Prof. Dr. Sinsi
|
Satır Arası Hikayeler...
ONUDA SEN AĞIRLA
1 bölüm  
İbn-i Asfur’un hikayesini hatırlar mısınız?
Sen hiç ayakkabılarından özür diledin mi?
Duyduğun bir söz kaç gece böler uykularını?
Ağlayan bir çay bardağı gördün mü hiç?
Toprağın üzerinde basacak yer bulamadığın oldu mu?
Sahi, sen kıyafetlerine hiç teşekkür ettin mi?
Gecenin bir yarısı şimdi, balkondayım yine, yazıyorum Kendime böyle sorular sorup, cevaplar arıyorum Karşı evin terasından bir ses geliyor sanki: “Önce hikayesini anlat” Söz dinliyorum…
Günahkar bir adamdı Ayık gezmezdi Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan Ölse de bir kurtulsak diyorlardı
Bir karısı vardı bu adamın, bir de kendisi Hiç çocukları olmamıştı Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu Kadın ise adamının haline üzülse de ses çıkaramazdı Otuz yıldır evliydiler, döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi
Adam iyice yaşlanmıştı artık Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, iki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyor, titreyen elleriyle sigarasını zor sarıyordu İyice zayıflamış, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah’a…
Adam bir sabah evden çıktı, fakat ertesi sabah oldu dönmedi Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını Kim bilir yine nerede sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce, orada içerdi adam, bulamadı Yakındaki tarlaları aradı, köyün dört bir yanına baktı, yoktu Eve gelmiştir beki diyerek koşarak geri geldi, hayır, dönmemişti Güneş inmek üzereydi, bir acele abdest aldı, namaza durdu Duası bitmek üzereydi ki, kapının çalındığını duydu
Kocasıydı gelen Adamın yüzü sapsarı kesilmişti Öksürüyor, eliyle göğsünü işaret ediyordu Kadın koluna girdi kocasının, güç bela sedire kadar taşıdı Uzandı adam, karısının yüzüne baktı, ağlıyordu Doğrulmak ister gibi yaptı, hakkını helal et diyecekti, lafının sonunu getiremedi, başı yastığa düştü Ölmüştü…
Kadıncağız kocasının başında epeyce bir ağlayıp feryat etti Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisini bağladı Kalktı, imamın evine gitti
-Hocam… diyebildi hıçkırarak, bizimki…
Söyleyemiyordu, ama imam efendi durumu anlamıştı Kadının yüzüne baktı, köylü ne der diye düşündü, bocaladı
-O mendebur bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi, kaldırmam onun cenazesini, deyip kapıyı kapattı
Kahroldu kadın Nereye gitsem, ne yapsam diye düşündü Kimseleri yoktu ki, çaresiz eve döndü Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı, omzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu
Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü Bir kez daha düğümlendi boğazı, cenazesi omzundan kayarken, dizlerinin üstüne çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı
Hışımla yaklaştı muhtar:
-Onu nereye götürüyorsun, dedi Mezarlığa gömeyim deme sakın! Sağlığında biz çektik, bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden…
*******
Satır Arası Hikayeler, Serdar TUNCER
pozitif yayınları
|