|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hazreti İsa Ve Havarileri
Talebeye muallimi gibi ve kula efendisi gibi olmak kâfidir Hane sahibine balezbul dedikleri halde onun hanesi halkına ne kadar ziyade diyeceklerdir Şimdi onlardan korkmayınız Çünkü keşfolunmayacak gizlilik ve bilinmeyecek gizli bir şey yoktur Size karanlıkta dediğimi aydınlıkta söyleyiniz ve kulağınıza söyleneni damlar üzerinde ilân ediniz ve canı öldürmeye kaadir olmayıp cesedi öldürenlerden korkmayınız Lâkin hem canrhem de cesedi Cehennem'de helak etmeye kaadir olandan korkunuz »
Hazreti isa'nın İsrail Oğullarını ve diğer kavimleri irşad için bir çok mucizeler göstermesine rağmen, onlar Hazreti Zekeriyya ve Hazreti Yahya'dan sonra bu yüce peygamberi de ortadan kaldırmak için suikast plânlan hazırlıyorlardı İsa aleyhisselâm bu durumdan haberdar bulunuyordu, ancak ilâhî emrin tecellîsini beklemekteydi
Ibn-i Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre, Allahü Teâlâ Isa aleyhısselâmı bu zalimlerin elinden Semâya ref'etmek murad ettiği vakit, Hazreti Isa eshabına çıktı Onlar on iki kişi bir evde bulunuyorlardı
Allah'ın Resulü o evde bir menbâdan onların karşısına çıktı, başından su damlıyordu da:
— içinizden birisi yakında bana on iki defa küfredecek, dedi Sonra da benim benzerim kendi üzerine bırakılıp da benim yerime katlolunacak ve benimle beraber benim derecemde bulunacak hanginiz? diye sordu Yaş bakımından en tazelerinden bir genç «ben!> dedi Ona «otur!» dedi Sonra yine aynı şeyi tekrarladı, yine o genç kalkıp «ben!» dedi Hazreti îsa da «Evet, sen o benim dereceme ulaşacak olansın!» dedi Bunun üzerine o gence Hazreti îsa'nın benzeri bırakıldı ve îsa aleyhisselâm evdeki bir pencereden Semâya ref'olundu Derken Yahudilerden Hazreti îsa'yı öldürmek için arayanlar geldi ve onun benzerini tutup öldürdüler, çarmıha gererek idam ettiler Bazıları Hazreti isa'ya imân etmiş iken on iki defa inkâr ettiler
Bu hususta muhtelif rivayetler vardır, ancak kat'î olan Hazreti isa'nın kâfirler tarafından katlolunmayıp Semâ'ya ref'olunduğu ve düşmanlarının bu işi yapmaları hususunda bir benzetme ve şüpheye düşmüş olmalarıdır Hakikatini Allah bilir
Havarilerin dinî tebliğleri üzerine İsrail Oğullarından bir taife imân şerefine erişti ve dine yardımcı oldu Diğer bir taife de küfre dalıp gitti Neticede Allahü Teâlâ imân edenleri, düşmanlarına karşı kuvvetlendirdi
Hıristiyanlar Hazreti Isa hakkında «ilâh, Allah'ın oğlu ve teslis = üçleme akidesi» gibi müfrit telâkkilere saplanmışlardır ki Allahü Teâlâ bunu Yüce Kitabında meâlen şöyle beyan buyurmaktadır: «Ey incil'e imân edenler, dininizde hadden aşırı gitmeyiniz! Ve Allah'a karşı haktan başka şirk ifade eden sakın bir şey söylemeyiniz Hakikat şudur ki: Mesih, Allah değil Meryem'in oğlu isa'dır, Allah'ın Resulü, Allah'ın tekvini bir emirle Meryem'in rahmine bıraktığı bir kelimesi ve Allah'dan sadır olan «Ol!» emriyle vücud bulmuş bir ruhtur Şu halde ey îsa ümmeti! Siz Allah'ın birliğine ve O'nun Peygamberlerine inanınız da, üçtür demeyiniz! Teslisten çekininiz! Sizin için çok hayırh olan Tevhide inanınız! Hiç şüphe etmeyiniz ki, Allah, bir tek ilâhtır O'nu, oğul sahibi olmaktan tenzih ederim Göklerde ve yerde her ne varsa hep O'nundur Bunları idare etmeye Allah'ın gücü yetişir! Oğulun, uşağın yardımına muhtaç değildir, Mesih ise Allah'ın kulu olmaktan ebedî arlanıp çekinmezler Allah'a yakın olan Melekler de kulluktan çekinmezler Şimdi her kim Allah'a kulluktan çekinir de kibirlenirse, iyi bilmelidir ki, Allah yarın onları toptan divânına toplayacaktır »
Teslis, Hıristiyanlığın üç ilâh kabul etme akîdesidir ki, bunlar: Allah, Mesih ve Meryem'dir Tevhidin, birliğin zıddı olup açık bir şirktir Daha sonra buna felsefî bir şekil verilerek: Baba, Oğul, Rûhü'l Kudüs; yahut Uknum olarak te'vil ile bir cevhere irca etmişlerdir ki, bu da te'villi bir şirktir Yine Kur'ân-ı Kerim'e kulak verelim:
Hazreti Allah İsa aleyhisselâm'a:
— Ey Meryem oğlu İsa! «Beni ve anamı, Allah'dan başka iki ilâh tanıyınız,» diye halka sen mi söyledin ? diye sorduğu zaman Isa:
— Allah'ım! Seni şirkten tenzih ederim, ulûhiyet ibadet ortağından uzak tutarım Kendim için hak olmayan bir sözü söylemekliğim bana düşmez Şayet onu ben söylemiş olsam gereği gibi onu bilmiş olacaksın Sen, benim gönlümdeki saklı şeyi bilirsin, halbuki ben zâtindekini bilmem Çünkü Allah'ım! Sen, bütün gayıpları bilirsin Ben onlara yalnız bana söylenümesini emir buyurduğun şeyi söyledim Benim Rabbim, sizin de Rabbiruz olan Allah'a ibadet ediniz! dedim Ben içlerinde bulunduğum sürece onlar üzerinde dikkatli bir murâkıb oldum, müşrikçe sözlerden uzaklaştırdım Ne zaman ki beni içlerinden Semâ'ya aldın, üzerlerinde yalnız Sen murâkıb bulundun Sen de her şeye tamamiyle şahiddin! Onların hallerine, sözlerine vâkıfsın! Şimdi eğer onlara azâb edersen, itiraz edilmez Çünkü onlar şüphesiz kullarındır Eğer mağfiret edersen, bu âciz sayılmaz Çünkü Sen elbette Azîz'sin, Hakîm'sin!»
(Mâide, Nisa ve Âl-i İmran Sûreleri)
|