Yalnız Mesajı Göster

Hazreti Yusuf'un Güzel Kıssası

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hazreti Yusuf'un Güzel Kıssası




Hazreti Yusuf bu ithamdan acılık hissetmedi değil, fakat içinde gizledi, sabretti ve onların kusurlarına bakmadı da kendi kendine:
— Siz fena bir mevkîdesiniz Bu düştüğünüz durumdan dolayı mahcub oldunuz Bu bakımdan böyle bir anda hiddetle ağzınızdan kaçırdığınız bu lâfınıza tahammül gerekir, isnad ettiğiniz vasıfları da Allah bilicidir Ben ve kardeşim Bünyamin biliyoruz, Allahü Teâlâ da biliyor ki, hakikat sizin dediğiniz gibi değil, bizden hırsızlık sâdır olmamıştır O halde sizin asılsız sözünüzden niçin alınayım? diye söylendi
Bünyamin'in kardeşleri hiddeti ve şaşkınlığı bir an bırakıp şefaat ve rica yoluna dökülerek ellerinden aldırdıkları kardeşlerini kurtarmak için kendilerini fedaya razı olarak:
— Ey şanlı Aziz! dediler, emîn ol ki bunun büyük bir ihtiyar babası var, onun için yerine birimizi al Çünkü biz seni ihsan sahiplerinden görüyoruz
Fakat:
— Allah saklasın; eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymamızdan Çünkü öyle yaparsak biz, haddi aşanlardan oluruz! cevabını aldılar ve çaresiz kaldılar
Ümitlerini kesince, fısıldayarak çekildiler ve büyükleri dedi ki: — Babanızın aleyhinizde Allah üzerine mîsak, yemîn almış olduğunu, bundan önce Yusuf hakkında işlediğiniz suçu bilmiyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam, tâ babam bana izin verinceye veya Allâhü Teâlâ hakkımda bir hüküm tâyin edinceye kadar ki, o hüküm sahiplerinin en hayırlısıdır Siz dönün babanıza deyin ki:
— Ey bizim babamız! İnan oğlun Bünyamin hırsızlık etti Biz ancak bildiğimize şahidlik ediyoruz Yoksa gaybın hafızları değiliz Hem bulunduğumuz şehre, sor, hem içinde geldiğimiz kervana Emîn ol ki, biz cidden doğru söylüyoruz
Bünyamin'in kardeşleri gelip babaları Yakub aleyhisselâma kararlaştırdıkları şekilde söylediler amma hazreti Yakub:
— Yok, size nefsiniz bir iş yaptırmış Artık, sabr-ı cemil yakındır ki, Allah bana hepsini bir getire Hakikat bu ki, O, bilici ve hükmedicidir, dedi ve onlardan yüz çevirip:
— Ey kederim Yusuf! diye gamlanmaya başladı ve gözlerine ak düşüp cihanı görmez oldu
Artık üzüntüsünden yutkunuyor, yutkunuyordu Bu durumu görenler:
— Allah'a yemîn olsun ki, hâlâ Yusuf'u anıp duruyorsun! Nihayet gamdan eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın, dediler Hazreti Yakub:
— Ben, dedi, dolgunluğumu, hüznümü ancak Allâhü Teâlâ'ya şikâyet ederim ve Allah'dan sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim Ey oğullarım haydi gidiniz de, Yusuf ile kardeşinden bir haber almak için bütün hislerinizle çalışınız, araştırınız Allah'ın darlıkları aşacak, sıkılmış sinelere nefes aldırıp ferahlık verecek lütuf ve rahmetinden ümitsizliğe kapılmayın
Bunun üzerine Hazreti Yusuf'un huzuruna geldiler ve :
— Ey şanlı Vezir! Bize ve ailemize güçlük bulaştı, pek mühim olmayan bir sermaye ile geldik, yine bize tam ölçü ver ve bize tasadduk buyur Çünkü Allah, tasadduk edenlere mükâfatını verir, dediler
Hazreti Yusuf kardeşlerinin halinde kemâle doğru bir değişiklik ve uyanış hissetmiş ve artık onlara kendisini tanıtma zamanının geldiğini anlamıştı Binaenaleyh onlara:
— Siz, biliyor musunuz? Cahilliğiniz zamanında Yusuf'a ve kardeşine ne yaptınız? diye sordu
Bu beklenmedik tanıtma karşısında hayrete düşen kardeşleri :
— A, a, sen, sen Yusuf musun? dediler Hazreti Yusuf :
— Ben, Yusuf'um, bu da kardeşim Allah bize lütfuyla nimetler ihsan buyurdu Hakikat bu ki, her kim Allah'dan korkar ve sabrederse her halde Allah, muhsinlerin ecrini zayi etmez! dedi
Kardeşleri :
— Allah'a yemîn olsun ki, Allah seni bize üstün kıldı Biz doğrusu büyük suç işlemiş idik, dediler Hazreti Yusuf :
— Size karşı bugün bir tekdir yoktur Allah, sizi mağfireti De bağışlar O, erhamürrahimîn'dir Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır ve bütün taallukâünızla toplanıp gelin bana, diyerek onlara karşı kendi hakkını da afvetmiş oluyordu
Yakub Oğullarının kafilesi Mısır'dan ayrılıp Kenan iline doğru yola çıktığı zaman Hazreti Yakub :
— Ben cidden Yusuf'un kokusunu duyuyorum, inanın bana Beni bunak yerine koymasaydınız, bana bunaklık isnad etmeseydiniz Yusuf'a olan hasretimi ve hüznümü mânâsız bulmayıp takdir etseydiniz, bu sözüme inanırdınız! diye haber verdi
Fakat o gafil insanlar :
— Allah'a yemîn olsun ki, sen cidden o eski şaşkınlığında devam ediyorsun! diyerek hâlâ «Yusuf!» diye sayıklamasını kınadılar Ancak ne zaman ki hakikaten kervan gelip müjdeci Yusuf aleyhisselâmın gömleğini babasının yüzüne bırakıverdi, hemen Hazreti Ya-kub'un gözleri açılıverdi de:
— Ben size, Allah'dan sizin bilemeyeceklerinizi bilirim, demedim mi? Şimdi anladınız mı Allah, ne büyük ve Peygamberlik ne hakikattir! dedi
O vakit gelmiş olan oğulları hepsi birden:
— Ey bizim babamız, bizim günahlarımız için mağfiret talebiyle dua ediver Biz hakikaten suçlu idik Şimdi ise çok pişman olduk! dediler
Bununla beraber Yakub aleyhisselâm hemen dua edivermedi de : — Yakında sizin için Rabbime dua ederim Şüphe yok ki, O'dur, O, ancak mağfiret edici ve rahmet edici, dedi
Hazreti Yakub bu suretle kendi afvını işaret etmekle beraber Allah'dan istiğfarını seher vakti veya Cuma gecesi gibi bir kabul vaktini gözettiği için ve daha doğrusu Hazreti Yusuf'la onları helâllaştırıncaya veya onun afvını anlayıncaya kadar tehir etmişti Çünkü mazlumun afn mağfiretin şartıdır
Yakub aleyhisselâm ve hanedanı; Hazreti Yusuf'un istediği gibi Mısır'a hareket edip yanına vardılar Hazreti' Yusuf ve hükümdar yanlarında dört bin asker ve devlet adamı ve bütün Mısır ahalisi ile onları karşılamaya çıkmışlardı Hazreti Yakub karşıdan Yehuda'ya dayanarak yürüyordu Karşılamaya gelen ahaliye ve atlıların ihtişam ve kalabalığına karşıdan bakıp : — Ey Yehuda, şu gelen Mısır'ın Firavunu mu? diye sordu, O da:
— Hayır, oğlun! diye cevap verdi
Yaklaştıklarında Hazreti Yusuf'tan evvel Yakub aleyhisselâm selâm verdi de:
— Selâm sana, ey hüzünleri gideren! dedi
Hazreti Yusuf ebeveynini kucakladı, boyunlarına sarılıp bağrına basarak hususî yerinde istirahat ettirdi Bu karşılayış yerinde oluyordu Daha sonra:
— înşaallah, hepiniz emniyet içerisinde Mısır'a giriniz, dedi Böylece Mısır'a girdiler ve annesiyle babasını kendisinin bir taht gibi olan yüksek köşkünün üzerine çıkıp izzet ve ikramda bulundu Hazreti Yusuf için anne, babası ve kardeşleri Allah'a şükrolması için secdeye kapandılar, işte o zaman Yusuf aleyhisselâm:
— Ey babacığım, işte bu önceden gördüğüm ve senin tâbirini yaptığın rüyamın tevili! Onu Rabbim hakikaten hak kıldı, Bana lütuf ve ihsan eyledi Çünkü beni zindandan kurtardı ve sizi sahadan getirdi Benimle kardeşlerimin arasını Şeytan dürtüştürdükten sonra böyle öldü Yani benimle kardeşlerim arasında geçen ve kaale alınmaması lâzım gelen macera ne benden ne de onlardan değil, aramızı bozmak için Şeytanın dürtmesinden kandırmasından idi Fakat kardeşlerin arasına Şeytanın sokulması ne büyük bir belâ idi Eğer Allah'ın ihsanı yetişmese idi, ne fenalıklar olmazdı Binaenaleyh böyle bir belâdan sonra Rabbimin bu ihsanları ne büyük ihsandır Hakikaten Rabbim dilediği emir için tedbiri ne güzel, ne hoş, ne incedir Hakikaten O, ancak O'dur hikmet ve ilim sahibi
Ey Rabbim, sen bana mülkten bir nasib verdin ve hadiselerin tevilinden bana bir ilim öğrettin Gökleri ve yeri yaratan Rabbim! Benim dünya ve âhirette velîm sensin, beni müslim olarak al ve beni salihler zümresine ilhak buyur!
Hazreti Yusuf babasının elinden tutup hazineleri gezdirmiş, altın, gümüş, cevherler, elbise, silâh vesaire hazinelerini dolaştıktan sonra yazı yazılacak kırtasiye hazinesine vardıkları zaman, Hazreti Yakub : — Ey oğlum, bunlar dururken şu sekiz merhalelik mesafeden bana bir mektub yazmadın ha! Bu ne ilişiksizlik? demiş Hazreti Yusuf da:
— Bana Cebrail öyle emretti! diye cevap vermiş Babası:
— Peki iyi amma neye sormadın, sen ona benden daha üstünsün? demiş ve böylece tekrar sual etmişti Bunun üzerine Hazreti Cebrail:
— Sen, korkarım ki Yusuf'u kurt yer, dediğinden dolayı Allahü Teâlâ bana öyle emretti ve «Benden korksa idin» buyurdu, diye cevap verdi
Hazreti Yakub oğlu Hazreti Yusuf ile beraber yirmi dört sene yaşamış, sonra vefat etmiş ve Şam tarafında babası îshak aleyhisselâmın yanına defnolunmasım vasiyet etmiş, Hazreti Yusuf da bizzat kendisi gidip babasını oraya defnedip geri dönmüş, sonra da Mısır'da yirmi üç sene daha yaşamıştı


(Yûsuf Sûresi)

Alıntı Yaparak Cevapla