|  07-28-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Söyleşi Sohbet Örnekleri 
 
             Edebiyatta Sohbet Örnekleri
 Kısa Sohbet Örneği
 
 
 KISA SOHBET YAZISI!
 
 Hoş görür olmak ne demektir? Hoş görür olmak, düşüncelere, " Boş ver" diye aldırış etmemek değildir
  Böyle bir ilgisizlik insana yakışmaz  Hoş görür olmak, bize seslenen kimsenin söylediklerini bir takim ön yargılara dayanarak tartışmadan geri çevirmek değil, söylenenleri dikkatle dinleyip tarafsız bir görüşle inceledikten sonra yargıya varmaktır  
 Başkasının düşüncelerini incelemeden neden geri çevirelim? Neden bu düşünceleri küçümse-meyle karşılayalım? Onları savunmak olanak dişi midir? Biraz olsun gerçek payı yok mudur bu sözler-de? Bize bunları söyleyen hiç mi kafa yormadı acaba?
 
 İnsanların beğenileri birbirine uymaz
  O belki kırmızıdan hoşlanır, siz yeşili seviyorsunuzdur  O belki Wagner'in müziğini beğeniyor, siz Mozart'ı yeğliyorsunuzdur   Beğenileri sizinkine uymuyor diye, onu beğenisizlikle, kabalıkla mı suçlayacaksınız? Ona kızacak mısınız? Onun da sizin de beğendiğiniz şeyleri yansız olarak değerlendirmelisiniz  
 İşte düşünce alanında da böyledir
  Bütün düşünceleri ve varsayımları bize göre ve bazı yönleriyle savunmak olanağı vardır  Bunun için size seslenen kimsenin düşüncelerini öyle anlayıp dinlemeden geri çevirmeye kalkışmayınız  Onları inceleyiniz  Bakalım ne yenilikler bulacaksınız  Doğal olarak, bütün insanların düşüncelerinde olduğu gibi, iyi ve kötü yönler görecek, doğru ve yanlış noktalar bula-caksınız  
 Öyleyse doğru bulduklarınızı açıkça belirtiniz, geri kalanları da güler yüzle tartışınız
  Kanıtlarınızı ortaya koyunuz; fakat karşı tarafın kanıtlarını da dinleyiniz  Mantık kurallarına uyarak yargılayınız, duygularınıza kapılarak değil  Konuşma, tartışma alanında, bundan başka her türlü kural dürüstlüğe aykırıdır  
 
 Raymond de Saint LAURENT
 
 2
  Örnek 
 
 
 
 Sözden Söze
 
 Mektuptan açılmış talihim bir tane daha geldi
  Öteki gibi değil bu  Bir kere yazan gizlemiyor kendini kim olduğunu söylüyor: İsmet Zeki Eyüboğlu adında bir genç  İstanbul Bilim Yurdunda yani Üniversitesinde okuyormuş  Sonra da benimle eğlenmiyor alaya almıyor beni över gibi gözüküp alttan alta iğnelemeğe kalkmıyor  Çıkışıyor bana çıkışıyor ya haklı olarak çıkışıyor  Eski yazılarımı şu Öz Türkçe yazılarımı beğenirmiş yenilerine sinirleniyor şöyle diyor: 
 
 “Geçen günkü Nokta dergisinde Ulus’tan aktarılmış bir yazınızı okudum
  Ne çok üzüldüm bilseniz! Yoksa sizi de mi elden kaçırdık? Nerde o eski güzelim Öz Türkçe sözler nerde o yazınızdaki edebiyat ahlâk hak sanatmerak şiir gibi tatsız tutsuz Osmanlıca sözler  Niçin şunun bunun sözüne bakıp da düşüncelerimizi değiştiriyorsunuz? O yeni sözleri beğenmeyenler var diye mi yazmak istemiyorsunuz? Günün birinde bir kişi çıkıp size: “Beğenmedim bu sesinizi” dese ona bakıp da sesinizi değiştirecek misiniz? Ne derse desin el gün  Biz yolumuza bakalım; 
 
 Daha böyle çok şeyler söylüyor
  O mektubu okurken tatlı bir duygu sardı içimi “mektup” değil de “beti” dediğim günleri andım  Doğru söylüyor iyi söylüyor o genç  Utandım kendi kendimden inandığım yoldan dönmenin yeri mi vardı? Bu çıkışmalarına karşılık ne diyeyim de bağışlatayım suçu mu? Var benim de bir özrüm gelgelelim gençler anlamaz anlamamaları daha da iyidir  Gene söyleyelim ben  
 
 A çocuğum ben yaşlandım kocadım da onun için saptım yolumdan
  Bilin ki sevinerek olmadı bu  Gene durup durup o yola özlemle bakıyorum  Bir sevgilinin bir daha evine varamayacağınız bir sevgilinin yoluna nasıl bakılırsa öyle bakıyorum  Biliyorum ki doğru oradadır; güzel oradadır ancak ben yoruldum dizlerim kesildi  Bir de o işi başaramayacağımı anladım  Yalnızdım pek yalnız kaldım  Beni tutanlar benim o yolda gitmemi dileyenler vardı uzaktan seslenmekle yetiniyorlardı  Beni özendirmek istemelerine ne denli sevinirsem sevineyim yanımda kimseyi görememek üzüyordu beni  
 
 Doğrusu büsbütün de bırakmadım o yolu
  Böyle Arapça Farsça tilcikleri kullandığım yazılarımda gene o sevdiğim kimini de kendim uydurduğum tilciklere yer veriyorum  Biliyorum yetmez bu en doğrusu gene eskisi gibi özTürkçe yazmaktır  Onu yakında bir dergide gene deneyeceğim  
 
 Çok sevindim o mektuba
  Birkaç yıl benim yürüdüğüm bir yolu bırakmak istemeyenler olmasına çok sevindim  Gençler unutsun benim emeklerimi onları hiçe saysınlar Arapça Farsça tilciklerden kaçınmadığım bir suda sevgiliden geliverecek bir esenleme gibi yüreğimi aydınlatır güneşler doğurur gönlümde  
 
 İtalyan yazarı Luigi Pirandello’nun bir iki oyununu görmüşsünüzdür hikâyelerini okudunuz mu? Bay Feridun Timur onlardan otuz altısını dilimize çevirmiş Millî Eğitim Bakanlığı da bastırmış
  Hepsini okumadımsa da okuduklarım çok hoşuma gitti diyebilirim ki o yazarın oyunlarından daha çok beğendim hikayelerini  Oyunlarında yüksekten atmayı andırır bir hal vardır  Hikâyeleri öyle değil Pirandello onlarda kişilerini daha iyi gösteriyorcanlandırıyor  Oyunlarında hep bir görüşü savunmak okuyanları yahut seyircilerini düşündürmek ister  Hem de çözümlenemeyeceğini söylediği meseleler üzerinde düşündürmek ister  Bir gerginlik vardır oyunlarındahikâyeleri ise öyle değil onlardaki kişiler daha canlı okuyana daha yakın  Herhalde bana öyle geldi  
 
 Bay Feridun Timur da iyi çevirmiş dilimize
  Belli ki İtalyanca cümleye bağlı kalmak istememiş her yerde değilse bile çok yerde: “Bizim dilimizde nasıl söylemeli?” diye düşünmüş  Örneğin bir yerde: “Don Lollo hiddetten küplere biniyordu  ” diyor  “Küplere binmek” deyimi sanmam ki İtalyancada olsun  Daha böyle çok buluşlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde  
 
 Ama belli ki daha genç bir yazar o cesareti daima gösteremiyor bazan acemiliklere düşüyor
  İşte bir örnek: “Don Lollo bu sözlere olmaz diyordu  Nafile; olan olmuştu; fakat nihayet kabul etti ve ertesi sabah şafakla beraber âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu halde Zi Dima Locası Primosole’ye geldi  Nihayet kabul etti  ” den önce bir “fakat” koymanın ne yeri var? Hele: “avandanlığı s ırtında” demek dururken “âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu halde” demenin cümleye bir ağırlık verdiğini nasıl anlamıyor? Daha böyle kusurlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde “haykırmak” sözünü çok kullanıyor hem de “bağırmak” yerine kullanıyor  Gene o hikâyenin bir yerinde: “Küpten olmamak için ihtiyarı orada mevkuf mu tutacaktı?” diyor  Burada “mevkuf” sözü hiç yakışıyor mu? “kendisi küpten olmasın diye ihtiyarı hürriyetinden mi edecekti” diyemez miydi? 
 
 Bir de şunu söyleyelim
  “Ciddi Bir Şey Değil” adlı hikâyede şöyle bir cümle var: “Her defasında bir daha aynı hataya düşmeyeceğine dair yemin üstüne yemin ediyor ahdü peyman ediyor yeniden âşık olmamak için kahraman bir deva araştıracağını söylüyordu  ” Bay Feridun Timur böyle konuşmaz elbette “düşmeyeceğine yemin etti  ”der  Düşmeyeceğine dair yemin etti  ” demez  Belki İtalyanlar öyle der biz demeyiz  “Kahraman deva” da ne oluyor? belli Fransızların “remède hèroique” dedikleri İtalyancada tıpkısı olabilir Türkçede öyle denmez başka bir şey arasın  
 
 Luigi Pirandello’dan “Seçme Hikâyeler” de böyle ufak tefek kusurlar var gene de o kitap tatlı tatlı okunuyorBay Feridun Timur’u iyi çevirmenlerimizden yani mütercimlerimizden sayabiliriz
  Hele bir şeye çok sevindim: ikinci ciltte dil birinci cilttekinden çok daha iyi  Demek ki Bay Feridun Timur’un çevirileri günden güne iyileşecek  Ben adını yeni duyduğuma göre kendisinin bir genç olduğunu sanıyorum bundan sonraki çevirileri elbette daha kusursuz olur  Siz de okuyun o hikâyeleri eğlenirsiniz hele ikinci cildin başındaki Donna Mimma’dan başlarsanız bütün kitabı okumak hevesi uyanır içinizde  
 
 (Nurullah ATAÇ
  Söyleşiler TDK 231 Ankara 1964 ) | 
	|  |   |