Yalnız Mesajı Göster

Hz. Süleyman'in Saltanati

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Süleyman'in Saltanati




Hz SÜLEYMAN'IN SALTANATI

Hz Davud'un on dokuz oğlundan Süleyman aleyhisselâm on üç yaşında onun varisi olarak yerine geçti ve insanlar arasında hak ve adalet ile hükümler yerine getirmek hususunda peygamberlik ve hükümdarlık makamını tuttu Allahü Teâlâ'nın nimetlerini anlatıp teşhir ederek kendilerine verilen faziletli ilmi ve mucizeleri tasdik için halkı davet etmek üzere:
— Ey insanlar! Bize kuş mantıki, kuş dili öğretildi, dedi
Süleyman aleyhisselâm Allahü Teâlâ'nın kendisine kuş mantıkî ve kuş dilini öğretmesini söylemekle peygamberliğini anlatmış oluyordu Hükümdarlığını da ifade etmek için şöyle dedi:
— Bize her şeyden verildi Şüphesiz ki bu öğretilen ilimle verilen servet herhalde apaçık bir ihsandır Allahü Teâlâ'nın hamd ve senaya lâyık o'an ve mü'min kullarından bir çoğuna bile nasip olmamış bulunan o açık fazilet ve ihsanıdır ki, bunun şükrünü eda etmek için Allah'ın kullarını bu nimetten istifadeye davet etmek bir vazife teşkil eder
Allahü Teâlâ, Süleyman aleyhisselâma insan, cin ve kuşlardan kurulu ordular ihsan etmişti Bunlar baştan sona zabt ve mertebelerine göre kumandanlarıyla sevk ve idare olunuyorlardı
Süleyman aleyhisselâm bu muhteşem ordusuyla bir gün yola çıkmıştı Karınca Vadisi üzerine vardıkları zaman dişi bir karınca arkadaşlarına:
— «Ey karıncalar!, yerlerinize, yuvalarınıza çekilin, yoldan savulun; Süleyman ve askerleri sizi kırmasınlar Bile bile bir karıncayı sebepsiz öldürmezler amma farkında olmazlar da kırar geçirirler Onun için yerlerinize çekilin de kendinizi kırdırmaya sebep olmayın» Diyerek edep ve nezaket dâiresinde hakimane bir şekilde maiyyetini korudu ki burada ince bir karınca siyaseti vardır
Fahruddîni Razî der ki: Bâzı kitaplarda gördüğüme göre karıncanın diğerlerine içeriye girmelerini emretmesi şunun içindir ki kavmi, Süleyman aleyhisselâmın saltanatını görürler de Allahü Teâlâ'nın kendilerine olan nimeti hakkında nankörlüğe düşerler diye korktu «Sakının sizi kırmasınlar» demekten muradı bu idi, yani kuvvei mâneviyyelerinin kırılması idi Bu suretle bunda Dünya erbabı ile oturup kalkmanın mahzuruna bir tenbîh vardır
Bunun üzerine Süleyman aleyhisselâm o karıncanın sözünden gülercesine tebessüm etti Karıncanın kavmi hakkındaki tedbir ve siyaseti ile kendi askeri hakkındaki güzel görüşü hoşuna gitti Muhtemelen bir karıncanın bunları medih makamında şuursuzlukla mazur görmesi de
tuhafına geldi Ve onun bütün bu duygularını Allahü Teâlâ'nın kendisine bildirmesinden de memnuniyetle pek duygulanarak şöyle dua etti:
— «Ey Rabbım! Beni nefsime zabit kıl ki bana ve valideynime ihsan buyurduğun nimetine şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle salih kulların içine dahil buyur»
Süleyman aleyhisselâm bu duâsıyla Rabbından iki şey istedi Evvelâ kendini nefsine bırakmayıp doğrudan doğruya idare ederek nefsine hâkim kılmasını istedi Bunda da hususiyle iki maksat gözetti; birisi, kendine ve ana - babasına olan geçmiş nimetlere şükür, diğeri de gelecek için rızaya uygun olacak şekilde iyi hizmetler yapmaya muvaffak olmak, ki bunun ikisi dünyada âhiret sevabının vesilesini talep, ikincisi de, salih kulların içinde rahmetine dahil buyur, diye âhiret sevabının kendisidir Burada salihlikten murad, tam ve kâmil mânâda bir salihliktir ki, hiç bir günâh lekesi olmayarak Rahman'ın rahmetine kavuşmaktır Saltanat tecelliyatının harikalar koparıcı bir deminde Hz Süleyman'ın bu duası ile ibraz ettiği kudsî ruh, fazilet hisselerinin başı olmak lâzım gelen devlet adamlarına çok yüksek ilhamlar verecek dersleri ihtiva eder
Süleyman aleyhisselâm bu duasından sonra kuşları, uçar kuvvetleri teftiş etti Devlet adamlığı, Devletin kuvvetlerini ve işlerini parçalarına varıncaya kadar tetkik etmeyi icab ettiriyordu Bu teftişinde araştırmalarını bitirdikten sonra:
— «Ben niye Hüdhüd kuşunu görmüyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Elbette ona şiddetli bir azap ederim veya boynunu keserim, yahut da bana her halde açık kuvvetli bir delil getirir»
Kadı Beyzavî'nin naklettiği şekilde rivayet olunuyor ki, Süleyman aleyhisselâm Beyti Makdis'in binasını tamamlayınca hac için hazırlanıp Harem-i Şerife gitti Burada dilediği kadar kaldıktan sonra Yemen'e doğru yola çıktı Sabahleyin Mekke'den çıkıp öğleyin San'aya vardı Buranın arazisi hoşuna gitti ve oraya konakladı, fakat, su bulamadı Hüdhüd ise keşifçisi idi Suyu iyi bulurdu Bunun üzerine araştırdı bulamadı Çünkü Süleyman aleyhisselâm indiği sırada o havada bir devir yapmış diğer bir Hüdhüd'ün durduğunu görmüş yanına inmişti, ikisi anlaşmışlar, bunun üzerine onun anlattığını görmek üzere beraber uçmuş daha sonra ikindiden sonra gelip anlatmıştı Beyzavî bunu naklettikten sonra:
— «Allahü Teâlâ'nın taaccüp edilecek kudretinde ve has kullarına bahşettiği hususiyetlerde belki bundan daha büyük şeyler vardır, Onları tanıyanlar tasdik edip hürmet duyarlar, imân sânından olmayan inkarcılar da bıkar ederler» diye bir ihtar yapmıştır
Burada kuşun bir posta veya keşif teyyaresi gibi düşünülmesi de mümkündür Tayyareyi gören zamanımız inkarcılarının bunları inkâr etmesi ise büsbütün manasızdır
Derken bekledi, çok geçmeden Hüdhüd geldi ve mazeretini beyan eden açık ve kat'î bir delil ile gelerek:
— «Ben senin henüz varamadığın yere vardım, dolaştım, keşiflerde bulundum Sence tamam olmayan bilgileri etraflıca kavradım Sana Sebe'den ehemmiyetli, yakîn bir haber getirdim Ben orada bir kadın buldum ki onlara hükümdarlık ediyor Kendisine her şeyden verilmiş ve azametli bir tahtı var Ben o kadını ve kavmini Allah'a değil, Güneş'e secde eder olarak buldum Şeytan onlara amellerini yaldızlamış, bu suretle Allah'a secde etmemeleri için kendilerini yoldan sapıtmış da doğru gidemiyorlar O Allah ki Göklerde ve Yerlerde gizliyi çıkarır ve neyi saklıyorlar, neyi açıklıyorlarsa bilir Allah'tan başka ilâh yok ancak O, O büyük Arş'ın sahibi O, dedi
Hüdhüd'ün anlattığı bu kadının ismi Belkıs binti Şerahîl veya Belkıs binti Hed'hâd ibni Şerahbil olarak bildirilmekte ve 20 sene hükümdarlık ettiği kaydedilmektedir
Hüdhüd'ün ifa ettiği hizmetin zevkiyle neşeli bir şekilde «senin varmadığın yerlere vardım» diye söze başlamasında Süleyman aleyhisselâma Allahü Teâlâ tarafından bir ikaz cilvesi vardır «Ehemmiyetli, yakîn bir haber getirdim» demesinde, Devlet kapısına arz olunacak haberlerin iyi tahkik olunarak şüpheden salim olmasının lüzumuna işaret vardır Belkıs'ın servet ve saltanatını azametle vasfetmesi de Hz Süleyman'ı heyecana getirmek içindir
Fakat dikkate şayandır ki Süleyman aleyhisselâm Hüdhüd'ün diğer anlattıklarına hiç ehemmiyet vermiyor ancak b kadının ve kavminin Allah'ı bırakıp Güneş'e taptıklarını anlatınca, o vakit:
— Bakalım, doğru musun yoksa yalancılardan mısın? dedi Böylece Hüdhüd'ün «yakîn bir haber» teminatını kâfi görmedi, haberi vahid ile amel etmedi Zira bir taraftan başkasının hukuku taalluk ediyordu, aynı zamanda Hüdhüd kaybolmuş olmak itibariyle töhmet altında bulunuyordu Bu bakımdan tahkik ile amel etmek; gerekiyordu Bunun için şu emri verdi:
— Şu mektubumu götür de onlara bırak, sonra dön kendilerinden de bak neye varacaklar;

Alıntı Yaparak Cevapla