Yalnız Mesajı Göster

Hz. Şa'ya'nin Şehadeti

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Şa'ya'nin Şehadeti




Hz ŞA'YA'NIN ŞEHADETİ

İsrail Oğullarında bir çok hadiseler vuku bulmuş, günahlar işlenmişti Allahü Teâlâ, bunlardan dolayı azap vermemiş kendilerine ihsan ve lütuf ile muamelede bulunmuştu Nihayet İsrail Oğullarının Sıdıka nâmındaki hükümdarları zamanında hadiseleri büyümüştü O zaman da Şa'ya aleyhisselâm peygamber olarak gönderilmiş ve Babil hükümdarı Sencarib'in hücum ve istilâsı defedilmişti
Şa'ya ibni Esmıya aleyhisselâm, Isa ve Muhammed aleyhisselâmı müjdeleyen bir peygamber idi Hükümdar Sıdıka, onun vahy ve nasihatleri ile amel etmiş ve muvaffak olmuştu Fakat bu hükümdar vefat edince îsrail Oğullarının işleri karışmış, hükümette nefis mücadelesine düşmüşler, birbirlerini öldürmeye başlamışlardı Şa'ya aleyhisselâmı dinlemiyorlar, nasihatlerini kabul etmiyorlardı O zaman Allahü Teâlâ, Şa'ya aleyhisselâma, kavmi için onun lisanı üzere vahiyde bulunacağını beyan etmiş ve onun lisanını vahy ile konuşturup şöyle buyurmuştu:
— Ey Semâ dinle, ey Arz sus! Zira Allahü Teâlâ İsrail Oğullarının halini anlatacak O İsrail oğulları ki, onları nimetiyle büyütmüş, kerameti ile mümtaz ve faziletli kılmıştı
Halbuki onlar zayi olmuş çobansız davar gibiydiler Öyle iken ürkenlerini yatıştırdı, kaybolanlarını topladı, kırıklarını sardı, hastalarını tedavi etti, zayıflarını semizlendirdi, semizlerini muhafaza etti Vaktâ ki bunu yaptı, onlar azdılar, koçları tosuşmaya başladı, biribirlerini öldürüyorlar, hattâ kırığı kendine sarılacak sağlam bir kemik kalmadı, vay bu hatalı ümmete! Vay şu hatalı kavme ki ölümün kendilerine nereden geldiğini idrak etmiyorlar Deve bile vatanını hatırlar da ona döner gelir Eşek bile üzerinde doyduğu bağı hatırlar da ona rücû eder Öküz bile semklendiği şenliği hatırlar da ona avdet edip gelir Bu kavim ise deve değil, eşek değil, öküz değil, akıl sahipleri oldukları halde ölümün kendilerine nereden geldiğini farketmiyorlar Ben onlara bir temsil yapacağım dinlesinler, söyle onlara:
Bir zaman boş, harab, refahdan halî ölü bir arazi vardı ve bunun kuvvetli ve bilgili bîr sahibi vardı da onu imara başlamıştı Kendi kuvvetli iken arazisinin harab olmasını veya âlim iken zayi etti denilmesini istemedi, etraf mı duvarla çevirdi, içinde yüksek ve sağlam bir köşk yaptı, ortasından ırmak geçirdi, zeytinden, nardan, hurmadan üzümden ve türlü türlü meyvelerin hepsinden çeşit çeşit ağaçlar dikti ve onu kuvvetli emin, himmet sahibi bir muhafızın muhafazasına da tevdi eyledi, büyümesini beklemeye başladı Vaktâ ki ağaçlar tomurcuklandı ancak, meyveleri keçi boynuzu çıktı O zaman,, ay bu ne fena yer! Bunun duvarını, köşkünü yıkalım, ırmağını kapayalım, bekçisini yakalayalım, ağaçlarını yakalım, olduğu gibi helak harab olsun, refahtan eser kalmasın, dediler Allahü Teâlâ buyurdu ki: O duvar, benim zimmetimt köşk şeriatım, nehir kitabım, muhafız peygamberim, dikilen ağaçlar da onlar, o ağaçların çıkardığı keçi boynuzu da onların kötü amelleri Ben de onlara kendilerinin,aleyhlerine yerdikleri hükmü hükmettim O, onlara Allah'ın darbettiği bir meseldir Bana, sığır, koyun kesmekle yakınlaşmak istiyorlar Halbuki et, bana erişmez ve ben, onu yemem Bana takva ile ve haram kıldığım nefisleri boğazlamaktan sakınmakla yakınlaşmayı bırakıyorlar Kanlarla elleri boyanmış, elbiseleri bulaşmış halde benim için evler ve mabedler bina ediyorlar ve onların içlerini temizliyorlar da kendi kalblerini ve cisimlerini pisliyorlar ve kirletiyorlar Benim için evleri ve mabedleri yaldızlı nakışlarla süslüyorlar da akıllarını, fikirlerini tahrip ve ifsad ediyorlar Benim evler, beyitler yapılmasına ne ihtiyacım var? Ben onlara sakin olmam Benim nakışlı mabedlere ihtiyacım mı var? Ben onlara girmem, ben onların yükseltilmesini ancak içlerinde teşbihle zikrolunmaklığım için ve namaz kılmak isteyenlere bir alâmet yeri olsun diye emrettim
Diyorlar ki: Eğer Allah, bizim ünsiyetimizi toplamaya kadir olsa idi elbette toplardı, ve eğer Allah bizim kalplerimizle anlatmaya kadir olsa idi her halde anlatırdı, iki kuru ağaç al, en çok toplandıkları bir yerde cemaatlerine var O iki ağaca hitaben «Allah size ikinizin bir ağaç olmanızı emrediyor» de Bunu söyleyince iki ağaç birbirine karışıp birleşiverdi Bunun üzerine Alahü Teâlâ, buyurdu ki: Söyle onlara, gördünüz ya ben iki kuru ağacı birleştirmeye kadirim Eğer dileseydim aşırı ülfetinizi cem'etmez miydim? Veya kalblerinize söz geçiremez miydim? Halbuki ona ben şekil verdim
Diyorlar ki: Oruç tuttuk orucumuz yükselmedi, namaz kıldık namazımız nurlanmadı, tasadduk ettik sadakalarımız çoğalmadı, güvercin gibi inleyerek dualar ettik, kurtlar gibi uluyarak ağladık hiç biri işitilmedi, duamız kabul olmuyor
Allahü Teâlâ buyurdu ki: Sor onlara benim icabetime mâni olan ne? Ben işiticilerin en işiticisi, nazar edenlerin en basiretlisi, icabet edenlerin en yakını, rahmet edenlerin en merhametlisi değil miyim? Elimde hangisi az? Nasıl olur ki benim ellerim hayra açık, dilediğim gibi sarfederim ve bütün hazinelerin anahtarları benim indimde, onları benden başkası ne açar ne de kapatır

Alıntı Yaparak Cevapla