Prof. Dr. Sinsi
|
Rene Descartes Hayatı
1649 yılında, "Ruhun Tutkuları" adlı kitabını tamamladı ve yayımladı Aynı yılın Kasım ayında, eserlerinden çok etkilenen ve onun dehasından yararlanmak isteyen İsveç Kraliçesi Christina'nın ricasını kırmayarak, ona uzmanı olduğu konularda ders vermek üzere Stockholm'e yerleşti Ancak kraliçenin talebi doğrultusunda derslerin, sabahın oldukça erken saatlerinde yapılması nedeniyle, hayatı boyunca geç kalkmaya alışkın olan Descartes'ın fizyolojik dengesi bozuldu Bunun yanı sıra, yabancısı olduğu aşırı soğuk iklime uyum sağlayamayan vücudu bitkin düşerek zatürreeye yakalandı ve ünlü düşünür, 11 Şubat 1650 tarihinde, 54 yaşında hayatını kaybetti Son sözleri, "İşte böyle ruhum, ayrılma zamanı geldi" oldu Bazı araştırmacılar, aynı hastalıktan tedavi gören Fransa büyükelçisi Dejion A Nopeleen'e hastabakıcılık yaptığı için, hastalığın Descartes'a da bulaştığını iddia ettiler Ancak sonraları, doktor Eike Pies'in incelemelerine göre, ünlü düşünürün, kullandığı arsenik yüzünden vücudunun zehirlenerek zayıf düştüğü ortaya çıktı Descartes'ın mezarı, 1667 yılında anavatanı olan Fransa'ya, Paris'e taşınmıştır
Descartes, Batının o zamana kadarki düşünsel birikimini altüst etmiş; bilimde ve özellikle matematikte büyük gelişmelere neden olan düşünceleriyle yeni bir çığır açmıştır Dinsel egemenliğin, anlamsız çatışmaların ve modern düşüncelere yönelik hoşgörüden uzak, bağnazca tutumların hüküm sürdüğü; aynı zamanda, Avrupa'nın düşünsel, sanatsal ve kültürel kabuk değişiminin gerçekleştiği bir dönemde yaşadı Birçok alanda hayata geçirilen atılımlara, düşünce ve eserleri ile eşlik etti Ortaçağı tarihe gömerek, modern bilimin rönesansını inşa edenler arasında yer aldı Ulusçuluk anlayışının güçlü yükselişine rağmen, insanlığın "bilimsel düşünce" ile "akıl" ekseninde ortak bir paydada buluşabileceğinin altını çizdi Felsefeye getirdiği farklı ve yenilikçi bakış açısıyla, modern felsefenin temellerini attı Bu alandaki ilk çalışması, geometri, meteorlar, optik ve metot şeklinde dört bölümden oluşan "Denemeler" adlı eseridir
Matematiksel çözüm yöntemlerini felsefeye uyarlamaya çalışan Descartes, temeli Yunanlı filozof Socrates tarafından atılan ve özellikle matematikle diğer pozitif bilim dallarında uygulama sahası bulan "tümevarım" metodunu, kendi düşünsel felsefesine adapte etmiştir Mutlak bilgiye ulaşmakta, Antik Çağ Yunan düşünürlerinden kalan "şüpheci" (septisizm) bakış açısını yöntem edinerek, başta matematik ve analitik geometri olmak üzere, birçok alanda çeşitli buluşlar ortaya koymuştur Tüm dışsal faktörleri bir kenara ayırarak, süpheci analizlerle, mutlak ve kesin doğru bilgilerin varlığını savunmuştur; ki ona göre, bu özelliği taşıyan tek şey "düşünce"dir Doğruluğu tartışılamaz tek bilginin düşünce olduğunu; dolayısıyla diğer mutlak bilgilerin de bu düşüncelerden türediğini ortaya atmıştır "Kuşku etmek düşünmektir" şeklinde bir çıkarımda bulunan Descartes, varlığı kesin olan tek şey düşünmek ise, düşünebilen bir yaratık olarak şüphe götürmez tek gerçeğin "varlığımız" olduğunu belirtmiş ve tümevarımsal bu bilgi kanunu, "Düşünüyorum, o halde varım" (Cogito, ergo sum; je pense, donj je suis) şeklindeki ünlü tümcesiyle ifade etmiştir Elindeki bu ilk bilgiyi, sağlam bilgi olarak görmüş; artık yapması gereken tek şeyin, diğer bilgileri bu ham bilgiden türetmek olduğu sonucuna ulaşmıştır Bu sonucun çıkış noktası ise, bireyin öznelliğidir Çünkü, varlığı ifade eden düşünce, zaten bireyin kendisinde mevcuttur Bu ham bilgiyle yola çıkan birey, diğer mutlak bilgileri bundan türetebilir Düşüncenin zıddı ise, bedendir Bu nedenle, dönemin hakim kıyafet şekli olan yeşil ipek giysileri bir kenara atarak, bedenini arka plana atmak istemiş ve düşüncenin baskınlığını simgesel olarak ifade etmek maksadıyla da, siyah giysileri tercih etmiştir
Geliş açısı ile gidiş açısının birbirine eşit olduğunu keşfederek, optiksel yansımanın temel kanunlarını geliştirmiştir Cebiri, geometri çözümlemelerinde kullanmış; "Kartezyen" teoremini ortaya atarak, analitik geometrinin gelişimine büyük katkı sağlamıştır "Eğri"lerin sınıflandırılmasında, onları ortaya çıkaran denklemleri baz almıştır Matematiksel ve geometrik problemlerin çözümü için kurulan denklemlerde, "x, y, z" gibi alfabenin çok kullanılmayan son harflerini bilinmeyen çoklukları, "a, b, c" gibi çok kullanılan ilk harfleri de bilinen çoklukları ifade etmesi için kullanmıştır
Descartes, tüm çalışmalarında ve araştırmalarında, doğru bilgiye ulaşmak amacıyla, karmaşıklıktan uzak durmaya ve herşeyi basite indirgemeye çalışmıştır Bulduğu her bilgiye kuşkucu bir tavırla yaklaşmıştır Bu konudaki düşüncelerinden, 1637 yılında kaleme aldığı, "Metot Üzerine Konuşma"da bahsetmiştir Bilim dallarının pratik hayattaki işlevlerinin birbirinden farklı olduğunu vurgulayan düşünür, sadece bazı ortak yöntemlerin farklı amaçlar için uygulanabileceğini öngörmüş, dolayısıyla bilimlerin birlikteliğini savunmuştur
"Hiçbirşey keşfedilemeyecek kadar uzak olamaz" diyen Descartes, evrenle ilgili düşüncelerini de bu görüşü çerçevesinde şekillendirmiştir Ona göre, evren bir bilmecedir ve çözümü olmayan bir bilmece yoktur Bu doğrultuda ihtiyaç duyulan tek şey, doğru bilgilere sahip olabilmektir ki, tüm pozitif bilimler de zaten bu ihtiyaca hizmet etmek için varolmuştur Döneminin alışkanlıklarının tam tersine, bütün bilimsel değeri olan kitapların Latince yazıldığı bir yüzyılda, eserlerini Fransızca olarak kaleme almıştır ve "sağduyu"su olan her insanın rahatça anlayabileceği kadar basite indirgenmiş bir dil kulanmıştır
Descartes'a göre gerçeklik, özü düşünme olan bir "zihin" (soyut) ile özü evrende bir yer kaplayan ve göreceli büyüklüğü olan "madde" (somut) şeklinde ikiye ayrılabilir Bu anlamda düşünür, her zaman için zihni maddenin önüne koymuştur Onun düşünce sisteminde, birtakım kavramların, bilgilerin kaynağı, yaratılıştır Yani bunlar, doğuştan gelen ve doğruluğu, varlığı tartışılmaz gerçek bilgilerdir Ona göre, Tanrı, zihin ve madde kavramlarının varlığı kesindir ve doğruluğu su götürmez bu kavramlar doğuştan gelir; sonraki deneyimlerden kaynaklanmaz Felsefede mutlak bilgiye ulaşmanın tek yolu, kuşku edilmeyecek, açık ve net bir önermeye ya da kavrama varıncaya dek, herşeyden kuşku duymaktır
Fizik ve doğa kanunları ile ilgili çalışmalar da yapmış olan Descartes, 1644 yılında Latince olarak kaleme aldığı "Principia Philosophia" (Felsefenin İlkeleri) adlı eserinde, "Çevrimler Kuramı" adını verdiği teorisiyle, evrenin yapısı ve doğa kanunlarının işleyişi ilgili çarpıcı bilgiler öne sürmüştür Ondan sonra gelen ünlü fizikçi Isaac Newton için bu teori, temel bilgi kaynağı olmuştur
ESERLERİ:
Compendium Musicae (1618 / Isaac Beeckman'a ithaf ettiği, müzik teorisinin kuralları ve müzik estetiğiyle ilgili çalışması)
Rules for the Direction of the Mind (Aklın İdaresi İçin Kurallar / 1626-1628: İlk olarak 1684'de yayımlanmıştır)
Le Monde (The World / 1633: Descartes'ın doğa felsefesiyle ilgili ilk sistematik çalışmasıdır)
Discours de la méthode (Metod Üzerine Konuşma / 1637: Optik, meteor ve geometriyle ilgili ilk çalışmasıdır)
La Géométrie (Geometri / 1637: Descartes'ın matematiksel çözümlemeler üzerine kaleme aldığı başlıca yapıtıdır)
Meditationes de prima philosophia (Meditasyonlar ya da Metafizik Düşünceler / 1641)
Principia philosophiae (Felsefenin İlkeleri / 1644: Aristotales'in eserlerinin yerini alması isteğiyle, Latince olarak yazdığı eseridir; sonraları üniversitelerde okutulmaya başlanmıştır)
The Description of the Human Body (1647 / Ölümünden sonra yayımlanmıştır)
Les passions de l'âme (Ruhun Tutkuları / 1649: Bohemya Prensesi Elizabeth'e ithaf etmiştir)
Correspondence (Yazışmalar / 1657: Ölümünden sonra, Descartes'ın yayımcısı Claude Clerselier tarafından yayımlanmıştır)
|