Prof. Dr. Sinsi
|
Padişah Ve Evlilik
Padişah ve Evlilik :
Vakt-i zamanında padişahın biri 40 yaşlarına gelmesine rağmen henüz evlenememiş ve çok mutsuzdur
Bütün ülke halkı ve ülke zenginligi emrinde olmasına ragmen, hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelmiştir ve dünyasına küsmüştür
Sarayda emrinde olan herkes ve ülke halkı padişahın bu durumuna çok üzülmekte ama ellerinden birşey gelmemektedir
Padişahın evlenebilmesi için ne yapılırsa yapılsın padişah hiç bir kız veya kadında karar kılmaz, beğenmez ve bir türlü evlenemez
Birgün canı çok sıkılır ve vezirini yanına çağırarak kendisinin atını ve yanında kendisine yetecek kadar da azık hazırlanmasını emreder
Vezir sorar; Padişahım hayrola nereye gideceksiniz, nedir bu hazırlıklar böyle ?
Padişah der ki; bir müddet kendimi dağa taşa vurup yalnız kalmak istiyorum, artık bu duruma katlanamıyorum
Biraz kendimle başbaşa kalmak istiyorum, bir müddet beni aramayın der
Vezir'in padişaha itiraz edecek hali yoktur, hemen hazırlıkları yaptırır ve padişahı yolcular
Padişah artık atı ile başbaşadır, nereye gittigini dahi bilmeden kendisini yollara vurur
Epey gün dağlarda ormanlarda dolanıp durur Bu gezintisinin dördüncü gününde dağlarda dolaşırken; Bir manzara ile karşılaşır
Hemen az ileride çok yaşlı, nur yüzlü bir ihtiyar görür, bu ihtiyar kişi yerde oturmuş ve hayvan derisi üzerine birşeyler karalamaktadır
Yaşlı adam padişahı görür görmez hemen yazdığı şeyleri saklamaya çalışır
Yaşlı adamın bu telaşı padişahın dikkatini çeker ve hemen adamın yanına yanaşır
Padişah at üstünde, adam yerde çömemiş vaziyette  Padişah seslenir adama
Heyy sen ne yazıyordun bakayım diye sorar
Fakat yaşlı adam kendinden emin bir tavır ve cesaretle padişahın kim olduğunu bilmeden cevap verir  Sanane be adam, seni ilgilendirmez
Padişah hiddetlenir ve yaşlı adama tekrar seslenir;
Ben padişahım, sorduğum soruyu cevapla hemen, ne yazıyordun söyle hemen der
Yaşlı adam yine takmaz padişahı  söyleyemem sırdır der
padişah kılıcını çekip atından iner ve yaşlı adamın tepesinde durur
Son kez soruyorum, eğer beni cevaplamazsan boynunu uçururum der
Yaşlı adam bakar durum vahim, etme eyleme oğul, ben ne yazdığımı söylersem zaten yaşayamaz ölürüm diye cevaplar
Padişah üsteler  eğer sen söylemezsen yine öleceksin ver şu yazdığın şeyleri bana okuyacağım der
Yaşlı adam bakar çare kalmamıştır Padişaha sırrını açıklamaya karar verir, dur oğul anlatayım der
Padişah bekliyorum hadi çabuk anlat  !! diye bağırır
Yaşlı adam cevap verir  oğul ben kaderleri yazmakla görevlendirilmiştim onları yazıyordum
Padişah bu cevaba hem şaşırır hem kızar 
Sen benimle dalgamı geçiyorsun bre gafil diye yaşlı adama bağırır
Kaderleri yazmak ne ola ki; bu işle nasıl sen görevlendirilirsin diye sitem eder
Yaşlı adam cevaplar  yemin ederimki ben bu işle görevlendirilmiştim der
Ancak kimin kaderini önceden açıklayacak olursam ardından ölürüm, bu sebeple fazla soru sorma bana diye yalvarır
Padişah daha da meraklanarak bağırır hadi bakalım o zaman söylede öğreneyim, ben hala bekarım kaderimde hangi kadın var, kiminle evleneceğim ben diye sorar adama
Yaşlı adam der ki ; ama bu sırrı açıklarsam yaşayamam  
Padişah, ben onu bunu bilmem söylemezsen ben kelleni uçuracağım zaten der
Yaşlı adam naçar bir durumdadır  ve sırrı açıklamaya karar verir
Padişaha der ki ; dur bakalım senin için bana ne emredilmişti ve ne yazmıştım birlikte bakalım
Padişah tamam hadi söylede bir an önce kaderimin kim olduğunu öğreneyim der
Yaşlı adam önceden yazmış olduğu deri parçalarını karıştırır ve padişaha ait olanı bulur
ve okumaya başlar  senin kaderin filan obada çobanlık yapan falan kişinin yeni doğmuş kırk günlük kızıdır der 
Padişah dahada gür bir sesle Sen delimisin be adam, benim gibi kırk yaşında birinin kaderi nasıl yeni doğmuş bir bebek olabilir der
Yaşlı adam  valla bana emredilen ne ise ben onu yazmakla mükellefim, kaderinde ne varsa onu göreceksin der
Padişah iyice zıvanadan çıkar ve ben böyle bir kadere razı gelemem, kırk günlük bir kız benim kaderim olamaz diye bağırır ve ardından ekler
Ben şimdi gidip benim kaderim olarak yazılan o kızı ellerimle öldüreyim de gör bakalım kader nasıl engellenirmiş der
ve padişah atına atladığı gibi tozu dumana katarak yaşlı adamın yanından uzaklaşır
Yaşlı adam ise vermemesi gereken bir sırrı açıkladığı için padişahın ardından yere yığılıp ölür
Padişah kendisine tarif edilen obaya gelir  yüksek bir tepeden obayı inceler ve sonunda obaya iner
Tarif edilen adamın çadırının hangisi olduğunu sorar etraftan birine
verilen tarife uyan çadırı bulur ve içeri girer, çadırda kimse yoktur
Aile resi olan adam çobanlık yapmak için yayladadır, karısı ise dere kenarında çamaşır yıkamaya gitmiştir
Çadırın içinde bir beşik vardır ve içinde yeni doğmuş bir kız çocuğu uyumaktadır
Padişah; bana kader olarak yazılan kız çocuğu bu olmalı herhalde deyip, kaderinden kurtulmak için kızı öldürmeye karar verir
Kuşağıdan kamasını çıkardığı gibi uyuyan kızın gögsünden başlayıp, göbegine kadar olan bölümü keser ve hemen çadırı terk edip gider
Kızın bağırsakları bile dışarıya çıkmıştır, aradan fazla bir süre geçmeden kızın annesi çadıra döner ve gördügü manzara karşısında kanı tutulur
Çadırdan fırlayıp yardım ister etraftan koşarlar birileri yardımına hemen
O zamanlar doktor hastane filan olmadığından, kızın bağırsaklarını tekrar karnının içine toplayıp çuvaldız ile egreti olarak dikerler
Öldürmeyen Allah öldürmemiştir, Kızın kaderine varması için yaşaması gerekmektedir ve kız kurtulur
Padişahta artık sarayına dönmüştür  epey zaman geçer padişah artık neredeyse 60 yaşlarına varmıştır ve henüz bekardır
Birgün dere kenarına inen padişahın, gördügü manzara karşısında dili tutulmuştur
Aman yarabbi dere kenarında bir kız var, yaşı 18-20 arası
Padişah kızın güzelligini görür görmez onunla evlenmeyi düşünür ve kafasına koyar (Kader olacak ya, Allah güzel göstermiştir gözüne)
Padişah kıza yanaşır ve benimle evlenmeni istiyorum, ben padişahım der
Kız boyun eger padişaha, karşı durması mümkün degildir, nasıl emrederseniz padişahım der
Padişah kızın, 20 yıla yakın önce elleriyle öldürmeye çalıştığı kız olduğunu bilemez haliyle
Padişah kıza der ki; hemen anneni, babanı bilgilendir seni onlardan isteyeceğim ve karım olacaksın
Neyse söz uzamadan, kızın ailesinden ister kızı padişah ve evlenmeleri için hazırlıklar yapılır
Bütün ülke bayram yerine dönmüştür, artık padişahları evlenecektir
Dügün dernek kurulur ve sonunda padişah evlenir
Gerdek gecesi gece karanlığında hanımına yanaşır, ve ona sarılır
Fakat birşey padişahın dikkatini çekmiştir  kızın vücudunda gögsünden göbegine kadar bazı topluklar ve büzülmeler vardır
Hemen sorar; nedir senin vücudundaki bu izler der hanımına
Hanımı cevaplar; sorma padişahım ben daha kırk günlük bir bebek iken, zalimin biri çadırımıza girip benim beni bıçakla öldürmeye çalışmış, ama Rabbim öldürmemiş der
Padişah bunu duyar duymaz yatağından fırlayıp, hemen seccadesini serip namaza durur
Ve namaza başlamadan , şu sözleri mırıldanır YARATICI'sına   
Eyy Rabbim; senin yazmış olduğun kaderden kaçılamayacağını bilemedim, beni affet diye yalvarır
ve sabaha kadar kendisini affetmesi için Allah'ına secde eder padişah
|