Konu
:
Türk Hikayeciliğinin Tarihsel Gelişimi
Yalnız Mesajı Göster
Türk Hikayeciliğinin Tarihsel Gelişimi
07-28-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Türk Hikayeciliğinin Tarihsel Gelişimi
TÜRK HİKAYECİLİĞİ VECUMHURİYET DÖNEMİ HİKAYECİLİĞİ
Cumhuriyet öncesi ve sonrası olmak üzere iki bölüm halinde ele alacağımız bu konudayeni bir araştırmaya girmeyerek bilinen ve güvenilir kaynaklardan hareketle meseleyi toparladık
Divan edebiyatında hikayeye tekabül eden "Mesnevi ile geleneğimizde yaşayan ve uzun bir geçmişe sahip olan "halk hikayeleri"ni dışarıda tuttuğumuz zamanbugünkü manasıyla hikaye Tanzimat'tan sonra görülmektedir
Başlangıçta anlatımı esas alan nevilere top yekun hikaye denilmiş
Hatta batıdan yapılan ilk tercüme romanlara da bu ad verilmiştir
"Hikaye-i Mağdurîn" "Hikaye-i Robenson" gibi
Zamanla metnin hacmine bağlı olarak "uzun hikaye" ve "kısa hikaye" denilerek tahkiye esasına dayalı edebî eserler bir ayrıma tabi tutulmuştur
Günümüze doğru gelindiğinde "hikaye" türün genel adı olmuş romandan ayrı olarak ele alınmıştır
1960'lı yıllardan itibaren "hikayece karşılık olarak "öykü" teklif edilmiş hikayeyle birlikte bu da kullanılmaya başlanmıştır
Cumhuriyet öncesi hikayemizde ilk akla gelen isimler Emin Nihat Bey ve Ahmet Mithat Efendidir
Emin Nihat Bey'in "Müsameretname" adlı eseri yedi hikayeden ibarettir
Bu hikayeler yapı itibariyle Boccacio'nun "Decameron"u ile doğuya ait "Bin Bir Gece" hikayelerim hatırlatmaktadır
Üslup bakımından ise "Divan edebiyatı hikayeleri ile halk hikayelerinin de tesiri"1 söz konusudur
Ahmet Mithat Efendinin "Letaif-i Rivayet" serişi de değişik metinlerden meydana gelmiştir
Metinler arasında gerek "dil konu üslup birliği" ve gerekse yapı bakımından bütünlük bulunmamaktadır
"Aralarında otuz-kırk sayfalık hikayelerden iki yüz küsur sayfa tutan kısa romanlar"2 vardır
Ancak eserleriyle Ahmet Mithat Efendinin hikayeciliğimizde batıyı tanıma ve tanıtma gayretlerinin önemi büyüktür
O batıyla temaşa geçmemizde öncü simalar arasında yer alır
Hikayeyi romandan ve anlatıma dayalı diğer türlerden müstakil olarak ele alan Sami Paşazade Sezai'dir
Sanatkar "Küçük Şeyler" (1892’de ilk güzel küçük hikaye örneklerini vermiş metnin dar çerçevesine fert hayatının önemli yanlarını yerleştirmiştir
"Küçük Hikayeler "konusuna kronolojik açıdan baktığımızda Halid Ziya Uşaklıgil Sami Paşazade Sezai’den dört yıl önce yayınlamıştır
"Batılı anlamıyla 'Küçük Hikaye' bu dönemde Halid Ziya Uşaklıgil ile girer
" diyen İsmail Parlatır Halit Ziyanın "Bir izdivacın Tarih-i Muaşakası 1888" "Bir Muhtıranın Son Yaprakları 1888" adı kitaplarının daha önce olduklarım belirtmektedir
3 Yine aynı dönemde Nabizade Nazım’ın "Karabibik"! ise"Küçük Hikaye"de olmazsa da
Anadolu nün ve köy hayatinin realist bir tarzda ele alındığı ilk eserdir
Serveti Fünun dönemine gelindiğinde hikaye türünü en iyi örnekleriyle zenginleştiren Halit Ziya Uşaklıgil’dir
Hikayelerim romanlarının aksine daha sade bir dille yazan Halit Ziyaromanlarındaki aydın tabakaya mukabil hikayeleriyle daha geniş bir tesir alanına sahip olduğunun farkındadır
Suat Kemal Yetkince yazdığı bir mektupta bunu şu şekilde belirtir: "Küçük Hikayeler 'Mai ve Siyahtan daha tesir yaptı
Bunların tertibi inşası hele lisanı edebiyat aleminde bir yenilik bir gelişirlik kabilinden sayıldı
"4
Kahramanlarım "acınmaya layık zavallı insanlar "arasından seçen Halit Ziya özellikle"şehir hayatinin mahalle içlerine ve fakir semtlerine yönelmiş bu çevrelerin herhangi bir bakımdan dikkati çekip tanınmış tipleri üzerinde durmuştur
"5 Seçtiği konuları tasvir ve tahlil gücüyle veren yazar tahlil ve teknikteki başarısıyla hikaye türünün gelişmesinde de etkileri görülen bir sanatkardır
Halit Ziya’dan başka Servet-i Fününcular arasında dikkati çeken diğer bir isim Mehmet Rauf’tur
Romanlarında vakıayı ferdin iç hayatı üzerinde yoğunlaştıran sanatkar hikayelerinde de "şahsî duygulanışlar aşklar isteklerıstıraplar hayal kırıklıkları ve ümitsizlikler
"6 işlediği temalar olmuştur
O Servet-i Fünun döneminde romanlarıyla tanınmıştır ikinci Meşrutiyetten sonra hikayeye önem verdiğim görüyoruz
"Sadece eserleri ile hayatım idame yolunu seçtiği için çok ve edebî değeri olmayan aşk hikayeleri"7 yazması onun hikayede başarılı olmasına imkan vermemiştir
Romanlarındaki anlatım tekniğim hikayelerinde de devam ettirmiş dil ve üslup bakımından farklı bir ifade getirmemiştir
Bu dönemde yazdığı hikayeleriyle dikkati çeken Hüseyin Cahit Yalçın hikayeciliği bir meslek olarak devam ettirmekle beraber bu türde eserler vermiştir
Yazar devrin diğer sanatkarlarından farklı bir şekildehikayelerinin şahıs kadrosunu aydın kesim ve İstanbul'da yaşayan azınlıklar arasından seçmiştir
O bu özelliğiyle "hikaye ve roman kişilerim Türk olmayan çevrelerden seçmekte"8 aşırıya gitmiştir
Dil ve üslup itibarıyla açık ve sade bir anlatıma sahip"anlaşılır ve tabii olmak bakımından (
) Mehmet Rauf’un dil ve üslübundan üstün" olduğuna işaret eden Kenan Akyüz Hüseyin Cahit'in hikayelerinde "pek sağlam sayılmayacak bir tekniğe karşılık kuvvetli bir tahkiye (
) ve ölçülü bir realizm"9 olduğunu belirtmektedir
Servet-i Fünun topluluğu içerisinde yer alan Ahmet Hikmet Müftüoğlu ve Saffeti Ziya'yı da burada zikretmek gerekir
Bu dergide yayınladığı hikayelerinden bir kısmını "Haristan ve Gülistan" adlı kitabında toplayan Ahmet Hikmetsüre has bir anlatımla aşk teması etrafında hikayeler yazmıştır îkinci Meşrutiyetten sonra düşünce ve sanat anlayışında belli bir değişme görülen yazar bu dönemde"özellikle millî mesajları ihtiva eden hikayeler kaleme"10 alır
Saffeti Ziya ise yazdığı hikayelerde "İstanbul'un kozmopolit çevrelerindeki hayatı"11 anlatmış belli bir çevrenin dışına çıkamamıştır
"Millî Edebiyat" dönemine gelinceye kadar edebiyatımızda "Küçük Hikaye" türünde önemli bir mesafe alınmışSami Paşazade Sezai "Küçük Şeyler"! Halid Ziya Uşaklıgil iki yüz civarındaki hikayeleri ile türün gelişmesine hizmet etmişlerdir
Servet-i Fünun döneminde eser verip fakat bu mektebin dışında kalan Hüseyin Rahmi GürpınarAhmet Rasim Mehmet Celal Mehmet Vecihî vs
yazarların da hikaye türünde eserler verdiklerim belirtelim
"Millî Edebiyat" dönemi Türk hikayeciliği için önemli gelişmelerin olduğu bir zaman dilimidir
Devrin en güçlü sanatkarı Ömer Seyfeddin'dir
Kenan Akyüz'ün belirttiği gibi "Ömer Seyfeddin'e kadar bir yazarın kendisine tek basma bağlandığı bir edebî nevi durumuna"12 gelmeyen hikaye onunla edebiyatımızda bir meslek olarak ele alınmıştır
Ondan önceki sanatkarlar hikayeye uygun malzemeleri değerlendirmişlerdir
Hikayeciliği meslek haline getirmekle Ömer Seyfeddin hem türün değerim artırmışhem de romanla yarışacak bir seviyeye ulaşmasına öncülük etmiştir
Ömer Seyfeddin yazdığı hikayelerinde cemiyet meselelerim işlemiştir
Bir kısmında ise kahramanlık ve hamasî duygulara göre metinler kurulmuştur
Yazar hikayelerinde şahsî yaklaşımım ortaya koymuştur
Onun hikayeler yazdığı dönemde memleket sosyal ve siyasî bunalımlara sahne oluyor her gün yeni yeni olaylar yaşanıyor topraklarımızdan yeni kopmalar meydana geliyordu
Sanatkar ise bütün bu olayların karşısında eseriyle "millî şuuru kuvvetlendirmek ve -aksak yönleri mizahî yollu tenkit ederek-"13 uyanışa hizmet ediyordu
Toplumun değişik kesimlerinden seçtiği kahramanları vasıtasıyla millet hayatinin çeşitli yönlerine eğilen Ömer Seyfeddin'in dinî tarihî siyasî millî konularda olduğu kadar; cehaletbozulmahaksızlık ve sahtekarlık konularına da yer verdiğim görüyoruz
Cemiyetteki marazî tarafları genellikle ironique bir anlatımla ortaya koymak suretiyle bozulmanın sebeplerine dikkati çekmiştir
Dilinin devrine göre sade oluşu üslübundaki akıcılık onusağlığından itibaren okunan ve beğenilen bir yazar haline getirmiştir
'Bu bakımdan onun eserleri hikayeciliğimiz için bir dönüm noktası olmuştur
Yazarı "bir uyanış edebiyatının öncüsü" olarak vasıflandıran Sadık K
Tural onun sanatım şu şekilde değerlendirmektedir:" "Maupassant tarzı' olarak bilinen vurucu sonlu klasik vaka hikayelerinin bizdeki en büyük isimlerinden biri olarak Ömer Seyfeddin ele aldığı konuların çeşitliliği (
) fîgürlerinin hayatiyeti ve dilinin tabii akıcılığıyla kendisinden sonra gelen hikayecileri etkilemiştir
"14
Dilin sadeleşmesi "Küçük Hikaye"nin Cumhuriyet dönemine ulaşması ve edebiyatımızın Anadolu'ya açılması hususunda Halide Edip Yakup Kadri ve Refik Halit bu dönemin hikaye türünde eser veren tanınmış diğer isimleridir
Bu yazarlar edebiyatımızdaki şöhretlerim romancı olarak kazanmalarıyla beraber hikayeyi de ihmal etmemişlerdir
Halide Edip ve Yakup Kadri Millî Mücadeleyi konu alan hikayeler yazmış; tarihî vaka’larımemlekette yaşanan dramatik vaziyetleri Anadolu insaninin durumunu dikkatlere sunmuşlardır
"Maupassant tarzı" denilen "başlangıcı düğüm noktası sonu olan"15 hikayeler kaleme alan sadece Ömer Seyfeddin değildir
Devrin diğer sanatkarları da aynı anlayışa bağlanmışlardır
Halide Edip Yakup Kadri ve Refik Halid'te de Maupassant'ın etkisi açıkça görülmektedir
"Maupassant'ın Normandiya köylülerine ve taşra hayatına bakış tarzı Anadolu Coğrafyası ve insanına tatbik edilir
"16 Birçok özelliğiyle Maupassant'ı edebiyatımıza taşıyan Yakup Kadri "anlatma tekniği" bakımından Daudet'nin de etkisi altında kalmıştır
17
Anadolu'ya açılan Anadolu insaninin hayatım kendi şartları içerisinde ele alan diğer bir yazarımız Refik Halit de ferdî gerçekleri sağlam bir gözlemle ortaya koymuştur
"Memleket Hikayeleri" ile bu alandaki ününü artırır
O karakter tahlilleriyle ve icat ettiği vaka’larıyla türün başarılı örneklerim vermiştir
Cemiyet meseleleri devrin şartlarına bağlı olarak hikayecilerimiz için önemli malzeme kaynağı olmuştur
Halit Ziya'nınİstanbul’un fakir semtlerinde bulduğu konuları "Millî Edebiyat" dönemi sanatkarları Anadolu'da aramışlar harbin getirdiği olumsuzlukları insanımızın hayat tarzıyla birleştirmek suretiyle yeni konular elde etmişlerdir
Mevzularını halkın arasından seçen Yakup Kadri ve Refik Halit gözlem kabiliyetlerim güçlü anlatımlarıyla birleştirerek hikayeciliğimizin yeni boyutlar kazanmasında etkili olmuşlardır
Hikayeciliğimizin gelişmesinde ve Cumhuriyet döne mine ulaşmasında adı geçen sanatkarlardan başka simalar da vardır
Ancak bunlardan bir çoğununun hikayeleri gazete ve dergi sayfalarında kaldığı için kendi dönemlerini aşamamışlardır
Asaf Muammer Ali Suat Ziyaeddin Bedii gibi
Bir kısmı ise yazdıkları hikayeleri kitap haline getirseler de kalıcı bir etki sağlayamamışlardır
Cemil Süleyman ve Raif Necdet gibi
18 Cumhuriyet ile beraber edebiyatımız da yeni bir devreye girmiş olur
Diğer edebî türlerin yanı sıra "Küçük Hikaye" de gelişmeye devam etmiştir
Gerek tercüme faaliyetlerinin tesiri gerekse batıya açılma anlayışı sanatta yeni arayışları da beraberinde getirmiştir
Edebiyatta sos-yal problemlere yönelme sanatkarlarımızın en çok ilgilendikleri konular olmaya devam etmiştir
Batıda "Küçük Hikaye" ile ilgilenen sanatkarları iki grupta toplayabiliriz
Birinciler vaka’yı Ön plana alan gerilime dayalı hikayeler yazarlar
İkinciler ise alışılmışın dışına çıkarbaşlangıç ve bitişte bütünlük aramazlar
Birincilerde vaka bütünlüğünün korunmasına mukabil ikinciler vaka’yı ruh çözümlemesine bağlarlar
Guy de Maupassant'ın hikayeleri birinci gruptakilerin en iyi örnekleridir
"Maupassant tarzı" olarak isimlendirilen hikayelerde vakanın gücünden yararlanılır
"Müstesna hayatlar ve maceralar yaşayan" kahramanlar anlatılır
Maupassant gibi yazarlar daima bir ihtirası bir karakteri çizerbununla yetinirler
Anlattıkları insan hikayenin süresi boyunca hep aynı ihtirasıngayenin peşinde koşar hepsi tek taraflıdır
"19 ikinci gruba giren hikayeler ise Anton Çehov'a bağlanmaktadır
"Çehov tarzı" batıda hikayenin yeni bir anlayış ile ele alınmasıdır
Cemiyet meseleleri arka plana itilmiş ferdin gerçeği öne çıkmıştır
Cemiyet problemleriyle beraber olay da ikinci plana düşer
Çehov'da "şuur altı manzaraları" bulunduğu için vaka aranmaz
20 Hayat kötümser bir gözle algılanmaz
Ferdin iç zenginlikleri iç çatışmaları derin psikolojik yapışı üzerinde durulur
Kısaca insan ölçü olarak alınır ve bütün yönleriyle çözümlenmeye çalışılır
Çehov'un hikayelerinde "bütün şahısların derin ve zengin iç hayatları vardır
"21 Fert cemiyet içinde pasif ve mütevekkil haliyle karşımıza çıkarılır
Hayatın fert üzerindeki acı yanlarım alayla dile getiren Çehov "İnsan ömrünün istisnaî yanım değil her günkü alelade yanım"22 ortaya koymaktadır
Cumhuriyet döneminde iki tarzın da örneklerim buluruz
"Maupassant tarzı" geçmişin devamı mahiyetindedir
Daha önce bu tarzda hikaye yazanlar "dilin sadeleşmesi" ve "halka yönelme" bakımından kendilerinden sonraki kuşağın başarılı olmasına zemin hazırladılar
Bundan dolayı "Küçük Hikaye"nin gelişmesinde "Millî Edebiyat" dönemi yazarlarının etkisi önemlidir
"Millî Edebiyat" devrinde bağlanılan gerçekçilik anlayışı Cumhuriyet döneminde de güçlenerek devam etmiştir
Yeni sanatkarların katılmasıyla hikayede çeşitli konular işlenmiş böylece değişik akımların edebiyatımıza girmesi çabuklaştırılmıştır
Gerçekçi anlayışa bağlanan bazı sanatkarlar sosyal problemlere ideolojik olarak yaklaşarak olayları "sosyal gerçekçilik" açısından değerlendirdiler
Sadri Ertem ve Sabahattin Ali'nin öncülük ettiği "sosyal gerçekçilik" akımı başlangıçta ilgiyle karşılandı
Ancak "sonunda kendi aşırılığına saplanmak tehlikesiyle karşı karşıya kaldı
"23
Sosyal gerçekçiler cemiyetteki olumsuzlukları vermekte aşırıya gittiler
Bu anlayışdaha güzel bir dünyada yaşamak ve mutlu olmak isteyen insanın duygu ve arzularına cevap vermiyordu
Cemiyeti ilgilendiren olayların yanında ferdin iç gerçekleri yalnızlığıbunalımı cemiyetle ilişkileri gibi konuların üzerinde durulmasına da ihtiyaç vardı
Yeni hikayeciliğimizin temsilcisi olanlar bir taraftan sosyal gerçekçilik anlayışım güçlendirirken bir kısmı yeni arayışlara devam etmekteydi
1930-1950 tarihleri arasında bu akım devam etmekle beraber ferdî gerçekler gündeme gelir
"Gözlemci-gerçekçi" veya "tasvirci-gerçekçi"ler bakışlarını yeni temalara çevirme gereğim duyarlar
Gözlem ve tasvir güçlerim cemiyet hayatım yansıtmak için kullanan sanatkarlar ferdî duyguları da çözmeye çalışıyorlardı
Kalabalıklar arasındaki ferdin durumunu anlatan eserler hikayeciliğimiz için yeni anlayışı da beraberinde getirir
Böylece cemiyet içindeki ferdin gerçeklerine yönelen yazarlarımız ortaya çıkar
Bu yıllarda "küçük hikayece hızlı bir gelişme dikkati çeker
Yazarlarımız "gerçekçi" anlayışla cemiyete yönelince zengin bir malzeme birikimiyle karşılaşırlar
Cemiyet hayatında görülen olayları her yazar ayrı bir tarzda ele alır
Osman Cemal Kaygılı ve F
Cehalettin gibi bir kısım sanatkarlar mizahî bir anlatımla yaklaşırlar
Bunlar konularını büyük şehrin kalabalıkları arasından seçerler
Bir kısmı ise köy e yönelip köylerimizdeki yaşama biçimini dramatize ederler
Mahmut Makal Talip Apaydın Muhtar Körükçü gibi
"Maupassant tarzı"nın devam etmesiyle beraber "Çehov tarzı"nın da hikayeciliğimiz içerisinde yer aldığım yukarıda belirtmiştik
Bu türün ilk örneklerinin "yol açıcılar" arasında yer alan Memduh Şevket Esendal’da bulunduğu belirtilmektedir
Bu bir ölçüde sanatkarın cemiyete ve insana bakışıyla da alakalıdır
Cemiyet içindeki ferdin ruh çözümlemesine bağlı olarak gelişen Çehov tarzında olaylara göre devam eden bir yaşama biçiminin yerini ferdin cemiyet içindeki durumu almıştır
Bu bakımdan benzer bir anlatım tarzı Esendal’dan sonra Sait Faik Abasıyanık'ta da karşımıza çıkar
Hikayede gerilimi sağlayan unsurlara değil günlük olaylara yer verilipferdin ruh çözümlemesine gidilir
"Gerçekçi" ve "Sosyal Gerçekçi" anlayışlar ferdi ihmal ediyordu
Özellikle fark edilmeyen büyük şehrin kalabalığı arasında unutulan "küçük insan"ın problemlerim dile getirmiyordu
Yeni bir anlayışla mutlu olabileceği bir hayatın özlemim duyan "küçük insan"ın varlığına dikkatimizi çeken Sait Faik olmuştur
Böylece başlangıçta "tasvirci-gözlemci" olan sanatkar "daha güzel bir dünyada" yaşamanın hayalin! kuran ferde yönelir
Sait Faik'in bu anlayışı hikayeciliğimizde bir arayışın sonucu olarak karşımıza çıkar
Daha önce "sosyal gerçekçi" olan bir kısım yazarlar bu yeni tarzı benimserler
Oktay Akbal yıllar sonra kendi hikayeciliğini anlatırken sanatındaki değişme çizgisine işaret edecektir
24 Artık gerçek insanın iç dünyasında aranır
Sanatkar hayalim kurduğu dünyayı başkalarına yahut okuyucuya yemden düzenlenmiş olarak bir bütün halinde ulaştırmak ister
Bunun için de "başı sonu belli bir olayı" değil "kişinin iç yaşantısı"nı vermeye yönelir
Şu hususu da belirtelim ki Sait Faik son döneminde yazdığı hikayelerde "Sürrealizmi kayar
Bunlarda bütün özellikleriyle olmasa da baskı altında tutulan duygular ve ferdin iç gerçekleri soyut bir anlatımla dikkatlere sunulur
Gerek tarz ve gerekse anlatım bakımından Cumhuriyet hikayeciliği otuz yıllık süre içerisinde hızlı bir gelişme gösterir
Farklı anlatım biçimleri denenir ve tür yeni imkanlara açık tutulur
Hayat küçük olaylara göre anlatılır
Ancak birbirine benzeyen yaşama biçimlerinin yerini "kaynağı daha çok derinlerde" olan ruh halinin tespiti alır
"Dar çerçeveler içinde çalışan" hikayeciler dilimizin "arınma ve kendisini bulma yolundaki gelişimine önemli katkıları olmuştur
25 Dilin yaygın kullanımı ve işlerlik kazanması türün bol örnekleriyle sağlanmıştır
Diğer yandan bu dönemde konuların özelliklerine uygun anlatıma gidilmiş kahramanlar kendi konuşma tarzlarıyla verilmiştir
Okuyucukahramanla aralarında bir "iç benzerlik" bulur
Yahut yazarın itibarî dünyasıyla kendi gerçekleri arasında yakınlık görür
Bütün bunlar edebî bir tür olarak hikayenin önemini artırmaktadır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul