Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamber Zevcesine İftira
PEYGAMBER ZEVCESİNE İFTİRA
Hazreti Aişe radıyallahu anhâ'nın şöyle anlattığı nakledilir:
Allah'ın Resulü bir sefere çıkmak istediği zaman, zevceleri arasında kur'a çeker ve içlerinden kime isabet ederse beraberinde de onu götürürdü, işte böyle savaşlarından biri olan Benî Mustalik harbinde çektiği kur'a bana düşmüştü; Ben de hicâb âyeti nazil olduktan sonra Peygamber aleyhisselâm ile beraber yola çıktım Devemin mahmilinde kalıyor, bir yerde mola verdiğimiz zaman da orada bulunuyordum Bu şekilde yola devam ettik Peygamber aleyhisselâm bu harbi bitirip döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımız zaman, kafileye konaklamak için izin verdi Ben de bu istirahat sırasında abdest bozmak için kalkarak gittim Askerin -mola verdiği mevkiiden uzaklaşıp abdestimi bozduktan sonra eşyalarımın bulunduğu yere döndüm Bir de, gerdanlığımı düşürdüğümün farkına vardım ve onu aramaya gittim Ararken bir süre kalmıştım Bu arada içinde bulunduğum kafile hareket etmiş, benim mahmilimin içerisinde olduğumu sanarak, onu alıp deveme yüklemişler Mahmilimin içinde olmadığımın farkına varmamışlar Çünkü kadınlar o vakitler şişman olmadıklarından hafif yapılı idiler Zira çok az bir şeyler yiyorlardı Bu sebeple mahmilimi kaldırırken hafif olmasına aldırış etmemişler Ben zaten o vakit, genç bir kadındım Böylece deveyi çekip yola çıktılar Asker oradan ayrıldıktan sonra ben de gerdanlığımı buldum Askerin konakladığı yere geldiğim zaman, orada kimseler kalmamıştı Ben de, orada olduğum yerde kaldım ve beni arayıp döneceklerini düşündüm Bu hal içerisinde beklediğim yerde otururken, uyku basmış ve uyuya kalmışım
Safvan bin Muattal Sulemî Zekvanî askerin arkasından giderdi Benim bulunduğum yere gelince, bir insan karaltısı görmüş ve yanıma yaklaşıp beni görür görmez de tanımıştı Zira hicâb âyeti inmezden evvel beni görürdü Beni görüp tanıyınca, ölmüş olduğumu zannederek «innâ lillahî ve innâ ileyhi raciûn» demesi ile uyandım Yüzümü örttüm Allah'a yemin ederim ki, bunu söylemesinden başka kendisinden bir söz duymadım
Nihayet devesini dizleri üzerine çöktürdü Ayağını hayvanın diz kapağına koydu ve bu şekilde ben deveye bindim Hayvanı çekerek beni götürdü Asker günün en sıcak vaktinde bir yerde konakladıktan sonra kendilerine yetiştik
Bu hadise sebebiyle iftira yürütenler helak oldu İftirayı yürütenlerin başı Ubeyy bin Selûl idi Sonra Medine'ye vardık Ben bir ay hasta halde yattım, iftira edenlerin lafları ağızdan ağıza yayılıyordu Ben ise bunların farkında değildim Fakat, Peygamber aleyhisselâmın bana, daha önce hastalandığım vakitlerde gösterdiği iltifatı göstermemesi, derdimi fazlalaştırıyordu Çünkü Allah'ın Resulü ziyaretime geliyor, «şu hasta nasıl?» demekle kifayet ediyor, sonra gidiyordu Ben insanlar arasında dolaşan kötülükten habersizdim
Biraz iyileşmeye başlayınca, bir gün dışarı çıktım Ummü Mistah da benimle birlikte Menası denilen yere doğru çıktı Menası bizim kaza-yi hacet ettiğimiz yerdir Ancak geceleri oraya çıkardık Bu, evlerimiz yakınında hela yapmaya başlamadan önce idi Adetimiz ilk arapların âdeti gibi, şehrin dışında bir yeri abdest bozmak için kullanmak idi Evlerimizin içerisinde hela yapmaktan eza duyardık, işte bu şekilde Ümmü Mistah ile beraber gittik Ummü Mistah Abdi Menafin oğlu Ebû Rnhm'un kızıdır Anası da Hazreti Ebû Bekir'in teyzesidir İhtiyacımızı tamamladıktan sonra kendisi ile beraber eve doğru yürüdük Yolda Ummü Mistah'ın ayağı elbisesine takılarak kaydı
Bunun üzerine Ummü Mistah:
— Mistah helak olsun! diye söylendi Ben de kendisine:
— Ne kötü konuştun, Bedir harbine katılmış olan kimseye nasıl böyle dersin? dedim
Ümmü Mistah:
— Şuna bak, onun ne söylediğini duymadın mı? diye cevap verdi Ben:
— Ne söyledi ki? diye sordum
Bunun üzerine Ummü Mistah, iftiracıların konuştuklarını bana anlattı Bunu duyunca hastalığım bir kat daha fazlalaştı
Bundan sonra evime dönünce Peygamber aleyhisselâm yanıma gelerek:
— Bu hasta nasıl? diye sordu Ben de:
— Anne - babamın yanına gitmeme izin verir misin? dedim Bu haberler hakkında ebeveynimden katı bilgi almak istiyordum Peygamber aleyhisselâm izin verdi Ebeveynimin yanına geldim
Anama:
— Anacığım, bu insanlar neler konuşuyorlar? diye sordum Anam:
— Kızcağızım, üzülme, kocasının kendisini- sevdiği ve aynı zamanda ortakları da olan, çok az güzel kadın vardır ki, onun hakkında doğru - yanlış şeyler konuşulmuş olmasın! dedi
Ben:
— Sübhânellah, demek insanlar bunu söylediler! dedim O gece göz yaşlarım dinmeden, gözüme uyku girmeden ağlayarak sabahladım
Bu mesele ile alâkalı vahiy gecikince, Allah'ın Resulü Ebû Talib'in oğlu Ali ile Zeyd'in oğlu Usame'yi çağırdı Onlarla ailesinden ayrılıp ayrılmamak hususunda müşavere edecekti Usâme radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmm ailesinin suçsuz olduğunu ve Peygamber aleyhisselâmın da onlara karşı olduğunun bilindiğini söyledi ve:
— Ey Allah'ın Resulü, aileni terketme, onlar senin iffet sahibi zevcelerindir Onlar hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz, dedi  Hazreti Ali ise:
— Ey Allah'ın Resulü, Allah sana zevce kıtlığı vermemiştir Onlardan başka çok kadınlar vardır Eğer Hazreti Aişe'nin hizmetini gören cariye Berire'ye sorarsan, o aana doğruyu söyler, dedi
Sonra Peygamber aleyhisselâm Berîre'yi çağırdı ve:
— Ey Berîre! Aişe'de bir kötülük gördün mü? diye sordu Berîre:
— Seni hak ile gönderen zâta yemin ederim ki, onda kendisini ayıplayacağın bir şey görmedim Ancak, o genç bir kadındır Evinin hamurunu tutar da uykuya dalar, sonra da evin koyunu gelip o hamuru yer Bundan daha fazla ayıplanacak bir şeyi yoktur, diye cevap verdi
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm kalktı ve Abdullah bin Ubeyy bin Selûl'e karşı kendisine yardımcı kimseler isteyerek minberde şöyle konuştu:
— Ey müslümanlar topluluğu, aileme karşı kötü ağız ve çirkin harekette bulunan adama karşı kim bana yardımda-bulunur? diye sordu Allah'a yemin ederim ki, ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum Yine kendisinde hayırdan başka bir şey bilmediğim bir adama da kötülük ettiler Halbuki o adam, hiç bir vakit ben olmadan ailemin yanına girmemiştir
|