07-28-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ramazan Nükteleri
Zamanının zariflerinden sayılan ve kibar konaklarını neşelendiren Şirket-i Hayriye kapıçuhadarı Hacı İzzet Efendi'nin bir kaza neticesinde sağ elinin orta parmağı bükülmez olmuştu Bir gün bir yerde iftar ederken baklavaları süratle atıştıran aç gözlü bir softa, Hacı İzzet Efendi'yi lakırdıya tutup bir iki baklava fazla yemek için:
"Hacı Efendi, sizin orta parmağınız neden öyle dik duruyor?" diye sordu Hacı İzzet hemen şu cevabı verdi:
"Sizin gibi aç gözlülerle yediğim zaman baklavanın birini alırken ötekine işaret koymak için!"
••••••••••••
Şair Kerîmî, Ramazanda Fatih Camii avlusunda sergi açarmış Tatlı dilli, zarif, latife sever bir adam olduğundan devrin rical ve kibârı, şairleri oraya gelirlermiş
Kerîmî tarih düşürmede mahir olduğundan, bir gün bir zat ona bir vefat tarihi ısmarlar Şair bugün, yarın diyerek uzatır Adamın mezar taşı hazırlanır, ama tarih meydanda yok
Tarihi ısmarlayan zat bir gün hiddetlenerek:
"Be adam! Söyleyeceğin topu topu bir tarih Bunu bu kadar uzatmanın manası ne? Bari yapmayacağım de de başkasına yaptırayım" der Kerîmî ise şu cevabı verir:
"Canım ne yapayım? Uğraşıyorum, uğraşıyorum bir türlü herifi cennete sokamıyorum? Zorla değil ya girmiyor!"
••••••••••••
Alışılmadık bir müzayede örneği  
Sultan IV Murad Han'ın damadı Melek Ahmed Paşa Kuzguncuk'ta otururdu Bu ailenin her sene tekrarladıkları bir âdetleri vardı Konaklarındaki fazla eşyayı Ramazan ayında haraç-mezat satarlardı
Bu mezadın iştirakçileri de pek sevinirler, aldıkları eşyaya karşı vereceklerini seve seve yerine getirmeye çalışırlardı Belli günde münadî mezatçı bağırır:
"Bir altın kaplama sahan! Haydi bir kapaklı altın sahan  Yok mu talibi?
"Kaça? kaça?  " diye merakla sorarlar Mezatçı:
"Bir yetim okutmaya, bir yetim okutmaya  !"
"Benden iki yetim "
"Benden üç yetim okutmaya "
Mezatçı:
"Üç yetim okutmaya satıyorum, satıyorum, saaat, sattım! der ve bir altın kaplama sahanı üç yetim okutmak karşılığında satarlardı Münadî başka bir eşya için:
"Bir murassâ kılıç, beş yetim okutmaya, satıyorum  " diye yeni bir rekabeti açar ve en çok yetimi kim okutmaya söz verirse o eşya da ona verilirdi
••••••••••••
Recâizâde Ekrem'in büyük kardeşi Celal Bey, nüktedan, önüne geleni hicvetmekten hoşlanan bir zattı
Bir gün Bâb-ı Âlî'de, ileri gelen bazı devlet adamları bir araya gelmişler, sohbet ediyorlardı Mevzu bir aralık servet ve ihtişamıyla meşhur olup fakat aynı zamanda ahlak ve seciyesi pek de mazbut olmayan zamane vezirlerinden birinin emsalsiz denecek derecedeki iftarlarına intikal etti: Sadaret müsteşarı Rauf Bey (Paşa) bu esnada Celal Bey'e dönerek:
"Siz, Paşa Hazretlerinin Ramazanlarını bilmezsiniz değil mi?" diye sordu Celal Bey:
"Değil yalnız Ramazanını, ben onun Cemaziyelevvelini de bilirim!" cevabını verdi
|
|
|