Prof. Dr. Sinsi
|
Nasuh Tövbesi
Vaktim daraldı, bir an içinde feryadıma yetiş, padişahlık et Beni bu sefer de korur suçumu örtersen ne olur? Her türlü yapılmayacak işlerden tövbe ettim Bu sefer de tövbemi kabul et de tövbende durmak için yüzlerce kemer bağlanayım Bu sefer de kusur da bulunursam artık duamı ve sözümü dinleme
Hem böyle söylenip titremede, hem katra katra gözyaşları dökmede, hem de cellatların, hain kişilerin ellerine düştüm diye feryat etmekteydi Hiçbir Frenk bu hale düşmesin Hiçbir mülhit bu feryada uğramasın diyor Kendine ağlayıp duruyor Azrail’i gözünün önünde görüyordu Yarabbi, yarabbi diye o kadar söylendi ki kapı ve duvar da onunla beraber yarabbi demeye başladı
O yarabbi derken birden, inciyi arayanların sesi duyuldu Herkesi aradık, ey Nasuh, sen gel Bu sesi duyar duymaz, Nasuh kendisinden geçti, adeta bedeninden ruhu uçtu Harap duvar gibi çöküverdi Aklı fikri gitti, cansız bir hal aldı Bedeninden amansız bir halde aklı gidince sırrı, derhal Allah'a ulaştı Bomboş bir hale geldi, varlığı kalmadı Allah, bir doğan kuşuna benzeyen canını huzuruna çağırdı Muratsız gemisi kırılınca rahmet denizinin kıyısına düştü Akılsız fikirsiz bir hale gelince canı, Hakk’a ulaştı İşte o zaman rahmet denizi coştu
Canı, beden ayıbından kurtulunca sevine, sevine aslına gitti Can, doğan kuşuna benzer, ten ona tuzaktır O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır
Fakat aklı, fikri gidince ayağı açıldı Artık o doğan kuşu, Keykubad’a uçar gider Rahmet denizleri, coşunca taşlar bile abıhayatı içer Zayıf zerre değerlenir, büyür Topraktan meydana gelen şu döşeme, atlas haline gelir, değerli bir kumaş olur
Yüz yıllık ölü mezarından çıkar Melun Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyve verir, tazeleşir Kurt kuzuyla eş olur Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur
Canı helak eden o korkudan sonra “Kaybolan inci, işte şuracıkta” diye müjdeler geldi Ansızın ses geldi: Korku gitti, o değeri bulunmaz eşsiz inci bulundu İnci bulundu, biz de neşelere daldık Müjde verin, inci bulundu
Hamam, halkın bağrışmasıyla, hüzün gitti feryadı ile, el çırpmasıyla doldu Kendinden geçen Nasuh, tekrar kendine geldi Gözü, yüzlerce aydın gün gördü Herkes ondan helallık istemekte, herkes elini öpüp durmaktaydı
Senden şüphe ettik, hakkını helal et Dedikoduda bulunduk, adeta etini yedik diyorlardı Çünkü o, yakınlıkta herkesten ön olduğu için herkes daha ziyade ondan şüphe etmişti
Nasuh, has tellaktı, mahremdi Hatta sultanla ruhları birdi bedenleri ayrı Sultana ondan yakın bir kadın yok İnciyi aşırdıysa o aşırmıştır
Önce onu aramalı demişlerdi ama yine de hürmet ettiklerinden sona bırakmışlar; aldıysa biraz mühlet vermiş olalım da bir yere atsın bari, fikrine düşmüşlerdi Onun için ondan helallık diliyorlardı, mazeret getirip duruyorlardı
|