Konu
:
Adı 'Rüyam' Olsun, 'Rüyam' Olsun!&Quot; Dedi.
Yalnız Mesajı Göster
Adı 'Rüyam' Olsun, 'Rüyam' Olsun!&Quot; Dedi.
07-30-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Adı 'Rüyam' Olsun, 'Rüyam' Olsun!&Quot; Dedi.
kendisine yaklaşan o şanlı ve kutlu insanları heyecanla bekliyordu
Hep hasretle bakmıştı yollara
"Acep niçin gelmediler?" diye bulutlar bile küsmüştü nice zamandır
Evet
gördükleri gerçek idi
etrafta bir şenlik vardı; gözleri ufukta olan otlar
ağaçlar
hayvanlar
taş ve toprak çoktan karşılamaya hazırdı
Nihayet 'ada'nın kıyılarından çıkageldiler
Kuzeyden
güneyden girdiler heyecanla
O ilk giriş anlarında bazıları oracıkta şehit oldu
O kutlu şehitler -başta Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) halası Ümm-ü Haram Hazretleri (r
anha)- hâlâ buralara mânen kol-kanat geriyorlar
Onlar 'ada'da kaldıkları sürece buralar hep yeşil kalacak
İlk tohumun toprakla buluşmasının üzerinden asırlar geçmişti ki
Beşparmak Dağları'nı yine hüzün kapladı
Artık insanlar b
aşk
alaşmış
aslından uzaklaşmıştı; sefihane bir hayat yaşanıyordu
Bu defa da bulutlar küsmüştü 'ada'ya
Gözyaşları kurumak üzereydi ki
bir kutlu haber duydu Anadolu'dan
Devlet-i Aliye'den: Buralara bir kere daha geleceklermiş
Beşparmak Dağları: "Aman Allah'ım ne büyüksün ve bu ne büyük bir müjde!" diyordu gözyaşları içinde
Ve bir sabah erkenden çıkageldi
nesilleri hâlen devam eden 'ada'nın yeni sakinleri
Bunun adı 'yeniden diriliş' olmalıydı
Suya hasret toprak ve rahmete hasret bağ ve bahçeler yeniden kendine geliyordu
Bu mutluluk ve huzur adacığı bu hâliyle birkaç nesli içinde barındırdı
Sonra Devlet-i Aliye'nin öksürmeye başladığı yıllar geldi
'Gelgitler adası' zâtürreye yakalanmıştı bile
Devrin fırsat kollayan bendeleri
talan yarışındaydı
Beşparmak Dağları yine hüzünlüydü; fakat ümit atlasındaki yerinde dimdik duruyordu
Gözü hep yeni neslin gelişindeydi
O nesli beklerken gözünü kuzeye
Anadolu'ya
çevirdi ve b
aşk
a yere bakmadı
Çünkü orada bir karakol gördü; ona 'son karakol' diyorlardı
Küçük tepeler
'Artık bize kimse uğramaz!' derken
Beşparmak Dağları bütün kalbiyle 'son karakol'a bakıyordu
Biliyordu ki
beklenenler buradan gelecekti
Fakat yardım beklenen yerde de
hastalıklar diz boyu idi
Üstelik hastalığını fırsat bilen 'pusudaki kurtlar' inlerinden çıkıp başına üşüşmüşlerdi
'O şanlı yiğit
karşı bayıra gömülmüş olsa bile
yine bekleyeceğim onu
' diyordu Beşparmak Dağları
Millî ve vatanî duyguların bamteline dokunulduğu günlerdi
'Son karakol'da bir hareketlilik görülüyordu
Beşparmak Dağları'nın yüzü ışımaya başlamıştı
Âdeta yıllar sonra yeniden takip ediyordu istikbaldeki kutlu misafirlerini ve onların yol hazırlıklarını
Evet
beklediği gün
bugündü
Geldiler ve aldılar onu idam sehpasından
Fakat işin doğrusu
esas yarayı göremediler
Ancak
birkaç fedakârın gayretiyle dikilen çiçek ve ağaçlarla Beşparmak Dağları biraz olsun kendine gelmişti
Beşparmak Dağları: "Bu çiçek ve ağaçlar bir gün büyüyecek ve buralara mânevî güzellikler dağıtacak
" diye hayal ediyor ve asırları
aşk
ın sabır kuvvetiyle bekliyordu o ağaçlardaki meyveleri
Fakat bir türlü gelmiyordu beklenen netice
O
tekrar Anadolu kıyılarına bakıyordu her zamanki gibi
"Oradan gelirlerse
kurtulurum
yoksa hâlim harap!" diyordu
Kutlu Diyar'dan ilk gelenlerde yaşadığı heyecana denk bir heyecanla bekliyordu yeni misafirlerini
Sanki onların müjdesini asırlar öncesinden almıştı
Ama Anadolu'da hercümerçler birbirini takip ediyordu
Olsun
yine de ümitliydi
Çünkü yıllar öncesinden 'zamanın bahçıvan'ı tohumu toprağa ekmiş ve rüşeymler canlanmaya başlamıştı
Sonunda Beşparmak Dağları kutlu bir haber duydu
O rüşeymler fidan olmuş ve buralara sevk olunuyordu
Bu geliş
ilk gelenlere yakın bir keyfiyetteydi
Onlara kucak açtı
sinesinde yer ayırdı
Yıllarca o fidanları bütün muhalif rüzgârlara karşı korudu
kolladı
Her geçen gün
her şey daha da güzel oluyordu
"Âhir ömrümde bu fidanların ve bu goncaların meşcereliğinde yaşayacağım
daha gam yemem!" diyordu
Bu son kutlu misafirler
yıllarca sabrettiler Beşparmak Dağları'nın eteklerinde körpe fidanlar yetiştirmek için
Nice fidanlar boy attı
kabına sığmaz bir hâl alıp yeryüzü mirasçısı oldu
dağıldı değişik coğrafyalara
Ama sanki bir şeyler hâlâ eksikti
Ve bir gün sabaha karşı Beşparmak Dağları lerzeye geldi
O gece bir şeyler olmuştu
Her zamanki gecelerden farklıydı
O sabah anladı ki
bu gelen misafirler 'ilklerin son temsilcileri'ydi
Kâinatın Sahibi onlara öyle bir mühür vermişti ki
bu mühür burada kalıcı olduklarının bir alâmetiydi
O gece
hayır ve iyilik sever bir insan olan Hayrullah Bey bir aralık yatağına uzandı
O uzanış
ilerleyen saatlerde onu Haşir meydanına götürdü
Endişe içinde
bir kafileyle birlikte hesap vermeye gidiyordu
Kafilede bulunanlar gibi Hayrullah Bey de tir tir titriyordu
Acaba hayatının hesabını verebilecek miydi? Acaba hâli nice olacaktı? Amel defteri hangi tarafından verilecekti? Sorular peşi peşine geliyordu
Bir ara
biraz aşağılarda
tren istasyonunu hatırlatan bir yer gördü
Orada bulunan delikanlılar sanki bir şeyler bekliyorlardı
Hâl ve hareketlerinden anlıyordu onların dünyada olduklarını
O an hatırladı her şeyi: Bu gençlerin bir talebe yurdu yapmak için arsa aradıklarını; bir arsayı tam alacaklarken sahibinin vazgeçtiğini; kaç arsaya baktılarsa
bir türlü olmadığını; kendine ait arsanın önünden defalarca geçmelerine rağmen
onlara bir türlü 'İşte size arsa!' demeyi aklına getirmediğini
Evet
bütün bunlar
gözünün önünden geçiyordu
İşte tam o an beyninde şimşekler çaktı; o gençlerle dünyaya haber gönderecek ve "Hanıma söyleyin
o arsayı yurt yapmak için versinler
" diyecekti
İhtimal
bu sayede kurtulabileceğini düşünüyordu
Bu his ve düşüncelerle kan-ter içerisinde uyandı
Hemen hanımına rüyasını anlattı
Ondan
"Sen bilirsin bey!" cevabını alınca
hiç beklemeden Abdurrahman Bey'i aradı ve evine çaya davet etti
Abdurrahman Bey ertesi gün akşam saatlerinde Hayrullah Beylerdeydi
Muhabbetin koyulaştığı saatlerde Hayrullah Bey sözü
o günlerde üzerinde çok durdukları arsa mevzuuna getirdi
Yağmur yüklü bulutlar gibiydi
Gördüğü rüyanın tesiriyle; "Hocam arsa işi tamamdır!" dedi
Ertesi gün
güneş farklı doğmuştu ada semalarında
Aynı dertten muzdarip insanlarda bir heyecan vardı
Duyan şükrediyor ve bu büyük lütuf için nasıl davranacağını bilemiyordu
Olanları duyan Osman Hoca
günlerce hâdisenin tesirinde kalmıştı
Derhal harekete geçildi
Vakit kaybetmeden işe koyulmak ve el birliği edip
Beşparmak Dağları'nın yıllardır süren hasretini gidermek zamanıydı
Sema bunu bekliyor
yerdekiler bunu bekliyordu
Hâsılı çok sıkıntı çekildi
sineler dağlandı
ızdırap ve çileler çoğu kişiye yol arkadaşı oldu
Sıra yapılan müesseseye bir isim koymaya gelmişti
Hayrullah Bey'e soruldu
O: "Adı 'rüyam' olsun!" dedi
Evet
o yurdun sinesinde
solmaya yüz tutmuş güller tekrar canlanıyordu
Orada birçok çiçek açtı ve hâlâ açmaya da devam ediyor
Şimdilerde
Ümm-ü Haram Annemizin (r
anha) ruhunu şâd edecek geleceğin hizmet erlerinin sohbet ettiği
ilim ve tefekkürle meşgul olduğu
uğrayanların huzur bulduğu bir mekândır orası
Son manzarayı sorarsanız; tarihe şahitlik etmiş Beşparmak Dağları ve bu dağın kutlu sakinleri ellerini semaya kaldırmışlar
anayurttaki dirilişle âhenkli şekilde ilerleyen bu güzellikleri bahşeden Zât'a (celle celâlühü) hamd ve senada bulunuyorlar
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul