Yalnız Mesajı Göster

Hazreti Musa Ve Asası

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hazreti Musa Ve Asası




Bu manzara karşısında Musa aleyhisselâm da bir an korkuya kapılmış ve sihirbazlara mağlûb olacağını zannetmişti Fakat Allahü Teâlâ kendisine endişe etmemesini ve onlara karşı kendisinin galib geleceğini vahyederek:
— Elindeki asanı yere koyuver! buyurdu
Bunun üzerine Hazreti Musa asasını yere koyuverince bir de ne görsünler, Musa'nın asası onların bütün küçüklü büyüklü uydurma yılanlarını yutan ve toplayan bir ejderha oluvermiş ki hepsini silip süpürüyor Böylece Firavun ve adamları halkın huzurunda Allah'ın Resulüne karşı mağlûb oldular ve kendilerini zelîl eden bir inkilâba uğradılar Çünkü o ümid bağladıkları sihirbazlar da bu bâtıllarını yok eden hakikat karşısında yıkılıp secdelere kapandılar ve hakkın tesiriyle kendilerini tutamayarak yüzü üstü yatıp:
— Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un davet ettiği Rabbe iman ettik! dediler
Sihirbazların bu hareketiyle İsrail Oğullarından bir çokları da îman edince, bu durum karşısında Firavun iyice küplere bindi ve:
— Ben size izin vermeden evvel ona îman ettiniz öyle mi? Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş Şüphesiz ki, bu bir hile ve bu hileyi siz müsabaka meydanına çıkmazdan önce beraberce şehirde aranızda plânladınız, birleşip böyle yapmayı kararlaştırdınız ki, asıl ahalisini Mısır'dan çıkarasınız
Firavun Hazreti Musa'nın mucizesi hakkında uydurduğu sihir şüphesi üzerine yapılan tecrübe ve imtihan neticesinde hakkın açığa çıkması üzerine kendisinin mağlûb olup küçük düştüğünü ve davet ettiği sihirbazların da hakka teslim olarak îman ediverdiklerini görünce derhal bunun bir hile olduğunu ortaya attı ve şu tehdidi ilâve etti:
Şimdi yakında anlayacaksınız; bu hilenize karşı size neler yapacağım Elbette ve elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, sonra hepinizi elbette ve elbette çarmıha gerdireceğim!
Bu tehditler îman kalblerine yerleşmiş bulunan sihirbazlar üzerinde hiç bir korku tesiri uyandırmadı ve Firavun'a şöyle cevap verdiler:
— Biz şüphe yok ki, nihayet Rabbimize döneceğiz, senin tehdidinle hak olan ölümden korkacak değiliz, bunu biz Rabbimize dönmek için bir minnet sayarız Halbuki sen bizden hiç bir sebeple değil, ancak Rabbimizin âyetlerine bize geldiğinde îman ettiğimizden dolayı intikam almaya kalkışıyorsun
Firavun'a karşı metanetle böyle cevap verdikten sonra Allahü Teâlâ'ya iltica edip:
— Ey Rabbimiz, bize su gibi her tarafımızı kaplayacak, şirk ve küfür, hile ve isyan nankörlüklerinden yıkayacak, temiz tutacak büyük ve feyizli bir sabır ver Ve canımızı müslüman olarak al! diye dua ettiler
Firavun'un maiyetindeki devlet adamları ise, kendisine: — Sihirbazları asıp kesip de Musa'yı ve kavmi olan İsrail Oğullarını bırakacak mısın ki, arzda fesad çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler? diye Firavun'u körüklediler
Firavun da cevaben:
— Onların oğullarını yine fazlasıyla öldürür, kadınlarını da bırakırız Hiç şüphe etmeyin ki, biz onlardan üstünüz Onlara eskisi gibi dilediğimizi yapmaya muktediriz, dedi
Buna karşılık Musa aleyhisselâm kavmi, Firavun'un bu tekrar büyük katle girişeceği haberi üzerine telâşa kapılınca onlara şu iki emri ve müjdeyi vererek: — Allah'a sığının Çünkü Allah dilemeyince hiç kimse bir şey yapamaz Firavun'un zulmü karşısında da Allah neden yapacağını yapmıyor diye acele de etmeyin, sabredin Arz Allah'ındır, Binaenaleyh Mısır da onundur Onu kullarından kime dilerse miras kılar Akıbet ise saygısızların değil, Allah'dan korkanlarındır, dedi
Firavun Hazreti Musa'ya îman edenlere karşı muhtelif zulümler plânlarken, Allahü Teâlâ da kendisine inanan bu kullarını o zalimden muhafaza etmek için çeşitli belâlara musallat kıldı Bu Âfetler Firavun'un israil Oğullarına karşı tatbik etmek istediği bu zulüm sırasında meydana geliyor, her yeni bir kötülük sırasında yeni bir âfet onu bu hareketinden alıkoyuyordu
Önce sekiz gün geceli gündüzlü şiddetli bir karanlık içerisinde hiç kesilmeksizin yağmur yağmış, kimse evinden dışarı çıkamamış, sel evlerine dolmuş, boğazlarına kadar su içinde kalmışlar, aralarında israil Oğullarının hanelerine ise bir şey olmamış, bu şekilde Mısır bir hafta müddetle deniz gibi olmuş, hiç bir şey yapamamışlardı Bu boğulma tehlikesi altında Musa aleyhisselâma müracaat edip:
— Rabbine dua et, bu belâyı başımızdan kaldır da sana îman edelim, demişler, Hazreti Musa da dua etmiş ve tehlike bertaraf olmuştu Fakat bundan sonra nebatat öyle fışkırmış ki, arazide misli görülmedik bir bereket husule gelmiş, bunu görünce de:
— Bizim korktuğumuz şey bir musibet değil, hakkımızda bir hayırmış, diyerek îman etmemişlerdi
Bunun üzerine Allahü Teâlâ onlara çekirge sürüleri göndermiş, mahsullerini ve meyvelerini yiyerek, evlerine, tavanlarına, elbiselerine kadar sarmış, yine Musa aleyhisselâma gelip feryâd etmişler, aynı şeyleri söylemişlerdi Allahü Teâlâ da bir rüzgâr göndermiş, çekirgeleri sürüp denize dökmüştü Bakmışlar ki geri kalan mahsulleri kendilerine yetecek:
— Eh, bu kalan bize kâfi gelir, diyerek yine îman etmekten kaçınmışlardı
Bunun üzerine Allahü Teâlâ onlara bit ve haşeratı musallat kılmış, bunlar çekirgeden arta kalan şeyleri yemeye ve elbise ve bedenlerine kadar girerek derilerini emmeye başlamıştı
Hazreti Musa'ya üçüncü defa müracaat ederek, bunların kaldırılmasını istemişler ve Allah'ın emriyle o da kalkmıştı Ancak îman etmemişler ve:
— Artık senin bir sihirbaz olduğunda şüphemiz kalmadı, demişlerdi
Bunun üzerine deniz tarafından gayet yoğun bir karaltı çıkmış ve neticesinde kurbağalar başlarına yağmaya başlamıştı Öyle ki, yerleri, yurdları kurbağa ile dolmuş, her hangi bir örtü ve yiyeceğe el uzatsalar kurbağa çıkar ve ağızlarına burunlarına atılırmış Tekrar dördüncü defa olarak Hazreti Musa'ya müracaat etmişler, o da kendilerinden îman edeceklerine dair kuvvetli ahd alarak Allahü Teâlâ'ya dua etmiş ve bu âfet de bir yağmurla sürüp denize dökülmüş ve bertaraf edilmişti
Lâkin Firavun ve tabileri yine ahidlerini bozmuşlar, fesad ve küfürden ayrılmamışlardı Bunun üzerine Allahü Teâlâ kendilerine yeni bir belâ olarak kan göndermiş, içecekleri, kullanacakları sular kan olmuş kalmış, birisi bir İsrail Oğlunun ağzından bir yudum su sormak istese o bile kan kesilirmiş veyahut devamlı olarak burunlarından kan fışkırmıştı Bu durum karşısında yine Musa aleyhisselâma müracaat etmişler ve onun duâsıyla bu âfetten de kurtulmuşlardı
Bu âfetlerin her biri ayrı ayrı birer açık mucize idi Her biri Hazreti Musa'nın doğruluğuna, Allahü Teâlâ'nın kudretinin kemaline ve Firavun'un kavminin helâkına doğru gittiğine ve hakkı hakikati bir an evvel anlayıp Allah'a îman etmeleri lâzım geldiğine delâlet eden açık deliller idi Onlar buna rağmen kibirlendiler, îman etmeye yanaşmadılar Bunlar böyle mücrimler sürüsü bir kavim idiler Öyle ahlâksız bir kavim ki, tepelerine belâ indi mi:
— Ey Musa, Rabbine sana verdiği ahd ve peygamberlik ile bizim için dua et, yemin olsun sana îman edeceğiz ve İsrail Oğullarını seninle beraber mutlak ve mutlak göndereceğiz, derlerdi Ancak erişecekleri yeni bir belâya kadar o musibet üzerlerinden kaldırılınca derhal ahidlerini bozarlar, o kurtarılışı ebedî sallarlar ve âfetin biri gidince birinin tekrar geleceğini düşünmezlerdi Böylece ilk fırsatta sözlerinden dönerler, ahidlerinden cayarlardı Bunlar böyle ahlâksız bir kavim idiler
Firavun ve kavminin Hazreti Musa ile onun kavmi olan israil Oğullarına karşı yaptıkları zulümlerden, Allahü Teâlâ kendilerini tamamen halâs etmeyi murad edince Musa aleyhisselâma:
— Kullarımı gece Mısır'dan yürüt Çünkü takip edileceksiniz! diye vahyetti
Bunun üzerine Hazreti Musa ve Harun aleyhisselâm, israil Oğullarına gizlice Mısır'dan çıkmak üzere hazırlanmalarını emrettiler Nihayet bir gece gizlice yola çıktılar Firavun durumu öğrenmiş ve büyük bir öfke ile onların takip edilmeleri için asker toplamaları hususunda şehirlere adamlar göndermişti Ve arkalarına düştü Takip neticesinde Hazreti Musa ve İsrail Oğulları, Kızıl Deniz'e vardıkları zaman güneş doğmuştu Firavun da askerleriyle birlikte onlara yaklaşmıştı
Firavun'un askerlerini gören israil Oğulları hemen telâşa kapılarak:
— Eyvah, yakalandık! dediler ve korkmaya başladılar
Musa aleyhisselâm ise:
— Hayır, asla, Rabbin muhakkak benimledir, bana kurtuluş yolunu gösterecektir, dedi, Bunun üzerine Allahü Teâlâ, Hazreti Musa'ya:
— Asan ile vur denize! diye vahyetti Musa aleyhisselâm Kızıldenize vurunca deniz infilâk etti her parçası koca bir dağ gibi kara oluverdi Firavun ve askerleri de onlara tam yaklaşmıştı ki, israil Oğulları Allahü Teâlâ'nın denizden açtığı bu yoldan geçip kurtulurlarken onlar da, «biz de geçeriz» diye ümitlenmişlerdi Ancak âkibet umdukları gibi olmadı ve Allah'ın Peygamberine ve ona inananlar topluluğuna çeşitli zulümleri reva gören Firavun ve adamları denizin ortasına düşüp hepsi boğularak helak olmaktan kurtulamamışlardı Şüphesiz bunda Allahü Teâlâ'nın sayısız âyetleri vardır
Hazreti Musa denizi geçtikten sonra Allahü Teâlâ tarafından vadolunan kitap için tayin edilen bir vakit olmak üzere Zilkâde'nin başından Zilhicce'nin onuna kadar gündüzüyle devam eden bir ay on günlük bir münacâata çıktı ki, bunu Tur dağında oruçlu olarak geçirmiş ve nihayet münacaat ile bazı ilâhî kelâmlara mazhar olup Tevrat'ın levhaları kendisine indirilmişti Bu kırk gece, aylar geceden başlayıp gün ile sayılmadığı için böyle isimlenmiştir Bunda diğer bir mânâ daha vardır ki, ilâhî tecellîler fecir gibi daima geceleri takip eder
Bursa'lı İsmâil Hakkı Hazretleri der ki:
— Tarikat ehli, kırk gün sülûkü bu hâdiseye delâlet eden âyetlerden almıştır
Dilimizdeki «çile» tabirinin de aslı budur Farsça'nın «çil, çihil» kelimesinden bir kırk demektir
İşte Hazreti Musa İsrail Oğullarını denizden geçirdikten sonra Tur'da ilâhî emir ile çile çıkarırken arkasında israil Oğulları Samirî isimli birinin delaletiyle buzağıya tapmaya başlamışlardı ki, ne kadar haksız bir nankörlüktür Bununla beraber Allahü Teâlâ'nın bir lütfü olarak ilâhî afva uğradılar
İsrail Oğulları daha sonra da Allahü Teâlâ'nın bir çok nimetlerine kavuşmuşlar, ancak zaman zaman bunlara da nankörlükte bulunmuşlardır Fakat bu nankörlüklere rağmen Allah'a ve peygamberlerine îman edip onun nimetlerine daima şükürde bulunan bir muhlisler zümresi devam edegelmiştir Bunda da akıl sahipleri için sayısız ibretler vardır


(Kasas, Enbiyâ, Sâffat, Şuarâ, Gafir, Ahzab ve Fürkan Sûreleri)

Alıntı Yaparak Cevapla