Yalnız Mesajı Göster

Namaz Niyaz Etmektir-Hakkı Yılmaz

Eski 07-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Namaz Niyaz Etmektir-Hakkı Yılmaz






Namaz Niyaz Etmektir-Hakkı Yılmaz
Namaz Niyaz Etmektir-Hakkı Yılmaz


NAMAZ (Niyaz etmektir, hangi dilde niyaz edilmelidir?)
Dua Sözcük anlamı:
“Duâ”, da’vet ve da’vâ mastarları gibi mastar olup, “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir
Ayrıca isim olarak duâ, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya olan talep ve niyaz” demektir
İslamî bir terim olarak duâ: “Allah’ın yüceliği karşısında kulun, aczini itiraf etmesi, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardım dilemesi” demektir Duânın ana hedefi insanın Allah’a halini arzetmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre, bu, Allah ile kendine inanan kul arasında bir diyalogu ve yakın ilgiyi ortaya koyar İşte bundan dolayı duâya “münâcât” (Allah ile gizliden ve ruhsal konuşma) adı da verilmiştir Ki insan, varlığını kabul ettiği o Yüce Güç karşısında duyduğu saygı ve ümit hisleri sebebiyle kendisinden daha üstün olanla irtibat ihtiyacını duymaktadır
Duâ tüm dinlerde vardır Muhteva, şekil ve anlatım biçimine göre bazı türlere ayrılır Asıl ve en yaygın olanı, “yalvarıp yakarmaktır” Duâlarda insan, kötülükten kurtulmayı veya iyiye kavuşmayı diler Bunu yaparken de önce Allah’a hamd ve şükür eder Allah’ı üstün vasıflarıyla yüceltir
İslam dışında ve ilkel dinlerde duâ:
İlkel topluluklarda görülen müşterek duâ, aile reisi, kabile başkanı veya rahibin yakarışlarına cemaatin katılması (âmin demesi) şeklinde olmaktadır Kötülüklerden korunma veya dünya nimetlerinden faydalanma isteği duânın iptidai halinin tespitinde en belirleyici özelliktir Hint mistisizminde Upanişad’lardan kaynaklanan ve yoganın psikotekniğine dayanan ibadetsiz bir duâ türü vardır Hinduizm’de duâ inandırıcı sözlerle yapılır; ortak duâ sembolü bir çeşit besmele olan “om”dur Budizm’de yüce varlığa karşı belirli bir duâ söz konusu olmamakla beraber Buda’ya duâ etmek ve ondan istekte bulunmak geleneği hakimdir Şintoizm’de duâ, mabed veya evde tanrılara pirinç ve pirinç şarabı sunmakla yerine getirilir
Eski Meksika, Sümer, Bâbil, Mısır ve Yunan dinlerinde birbirine benzeyen ve duâ yerine kullanılan kolektif şiirler vardır Maniheizm’deki duâda ruhu etkileyen düalist bir görüş hakimdir Romalılar duâlarını genellikle Jüpiter mabedinde yaparlardı Cermen dininde büyünün duâ üzerinde üstün bir gücü vardır Ancak ilkel toplumlarda büyü ile duâ arasındaki sınırı belirlemek oldukça güçtür Yunan dininde duâ geleneksel temizlikle başlar ve klasik yalvarma ile sona ererdi Sümerler duâ esnasında ellerini başlarının üzerine koyarlar, sevinçlerini göstermek ve duânın inandırıcı olmasını sağlamak için ellerini alınlarına çarparlar, böylece ölülerine de saygı göstermiş olurlardı Bu durum Doğu Asya’da özellikle Hint yogasında da görülmektedir
Duâ esnasında kutsal eşyanın öpülmesi, okşanması, çıplak ayakla etrafında dönülmesi gibi hususlar ilkel kabile dinlerinin özelliklerindendir Hemen bütün ilkel kabile dinlerinde güneş doğarken ve batarken, ekim ve hasat zamanlarında kurallara bağlı olarak duâ edilir

Yahudilik’te duâ:
Yahudilik’te duâ Allah’a yaklaşma vesilesi kabul edilir İbranice “tephillah” duâ anlamına gelir Tevrat’ta duâ için genel bir kavram ve belli bir sıra olmamakla birlikte altmış altı cümle doğrudan veya dolaylı olarak duâ ile ilgilidir Yahudiler ayakları bitiştirmek, diz çökmek, baş eğmek, elleri göğe açmak ve Kudüs’e yönelmek suretiyle duâ ederlerBilhassa ll Tapınak’ın yıkılışından sonra yahudilerde toplu duâ da yaygınlaşmıştır Günümüzde yahudiler günde üç defa (sabah, öğle ve akşam) duâ ederler Ayrıca sinagogda cumartesi (sabbat) ve bayram günlerinde bunlara ek olarak duâlar ilave edilir Sabah duâsında duâ atkısı talet (tallit) kullanılır, duâ kayışı da sol pazıya ve alna takılır Duâ dili İbranice olmakla birlikte bazı eski Aramice duâlar da okunur Duâ öncesinde temizlik yapmak ve özel âyin elbisesi giymek gerekir Duâların büyük bir kısmını ihtiva eden Mezmurlar hem yahudi hem de hıristiyanlarca duâ sırasında okunmaktadır
Hıristiyanlık’ta duâ:
Hıristiyanlıkta duâ dini hayat açısından büyük bir önem taşır Duâ Tanrı’ya ulaşma, O’nu tanıma ve vicdanın sesi olarak nitelendirilir Duânın temelinde Allah’a güven ve yüce bir inanış vardır Luther’e göre duâ inancın eseri, Calvin’e göre Allah’ı kavrayabilme inancının her gün tekrarlanışıdır İnciller’de Hz İsa’nın tavsiye ettiği belli bir duâ şekli yoktur; sadece putperestler gibi duâ edilmesi yasaklanmıştır (Matta, Vl, 7) İnciller’in tamamında duâyı ilgilendiren yetmiş beş kadar cümle tespit edilebilmektedir Hıristiyanlık’ta duânın belli esaslar çerçevesinde yapılması ilk defa İznik Konsili’inde (Miladi 325) kararlaştırılmış, daha sonra Vatikan bu esaslar üzerinde bazı değişiklikler yapmıştır Duâda Hz İsa temel unsuru teşkil etmekle beraber Allah ve Ruhulkudüs de duânın önemli rükünlerindendir
Günümüzde hıristiyanların günlük (sabah, öğle ve akşam), haftalık (Pazar), ve yıllık (paskalya) olarak keşişler ve rahipler gözetiminde manastırlarda yaptıkları duâ geleneği oldukça uzun bir geçmişe sahiptir (MS150) “Rabbin duâsı” Hıristiyanlık için toplu ibadetin doruk noktasını teşkil eder Katolik kilisesinde günde yedi ayrı duâ saati bulunmaktadır Ortodoks kilisesinin geleneğinde gün batarken okunan “Vesperum” günün ilk duâsını teşkil eder Genel olarak kiliselerdeki duâ şekilleri pek fazla değişiklik göstermez
İslam’da duâ:
Kur’ân-ı Kerim’de duâ ile ilgili âyetler geniş bir yer tutar 200 kadar âyet doğrudan doğruya duâ ile ilgilidir Ayrıca tevbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda âyet vardır Konuyla ilgili âyetlerin bir kısmında insanların Allah’a duâ etmeleri emredilmiş, duânın usul, âdâb ve tesirleri üzerinde durulmuştur


Duânın gereği:
Yüce Kur’ân’ımız incelendiğinde insanlarda dini eğilimin fıtrî (yaratılıştan, genlerine işlenmiş) olduğunu görürüz A’raf suresi 172, 173 âyetlerde, şu şekilde açıklamalar buluruz:
“Hani Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: “Rabbiniz değil miyim?” onlar: “Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz” demişlerdi Kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” demeyesiniz
Şöyle de demeyesiniz: “Daha önce atalarımız şirke batmıştı Biz de onların ardından gelen bir soyuz Gerçeği çiğneyenlerin yüzünden bizi helak mı edeceksin?””
Ve bu âyetlerden Allah’ı tanıma ve O’nun terbiyesine girmenin henüz dünyada hayat bulmadan evvelden başladığını anlarız Görünürdeki gerçekler de bunun böyle olduğunu gösterir Ayrıca,
İsra suresi, âyet 44:
“Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O’nu tespih ederler Hiçbir şey yoktur ki, O’nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini anlamıyorsunuz O Halim’dir, Gafûr’dur
Ra’d suresi âyet 13:
“Gök gürültüsü O’nu hamd ile tespih eder; melekler de O’ndan ürpererek Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar O, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar ona karşı mücadele edip duruyorlar
Hadid suresi âyet 1:
“Göklerde ve yerdeki herşey Allah’ı tespih etmektedir Aziz’dir O, Hakîm’dir
Haşr suresi âyet 1:
“Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ı tespih etmektedir Aziz’dir O, Hakîm’dir
Saff suresi âyet 1:
“Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ı tespih etmektedir Aziz’dir O, Hakîm’dir
Cuma suresi âyet 1:
“Göklerdekiler ve yerdekiler; o Melik, o Kuddüs, o Azîz, o Hakîm Allah’ı tespih ediyorlar
Teğabun suresi âyet 1:
“Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ı tespih ediyorlar O’nundur mülk ve yönetim; O’nun içindir tüm övgüler Herşeye gücü yetendir O
Özellikle de Zariyat suresi 56 âyette şöyle buyrulur:
“Ben cin ve insi (bilmediğiniz ve bildiğiniz her şeyi) sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım
Bu gerçeklerden ve toplumdaki ateist ve din karşıtı kimselerin de dara geldikleri zamanlar gayri ihtiyarı Allah’a sığınmaları, dini eğilimin, kulluğun, duâya ihtiyacın, Allah’a yalvarmanın; kısacası, canlı cansız her şeyin Allah ile ilişkisinin fıtri (yaratılıştan genlere yerleştirilmiş) olduğunu gösterir
Kur’ân’ı Kerim’de, insanın çaresizlik içinde ve zor şartlarda duâya başvurma şeklindeki genel psikolojik makanizması üzerinde ısrarla durulmuştur Bazı âyetlerde dini yöneliş veya duânın belirgin veya zayıf hale geldiği durumlar açıklanırken aynı zamanda bu yönelişin insan tabiatında fıtri ve külli bir motif olarak bulunduğu da ortaya konmuştur Âyetlerin ifadesiyle, insan bir tehlike ve sıkıntıya düşünce bütün samimiyetiyle Allah’a yönelir; yatarken, otururken, ayakta dururken bıkmadan usanmadan duâ edip, iyilik ve başarı ister
Bununla birlikte bazı âyetlerde de insanın ihtiyaç ve sıkıntısının giderildiği, kendini emniyet içinde ve başarılı gördüğü durumlarda duâ isteğinin zayıfladığı, Allah’tan yüz çevirdiği, kendi güç ve yeterliliğini gözünde büyütüp bencil ve nankör olduğu, zalimce hareket ettiği vurgulanmaktadır:
Yunus suresi âyet 12:
“İnsana zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider Haksızlığa aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları işte böyle süslü gösterilmiştir
İsra suresi âyet 11:
“İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor İnsan çok acelecidir
Lokman suresi âyet 32:
“Karabulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman, Allah’a dini O’na özgüleyerek yalvarırlar Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar Bizim âyetlerimize ancak gaddar nankörler karşı çıkarlar
Fussılet suresi âyet 49:
“İnsan hayır istemekten/hayır için duâ etmekten bıkıp usanmaz Kendisine bir şer dokunmaya görsün, hemen ümidini keser, yıkılır
Zümer suresi âyet 8:
“İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na duâ eder Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder De ki: “Birazcık nimetlen küfrünle Hiç kuşkusuz sen, ateş halkındansın
Fussılet suresi âyet 51:
“İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar Kendisine şer dokununca, hemen duâya koyulur
A’raf suresi âyet 189, 190 :
O, sizi bir candan yaratan, ve ondan da, kendisine ısınsın diye, eşini yapandır Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o hafif bir yük yüklendi Ve bununla gidip geldi Ne zamanki zevce ağırlaştı o zaman onlar (o ikisi) Rablerine duâ ettiler: “Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun ki kesinlikle şükredenlerden olacağız
Ne zaman ki onlara (o ikisine) salih (bir çocuk) verdi, o ikisine verdiği şey hakkında onun için ortaklar kıldılar Onların ortak koştuğu şeylerden Allah münezzehtir, yücedir

Tevbe suresi âyet 75, 76:
Onlardan, “Eğer Allah lütfundan bize verirse, mutlaka bağışta bulunacağız ve iyilerden olacağız diye Allah’a söz verenler vardır
Sonra, Allah, onlara lütfundan verince, onda cimrilik ederler ve ilgisizce sırt çevirirler
Yunus suresi âyet 22, 23:
“Size karada ve denizde yolculuk ettiren O’dur Gemilerde bulunduğunuzda gemiler içindekileri tatlı bir rüzgarla götürür, yolcular neşeyle eğlenirken şiddetli bir fırtına gelip çatar, dalgalar her yandan saldırıp onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dinlerini Allah için arındırarak O’na yalvarırlar:- Bizi bundan kurtarırsan, hiç kuşkusuz, şükredenlerden oluruz
Sonra O, onları kurtarınca, bir de bakarsın ki, yeryüzünde haksız yere azgınlık ederler –Ey insanlar! Gerçekten, şimdiki hayatın geçici yararları için azgınlığınız, bizzat kendi zararınızadır! Sonra dönüşünüz bizedir Yaptıklarınızı size bildireceğiz
Nahl suresi âyet 53, 54:
“Ve iyilik olarak sahip olduğunuz ne varsa, Allah’tandır Size bir zarar dokunduğunda, yalnız O’na sığınırsınız
Sonra, zararı sizden giderince, içinizden kimileri, Rab’lerine hemen tanrılar ortak ederler
Lokman suresi âyet 31, 32:
“Âyetlerini size göstermek için, gemilerin denizde, Allah’ın nimetiyle kayıp gittiğini görmedin mi? İşte gerçekten bunda, çok sabırlı ve çok şükreden bir kimse için, âyetler vardır
Gerçek şu ki, gölgeler gibi bir dalga onu kapladığında, O’nun için dinlerini arındırarak Allah’a yalvarırlar; ve onları karaya çıkararak kurtardığında ise, içlerinden bir kısmı orta yolu tutar(şükredici olur) Ama, âyetlerimizi ancak, tam hain ve nankör inkar eder
Zümer suresi âyet 8:
“İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na duâ eder Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder De ki: “birazcık nimetlen küfrünle Hiç kuşkusuz sen, ateş halkındansın””
Zümer suresi âyet 49:
“İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: “Bu bir ilim sayesinde verildi bana Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar
Rum suresi âyet 33:
Ve insanların başına bir sıkıntı gelince, Rab’lerine yönelerek O’na yalvarırlar Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki, içlerinden bir kesim, Rab’lerine ortaklar koşarlar
Ankebut suresi âyet 65:
“Gemiye bindiklerinde, dini yalnız O’na özgü kılarak Allah’a yalvarırlar Onları karaya çıkarıp kurtardığında ise, bir de bakarsın ki, ortak koşmaya başlarlar

İsra suresi âyet 67:
“Ve denizde size bir zarar dokunduğunda, yalvardıklarınız kaybolup giderler O, kaybolmaz Sonra O, sizi karaya çıkararak kurtarınca, boş verirsiniz Ve insan, çok nankördür!”
İşte bu olumsuz gelişmeleri önlemek amacıyla ilahi dinler, insan şuurunda dini inanç ve duygunun mümkün olduğu kadar canlı, etkili bir halde bulunmasını sağlamanın bazı çarelerini insan için görev haline getirilmiştir Bu görevler, ibadetlerdir Özellikle de ibadetlerin özü ve beyni olan duâdır Bunun yanında bilhassa refah ve rahat ortamlarda insanın Allah’ı hatırlamasın öngörülmüştür Böylece, bu inancın kontrolü altında bencil isteklerine kapılmamasını sağlamak hedeflenmiştir
Duâ ve ibadet, görünüşte, yaratılışı gereği insanın Allah’a doğru olan bir yöneliştir Böyle olmakla birlikte, bir başka boyutu da, Allah ile kul arasındaki, Allah’ın rahmet ve şefkatinin gereği olan bir ilişkidir Ve bu ilişkide kesinlikle Allah ile kul arasında bir vasıta söz konusu değildirBu nedenle duâ, ibadetin beyni kabul edilmiştir O nedenler duâ kulluğun en ileri mertebesi ve ibadetlerin en önemlisidir Ve kul duâsıyla değer kazanır İbadet ve duâ kulda Allah bilincini canlı ve sürekli kılar Bu bilinç sayesinde kul, boyun eğer Bu küçülme ve saygı, Allah’ın rahmet ve merhametini, bereketini çeker
Mümin suresi âyet 60:
“Rabbiniz buyurmuştur ki: “Duâ edin bana, cevap vereyim size Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir
Furkan suresi âyet 77:
“De ki: “ Duânız yoksa, Rabbim sizi ne yapsın! Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır
Allah kuluna cevap vermek için onun her ne vesilesiyle olursa olsun kendisine başvurmasını istemektedir Bu vesileler, hayranlık, hamd, şükür olabileceği gibi, ihtiyaç, korkulandan kurtulma ve yapılan hataların bağışlanması isteği de olabilir
Bakara suresi âyet 152:
“Anın beni ki anayım sizi Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin
Hud suresi âyet 90:
“Rabbinizden af dileyip O’na yönelin Rabbim Rahîm’dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd’dur, çok sevgilidir
Zümer suresi âyet 53:
“De ki: “ Ey kendi aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin Allah, günahları tümden affeder Çünkü O, mutlak Gafûr, mutlak Rahîm’dir
Şu kesinlikle bilinmelidir ki, duânın kabulu için ilk adım mutlaka kul tarafından atılmalıdır Allah ile kul arasındaki ilişki konusunda Peygamber efendimize sorular yöneltilmiştir Ve bu sorulan sorulara cevap olarak cenabı hak şu âyeti indirmiştir
Bakara suresi âyet 186:
“Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten çok yakınım Duâ edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler””


Duâ yalnızca Allah’a yapılır:
Kur’ân’ı Kerim’de duânın sadece Allah’a yapılması vurgulanır Allah’tan başkalarına, putlara veya kendilerine kutsallık izafe edilmiş kişi ve meleklere duâ kesinlikle yasaklanır
Şuara suresi âyet 213:
“O halde Allah’ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma Yoksa azaba uğratılanlardan olursun
Kasas suresi âyet 88:
“Allah’ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme İlah yok O’ndan başka O’nun yüzü dışında herşey helak olacaktır Hüküm yalnız O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz
Ayrıca Allah’tan başkasına duâ edenler kınanmış ve uyarılmışlardır
Ra’d suresi âyet 14:
“Gerçek duâ yalnız O’na yapılır O’nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemezler Küfre sapanların duâ ve davetleri şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz
A’raf suresi âyet 194, 195:
“Allah dışındaki yakardıklarınız sizin gibi kullardır Eğer iddianızda haklıysanız, hadi çağırın onları da size cevap versinler
Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; ellerim mi var onların ki onlarla tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler De ki: “ Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun Hadi, göz açtırmayın bana!”
Nahl suresi âyet 20:
“Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır
Nisa suresi âyet 117:
“Allah’ın dışındakilere duâ edenler sadece dişilere duâ ederler Ve Onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp yakarmıyorlar
Hacc suresi âyet 12, 13:
“Allah’ı bırakır da kendisine zarar veremeyecek, yarar sağlamayacak şeylere kulluk eder Dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir bu
Zararı, yararından daha yakın olan kişiye yalvarır Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!”


Duânın âdabı:
Duâ yapılırken takınılacak tavır ile ilgili bir çok davranış listesi yazılıp çizilmiştir Biz burada onları aktarmıyoruz Biz bu konuda Yüce rabbimizin bize bildirdiklerini ve bunun ilk müslüman ve ilk uygulayıcısı olan Rasülüllah efendimizin uygulayışını aktaracağız
Nisa suresi âyet 32:
“Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın Erkeklere kendi kazandıklarından bir nasip var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var Allah’tan, o’nun lütfunu isteyin Allah, her şeyi iyice bilmektedir
Nisa suresi âyet 134:
“Dünya nimeti ve bereketi isteyen bilsin ki, dünya nimeti de ahiret mutluluğu da Allah katındadır Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür
A’raf suresi âyet 29:
“Şunu da söyle: “Rabbim bana adaleti emretti Her mescitte yüzlerinizi O’na doğrultun Dini yalnız O’na özgüleyerek, O’na yalvarın Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O’na döneceksiniz
A’raf suresi âyet 55, 56:
“Rabbinize boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın O, haddi aşanları/azmışları sevmez
Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın Ürpererek ve ümit ederek duâ edin O’na Hiç kuşkusuz, allah’ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır
A’raf suresi âyet 180:
“En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla duâ edin O’nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir
A’raf suresi âyet 205:
“Rabbini, kendi içinden yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret Sakın gafillerden olma
Bakara suresi âyet 186:
“Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten çok yakınım Duâ edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler
Yusuf suresi âyet 86, 87:
“Dedi ki: “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah’a arz ederim Ve Allah’ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim
Ey oğullarım! Gidin, artık Yusuf’u ve kardeşini bulmak için dikkat kesilin Allah’ın rahmetinden de ümit kesmeyin Çünkü, Allah’ın rahmetinden, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez
Mü’min suresi âyet 60:
“Rabbiniz buyurmuştur ki: “Duâ edin bana, cevap vereyim size Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir”
Enbiya suresi âyet 90:
“Kendisine hemen cevap vermiş, Yahya’yı ona hediye etmiş, karısını kendisi için doğurmaya elverişli hale getirmiştik Onlar, hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı Onlar, bize ürpererek saygı gösterirlerdi
Sahih Buhari, Kitab-üt Da’vat, 50 Bab 77 Nolu Hadis:
“ … Ebu Musa el-Eşarî RA Şöyle demiştir:
Bizler Peygamber AS İle birlikte bir seferde bulunduk Vadiden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbir getiriyorduk Peygamber:
“Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yükseltmeyin)! Çünkü sizler sağırı ve gâibi (uzakta, sizden haberi olmayan birisini) çağırmıyorsunuz Lakin sizler Semi’ ve Basîr Allah’a duâ ediyorsunuz!” buyurdu” ……
Sahih Buharî, Kitab-üt Da’vât 19 Bab, 33 Nolu Hadis:
“…… İbn-i Abbas şöyle demiştir:
“… Duâdan da seci’li nevini bırak, böylesinden sakın Çünkü ben Rasülüllah’tan ve sahabilerinden seci’li, kafiyeli duâ ile meşgul olmadıklarını bilmişimdir Yani onlar bunu değil de ancak seci’li ve kafiyeli sözlerden çekinmeyi yapıyorlardı
Görmekteyiz ki, Yüce Rabbimizin âyetleri, ve bu âyetler ile terbiye edilmiş olan Peygamberimizin uygulamaları göz önüne alınınca duânın olması gereken âdâbı şunlar olmaktadır:
Dikkatin dağılmaması, Hudû ve Huşûlu bir niyaz yapılması için gece, seher vakti, ve topluca duâ edilen zaman ve ortamlar dikkate alınmalıdır
Namaz bahsinde göreceğiniz gibi, duâyı sadece dil ile değil, gönül ve tüm beden dilleriyle de yapmak gerekmektedir
Duâ yaparken edebiyat yapılmamalıdır Yapmacık, kafiyeli, seci’li ifadelerden ve tavırlardan kaçınılmalıdır
Duâlar, Hudû ve Huşû (mahiyetleri ileride “namaz” bölümünde açıklandı) ile, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır
Yapılan duânın kabul edileceğine kesinlikle inanılmalıdır
Duâ yaparken önce Allah’ı anıp, hamdedilmeli, sonra da kişisel istekler istenmelidir (Fatiha örneğinde olduğu gibi)
Haksız ve yersiz isteklerde bulunulmamalıdır Kimsenin zararı istenmemelidir Duâlar, Kur’ân’da yer almış, Allahü Teâlâ’nın tasvip ettiği türden; günahların affı, kötülüklerin def’i, ve örtülmesi, canın iman ile ve iyilerle beraber alınması, kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmamak, hidâyet, tevbenin kabulü, hayırlı bir nesile sahip olmak, iyi, güzel işler yapabilmek, cehennem azabından korunmak, ilim ve sağlık istemek için olmalıdır (Kitabın arkasındaki Kur’ân’da yer alan duâlara dikkat ediniz)
İşin aslını görünce, ısmarlama sözde duâların duâ olmadığını, ve Allah’a emirler yağdırırcasına tv Ve radyolarda, camilerde, değişik merasimlerde yapılan artistik gösterilerin, düzmecelerin de duâ olmadığını anlıyoruz
Kur’ân-ı Kerim’deki duâ mahiyetindeki âyetler ön ve arkalarıyla pasaj içerisinde dikkate alındığında geçmiş peygamberler gibi o duâları edenler kendi bulundukları koşullar ve ortama göre niyazda bulunduklarını göreceğiz O nedenle ısmarlama, basma kalıp, şablon bir çoğu uyduruk, yalan-yanlış duâlar (Ramazan Duâsı, Kenz-ül Arş Duâsı, İsm-i A’zam Duâsı, Hacet Duâsı, Karınca Duâsı, Bereket Duâsı, İstihare Duâsı, Nazar Duâsı, Ağrı, sancı vs duâları gibi) okuyacağımıza, biz de kendi şartlarımıza ve ortamımıza göre, kendimiz niyazda bulunmalıyız Kesinlikle şablon duâlar okumayalım, kendimiz, kendimizce duâ edelim, yalvaralım
Bazı sure ve âyetler örnek duâ metinleri mahiyetindedir Mesela, Fatiha suresi Allah’ı veciz bir şekilde niteledikten sonra O’na kulluk ve duâdaki ihlası ve insanlığın en çok muhtaç olduğu hidâyeti (doğru yola ulaşma) içten dilemeyi eşsiz bir üslupla ifade eden sözleriyle bütün müslümanların en çok okudukları duâ metni haline gelmiştir Bakara suresinin 201 âyetinde geçen, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru” mealindeki sözler de Fatiha’dan sonra en çok okunan duâ olmuştur Kur’ân-ı Kerim’de duâ ile ilgili 200 civarında âyet mevcuttur Duâ konusu hadislerde de önemli bir yer tutar Duâ ile ilgili bir çok hadis kitapları oluşturulmuştur Ayrıca “Mesur Duâlar” adıyla bir çok örnekler belirlenmiş bunun çokları da kitaplaşmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla