Yalnız Mesajı Göster

Türkiye Anayasalarının Kronolojik Sıralaması

Eski 07-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Anayasalarının Kronolojik Sıralaması



1961 Anayasası'nın Özellikleri
6 kısım, 157 madde ve 22 geçici maddeden oluşan 1961 Anayasası bir takım yeni düzenlemeler getirmiştir 1924 Anayasası'nda bulunmayan bu yeniliklerin başlıcaları şöylece özetlenebilir:

a) Siyasal Partiler: Türk tarihinde ilk kez 1961 Anayasasının 56 ve 57 Maddelerinde siyasal partilerle ilgili hükümler getirilmiştir Buna göre, siyasal partiler, ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdırlar Partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe çalışırlar Vatandaşlar, siyasal parti kurma, partilere girme ve çıkma hakkına sahiptirler Yalnız, kurulacak siyasal partilerin tüzükleri, programları ve çalışmaları, insan hak ve hürriyetterine dayanan, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmezliği temel hükmüne uygun olmak zorundadır Bunlara uymayan partiler Anayasa Mahkemesi'nce temelli kapatılır

b) Kanun Hükmünde Kararname: Anayasa madde 64, fıkra 2-6 belli konularda, kanunla Bakanlar Kurulu'na kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisinin verilebilmesini öngörmüştür Bu kanuna dayanılarak çıkarılan kararnameler, daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulurlar Yayınlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulmayan kararnameler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce reddedilenler, bu karar Resmî Gazete'de yayınlandığı gün yürürlükten kalkar

c) Milli Güvenlik Kurulu: 1961 Anayasası 111 maddesiyle millî güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında gerekli temel görüşleri Bakanlar Kurulu'na tavsiye etmekle görevli bir organ kurmuştur Milli Güvenlik Kurulu adıyla anılan bu organ Başbakan, Genel Kurmay Başkanı, kanunun gösterdiği Bakanlar ile Kuvvet Komutanları'ndan oluşur Kurula Cumhurbaşkanı, onun bulunmadığı zamanlar Başbakan başkanlık eder

d) Yönetmelikler: Anayasa 113 maddeye göre, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler Yönetmelikler Resmi Gazete'de yayınlanır Yürütme organının çalışmasını kolaylaştıracak normlar olan yönetmeliklere içinde yer vermekle 1961 Anayasası bir yenilik getirmiştir

e) Üniversiteler: Önceki Anayasa'da yer almıyan üniversiteler, bir özerk kamu tüzel kişisi olarak, bu Anayasa'nın 120 maddesiyle düzenlenmiştir

f) Türk Radyo Televizyon Kurumu: Türk Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve haber ajansları Anayasa'nın 121: maddesinde, devlet eliyle kurulan ve yönetimleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği şeklinde, yasayla düzenlenen kuruluşlar olarak tespit edilmiştir

g) Kalkınma Plânı ve Devlet Plânlama Teşkilatı: Anayasa'nın yapılmasından önce 30 Eylül 1960 tarihli yasayla kurulan Devlet Plânlama Teşkilâtı'na Anayasa'nın 129 maddesiyle Anayasa içerisinde yer verilmiştir Böylece, gerek Kalkınma Planı ve gerekse Devlet Plânlama Teşkilâtı anayasal kurumlar haline gelmiştir

h) Doğal zenginlik kaynaklarının aranması ve işletilmesi: Anayasa madde 130 petrol, doğal gaz, çeşitli madenler gibi doğal zenginlik kaynaklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, bunların arama ve işletme hakkının devlete ait olduğunu tespit etmiştir Bu konularda özel teşebbüsün çalışabilmesi, kendilerine devlet tarafından izin verilmesine bağlı kılınmıştır

i) Ormanlara ve orman köylüsünün korunması ve geliştirilmesi:
Anayasa madde 131 e göre, devlet ormanların korunması için gerekli tedbirleei alır Bütün ormanların gözetimi devlete aittir Devlet ormanları, kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz

j) Yüksek Savcılar Kurulu: Anayasa madde 137 fıkra 2, savcıların özlük işleriyle ve disiplin cezaları hakkında karar verme yetkisine sahip Yüksek Savcılar Kurulu oluşturmuştur Yüksek Savcılâr Kurulu Adalet Bakanının başkanlığında Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulunca seçilen üyeler ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile Özlük İşleri Genel Müdüründen kurulur

k) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi: Anayasanın Danıştayla ilgili 140 maddesinde 22 Eylül 1971 tarihinde yapılan bir değişiklikle eklenen son fıkra Askeri Yüksek İdare Mahkemesi adı altında, asker kişilerle ilgili idarî eylem ve işlemlerin yargı denetimini yapmak üzere bir yüksek mahkeme kurulmuştur

I) Yüksek Hâkimler Kurulu: Anayasa madde 143 ve 144 yeni bir organ olan Yüksek Hâkimler Kurulu'nu düzenlemektedir: Bu Kurul, Yargıtay tarafından, kendi üyeleri arasından seçilen 11 asıl va 3 yedek üyeden oluşur Kurul adliye mahkemelerinin hakimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir Bir mahkemenin , veya hâkimin kadrosunun kaldırılması veya mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi Kurul'un uygun görmesine bağlıdır

m) Anayasa Mahkemesi: Anayasa'nın 145-152 maddelerinde yeni bir yargı organı olan Anayasa Mahkemesi düzenlenmiştir Kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerini Anayasaya, Anayasa değişikliklerinin de Anayasa'da gösterilen şekil şartlarına uygunluğunun denetlemek üzere kurulan bu yüksek mahkeme 1961 Anayasası'nın getirdiği önemli yeniliklerden biridir

Yeni Anayasa
Buraya kadar özetlediğimiz Türkiye'nin anayasal gelişmesinden ortaya çıkan sonuç şudur: 1808 yılından başlayarak günümüze kadar anayasal alanda hareketler hep, yönetimin yetkilerini sınırlamak amacına yönelmiştir Bunlardan 1808 de Anadolu ve Rumeli âyanı tarafından yapılan ilk girişimden Padişah çok rahatsız olmuş ve ilk fırsatta bu sınırlamadan kendisini kurtarmıştır

Daha sonraki 1839 Tanzimat Fermanı, 1845 Hattı Hümayunu, 1856 Islahat Fermanları da Padişahın tek taraflı iradesiyle tebnasına lûtuf olarak tanıdığı bir takım hakları ihtiva eder Tanınan bu haklar, dolayısıyle Padişahın yetkilerinin de tabii olarak, bazı kısıtlamalara uğraması bahis konusuydu Fakat bu fermanlar da hiç bir zaman Padişahın yetkilerini sınırlayamamıştır Çeşitli çevrelerin, kişiyi tebaalıktan kurtarma, vatandaş yapma yolundaki çabaları genelinde, başarılı olmamıştır

Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesi, Padişahlığın ortadan kaldırılması üzerine kurulan Türk devleti Anayasalarından ikinci olan 1921 Anayasası bütün güçleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde toplamak istemiştir Böylece Padişahın o zamana kadar gelen monokratik otoritesine, resmi olarak, son verilmek istenmiştir Bir kurula dağıtılan otoritenin belirli bir kişiden alınıp, yaygınlaştırılması amacı güdülmüştür

Cumhuriyetin 1924 tarihli Anayasası'nda görülen amaç da aynıdır Ana fikir, monokratik otoriteyi ortadan kaldırmak, otoriteyi yaygınlaştırarak, demokratik bir katılım süreci içine girmektir Yasama, yürütme güçleri arasında görev ayırımı, bunların ayrı organlara verilmesi 1924 Anayasası'nın esaslarıdır

Buraya kadar işaret ettiğimiz bütün bu çabalara rağmen, hukuken oluşturulan durum yani tek şahıs otoritesinin kırılması ve otoritenin belli organlara yayılması hiç bir zaman tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir Beş yüz küsür yıllık Osmanlı geleneği ve alışkanlığı yıkılamamıştır 1921 ve 1924 Anayasalarının hükümlerine rağmen, 1938 e kadar büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün ve 1938 den 1950 ye kadar Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, 1950 den 1960 a kadar da Başbakan Adnan Menderes'in kişisel otoritelesi, Meclislere rağmen, etkinliğini korumuştur Bu durum, 1961 yılına kadar devam etmiştir

1961 de yapılan yeni Anayasa ile yüz yıllardan beri süregelen çabalar, kesin bir sonuca ulaştırılmak istenmiştir Bugüne kadarki tarihimizde ilk kez 1961 de bu istem başarılı olmuş ve monakratik otorite ortadan kaldırılmıştır Otoritenin bir tek kişinin elinde toplanması önlendiği gibi, bir grubun elinde yoğunlaşması da istenmemiştir Otorite, çeşitli kurumlar arasında dağıtılmış, böylece on dokuzuncu yüzyıldan beri istenip, bir türlü ulaşılamayan yürütme gücünün yetkilerinin sınırlanması başarılmıştır

Bu varılan sonuç, özellikle aydınlar tarafından, çok uzun yıllardan beri istenen ve sürdürülen gelişme çizgisine uygun bir sonuçtur Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, parlemanter sisteme giden bir çizgi izlendiği doğrudur Fakat bu gidişte başarıya ulaşıldığı söylenemez Atatürk ve İnönü gibi olağanüstü liderlerin yararlı olan etkinlikleri, onlar sonrası liderler döneminde zararlı olmaya başlamıştır

1808 den beri gelen gelişme ve arayış ilk kez 1961 Anayasasıyla gerçekleşmişti Fakat bu kez da aşırılığa kaçılmıştır Yetkileri, bir kurul lehine, sınırlandırılmak istenen yürütmenin gücü, adeta yok edilmiştir Anayasa'nın 4 maddesindeki ''millet egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır'' fıkrasına dayanarak, yürütmenin gücü bir çok güç odaklarıyla sınırlandırılmıştır Bunda o kadar ifrata kaçılmıştır ki sonuçta, güçleri sınırlı bir yürütme yerine, güçsüz bir yürütme organı ortaya çıkmıştır 1961 yılından 12 Eylül 1980 askerî müdahalesine kadar geçen süredeki olaylar göz önüne alınırsa, düzenlemenin başarısızlığının çıktığı kolayca anlaşılır Yıllarca süren yürütme gücü bunalımı, bilindiği gibi, devlet mekanizmasını işlemez hale getirmiş ve giderek vahimleşen durum, bir askerî müdahaleyle ancak sona erebilmiştir

Diğer bir önemli nokta, bugüne kadar sürdürülen, parlemanter sistem kurma, yürütmenin yetkilerini iyice sınırlayıp, hak ve hürriyetleri mümkün olduğu kadar artırma çabaları, bir elit tarafından yürütülmüştür Bazan çalışma, bazan mücadele şeklinde yürütülen bu çabalar, büyük halk kitlelerinin dışında cereyan etmiştir 1808 Senedi İttifakı, 1839 Tanzimat Fermani ve diğer fermanlarla 1876, 1921, 1924 ve 1961 Anayasaları halktan ve alttan gelen istem ve tepkinin değil aydın grupların eseridir Halk tarafından benimsenmeleri bahis konusuysa da halk tarafından başlatılmış olmaları söz konusu değildir

O halde bugüne kadar, aydınların öncülüğünde, sınırlandırılmış bir yürütme istikametinde yapılan denemelerden 1961 Anayasası hariç, hiç biri başarılı olamamıştır Bu en son deneme başarılı otmakta beraber, o da ifrata kaçması nedeniyle, uygulamada aksamıştır Uzun yıllar hedefine varamayan bir gelişme sonuçta, 1961 Anayasası'nda istenen noktaya ulaşmıştır Fakat belki de yüzyılların mücadelesinin verdiği birikimle, istenen değişikliğin dozunu kaçırmıştır Böylece yürütme, yüz elli yıldan beri beklenen ve istenenin ötesinde, ortadan kalkma gibi, bir noktaya getirilmiştir

Bu nedenle yeni hazırlanacak Anayasa'da toplumun tarihsel gelişme çizgisine uygun bir düzenleme yapılmasına dikkat edilmelidir Yapılacak olan, belirli yetkilere sahip etkin bir yürütmeyi parlemantoyla bağdaştırmaktır Bunun, başkanlık veya yarı başkanlık sistemleriyle gerçekleştirilmesi akla gelen ilk yoldur Yalnız, gerek başkanlık, gerekse yan başkanlık sistemleri, Türkiye'nin çok uzun yıllardan beri izlediği tarihsel çizgisine uymayan sistemlerdir

Sonra, başkanlık sistemi her ne kadar ABD de yüzyıllardan beri başarıyla uygulanıyorsa da Amerika dışarıda özellikle Lâtin Amerika ülkelerindeki uygulaması hiç başarılı değildir Nitekim bu yüzden aynı sistemi Âmerika Birleşik Devletleri dışındaki uygulamasına siyaset bilimciler, başkanlık (Presidential) sisteminden ayırmak için ayrı bir ad vermişler başkanlıksı (Presidentialiste) sistem demişlerdir Bu, başkanlık sisteminin dejenere olmuş ve bütün yetkilerin, fiilen başkanın elinde toplanmış olduğu şeklidir

Daha önce 1919 Weimar Anayasası'nın kabul ettiği günümüzde Fransa'nın uyguladığı yan başkanlık sistemi ise Weimar'da başarılı olamamış; Fransa'da durmadan eleştirilen bir sistemdir Sistem olarak henüz tamamen yerleşip, son değerlendirilmesi yapılmış değildir Fransa'da 1958 koşullarının ve General De Gaulle'ün kişiliğinin karışımıyla ortaya çıkan bu formülün, ayrı bir sistem olup olmadığı bile tartışılmaktadır (Bk Andre Hauriou: Droit Constitutionnel, Paris 1980, s 881)

O halde sorunun çözümü, yepyeni bir sistem tercihinde değil, fakat bugüne kadar uygulanmak istenen ama uygulanamayan sistemle ıslahındadır Bu sistem de baştan beri özlemi çekilen parlementer sistemdir Yalnız, parlementer sistem öyle tesis edilmelidir ki yürütme gücü ve onun başı olan cumhurbaşkanının yetkileri artırılmalı ve İngilizlerin çok öğdükleri ''denetim ve dengeler'' (cheks and balances) mekanizması sağlam bir şakilde tesis edilmelidir

-Derlemedir-




Alıntı Yaparak Cevapla