenâb-ı Hakk'ın kendisine tebliğ etmiş olduğu bu programa ömrü boyunca titizlikle uydu Olur da teheccüdü kılamazsa geceden kalan bu boşluğu gündüz doldurmaya çalışır ve onu kaza ederdi
|
|
|