07-28-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ramazan’La Hissedelim!...
Ramazan’la hissedelim! 
Ramazan’la hissedelim!  
İslâm her şeyden önce gönüllere hitab eden bir dindir Hâkimiyetini önce hisseden yüreklerde tahkim eder Başlangıç noktası orasıdır, dış dünyaya oradan yürünür 
“Lâ ilâhe ill’Allah”ın ilanı, bir anlamda, “Lâ” süpürgesiyle “İll’Allah” sarayını mâsivadan temizleme niyetinin va azminin beyanıdır
Yüreklerde hiçbir şey Allah’ın yerini almayacak Almayacak ki; hiçbir sevgi O’nun sevgisine, hiçbir korku O’nun korkusuna ne ağır bassın ne de denk düşsün  
Dış dünyayı iç dünyadan hareketle kurduğu için İslâm medeniyeti bir yürek medeniyetidir Hisli yüreklerin elleriyle şekillenen yürek terinin medeniyeti 
Her ibâdet ve amelin Allah indindeki yeri, kalplerdeki muharrik güç olan niyetlerle, yani onlara mündemiç ihlasla ölçülmez mi  
Bizden sadır olan davranışlar iç dünyamızdaki hislerin renginden başka neyi yansıtır ki  
Ramazan 
Gönlünde duyacaksın, yüreğinde yaşatacaksın onu O zaman açlık hissi ruhun doygunluğu ve dinginliği karşısında saygıyla geriye çekilir
Buyurgan bir nefsin hisseden bir yürek kararlılığı karşısında yapacağı fazla bir şey yoktur
Kalbi durmuş, nefsin nâmütenâhî isteklerine esir düşmüş bir çağın insanına kalbini hatırlatır Ramazan  Yüreğine işaret eder 
Şehvet diktasının insana musallat olan iktidarını göstermek üzere 
Gâyesi tüketmek olan  Tüketmek için üreten, üretmek için de tüketen fâsid daire insanını içine sıkıştığı bu kısırdöngüden kurtarmak üzere  
Nihilizm çağında dijital dünyanın dijital insan kurgusu karşısına yürek insanını dikmek üzere  
Kalpten kalbe giden yolların gıybet, sûizan, haset, buğz, kıskançlık, kibir ve egoizm gibi marazlarla tıkanmışlığını rahmet ikliminin imkânlarıyla açmak üzere  
Hisseden yürek Allah’a yakın yere düşer, kalpleri Allah’a yakın yere düşürmek üzere 
Aklıselim kalbiselimin gereğidir Saf ve samimi kalbin yönettiği uzuvların ameli de sâf ve makbûldür 
Yüreklerin de tozlandığı vâkidir  
Ama Allah’ı hisseden bir yürek tozlanmaz Allah bilincinin canlı olduğu bir kalb tozlanır mı hiç! 
Nice yürekler ateşle yanar  Buğz ve hasetle kavrulur  Huzur nedir bilmez 
Göğsün ateşini ise hakkıyla tutulan oruç söndürür, Ramazan’a içkin ihlas paklar 
Yürekleri; sûizan, buğz, kıskançlık yerine hüsn-i zan, vefa, kadirşinaslık gibi erdemlerle donatır  
İç dünyasında huzuru yakalayamayan dış dünyasında da huzuru yakalayamaz İçde ne varsa dışda da o  
Zira, kavanozun içinde ne varsa dışarıya o sızar Bal varsa bal, zehir varsa zehir Kin ve haset varsa kin ve haset, Allah muhabbeti ve hizmet aşkı varsa o işte  
Sevgi üreten kalpten sevgi, nefret üreten kalpten de nefret sızar dışarıya 
İnsanın fikri neyse zikri de odur derler ya, bu kabilden, kalbinde gıybet olanın dilinde de gıybet olur
Kalbin büyük düşmanları bunlar  
Ramazan, yemek ve içmek imsakı değil sadece  Kalbi bu âfetlerden uzak tutma cehdidir de 
Bunun için kalbimizi avuçlarımızın arasına alıp yüzleşme, bir nefis muhasebesi yapma fırsatı sunar bize…
Kalbimiz sahip olmak istediğimiz ihlas kıvamında mı? Eğer cevap “Evet”se, onu gözümüzü koruduğumuzdan daha fazla bir itinayla koruyalım  
Yok eğer cevap “Hayır”sa, onu istediğimiz samimiyet ve sâflık kıvamına getirmek için Ramazan’la bilenelim Bir dahaki Ramazan ayını görmenin garantisi mi var? Yarını bile görmenin garantisi yok iken  
Sözün özü, insanın mutluluğu, huzuru, tutarlılığı, dingin ve kıvamında hayat mâcerası yürekte başlar, yürekte biter
Hayata önce yürekte tutunacaksın, umutla 
Umudunu yitirenin sığ sularda boğulması mukadderdir zira  
Yürek medeniyetinin çocukları yüreklerini yeniden keşfetmek zorunda  
Hani Musa (a s) Rabbine yakarmıştı ya; “Rabbim! Yüreğime genişlik ver!” (Tâhâ: 25) diye
“Rabbî, işrah lî sadrî” duasının gücüne sığınarak  
alıntı  
|
|
|