Prof. Dr. Sinsi
|
Tesettür Risalesinden..
Üçüncü Hikmet: Bir ailenin saadet-i hayatiyesi; koca ve karı mabeyninde bir em*niyet-i mütekabile([40]) ve samimi bir hür*met ve muhabbetle devam eder Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emni*yeti bozar, o mütekabil hür*met ve mu*habbeti de kırar
Çünki açık saçıklık kılığına giren on ka*dından an*cak bir tanesi bulunur ki, ko*ca*sından daha güzeli gör*mediğin*den, kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz Dokuzu, koca*sından dahi iyisini görür Ve yirmi adam*dan ancak bir ta*nesi, ka*rı*sından daha gü*zelini görmü*yor O va*kit o samimi muhabbet ve hürmet-i mü*tekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve ga*yet alçakça bir his uyandırmaya se*bebiyet ve*rebilir Şöyleki:
İnsan, hemşire([41]) misillü mahremlerine([42]) karşı fıtra*ten şe*hevanî his taşıyamıyor Çünki mahremlerin sima*ları, kara*bet([43]) ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve mu*habbet-i meşru*ayı ih*sas ettiği cihetle; nefsî, şehevanî temayülatı kırar Fakat ba*caklar gibi şer*’an mahremlere de gös*ter*mesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırak*mak, süflî([44]) nefis*lere göre gayet çir*kin bir hissin uyan*ma*sına sebe*biyet ve*rebilir Çünki mahremin si*ması mah*remiyetten haber verir ve namahreme benzemez Fakat meselâ açık ba*cak, mahremin gayriyle müsavidir Mahremiyeti ha*ber vere*cek bir alâmet-i farikası olmadı*ğın*dan, hayvanî bir na*zar-ı hevesi, bir kısım süflî mah*remlerde uyan*dırmak mümkün*dür Böyle nazar ise, tüy*leri ür*pertecek bir sukut-u in*sa*niyettir! 
Dördüncü Hikmet: Malumdur ki; kesret-i nesil her*kesce matlubdur Hiçbir millet ve hükümet yoktur ki, kes*ret-i te*nasüle taraftar olmasın Hatta Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm ferman etmiş:
“İzdivaç ediniz; çoğalı*nız Ben kıya*mette, sizin kesretinizle if*tihar edeceğim ([45]) Halbuki tesettürün ref’i, izdivacı([46]) teksir etmeyip, çok azaltıyor Çünki en serseri ve asrî bir genç dahi, refika-i hayatını([47]) namuslu is*ter Kendi gibi asrî, yani açık saçık olmasını iste*me*diğin*den bekâr kalır Belki de fuhuşa sülûk eder ([48]) Kadın öyle değil, o derece ko*casını inhisar altına alamaz Çünki ka*dı*nın -aile hayatında müdür-ü dahilî ol*mak haysi*yetiyle ko*casının bütün ma*lına, evla*dına ve her*şe*yine muha*faza me*’muru olduğundan- en esaslı hasleti sadakattır,([49]) emniyettir Açık saçıklık ise, bu sada*katı kı*rar; kocası naza*rında em*niyeti kaybeder, ona vicdan azabı çekti*rir Hatta er*kek*lerde iki güzel haslet olan ce*saret ve se*havet([50]) kadınlarda bu*lunsa, bu emniyete ve sada*kata zarar ol*duğu için, ahlâk-ı seyyi*edendir,([51]) kötü haslet sayılırlar Fakat kocasının vazi*fesi, ona hazine*darlık([52]) ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmet*tir Onun için, o erkek inhi*sar altına alınmaz Başka kadınları da nikah ede*bilir Memleketimiz Avrupa’ya kıyas edilmez Çünki orada dü*ello gibi çok şiddetli vasıtalarla açık saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir İzzet-i nefis sahibi birisi*nin karısına pis na*zarla bakan, boynuna kefenini takar, sonra bakar
Hem memalik-i baride([53]) olan Avrupa’daki tabiatlar, o memleket gibi barid ve ca*middirler ([54]) Bu Asya, yani Âlem-i İslâm kıt’ası, ona nisbeten mema*lik-i harredir ([55]) Malumdur ki; muhitin, in*sanın ahlâkı üzerinde te’siri vardır O barid mem*lekette, so*ğuk insanlarda he*vesat-ı hayvaniyeyi tahrik etmek ve işti*hayı açmak için açık saçıklık, belki çok su-i is*timalata ve israfata medar ol*maz Fakat seri-üt teessür ve hassas olan memalik-i har*redeki insanların hevesat-ı nefsa*niyesini([56]) müte*madiyen tehyic([57]) ede*cek açık saçıklık, elbette çok su-i istima*lata ve israfata ve neslin za’fiyetine ve sukut-u kuvvete se*bebdir Bir ayda veya yirmi günde ihtiyac-ı fıtr*îye mu*kabil, her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zan*neder O vakit, her ayda on beş gün kadar hayız gibi arı*zalar mü*nasebetiyle kadından tecennüb etmeye mec*bur ol*du*ğundan, nefsine mağlub ise fuhşi*yata da mey*le*der Şehirliler; köylülere, be*devi*lere bakıp tesettürü kaldıramaz Çünki köylerde, bedevi*lerde, derd-i maişet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yo*rulmak müna*sebetiyle, hem şehirli*lere nisbeten nazar-ı dikkati az celbeden ma*sume işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları, hevesat-ı nef*sani*yeyi tehyice me*dar ola*madığı gibi, ser*seri ve işsiz adamlar az bu*lundu*ğundan, şehirdeki mefasidin([58]) onda biri onlarda bulun*maz Öyle ise onlara kıyas edil*mez » (Lem'alar sh: 195-199)
|