Yalnız Mesajı Göster

Hz. Davud Ve Talut

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Davud Ve Talut




Bu hadise şunu da gösterir ki imân ehline yaraşan hafiflik değil, vakar ve sükûnet, mutmain olmakta sebattır Bunda da peygamberlerin mirasının, din ilminin büyük ehemmiyeti vardır Mukaddes emânetlerin de kalb kuvveti için bir feyiz ve bereketi bulunacağı inkâr olunmamalıdır
Hükümdar Talut, bunlar tamam olduktan sonra birlikte hareket ettiği askerlerine hitaben şöyle dedi:
— Allah sizi mutlaka bir ırmakla imtihan edecektir Ondan her kim içerse benden değil, her kim ona ağzını sürmezse o şüphesiz bendendir, benim askerimden, sevenlerimdendir Doğrudan doğruya ağızla emmeye müsaade yok, ancak eliyle bir avuç alıp içmeye, bu kadarına ruhsat var
Talut bir hükümdar sıfatıyla bu emri vermiş olduğu halde, ırmağa geldikleri vakit askerin bir kısmından başkası hep ondan içtiler, emri dinlemediler Bir avuç alan adamın aldığı kendine ve hayvanına yetiyor, fakat saldırıp içenlerin dudakları morararak hararetleri artıyormuş Böyle olunca da bunlar nehrin berisinde dökülüp kaldılar Talut ile imân eden beraberindekiler, nehri geçince bunlar ve nehri geçmiş olan müminlerin zayıf kısmı düşmanın çokluğunu görünce ümidsizliğe düşüp birbirlerine:
— Bu gün bizim Calut'a ve askerlerine harb edecek takatimiz yok, dediler
Söylediler de ne oldu? Allahü Teâlâ'ya mutlaka kavuşacaklarına kani olanlar, yani ölümden kaçmanın mümkün olmadığını, bu gün bu muharebede ölmezse diğer bir gün mutlaka öleceklerini ve nihayet ilâhî huzura varacaklarını bilen, binaenaleyh ahdinde sabit, zafer ümidiyle ya şehid veya gazi olmağa azmeden yakîn ehli:
— Nice kerreler azıcık bir bölük bir çok bölüklere Allah'ın izniyle galip geldiler Allah sabır ve sebat edenlerle beraberdir, dediler ve zayıfların kalblerine de kuvvet verdiler
Talut ve beraberindeki bu insanlar topluluğu, Calut ve askerlerine karşı harb meydanına çıktılar; düşmanın çokluğunu ve hazırlığını müşahede ettiklerinde hepsi birden kalb kuvveti ile Allahü Teâlâ'ya yalvarıp şöyle dediler:
— Ey bizim Rabbımız! Bize sabır yağdır Bizi payidar eyle, ayaklarımızı denk ve yerinde tut, titretme, kaydırma, azîm ve hedefimizden şaşırtma o kâfirler güruhuna karşı bize yardım ve zafer ihsan et
Bunun üzerine çok geçmeden o kâfirleri Allahın izniyle bozguna uğrattılar Bu muharebede Talut'un maiyyetinde bulunan Davud aleyhisselâm da Calut'u öldürdü
İşte o zalimlerin zulmüne rağmen bir azınlığın imân azmi ve dua himmetiyle, Allahü Teâlâ böyle ümid edilmez büyük başarılar ihsan eyledi Şimdi buna karşı «iyi amma Allah muharebeye hiç meydan vermese ve hükümet otoritesine müsaade etmese daha iyi olmaz mı idi?» dememeli Çünkü Allahü Teâlâ insanların bâzısını bâzısıyla def veya müdafaa etmemiş, müfsid ve mütecavizleri muslih ve mücahidlerle def ve selâmet ve sulh ehlini, kadın ve çocukları korumamış olsa idi, yer yüzü elbette fesada uğrardı, Arzın fayda ve menfaatleri muattal olur, nesil yetişmekten, san'at ve ilimden, imân ve dinden eser kalmazdı Lâkin Allahü Teâlâ bütün âlemlere ve o meyanda hususiyle akıl sahipleri âlemine bütün bir fazl ve rahmet sahibidir
Daha sonra Allahü Teâlâ Davud aleyhisselâma hükümdarlık ve peygamberlik ihsan etti Talut kendisine kızını vermiş ve mukaddes toprakların doğusunda ve batısında büyük bir devlete nail olmuştu, İsrail Oğulları Davud aleyhisselâmdan önce hiç bir hükümdarın etrafında bu kadar toplanmamıştı Bunlardan başka Allahü Teâlâ ona ilâhî iradesiyle alâkalı olan daha bâzı şeyler de öğretti Ezcümle demirleri yumuşatıp zırhlı elbiseler yapmak san'atını başkalarının bilmediği kuş dilini, güzel nağmeler ve saireyi talim buyurdu Yani Davud aleyhisselâma öyle güzel bir ses, öyle şanlı bir eda verilmişti ki akşam sabah teşbih ettikçe onun sesine bütün dağlar ve kuşlar iştirak eder, çınlar öterler, onunla beraber teşbihte bulunurlardı Allahü Teâlâ dağlara ve kuşlara böyle yapmaları için emir vermişti Bu güzel ses ve nağmeler Davud aleyhisselâma mahsus bir Fazilet, bir mucize idi ki bununla kuşları bile başına toplardı Bu mânâ iledir ki «Davudi ses» şöhret bulmuştur Hz Davud'un dağları teshir eden, kuşları durduran bu mucizesi kuru bir ses oyunundan ibaret mücerred terennümler değil, ruhtan kopup Hüdâya arz olunan takdis ve teşbihler idi Allahü Teâlâ'nın lütfü ile demirler de Davud aleyhisselâmın elinde kızdırmaya, dövmeye ihtiyaç kalmaksızın bal mumu gibi oluyor ve dilediği şekle koyarak elbise dokuyacak, zırh yapacak incelikte san'at eseri haline geliyordu ki bu, ancak Davud aleyhisselâma nasip olmuş bir san'attır
Davud aleyhisselâma dört ilâhî kitaptan Zebur verilmiş ve kendisine de hakkı bâtıldan ayırarak ihtilâfı ayırd edip kesmek hâssası bahşedilmişti Allahü Teâlâ bu tevbekâr peygamberine, huzuru izzetinde muhakkak bîr yakınlık, Cennette güzel bir makamı olduğunu müjdeleyerek kendisine şöyle hitap buyurdu:
— Yâ Davud! Muhakkak biz seni yer yüzünde bir halife kıldık Kendi keyfine göre asaletle hükümet etmek üzere değil Allahü Teâlâ'mın nâmına vekâletle hükümlerini ve kanunlarını icraya memur olarak ki Adem'in yaratılışının hikmeti de bu idi Şimdi insanlar arasında hak ile hikmet ve hevâya tâbi olma, nefsin arzusu arkasından gitme ki seni Allah'ın yolundan şaşırmasın Çünkü Allah'ın yolundan sapanlar, Firavunlar gibi hüküm kendilerinin zannederek Allah'ın ahkâmından başkasını tatbike çalışanlar, hesab gününü unuttukları için kendilerine çok şiddetli bir azab vardır
İşte böyle kuvvetli, dirayetli, bir tevbekâr peygamber olan Davud aleyhisselâmın meşhur bir «iki hasım kıssası» vardır Şöyle ki:
Hz Davud'un sakin olduğu köşkün surlarını aşarak o kadar muhafıza rağmen Allah'ın Resulünün üzerine giren iki kişi, onun telâşı karşısında;
— Korkma!, biz biribiriyle dâvâlı iki alay hasımız Bâzımız bâzımıza tecavüz etti Onun için sen aramızda hak ile hükümde bulun ve aşırı gitme Haktan uzaklaşıp eza etme de bizi düz yolun ortasına çıkar, adalet yap, dediler
Görülüyor ki davaya ait bu şifahî arzuhalin kelimeleri çok anlamlıdır Hele «aşırı gitme» hitabında tarizden daha ileri giden bir ihtar vardır

Alıntı Yaparak Cevapla