Konu: Yozgat
Yalnız Mesajı Göster

Yozgat

Eski 07-31-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yozgat



YOZGAT DUALAR VE BEDDUALAR

DUALAR


Allah kolan kuskun bekliği versin


Tuttuğun altın olsun


Altın halkalardan tut


Kızınan komşu, oğlununan oba ol


Eline sağlık, babana rahmet


Ömrün uzun olsun, düğünün güzün olsun


Allah seni helal süt emmişlere eş etsin


Hızır Aleyhisselam yoldaşın olsun


Ne ediyim, nice ediyim deme, kül diye avuçladığın altın olsun


Kurban olduğum Allah, ömrümden alsın ömrüne versin


İtin olayım, kulun kölen, kurbanın olayım


BEDDUALAR


Babanın bekini, zıkkımın kökünü ye


Baba ciğerine sarılsın


Yaşın donun kara gelsin


Sağlığına sap çekiyorum


Allah canını alsın


Sesin kara yerlerden gelsin


Kaynar kazanlara gir


Allah kınalı parmak tutturmasın


Muradın koynunda kalsın


Sakalın gözüne ekilsin


Allahından bul, kör olasıca, adı batasıca


Sürüm sürüm sürünsün inşallah


Allah belanı versin

FOLKLORİK DEĞERLER

Yaşam Şekli


Yönetim ve ticaret merkezlerinden uzaklığı yanında,ulaşım ağlarının da dışında kalması,İlde öteden beri içe dönük bir yaşama biçimi oluşturmuştur 1930 da Ankara kara ve demiryolunun yapımı kapalı yapının kırılmasında en büyük etkendir Ancak tarımın insan gücüne dayanması,yeni iş alanlarının açılamaması yöre yaşamını pek değiştirememiştir Bu geleneksel doku zaman içinde çeşitli göçmen topluluklarının yöreye yerleşmesiyle küçük değişimlere uğramıştır1951 de Bulgaristan’dan gelen göçmenler de İl merkezi ve çevresinde yerleşmiştir Aynı dönemde ülke genelinde beliren siyasal eğilimler,tarımda makinalaşma,kentleşmeye paralel olarak gelişen yapı işleri,İl yaşamında da Cumhuriyet sonrasının en büyük devrimini yaratmıştır Yine aynı dönemde II Dünya Savaşı yıllarından başlayarak,doğurganlığın artması sonucu,tarım alanları yöre nüfusu için yetersiz kalmıştır Ticaret alanındaki canlanma,kırsal kesimden kente doğru bir çekim yarattıysa da,kasaba ve kentlerde bu alan kısa zamanda doymuş ve 1960 sonrasında il dışına ve yurt dışına göç olgusu başlamıştır İl Merkezi dışında canlılık gösteren Akdağmadeni ve Sorgun çekim odakları olmuş ve ulaşımın yaygınlaşmasıyla kentlere yönelişi hızlandırmıştır


Halk Giysileri

Başkente yakınlığı,Yozgat giyim – kuşamı da büyük ölçüde etkilemiştir Dokuma ve evde dikilen giysilere dayanan geleneksel giyim-kuşamın yerini hazır giyim almıştır Geleneksel kadın giyiminde üçetek en yaygın entaridir,altına don yada büzmeli şalvar giyilir “Delme yelek” veya “Salta” ve bunun uzun kollusu “libade” özellikle genç kızlarda yaygındır Başa,pullu veya kudazı,fes,tepelik üstüne düz ve açık renkli yazma bağlanır Varlıklı kesim,özel günlerde bele gümüş kemer bağlar,ayağa yün çorap,lapçın kundura veya çarık giyilir Dışarlak olarak kullanılan çarşaf daha sonra mantoya dönüşmüştür Geleneksel erkek giyiminde; yakasız mintan,geniş kollu hırka veya kolsuz salta ve yelek üst giysileri arasındadır Çeketi andıran bol dikimli aba ve zıpka geleneksel erkek giyiminin özgün öğelerindendir Başa kudazı,fes veya eğri dolanmış kefiye giyilir Yün çorap lapçın,kundura,çarık giyimi bütünleyen öğelerdir

YÖRESEL MİMARİ


Yöre mimarisinin gelişmesi ve biçimlenmesinde; doğal yapı ve gereçler,iklim,kapalı yaşama biçimi vb öğelerin yanında,çeşitli toplulukların,Rum ve Ermenilerin etkisi olmuştur Yerleşmenin doğal konumuna bağlı olarak sokaklar girintili çıkıntılıdır Sırtlarını yamaca dayamış,ayrık düzende,bahçeli evler güneye bakar Bunlar ev içindeki yaşamın gizliliği düşüncesiyle insan boyunda duvarlarla çevrilmiştir “Kanatlı” denilen çift kanatlı büyük bir kapıdan toprak döşeli avluya girilir Ahır,kümes,hela,tandır,kuyu buradadırYörede tek katlı,toprak damlı,yalın görünüşlü evler yanında 2-3 katlı,saçakaltı odalı,saray yavrusu denilebilecek büyüklükte konaklar da çoktur Bunların yer katı blok vermeden veya taştan,üst kat duvarları ise “istidoz” tekniğidir Sıvalı,iklimin sertliği nedeniyle kalın duvarlar genelde ak badanalıdır Tek katlı yapılarda birkaç basamakla sofaya çıkılır Odalar sofanın yanlarına mahzen (Kiler) arkaya yerleştirilir Çok katlı yapılarda yer katı mahzen,depo,mutfak ve hizmet bölümlerine ayrılmıştır Konuk odası,yatma ve oturma odaları gibi yaşama mekanları üst katlardadırİç mimaride ahşap çok kullanılır Tabanlar tahta döşemeli,katları bağlayan basamaklar ince oymalı ahşap korkulukludur Dolaplar,kapı kanatları,lambalıklar ahşap oymalıdır Tabanlar da göbekli,geometrik ve bitkisel motiflidir Günümüzde ise ahşap karkas,betonarme karkas yapılar giderek yaygınlaşmıştır

YÖRESEL MUTFAK


Yöre beslenmesi,büyük ölçüde buğday ürünlerine,unlu yiyeceklere dayanmaktadır Bulgur,yarma ve düğürcük hemen her tür yemekte ve çorbada kullanılmaktadır Yarma,bulgur ve diğer kışlık yiyecekler genellikle yazdan hazırlanır Bunların başında “Gırmızı Pevleri” denen domates salçası,”Go pahla” denen kurutulmuş taze fasulye,”Çalma, Pekmez, ekşi” turşular, meyve ve “madımak” denen madımak kurusu, ”Kıyma, sızgıt, pastırma” türü et hazırlıkları gelir Makarna,erişte de ev yiyeceklerindendir “Ağ kabak” (Su kabağı) tan çorba pişirilir ve kış için kurutulur “Şalak” denen kelek turşusu yörenin özgün turşu türlerindendir Özel günlerde “arabaşı” en çok rastlanan yemektir Ayrıca; İlimize özgü en ünlü yemeklerinden biriside Testi Kebabıdır

YÖRESEL EL SANATLARI

Yozgat’ta eski yaygınlığını yitirmiş olmakla birlikte dokumacılık,örücülük gibi el sanatları,günümüzde de sürdürülmektedir Kilim,halı,bez başlıca dokuma türleridir Ancak bunlarda özgün süslemelerden veya dokuma tekniklerinden söz edilemez Halılar Kayseri halılarını,kilimlerde Şarkışla kilimlerini andırır Geometrik motiflerle stilize bitki ve hayvan motifleri yaygın süslemelerdir Dokumacılıkta bordo,lacivert ve yeşil renkler egemendir

YÖREYE HAS ÖZELLİKLER

Nüfus bakımından kaynaklanan çeşitlilikler,toplumsal ilişkilerde kısıtlayıcı etkiler yaratmıştır 1950 sonlarındaki göçler,1960 larda yoğunlaşan kentleşme eğilimleri bu yapıyı da etkilemiştir İnançlardaki yaşam farklılıklarının ve geleneklerin,günlük maddi yaşam koşulları ve yaygınlaşan çağdaş değerlerle yeniden biçimlenmeye yöneldiği gözlenmektedir Bu değişim kırsal kesimde daha yavaş olmaktadır Kadınlarla erkeklerin aynı sofraya oturmaması,yolda yürürken kadının erkeğin önüne geçmesinin ayıplanması,aile içinde,büyükler varsa karı-kocanın birbirlerinin adlarını anmadan konuşmaları,sürdürülen gelenek ve töreler arasındadır Yozgat İlinde özel kutlama günü olarak Atatürk’ün Yozgat’a gelişi olan 15 Ekim, 1981 yılından bu yana her yıl kutlanmaktadır

Yozgat Yöresinde Kadın ve Erkek Kıyafetleri :

Kadın Kıyafetleri : Yozgat Yöresinde kadınlar eskiden şu parçalardan oluşan kıyafetleri giyerlerdi ;


Fes : Düz keçe dövülerek üçgen şekline getirilip başa oturtulur Üzerine beyaz kumaş kare şeklinde kesilip, iğne ile işlenip yukarıya doğru daraltılır Fesin ön kısmı altın paralar, işlemeler ve boncuklarla süslenir Merkeze bağlı köylerde feslerin önünün ay yıldızla da süslendiği görülmektedir Üzerine de kıvrak bağlanır


Çepken : Yuvarlak yakalı ve uzun kolludur Önü açıktır Her tarafı Gümüş, Altın veya düz simle işlenir Genelde Şalvarla aynı renkte olup, birlikte giyilir


Şalvar : Şalvar üç etek altına giyilen ve cepken altına giyilen olmak üzere iki çeşittir Çepken altına giyilen şalvar, çepkenle aynı kumaştan olup çepkendeki işlemeler şalvarda da vardır Üç etek altına giyilen şalvar, tek renk olabileceği gibi işlemelide olabilir Şalvarın bel kısmında bir iple bağlanabilmesi için iki parmak kalınlığında uçkurluk vardır


Entari : Üç eteğin içine giyilir Yaka ağızları ve kollar kanefiçe denilen işleme ile süslenir İşlemelerde kök boya ile boyanmış ipler ve canlı renkler kullanılır


Bel Boncuğu : Bel kuşağının incesi olup, boncuklarla ve püsküllerle süslenerek yapılmış ve kuşağın ucuna takılan bir parçadır


Çorap : Beyaz yün veya renkli yünlerden işlemeli çoraplardır Günümüzde bu parçalardan oluşan kıyafetler sadece özel günlerde giyilmekte olup, kadın kıyafetleri boydan elbise ve etek ceket olarak görülmektedir

Erkek Kıyafetleri : Erkek Kıyafetleri de kadın kıyafetleri gibi eskiden şu parçalardan oluşurdu;


Fes : Dövülmüş düz keçe külah şekline getirilerek elde edilir Üzerine “Poçu” veya “Kıvrak” bağlanır Cepken: Kilim tezgahlarında dokunan kabaca kumaşlardan dikilir Önü tamamen açıktır Kollar uzundur İlik ve düğme bulunmaz Kol ağızları yırtmaçlı ve işlemelidir


Potur : Genel olarak keçeli kalın kumaştan dikilir Bel kısmında iki parmak kalınlığında uçgurluk bulunur Uçgurluk iple bağlanır Poturun paça kısımları aşağı doğru daralır, kalça kısmı toplu bir şekilde genişçe dikilir


Bel Kuşağı : El tezgahlarında renkli ve düz olmak üzere iki şekilde dokunmuş eni 20-30 cm arasında değişen uzun kuşaktır


Çorap : Beş şişle örülen yünden çoraplardır


Çarık : Tabaklanmış deriden yapılır Üst kısmı Deri veya iple büzülerek ayakta kalıplanarak giyilir


Yağlık : Bel kuşağına tutturularak yana bağlanan mendil


MAHALLİ HALK OYUNLARI
HALK OYUNLARI:

Yozgat mahalli halk oyunları açısından zengin bir potansiyele sahiptir Orta Anadolu’nun en zengin folklor merkezi olan İlimizde; 15 ayrı kadın oyunu, 50’ye yakın türkü, 10’a yakın erkek oyunu ve bir çok oyun havası vardır Milli oyunlarda kadın kıyafeti; 3 etek ve pullu festir Kadın oyunları davul-zurna, cümbüş, darbuka, keman ve saz eşliğinde oynanır En çok oynanan kadın oyunları; burçak tarlası, kunduralım, nalinim, feyli turnam, darine-dariney, vıy vıy ve madımaktır Erkek oyunlarında kıyafet; derme yelek, renkli gömlek, püsküllü fes ve şalvardır Erkek oyunlarından en çok oynananları; Yozgat ağırlaması, Bopbili, Tekayak, Üçayak, cemo, yerli gelin, çekirge, aynalı ve kamalı'dır Bunların yanı sıra, kaşık oyunları, çiftetelli, asmalarda Üzüm, loli, keçeci baba, vıy vıy, karanfilli, gelin, dünür gibi oyunlar da sergilenir

Mahalli halk Oyunlarımızı: "İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Evci Köyü Erkek Halk Oyunları Topluluğu" temsil etmektedir Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca 25 Eylül 2004 tarihinde Ankara'da yapılan yarışmalarda birinciliğe layık görülen bu topluluk "Yozgat Ağırlaması, Bopbili, Tekayak, Üçayak" adlı oyunlarıyla tescillenmiştir

Ayrıca, bazı yörelerde semahlar da yaygındır En yaygın olarak bilineni "Bozok Semahı" da denilen "Kırklar Semahı'’dır

SEYİRLİK OYUNLAR

SAYA OYUNU:

Saya Oyununun geçmişini ve kısaca oynanış şeklini şu biçimde anlatabiliriz: Rivayete göre oyunun kökeni, Orta Asya Bozkırlarına kadar dayanmaktadır

Derler ki ilkbaharla birlikte koyun ve keçilerin yavrulama zamanlarına 15-20 gün kala oyun oynanmaya başlanırmış Kendileri için her şey demek olan sürülerinin, o seneki yavrularının sağlıklı, verimli ve bereketli olması ümidiyle bu oyun oynanmaktadır Belki bir yaşam biçimi, belki de uğruna inanılan bir şey ama şurası muhakkak ki, sosyal yaşantıyı ve sosyal dayanışmayı vurgulayan bir tarafı var, Oyun, her sürü sahi binin kapısında tek tek oynanmaktadır Bu evlerden tuz ekmek, yağ vb gıda maddeleri toplanarak Baş arap lakaplı oyuncu nun evinde pişirilip köy halkıyla birlikte bir kısmı yenmektedir Diğer kısmı ise herkese azar azar dağıtılmaktadır Bu yiyeceklerden hayvanların yemIerinede katılmaktadır ki sağlıklı doğum, bolluk ve bere ket olsun diye Bir evin kapısına gelindiğinde aşağıdaki mani okunur:

"Sayacı geldi duydun mu?

Selam verdim aldın mı?

Hey ne kaldı, ne kaldı?

Şurda elli gün kaldı,

Elli günden az kaldı,

Otuz günden tez kaldı,

Oğlağın yağı yetti,

Kuzunun tüyü bitti

Şu derede tütün tüter,

Çocumanlar (çocuklar) kefen üter,

Heey çocumanlar heeeey"

denilerek evdeki küçük çocuklar, elleri ve yüzleri boyalı oyunculardan bağırılarak ev halkı uyarılır ve evin kapısı çalınarak oyuna başlanır

Oyunun oynanışı şu şekildedir:

Seksen-doksan yaşlarında bir ihtiyar, onbeş- onaltı yaşlarında genç bir kızla evlenir fakat kız bu durumdan memnun değildir Bir süre sonra kız ihyarı bırakıp kaçar Baş arap lakaplı oyuncu, yine oyunculardan tilkiye, halkı koklatarak kızı buldurur İhtiyar kıza neden kaçtığını sorduğunda ise, kız çeşitli bahaneler uydurur Bu arada tilki lakaplı oyuncu, ihtiyara: "Bu kız sana değil bana yakışır" gibi sözlerle kendisine pay çıkarmaya çalışır Bunun üzerine ihtiyar, kızın kendi eşi olduğunu halka anlatmaya başlar Bu amaçla kızın kendine ait olduğunu ispatlayacak ve onu kendisine getirecek bir ara bulucu seçer Bu ara bulucu sahneye çıkar fakat oyuncular bu arabulucuyu sopalarla döverek oyun dışına atarlar Oyuncular kostüm olarak koyun-keçi postu, sopa, çıngırak, çeşitli boncuklar, tahta kılıç,el aynası,siyah boya,deri giyecekler vb kullanmaktadır Arap baş arap, kınalı,ala,siyah,beyaz gibi lakaplar ise oyunculara takılmıştır Lakapların bu şekilde kullanılmasında ki amaç sa doğacak yavruların bu şekilde beklenmesi, istenmesinden dolayıdır Oyunun çeşitli yörelerde değişik versiyonları olabilir

YASTIK GÜREŞİ:

Yaşlı bir insanın hayatla mücadelesinin sembolize edildiği yastık güreşi oyunu, hem güldürün hem düşündüren mesajlarla dolu bir oyundur Malzeme olarak bir yastık, yere sermek için kimim ve yastığı tutmak için bir kişinin kullanıldığı oyunda, çeşitli güreş figürleriyle izleyiciye sunulur

DEVECİ OYUNU:

Deveci oyunu bir hırsızla bir çobanın kovalamacısını anlatır Bir hırsızın Deveci katarından bir şeyler çalmaya çalıştığı oyundaki tiplemeler,kostümler, sarf ettikleri sözler alıştığımız salon tiyatrosunun dışında geleneksel Türk tiyatrosunun doğaçlamasının hoş bir örneğidir

ERKEKLERARASI DÜĞÜN OYUNLARI:

Düğünlerimizin son gecesi, gelinin kına gecesidir Bu, aynı zamanda düğüncünün gelin almaya geleceği günün gecesi demektir Bu gelme işi bir köyden başka bir köye olduğu gibi, aynı köyde bir mahalleden bir mahalleye de olur Her iki türlüsünde de erkekler düğün odasında, kadınlar düğün evinde gece yarılarına kadar güler, oynar, eğlenir, halay çekerler Düğünün önemli gelenek ve törelerini işlerler


Daha ilginci, temsil, öykünme (taklit), orta oyunu türünden diyebileceğimiz bir çok eğlence türüne yer verilir Oyun ya da seyir çıkarma denilen bu işler, çokça sı erkekler arasında görülür Daha çok da gelin almaya gelen düğüncüye yaptırılır Bu eğlenceler, yalnız düğün evinde değil, eğer düğün köyden köye ise düğüncünün misafir olduğu odalarda da sabahlara kadar devam eder Bu düğünler, köylünün mahsulünü kaldırıp eli para gördüğü sonbahar ve kış günleri yapılır Çünkü o mevsimde köylünün işi de yoktur

KOCALARIN YÜZÜNÜ:

Erkeklerden bir kaçı kız biri de ana kılığına girer Düğün evinden özel kadın giysileri getirtilir Hazırlık odasında kendilerine çeki düzen verip, düğün odasına girerler Kızlardan her biri odadaki erkeklerden birer koca seçip yanlarına otururlar, kollarını da kocalarının boynuna sararlar Bir elleriyle de kirmen çevirirler Avuçlarının içinde un vardır Oyunu yöneten ana, "Kızlarım, evinize bir misafir gelince, kocalarınızın yüzünü ağartın" der demez, avuçlarındaki unu kocalarının yüzüne sürerler

ET SATMA OYUNU:

Bir et satan kişi çıkar ortaya Kendine bir yazıcıyla, sözde gizliden üç tane de kırbaçları koyunlarında saklı yardımcı alır ki adları, Arap, Çerkez, Hıdır' dır Erkeklerden bir kısmına yalancıktan et satılır Bir yandan da herkesin aldığı et, borç olarak yazılır Sıra alacak toplamaya gelir (bu hemen de olabilir, kısa bir oturuştan sonra da olabilir) Önemli olan, alacak toplanırken borçlulardan bir kısmı borçlarını ödeyemez olmalarıdır işte o sırada et satıcı yardımcılarına sırasıyla ve gerektikçe kırbaçlarını birer birer çıkarttırır, tekerlemeyi söyler;

"Arap

Vermeyenin Hali Harap

Çerkez

Ne Halt Eder De Vermez

Hıdır

Vermeyenin Hali Budur"

Her gelen ne kadar borç için çağrıldıysa ona o kadar kırbaç vurulur Oyun böylece biter

TALEBE OKUTMA

Birisi hoca olur, tespihi, asası, içine su dolu tas oturtulmuş sarığıyla, erkekler arasından şakaya uygun bir kaç kişiyi öğrenci olarak seçer ve diz çöktürür Bunları sırasıyla okutmaya başlar;

"Elifcimlisin bori

Başındadır zoru,

Elinde asa,

Dikkat et tasa"

Bu sözleri hoca söyler, onlar da birer birer yineler Bunun üzerine hoca, iyi bulduklarına sırasıyla tesbihimin asasını armağan eder En iyi buldum dediği öğrenciye de kendi başından çıkarıp onun başına geçirmek yoluyla içi su dolu sarığını armağan eder ters çevrilerek verilen sarığın içindeki su dolu tas, öğrencinin başına geçer

CİRİT, GÜREŞ VE AT YARIŞLARI:

Yozgat köylerinin harman yerlerinde gençler güreş tutardı Düğünlerde koç konurdu hediye olarak, başı alan pehlivan koçun sahibi olurdu Yine düğünlerde köylerde cirit oynanırdı Meşhur ciritçiler köyden köye davet edilirdi

Yozgat merkezde” Abdullanın Bostanı”nda ciritler oynanırdı mevsimin değişik zamanlarında

At yarışları hemen her ilçede yapılırdı Yozgat’ta ise Kırıklı Mevkiinde ve Ofisüstü’nde at yarışları olurdu Meydan iple çevrilirdi, biletli olurdu bu yarışlar


Alıntı Yaparak Cevapla